Şarku'l Avsat'a özel açıklama... ABD’den SDG’ye ‘Afganistan’da yaşananların Suriye’de yaşanmayacağı’ güvencesi: SDG, desteğimiz olmadan DEAŞ ile mücadele edemez

ABD Dışişleri Bakanlığı, Suriye’nin kuzeyini kontrol eden SDG bünyesindeki Kürt savaşçılarla temas halinde olduklarını ve DEAŞ ile mücadelede birlikte çalıştıklarını vurguladı.

Şarku'l Avsat'a özel açıklama... ABD’den SDG’ye ‘Afganistan’da yaşananların Suriye’de yaşanmayacağı’ güvencesi: SDG, desteğimiz olmadan DEAŞ ile mücadele edemez
TT

Şarku'l Avsat'a özel açıklama... ABD’den SDG’ye ‘Afganistan’da yaşananların Suriye’de yaşanmayacağı’ güvencesi: SDG, desteğimiz olmadan DEAŞ ile mücadele edemez

Şarku'l Avsat'a özel açıklama... ABD’den SDG’ye ‘Afganistan’da yaşananların Suriye’de yaşanmayacağı’ güvencesi: SDG, desteğimiz olmadan DEAŞ ile mücadele edemez

ABD’nin geçen ay Afganistan’dan çekilmesinin ardından ABD Yakın Doğu Asya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Müsteşar Vekili Joey Hood’un bir heyetin başkanlığında Kürt ‘ortaklarına’ DEAŞ ile savaşta yanlarında durmaya devam edecekleri konusunda güvence vermek için Suriye’nin kuzeydoğusunu gizlice ziyaret ettiğine dair basında çok sayıda haber yer aldı.
Söz konusu haberlerde, Hood’un başkanlığındaki ABD heyetinin Suriye Demokratik Meclisi (SDM) Yürütme Kurulu Başkanı İlham Ahmed ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Komutanı Mazlum Abdi ile görüştüğü belirtildi. Hood’un, Suriyeli Kürtlerle görüşmesinde Washington’un desteğinin süreceği mesajını verdiği fakat son birkaç aydır Kürtler arasında dondurulan müzakereleri yeniden başlatmada başarılı olamadığı aktarıldı.
ABD Dışişleri Bakanlığı bu haberlerin ardından “Hood’un üst düzey bir heyetin başında Suriye’yi gizlice ziyaret ettiği” iddiasını yalanladı. Bununla birlikte Bakanlık, Suriye’nin kuzeyini kontrol eden SDG bünyesindeki Kürt savaşçılarla temas halinde olduklarını ve DEAŞ ile mücadelede birlikte çalıştıklarını vurguladı. Bakanlık ayrıca Afganistan’da yaşananların Suriye’de yaşanmasının mümkün olmadığına dikkati çekti.
ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, ABD Yakın Doğu Asya İşlerinden Sorumlu Dışişleri Müsteşar Vekili Joey Hood’un 29 Ağustos’ta SDG’deki ‘ortaklarla’ yüz yüze değil video konferans yöntemiyle görüştüğünü söyledi.
Kaynak, bu görüşmenin, ABD’nin terör örgütü DEAŞ’a ve bölgedeki istikrarsızlığın nedenlerine karşı yürütmeye devam ettiği operasyona bağlı kaldığını teyit etmek ve aynı zamanda Suriye’nin kuzeyinde askeri hareketliliğin artmasından duyulan endişeleri görüşmek için yapıldığını ifade etti.
Kaynak, SDG’nin terör örgütü DEAŞ’a ait sığınaklara onlarca saldırı düzenlediğini, örgütün eski mali ve sağlık işlerinden sorumlu yöneticilerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda unsurunu esir aldığını ve öldürdüğünü ifade etti. Aynı zamanda çok sayıda kaçakçılık şebekesini ortaya çıkararak dağıttığını söyleyen kaynak, bu nedenlerden ötürü SDG’nin, ABD’nin güçlü ve kararlı bir askeri ortağı olarak kalmaya devam edeceğini vurguladı.
Kaynak, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“SDG, ABD’nin desteği olmadan, DEAŞ teröristlerini söküp atamaz ya da örgütten on binlerce tutukluyu ve halen gözaltında tutulan ailelerini kontrol edemez. ABD güçleri, DEAŞ’ın daimi yenilgisini garanti etmek için Suriye’de bulunuyor. Çünkü DEAŞ örgütü Suriye’de halen bir tehdit oluşturuyor, istikrarsız durumdan faydalanıyor, yurtdışına saldırılar düzenleme niyetini gösteriyor ve dünyanın her tarafına terör saldırılarının düzenlenmesine teşvik etmeye devam ediyor. Bu durum, DEAŞ’ı yenilgiye uğratmak için uluslararası koalisyonu oluşturan 83 ortağımızın ve müttefikimizin yanı sıra ABD’nin sürekli katılımıyla, DEAŞ’ın Irak ve Suriye’de yeniden ortaya çıkmasının engellenmesini ve aynı zamanda örgütün Ortadoğu dışındaki bağlı ortaklıkları ve ağlarıyla mücadele edilmesini gerektiriyor.”
Basında yer alan haberlere göre SDG Komutanı Mazlum Abdi, Hood ile görüşmesinde, uçuşa yasak tampon bölge oluşturulması, insansız hava araçları (İHA) da dahil olmak üzere SDG’ye askeri ekipmanların tedarik edilmesi ve Kürtlerin ‘Rojava’ olarak bilinen bölgelerdeki egemenliğinin Suriye’nin geri kalanı tarafından tanınması çağrısını yineleyerek, Kürt yetkililerin Türkiye’nin operasyonlarından endişe etmeye devam ettiğini söyledi. Abdi’nin dile getirdiği endişeler, SDG’nin kontrolündeki Tel Tamir’de SDG’ye ait noktaların bölgedeki Türk güçleri tarafından bombalanmasının ardından geldi. Nitekim SDG, bombardımanların ardından birtakım düzenlemeler yapmak amacıyla Tel Tamir bölgesini giriş çıkışlara kapatmıştı.
Suriye Demokratik Meclisi’nin (SDM) ABD Temsilcisi Sinem Muhammed, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, ABD’nin, Suriye’nin Afganistan olmadığı yönünde kendilerine güvence verdiğini ancak ABD’nin bölgedeki varlığının sonsuza kadar sürmeyeceğini herkesin bildiğini, günün birinde ABD’nin bölgeden çıkacağını ilan edeceğini fakat kimsenin bunun gerçekleşeceği tarih hakkında bilgi sahibi olmadığını söyledi.
ABD’den yapılan resmi açıklamalarda, Suriye ve bölgeden gelen tehditlerin terör örgütleri kaynaklı olduğu ve İran’ın eskiye göre daha fazla tehdit oluşturduğunun vurgulandığını söyleyen Sinem, bu nedenle ABD’nin söz konusu örgütlerle mücadelede birlikte çalışma ve Afganistan senaryosunun tekrarlanmayacağı noktasında kendilerine güvence verdiğini ve ayrıca Suriye’nin kuzeydoğusundaki SDG birliklerini ve Özerk Yönetimi desteklemek için çalıştığını belirtti.
Suriye’deki savaşa ve acılara son verecek bir siyasi çözümün bulunmaması ve Suriyeli muhalifler arasında uzlaşının ya da Suriyeliler arasında net bir vizyonun olmamasının, Suriye’nin kuzeydoğusunda karşılaştıkları sorunların başında yer aldığına aktaran Sinem, aynı zamanda DEAŞ ve Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ile iki ülke sınırında mücadele etme hususunda sorunlarla karşılaştıklarını dile getirdi. Sinem, “Bu meseleler ve sorunlar Amerikalılarla ele alındı. Fakat ABD’nin verdiği güvenceler, ABD güçlerinin siyasi çözüme ulaşılana kadar bölgede kalmaya devam edeceği ve DEAŞ’a karşı SDG’yi destekleyeceği yönünde” dedi.



Sednaya’nın eski mahkumları işkencecileri ile yüzleşti

Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı'nda sergilenen Sednaya Hapishanesi’nde tutulurken kaybolduğu düşünülen kişilerin fotoğrafları (Arşiv- Reuters)
Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı'nda sergilenen Sednaya Hapishanesi’nde tutulurken kaybolduğu düşünülen kişilerin fotoğrafları (Arşiv- Reuters)
TT

Sednaya’nın eski mahkumları işkencecileri ile yüzleşti

Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı'nda sergilenen Sednaya Hapishanesi’nde tutulurken kaybolduğu düşünülen kişilerin fotoğrafları (Arşiv- Reuters)
Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı'nda sergilenen Sednaya Hapishanesi’nde tutulurken kaybolduğu düşünülen kişilerin fotoğrafları (Arşiv- Reuters)

Suriye İçişleri Bakanlığı, eski rejim döneminde Sednaya Hapishanesi’ndeki tutuklulara karşı ihlallerde bulunan bazı gardiyanların itiraflarda bulundukları bir video yayınladı.

İç güvenlik yetkilisi Muhammed Abdulkadir yaptığı açıklamada, Sednaya Hapishanesi’nde görevli gardiyanların Humus kırsalındaki el-Hula ve Telkele ilçelerinde gerçekleştirilen bir güvenlik ve istihbarat operasyonu sonrasında yakalandıklarını söyledi. Suriye devlet televizyonu El-İhbariyye’ye konuşan Abdulkadir, Sednaya Hapishanesi gardiyanlarının itiraflarının, eski rejim döneminde tutukluların infaz edilmeden önce maruz kaldıkları zulmü ortaya çıkardığını belirtti.

Videoda, Sednaya'da tutuklu bulunan bazı kişilerin ve onları çeşitli işkence yöntemlerine maruz bırakan gardiyanların itirafları yer alıyordu.

İçişleri Bakanı Enes Hattab, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir paylaşımda şunları yazdı:

“Bu görüntü, ezilen her özgür insana, baskı ve suçun gecesi ne kadar uzun sürerse sürsün, özgürlük ve haysiyet güneşinin yeniden doğacağı mesajını vermek için yeterli.”

Paylaşımında her türlü baskıcı katile bir mesaj göndererek, ne kadar kaçmaya çalışırlarsa çalışsınlar adaletin elinin onlara ulaşacağını ve adaletin zamanın geçmesiyle ortadan kalkmayacağını söyleyen Hattab, “Bu görüntü, geçmiş ile gelecek arasındaki acı ve umut hikâyesini özetliyor ve her türlü baskı er ya da geç sonunu bulacak” ifadelerini kullandı.

Görsel kaldırıldı.

Suriye İçişleri Bakanlığı geçtiğimiz temmuz ayında Tartus ilindeki iç güvenlik güçlerinin, Suriyelilere karşı savaş suçları ve ihlallerde bulunan Sednaya Hapishanesi Müdür Yardımcısı Albay Sair Hüseyin'i, titiz bir güvenlik operasyonu sonucunda yakaladığını duyurdu.

Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, iç güvenlik güçlerinin Albay Sair Hüseyin’i Tartus kırsalındaki uzak bir bölgede saklanırken gözaltına aldığı ve gerekli yasal işlemlerin yapılması için yetkili mahkemeye sevk edildiği belirtildi.

Görsel kaldırıldı.Şam'ın kuzeyindeki Sednaya Hapishanesi’nde iki ilmekli ipi gösteren bir adam, 9 Aralık 2024 (AP)

Suriye İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan ve Anadolu Ajansı (AA) tarafından aktarılan bir videoda, gardiyanlardan biri, beş gardiyanın her bir mahkumu zincirledikten sonra ölünceye kadar işkence ettiklerini söyledi. Ayrıca, bazı tutukluların ölümlerinden sonra koku yaymamaları için yiyecek ve içecek verilmeden hücre hapsinde tutulduklarını da belirtti.

Başka bir işkenceci gardiyan, tek seferde zincirlenmiş halde 200 kişi gördüğünü söyledi. Bir diğeri ise meslektaşlarıyla birlikte 130 tutukluyu hücrelerinden alıp idam cezalarını infaz ettiklerini açıkladı. Hapishane müdüründen onlara tecavüz etmek için kızlar getirmesini istediğini söyleyen aynı şahıs, dokuz kadına tecavüz edip sonra onları öldürdüğünü aktardı.

Videoda Sednaya'nın kurbanlarından biri olan Ahmed Muheymid, işkencecisinin karşısında otururken, 2019 yılında tutuklandığını ve gardiyanının Mahir Derviş olduğunu söyledi. Mahir Derviş, tutukluları dayak ve hakaretlerle karşılayan 12 askerden biriydi. Muheymid, “Bazıları, özellikle yaşlılar, işkencenin şiddetinden dolayı öldü. Mahir Derviş’in tükürdüğü çayı içmeyenler, ayaklarının altına elektrik kablosuyla 400 kez vurma ile cezalandırıldı” diye anlattı.

 Bacağı kesilmiş başka bir kurban, gardiyana dönerek “Beni hatırlıyor musun?” diye sordu ve kendisine yapılanları (işkence yöntemlerini kastederek) “Aramalar... tıraş... ziyaretler... hakaretler...” diye sıraladı. Giysilerini çıkarıp işkencenin izlerini, artık onun bir parçası ve işkencenin canlı bir kanıtı haline gelmiş olan izleri göstererek, “Beni nasıl dövdüğünü hatırlıyor musun?” diye sordu.

Görsel kaldırıldı.Esed rejiminin düşüşünden sonra boşaltılan ve ‘mezbaha’ olarak bilinen Sednaya Hapishanesi’nde, dağınık eşyaların arasında duran Suriyeli bir kadın (Reuters)

İnsan hakları kuruluşları ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan raporlar, düşen eski rejimin yargılama yapmadan toplu infazlar gerçekleştirdiği Sednaya Hapishanesi'nde binlerce tutuklunun sistematik ve gizli bir şekilde öldürüldüğünü ortaya koyuyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre bu raporlarda devrik rejimin 2011 ile 2015 yılları arasında haftada 50 kişi olmak üzere binlerce tutukluyu infaz ettiğini tahmin ediliyor.

Sednaya Hapishanesi'nin eski mahkumları, bu ihlalleri belgelemek için şubat ayında Suriye Devrimi Tutuklular Derneği'ni kurarak, işkence ve kötü muameleyle ünlü bu hapishanede mahkumların maruz kaldığı ihlalleri ortaya çıkarmak ve haklarını savunmak amacıyla harekete geçti.

Beşşar Esed ülkeden kaçtıktan ve Suriyeli muhalif gruplar şehirlerin kontrolünü ele geçirdikten sonra hapishaneler, gözaltı merkezleri ve güvenlik şubeleri açıldı ve tutukluları serbest bırakıldı. Ancak on binlerce tutuklunun iz bırakmadan kaybolduğu orta çıktı. Toplu mezarların keşfedilmesiyle kayıpların ölmüş olabileceği düşünülüyor.


4'ü gazeteci olmak üzere 20 kişi öldürüldü... Gazze'deki Nasır Tıp Kompleksi'nde İsrail katliamı

4'ü gazeteci olmak üzere 20 kişi öldürüldü... Gazze'deki Nasır Tıp Kompleksi'nde İsrail katliamı
TT

4'ü gazeteci olmak üzere 20 kişi öldürüldü... Gazze'deki Nasır Tıp Kompleksi'nde İsrail katliamı

4'ü gazeteci olmak üzere 20 kişi öldürüldü... Gazze'deki Nasır Tıp Kompleksi'nde İsrail katliamı

Filistinli sağlık yetkilileri bugün, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Tıp Kompleksi'ne düzenlenen İsrail hava saldırısında, 4'ü gazeteci olmak üzere 20 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Yetkililere göre, Reuters’ın fotoğrafçısı Husam el-Mısri, saldırıda hayatını kaybeden basın mensupları arasında yer alıyordu. Yetkililer, yine Reuters’ta çalışan fotoğrafçı Hatem Halid'in de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, arama-kurtarma ekipleri, gazeteciler ve diğer kişilerin ilk saldırının olduğu yere koştuktan sonra ikinci bir saldırı gerçekleştiğini bildirdi. Reuters'ın görüntülerinde, el-Mısri'nin hastaneden yaptığı canlı yayının, yayın esnasında meydana gelen ilk saldırı anında aniden kesildiği görüldü.

Al Jazeera, Gazze Şeridi'nde İsrail'in düzenlediği bir saldırıda kameramanı Muhammed Selame'nin hayatını kaybettiğini doğruladı. Bu olay, kanal için çalışan diğer gazetecilerin benzer bir saldırıda öldürülmesinden yaklaşık iki hafta sonra meydana geldi.

Kanalın X hesabı üzerinden yapılan paylaşımda, “Al Jazeera kameramanı Muhammed Selame, Gazze Şeridi'nin güneyinde bulunan Han Yunus'taki Nasır Tıp Kompleksi'ne düzenlenen İsrail saldırısında yaşamını yitirdi” denildi.

El-Aksa televizyonu daha önce, İsrail'in Nasır Tıp Kompleksi'nin acil servis binasını hedef alan bombardımanında üç gazeteci de dahil olmak üzere en az 14 kişinin hayatını kaybettiğini, ardından itfaiye ve ambulansların olay yerine vardığı sırada ikinci bir saldırı gerçekleştirildiğini bildirmişti.

AFP'nin Nasır Tıp Kompleksi'ne düzenlenen bombardımanla ilgili sorusuna yanıt olarak İsrail ordusu, konuyu ‘soruşturduğunu’ bildirdi.

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, AFP'ye verdiği demeçte, tıp kompleksine düzenlenen iki saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısının dört gazeteci de dahil olmak üzere 15'e ulaştığını söyledi.

Sivil Savunma Müdürlüğü, Nasır Tıp Kompleksi'nin bombalanmasının ardından yaralıları kurtarmak ve hayatını kaybedenleri çıkarmak için çalışan bir itfaiyecinin öldürüldüğünü ve yedi sivil savunma personelinin yaralandığını duyurdu.

 Han Yunus'taki Nasır Tıp Kompleksi, iki İsrail saldırısının hedefi oldu. (AFP)Han Yunus'taki Nasır Tıp Kompleksi, iki İsrail saldırısının hedefi oldu. (AFP)

10 Ağustos gecesi Gazze şehrine yönelik İsrail saldırısında Al Jazeera ekibinden dört kişi ve kanal için çalışan iki serbest kameraman hayatını kaybetti.

İsrail ordusu, öldürülen dört gazeteciden biri olan Enes eş-Şerif'i hedef aldığını kabul ederek, onu Hamas'a mensup bir ‘terörist’ olarak nitelendirdi.

Gazeteciler için kurulan çadırı hedef alan saldırı, uluslararası kamuoyunda öfkeye ve basın özgürlüğü örgütlerinin kınamasına yol açtı.

Gazze Şeridi'nde düzenlenen saldırılar

Filistin medyası, bugün şafak vakti Gazze Şeridi'nde düzenlenen İsrail saldırılarında 20 kişinin hayatını kaybettiğini bildirdi.

Şifa Tıp Kompleksi'nden bir sağlık kaynağı, Filistin resmi haber ajansı WAFA'ya, Gazze şehrinin kuzeybatısındaki el-Kerame bölgesinde bir eve düzenlenen İsrail hava saldırısında en az iki vatandaşın yaşamını yitirdiğini ve birkaç kişinin yaralandığını söyledi.

İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta yerinden edilmiş kişilerin kaldığı bir çadırı bombalaması sonucu bir kadın yaşamını yitirdi, yedi kişi de yaralandı. Öte yandan Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'a yardım sağlayan bir ekibin bombalanması sonucu üç kişi hayatını kaybetti, birkaç kişi de yaralandı.

Cibaliye'nin el-Kerame mahallesinde İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan bir ev (AFP)Cibaliye'nin el-Kerame mahallesinde İsrail hava saldırıları sonucu yıkılan bir ev (AFP)

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki ez-Zerka ve Cibaliye en-Nezle bölgelerinde geniş çaplı yıkım operasyonları gerçekleştirdi ve ayrıca Gazze şehrinin güneydoğusundaki ez-Zeytun mahallesinde bir dizi sivil evi yıktı.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı, son 24 saat içinde Gazze Şeridi’nde açlık ve yetersiz beslenme nedeniyle 11 yeni ölüm olduğunu bildirdi. Böylece Gazze Şeridi’nde açlık nedeniyle hayatını kaybedenlerin toplam sayısı 117'si çocuk olmak üzere 300'e ulaştı.

İsrail, bu ay Gazze şehrini kontrol altına almak için bir plan onayladı ve burayı Hamas’ın son kalesi olarak nitelendirdi. Planın birkaç hafta içinde uygulanması beklenmiyor, bu da arabuluculuk yapan ülkeler Mısır ve Katar'a Hamas ile İsrail arasında ateşkes görüşmelerini yeniden başlatmak için zaman tanıyor.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz dün, küresel endişe ve iç muhalefete yol açan saldırıyı sürdürme sözü verdi.

Cibaliye'nin el-Kerame mahallesindeki bir eve düzenlenen hava saldırısının ardından yıkımı inceleyen Filistinliler (AFP)Cibaliye'nin el-Kerame mahallesindeki bir eve düzenlenen hava saldırısının ardından yıkımı inceleyen Filistinliler (AFP)

Katz cuma günü yaptığı açıklamada, Hamas'ın İsrail'in şartlarına göre savaşı sona erdirmeyi ve tüm rehineleri serbest bırakmayı kabul etmediği takdirde Gazze şehrinin yerle bir edileceğini söyledi.

Gazze Şeridi'ndeki savaş, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te Yahudi devletinin güney yerleşimlerine benzeri görülmemiş bir saldırı düzenlemesiyle başladı. İsrail ise bu saldırıya, yıkıma uğramış Gazze Şeridi'nde şiddetli bombardıman ve askeri operasyonlarla yanıt verdi.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre, Hamas'ın 2023'teki saldırısında bin 219 kişi öldü.

Hamas saldırısı sırasında kaçırılan 251 rehineden 49'u Gazze Şeridi'nde tutulmaya devam ediyor. Bunların 27'si İsrail tarafından ölü ilan edildi.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından güvenilir kabul edilen Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı’nın son verilerine göre, İsrail’in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarında çoğu sivil olmak üzere 62 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti.


İsrail: Hizbullah'ın silahsızlandırılması konusunda Lübnan'ı desteklemeye hazırız

Fransız BM barış gücü güçleri, Lübnan'ın güneyindeki Kefr Kila köyündeki Lübnan-İsrail sınırında devriye geziyor (AP)
Fransız BM barış gücü güçleri, Lübnan'ın güneyindeki Kefr Kila köyündeki Lübnan-İsrail sınırında devriye geziyor (AP)
TT

İsrail: Hizbullah'ın silahsızlandırılması konusunda Lübnan'ı desteklemeye hazırız

Fransız BM barış gücü güçleri, Lübnan'ın güneyindeki Kefr Kila köyündeki Lübnan-İsrail sınırında devriye geziyor (AP)
Fransız BM barış gücü güçleri, Lübnan'ın güneyindeki Kefr Kila köyündeki Lübnan-İsrail sınırında devriye geziyor (AP)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada, İsrail'in Hizbullah'ın silahsızlandırılması konusunda Lübnan'a destek vermeye hazır olduğu belirtildi.

Netanyahu'nun ofisi açıklamasında, "Hem İsrail hem de Lübnan için iş birliği ruhuyla ilerleme ve Hizbullah'ı silahsızlandırma ortak hedefine odaklanma zamanı geldi" ifadelerini kullandı.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Lübnan kabinesi, bu ayın başlarında ABD'nin İran bağlantılı grubu silahsızlandırma planının hedeflerini onayladı.

Açıklamada, "Lübnan Silahlı Kuvvetleri Hizbullah'ı silahsızlandırmak için gerekli adımları atarsa, İsrail de ABD öncülüğündeki güvenlik mekanizmasıyla eşgüdüm halinde İsrail askeri varlığının kademeli olarak azaltılması da dahil olmak üzere karşılıklı önlemler alacak" ifadeleri yer aldı.

Hizbullah ve Emel Hareketi protesto çağrısında bulundu

Bu arada, Lübnan Emel Hareketi Merkezi Çalışma Ofisi ve Hizbullah Merkez Birliği ve İşçi Birimi bugün yaptıkları açıklamada, hükümetin silah edinmeyi devletle sınırlama kararını protesto etmek için çarşamba öğleden sonra Beyrut şehir merkezinde bir miting yapılması çağrısında bulundu.

İki grup da hükümetin kararlarını ulusal çıkarlara aykırı olarak nitelendirerek, "Ülkemizin karşı karşıya olduğu zorluklara uzun süredir sabrettik ve artık birleşik ulusal duruşumuzu ifade etmenin zamanı geldi" ifadelerini kullandı.

Emel Hareketi ve Hizbullah, yaptıkları açıklamada, protestonun "düşmanın gücünü kırma yeteneğini kanıtlamış silahlarımızı koruma hakkımızı ve topraklarımızı ihlal eden İsrail düşmanına direnme hakkımızı teyit ettiğini" belirtti.

Lübnan hükümeti, bu ayın başlarında orduya yıl sonuna kadar silahları devlet kontrolüne alma görevini verme kararı aldı.

Hizbullah'ın geçen yıl İsrail ile girdiği savaşta ağır bir darbe alması üzerine, Genel Sekreter Hasan Nasrallah da dahil olmak üzere örgütün önde gelen liderlerinden birkaçı öldürülmüş ve geçen kasım ayında ABD'nin arabuluculuğunda ateşkes sağlanmıştı.

Ateşkes anlaşması Lübnan'ı silahların sadece altı devlet güvenlik kurumunda bulundurulmasını zorunlu kıldı ve sivil grupların yeniden silahlanmasını yasakladı.

İsrail, ateşkese rağmen Lübnan'ın güney ve doğusunda “Hizbullah'a ait silah depoları ve savaşçılar” olduğunu iddia ettiği yerlere hava saldırılarını sürdürdü.