Nüfusu 5 milyona dayanan İdlib: Suriye parası değil Türk lirası kullanılıyor… Bombardıman tehlikesi her an var

İdlib'de her an bombardıman tehdidi var... Ama son göçlerle birlikte nüfusu 5 milyona dayanan şehirde hayat canlılığını koruyor. HTŞ ile diğer gruplar arasındaki sıkıntılar ise bu son kalede toprağa gömülmüş durumda

Independent Türkçe
Independent Türkçe
TT

Nüfusu 5 milyona dayanan İdlib: Suriye parası değil Türk lirası kullanılıyor… Bombardıman tehlikesi her an var

Independent Türkçe
Independent Türkçe

İdlib sokaklarında izlenimlerini aktaran İndependent Türkçe muhabiri Cihat Arpacık'ın haberine göre, Suriye'de silahlı muhaliflerin elinde kalan son "kale" İdlib'i "İnkaz hükümeti" yönetiyor.
İnkaz, Arapça dilinde "Kurtuluş" anlamında. Bu hükümet, ülkenin en önemli kenti kabul edilen ve kaybedilmesi muhalifler açısından psikolojik bir mağduriyet de sayılan Halep'in tekrar Şam yönetiminin eline geçmesinin ardından kuruldu. 
İnkaz hükümetinde ağırlık Heyet Tahrir Şam (HTŞ) isimli örgütte. HTŞ denilince birçok kişinin aklında bir fotoğraf oluşmayabilir.
HTŞ, el-Kaide'den ayrılarak kendini fesheden Nusra Cephesi'nin lider kadrosunca kurulan Şam'ın Fethi Cephesi'nin de bir bileşeni olarak 2017'de kuruldu.
Ardından grup içi anlaşmazlıklarla birçok farklı örgüt HTŞ'den ayrıldı.
Örgütün omurgası ise eski Nusra Cephesi mensuplarında kaldı.
Bu "örgüt trafiği" konuya yabancı birinin başını döndürse de Suriye için artık hayatın rutini.
İç savaş boyunca yüzlerce irili-ufaklı örgütün ortaya çıktığı Suriye'de ortalama biri bu "örgütler tarihini" bir çırpıda anlatabilir. 
Başladıktan kısa süre sonra "uluslararası" bir niteliğe bürünen Suriye iç savaşının içinden sivil bir yönetim kurmak kolay değil.
Taliban'ın tekrar Afganistan'ın sahibi olmasının ardından yeniden alevlenen "İslamcılık", "İslami yönetim" gibi tartışmaların bir yönünü oluşturan İdlib, bu tecrübeyi nasıl yaşıyor?
Bunun yerinde gözlemlenmesi gerekiyordu. Temasa geçtiğimiz İnkaz hükümeti yetkilileri bazı "resmi prosedürlerin" ardından bizi İdlib'e kabul etti.
Hemen sınır kapısının yakınında kurulan medya merkezinde bir form doldurduk ve tabii İnkaz hükümetinin iletişim başkanlığından bir görevlinin nezaretinde İdlib'i dolaşmaya başladık…
Bombardıman tehlikesi her an var
Adı sadece bombardımanlarla gündeme gelen İdlib, şaşırtıcı ölçüde canlı bir şehir. Ticaret devam ediyor.
Şehrin en önemli geliri, Türkiye'ye açılan sınır kapısından karşılanıyor. Pazarlar, marketler, restoranlar, camiler, okullar hizmet vermeye devam ediyor.
Suriye rejiminin kontrol sağladığı bölgelerden kaçan milyonlarca sivil buraya yerleştiğinden kentin nüfusu 5 milyona kadar çıktı.
Nüfusun önemli bir kısmı, şehrin çeperlerindeki mülteci kamplarında yaşıyor.
Kent merkezinin nüfusu ise 500 bine dayandı. Bu insan kalabalığı içindeki rutin hayat ise tüm hızıyla devam ediyor.
Tabii her an Rus veya Suriye savaş uçaklarının bombardımanları bekleniyor. Her bombardımanda ise sadece siviller ölüyor. 

Türk lirası kullanılıyor
Türkiye sınıra yakın bölgelerde bombardıman tehlikesi çok daha az olduğu için bu alanlardaki ev kiraları şehir merkezine oranla daha yüksek.
Kentte kullanılan para ise Türk lirası. İnkaz Hükümeti, Şam yönetiminin ekonomisine de bir darbe vurmak için İdlib'de Suriye parasının kullanımını yasakladı.
Eskiden ceplerinde üzerinde Beşşar Esad'ın babası Hafız el Esad'ın resminin olduğu paraları kullanan İdlibliler şimdi Mustafa Kemal Atatürk'ün portresinin bulunduğu Türk liralarını taşıyor. 
Türk şirketlerin de yatırım yaptığı bölgede yer yer yeni apartman inşaatları yükseliyor. Sarmada ilçesinde yapımı devam eden sanayi bölgesinin, İdlib'deki işsizlik sorununa bir merhem olması da bekleniyor.
İstihdam ve güvenlik sorununun çözülmesinin de geri dönüşleri kolaylaştıracak bir etki edeceğinden söz ediliyor. 

Üniversitede kız öğrenci sayısı daha fazla
Şehirde 4 üniversite var. 22 bin öğrenci bu üniversitelerde eğitim görüyor.
Hükümet görevlisi, "Kız öğrenciler de var mı" soruma gülümseyerek "Üniversitedeki tüm bölümlerde kız öğrencilerin sayısı erkeklerden daha fazla" diye yanıt veriyor.
İdlib'de, Afganistan'daki gibi kızların okuyup okuyamayacağı tartışılmıyor.
Tabii 10 yıldan fazladır iç savaşa boğuşan bir Ortadoğu ülkesinde kadınlar hayatın her alanında değil.
Ama kadının adı da hepten yok değil. Mahkemeler tabii ki şer'i yargılama usulüyle hizmet veriyor. 

Taliban'ın da kullandığı kelime-i tevhit yazılı bayrak da var ÖSO bayrağı da 
Hem sınır kapısına yakın bir alanda hem de kent merkezinde Taliban'ın da kullandığı beyaz zemin üzerine yazılmış dev bir kelime-i tevhidin üzerinde yer aldığı bayrak dalgalanıyor. Ama yine kent merkezindeki bir direkte, "ılımlı muhalifler" olarak nitelendirilen grupların kullandığı 3 yıldızlı "Özgür Suriye" bayrağı da var. Gruplar birbirlerinin sembollerine karışmıyor. Sanırım bu, iç savaş içindeki iç savaşların tekrar başlamaması için bir hassasiyet.

Savaşçılar şehir içinde değil
Şehrin içinde kurulan kontrol noktalarının dışında silahlı savaşçılar dolaşmıyor. Şehir içinde asayişi polis sağlıyor. İdlib'de fotoğraf çektiğimi gören bir polis yanıma gelerek iznimin olup olmadığını sordu. Yanımdaki görevli, kamu otoritesinin ne kadar sağlam olduğunu göstermek için kısa bir süre bu duruma müdahale etmedi. İznimin olduğunu anlayan polis ise yanımdan uzaklaştı.

TSK'nın görevi devam ediyor
Eğitim, ekonomi, sağlık, ziraat gibi alanlar İnkaz hükümeti bakanlıklarınca koordine ediliyor. Farklı yapıların askeri grupları ise ortak bir askeri meclisin çatısı altında birlikte hareket ediyor. Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu'na bağlı güçler de burada. Türkiye'nin, Astana Mutabakatı kapsamında kentte kurduğu kontrol noktalarında da yüzlerce Türk askeri görev yapmaya devam ediyor. 

Artık göç etmek istemiyoruz
2014'te Şam'dan Halep'e, 2016'da ise Halep'ten İdlib'e gelmek zorunda kalan Muhammed Afo 5 kişilik ailesiyle kentte kendine yeni bir yaşam kurdu.
Mesleğini burada yapabildiği için mülteci kampında değil şehirde yaşıyor. Alo ailesinin tatlı bir heyecanı da var çünkü 4. çocukları yolda. Artık göç etmek istemiyorlar. Çünkü her göç hayata sıfırdan başlamak demek. Üstelik göç edecekleri pek bir alan da kalmamışa benziyor.
Eğer büyük bir askeri hareket başlarsa ve bu harekatta da sivillerin hiçbir öneminin olmadığı meşhur Rus askeri doktrini uygulanırsa sığınacakları tek yer Türkiye kaldı. Ama o ve yüz binlerce İdliblinin istediği artık sadece ölüm korkusu olmadan yaşamak.
Bu şehir devletinde kurulmaya çalışılan sivil görünümlü otorite Ortadoğu'nun tozuna ve kanına mı bulanacak yoksa buradan yeni bir hikaye mi yazılacak, bunu söylemek ise hiç kolay değil. 
 



Tunus’ta polis şiddeti iddiası sokakları karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Tunus’ta polis şiddeti iddiası sokakları karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.