Libya’nın doğusundaki camiler ve düğün salonları koronavirüs salgını nedeniyle kapatıldı

Bingazi Tıp Merkezi, koronavirüsünü kontrol altına almak için polikliniklerdeki çalışmaları askıya aldı.

Mısrata’da bir aşı merkezi daha açıldı. (Sağlık Bakanlığı)
Mısrata’da bir aşı merkezi daha açıldı. (Sağlık Bakanlığı)
TT

Libya’nın doğusundaki camiler ve düğün salonları koronavirüs salgını nedeniyle kapatıldı

Mısrata’da bir aşı merkezi daha açıldı. (Sağlık Bakanlığı)
Mısrata’da bir aşı merkezi daha açıldı. (Sağlık Bakanlığı)

Tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) Libyalıların günlük yaşamlarını derinden etkiledi.
Ülkenin doğusundaki bir belediyenin yöneticileri, koronavirüs salgınını kontrol altına almak için camileri, düğün salonlarını ve halk pazarlarını kapatma kararı aldı. Libya Sağlık Bakanı Dr. Ali el-Zanati, de Libya'nın kuzeybatısında yer alan Mısrata şehrinde en büyük üçüncü aşı merkezinin açılışını yaptı.
Libyalı sağlık yetkililerinin enfeksiyon oranlarında artış yaşandığına dai sonuçları paylaşmasının ardından Tobruk Belediye Başkanı Faraj Boual-Khattabia, düğün salonları, halka açık kafe ve pazar yerlerinin yanı sıra ülkedeki tüm camilerin bugünden itibaren kapatılması, ayrıca cenaze törenleri ve sosyal etkinliklerin iptal edilmesi yönünde talimat verdi.
Belediye meclisine göre söz konusu sıkı tedbirlerle Tobruk'ta koronavirrüs tablosu netleşene kadar sürecek. Bu tedbirlere ek olarak Faraj Boual-Khattabia, vatandaşları aşı olmaya ve halk sağlığı adına atılan tüm adımlara uymaya çağırdı.
Belediye, restoranlara müşteri kabul edilemeyeceğini, yalnızca sipariş üzerinden teslimat yapılacağını bildirerek büyük dükkân sahiplerini  vatandaşların mekanlara maskesiz girmesine izin vermemeleri konusunda uyarıda bulundu. Aksi takdirde ceza kesileceği bildirildi.
Karar, Libya Sağlık Bakanlığı'nın dün Mısrata’da vatandaşları aşılamak için ulusal kampanya başlattığı bir dönemde geldi.

Aşı merkezleri açılmaya devam ediliyor
Mısrata’da açılan en büyük üçüncü aşı merkezi, en son uluslararası standartlara uygun olarak donatıldı. Merkzde 30 aşı bölümü yer alıyor.
Dün merkezin açılışına katılan Sağlık Bakanı Dr. Ali el-Zanati, tesisin Libyalı gençlerin de yardımları sayesinde 10 günde tamamlandığı bilgisini verdi. Merkezin virüsle mücadele alanında Mısrata ve çevresindeki bölge sakinlerine gerekli tüm hizmeti sağlayacağını vurguladı.
Diğer yandan Bakanlık, Libya'nın güneybatısındaki Sebha şehrinde sağır ve dilsiz vatandaşlar için dördüncü aşı merkezinin açılmasına yönelik hazırlıkların tamamlanmak üzere olduğunu duyurdu. Bakanlık ayrıca yakında hizmete açılacak olan merkezde 40 aşı bölümü, iki muayene odası ve sürüntü alma kısımlarının yanı sıra bekleme numarası almak için bir sistem ile termal kameralar ve sağlık personeli için dört oda bulunduğunu da aktardı.  
Avrupa Birliği Libya Misyonu, AB’nin koronavirüs pandemisine müdahaleyi destekleyen projeylere fon sağladığını duyurdu.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği de fabrikalar, inşaat sektörü, yönetim ve işletme alanlarında çalışmaları başlatmak için gerekli fonların 6 ay için güvence altına alındığını bildirdi.
UNICEF, Bingazi'de "tek kapsamlı iletişim hedefi" uygulamasıyla Kovid-19'dan korunma önlemleri konusunda sağlık bilincinin ve aşıların yaygınlaştırılmasına yönelik becerilerin geliştirilmesi amacıyla üç eğitim çalıştayı düzenledi.
Bingazi Tıp Merkezi de virüse karşı aldığı bir dizi önlem kapsamında kötüleşen salgını kontrol altına almak için polikliniklerdeki hizmetleri askıya almaya karar verdi.
Merkezdeki Tıbbi Hizmetler Departmanı Müdürü Dr. Fadwa Fartas, söz konusu önlemleri son 48 saat içinde, merkez içindeki Kovid-19 hastalarının sayısındaki belirgin artışa bağladı. Oksijen tüpü miktarını korumak ve epidemiyolojik durumu kontrol altına almak için onkoloji ve hematoloji dışındaki tüm polikliniklerin kapatıldığını açıkladı. Kliniklerde çalışan sağlık personellerinin birçoğuna koronavirüs bulaşması  sonucu oluşan eksikliği telafi etmek adına personellerin merkezin diğer bölümlerine dağıtılacağı bildirildi.
Trablus İzci ve Kız Rehberi Hareketi de izolasyon merkezlerindeki oksijen tüpü eksikliğini azaltmak için  Kovid-19 hastalarına günde 160 silindir üretim kapasitesine sahip 1,5 milyon dinar maliyetle bir oksijen tesisi kurmak için "Hepimiz Birbirimiz İçin" bağış kampanyası başlattı.

 


Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
TT

Yeni Emeviler

Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde
Ahmed eş-Şera, Esed'in düşmesinin ardından Şam'daki Emevi Camii'nde

Husam İytani

Arap-İslam tarihinde gelip geçen hanedanlar ve devletler arasında Emeviler, Arap kimliğini canlandırma projesinin bayrağını taşıyacak aday olarak öne çıktı. Beşşar Esed ve rejiminin devrilmesinden sonra Emeviler’den daha fazla bahsedilir oldu. Öyle ki, bazıları Emevi politikası ve kültürünün propagandasını yapmaya başladı.

Bu projenin bayrağını taşımak için neden Emevilerin tercih edildiğini anlamak zor değil. Bu sebep de Esed rejimi, Hizbullah, Irak’ta otoritenin büyük bir bölümü ile Yemen'deki Husiler'in içinde yer aldığı azınlık ittifakını oluşturan “direniş ekseni”nin sonunu duyurmaktan başka bir şey değil. İran önderliğindeki eksen gücünün zirvesinde iken, Lübnan’da (Avncı) Özgür Yurtsever Hareket de destekçi sıralarında oturuyordu.

Ancak “yeni Emeviler” meselenin sadece Maşrık’ın (Levant) kaderini belirleme konusunda Arap kontrolünün yeniden sağlanması meselesinden ibaret olmadığını, aynı zamanda bu görevi Sünni Arap Müslümanların üstlenmesine, direniş ekseninin başını çeken mezhep ve dini grupların, son dönemde yaşadıkları yenilgiler ve Esed rejiminin çökmesiyle bir kenara itilmesine kadar uzandığını söylemekten kaçınıyorlar.

Ancak “tarihi” Emeviler belirsiz bir tercih gibi görünüyor. En azından bunu söyleyebiliriz.  Zira Emeviler hakkında sahip olduğumuz bilgilerin büyük çoğunluğunun devletin yıkılmasından sonra yazıldığı ve onlara karşı açıkça düşman bir tavırdan geri kalınmadığı konusunda görüş birliği vardır. Onlar hakkında elimizdeki en eski kitap, Emeviler döneminin sonlarında doğup Abbasiler döneminin başlarında kitabını yazan Halife bin Hayyat'ın kitabı olabilir. Emevi devletinin bir asır bile sürmediğini, yöneticilerinin bir yandan fetihlerle, diğer yandan da iç ve kabileler arası savaşlarla meşgul olduklarını da belirtmeden geçmeyelim. Öte yandan modern arkeoloji ve nümizmatik, Emeviler hakkında şu anda dolaşımda olanlardan farklı bilgiler sunmaktadır. Emevi tarihiyle ilgili dolaşımda olan anlatılar arasındaki çelişkilerin ayrıntılarına girmeden, Ürdün’deki Kusayr Amre’de keşfedilenler, Emevi tarihi hakkında bütün bilinenleri sorgulamak için yeterlidir.

Emeviliği canlandırmak, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan besleniyor

Dini açıdan Emevi Halifeliğinin Sünni mezhebine mensubiyeti, sadece Şiiliğin kurucusu olarak görülen İmam Ali bin Ebu Talib ile yaşadığı ihtilaf üzerinden tespit edilmektedir. Bu ise Sünnilik ve Şiiliğin ancak daha sonraki dönemlerde iki ayrı mezhep olarak ortaya çıktığı gibi bazı gerçekleri göz ardı etmektedir. Emevilerin, mutlak ve monarşik yönetimi meşrulaştırmak için Cebriyye’yi bir devlet doktrini olarak benimsedikleri doğrudur; ancak Emeviler dönemi bir bütün olarak belirli fıkıh akımlarının ortaya çıkışına tanık olmamıştır. Bunların çıkışı Abbasiler dönemine kadar ertelenmiştir.

Dini- fıkhi açıdan durum bu şekildedir. Öte yandan mevcut kaynaklara dayanırsak, Emevi imparatorluk projesinin devletlerin devamlılığı için yeterli unsurlara dayanmadığını görüyoruz. Emeviler dönemindeki fetihlerin hızı bizi şaşırtsa da örneğin, “Endülüs’ten Sind’e kadar uzanan” halifeliğin, sadece fetihlerden elde edilen ganimetlerin dağıtımının esas alındığı bir vergi sistemine dayandığını görürüz. Ancak kaynakların tükenmesi, Yezid bin Velid'in “kesintici” diye adlandırılmasına neden olan maaşlarda yaptığı kesintiler gibi devletin askerlerine karşı yükümlülüklerini yerine getirme gücünün azalması, bunun isyan ve hoşnutsuzluk hareketlerini körüklemesi sebebiyle bu fetihler de durdu.

Burada önemli olan, romantik milliyetçiliği andıran, basit bir canlandırma eğilimi ve çocuksu bir tarih anlayışı taşıyan imparatorluk projesi, bugün Suriye'de gördüğümüz türden, kuruluşu büyük engellerle karşı karşıya olan bir devletin sloganı olmaya uygun mudur?

Açıktır ki, Emeviliği yeniden canlandırmayı siyasi bir fikir olarak ortaya atanlar, bu sloganın, Endülüs ve Sind’de dalgalanan Emevi devletinin bayraklarıyla sınırlı görünen anlamını benimsemekle yetinmektedirler. İsrail tankları ülkenin güneyinde ilerlerken, devletin yeniden birleşme ve iç uzlaşı umutları şu ana kadar parlak görünmezken, ekonomide kayda değer bir iyileşmenin görülmediği bir dönemde, fetih övgüleri söylemenin anlamını hesaba katmadıkları açıktır.

Bu söylediklerimiz, mirasa, (hayali bile olsa) tarihe ya da toplumun beklenti ve hayallerine yönelik bir saldırı değildir. Bilakis söylenmesi gereken, bizi o devirlerden, köprülerin altından çok suların aktığı bin iki yüz yılı aşan bir zamanın ayırdığıdır. Geçmişe dönmenin çoğu zaman tarihe nesnel olarak bakıldığında hiçbir temeli olmayan yanılsamalara yatırım yapmak olduğudur. Dahası bu, Emeviliği canlandırmanın, geçmişi geleceğe rehber kılan bir rüya haline getiren Baas ideolojisiyle aynı kaynaktan beslendiğini göstermektedir. Baas Partisi’nin sonu ise kötü bir şekilde devrilene kadar geçmişi, bugünü ve geleceği mahveden Irak ve Suriye Baası olarak ikiye bölünmek oldu.

O halde yeni Emevilerin, okul kitapları, müfredat ve Feyruz'un seslendirdiği Said Akl’ın şiirleri çıkarıldığında, bu sloganlarından geriye ne kalacağını kendilerine sormaları daha iyi olmaz mı?

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.