Rus saldırıları ve mayınlar Suriye'nin kuzeybatısında can kayıplarına neden oluyor

Rus savaş uçaklarının dün düzenlediği hava saldırılarının ardından İdlib kırsalından dumanlar yükseliyor (Şarku'l Avsat)
Rus savaş uçaklarının dün düzenlediği hava saldırılarının ardından İdlib kırsalından dumanlar yükseliyor (Şarku'l Avsat)
TT

Rus saldırıları ve mayınlar Suriye'nin kuzeybatısında can kayıplarına neden oluyor

Rus savaş uçaklarının dün düzenlediği hava saldırılarının ardından İdlib kırsalından dumanlar yükseliyor (Şarku'l Avsat)
Rus savaş uçaklarının dün düzenlediği hava saldırılarının ardından İdlib kırsalından dumanlar yükseliyor (Şarku'l Avsat)

Suriye'nin kuzeybatısındaki İdlib kentinde Rus savaş uçaklarının düzenlediği hava saldırıları ve rejim güçleri ve İranlı milisler tarafından yerleştirilen mayınların patlaması sonucu çocuklar dahil 8 sivil yaşamını yitirdi.
Diğer yandan İdlib'in güneyinde muhalif gruplar ile rejim güçleri arasında karşılıklı top ve füze atışları gerçekleştirildi.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “İdlib'in doğusunda Neyrab bölgesi yakınlarındaki San köyünde 12 Kasım Cuma sabahı, bir çocuk ve bir yetişkin zeytin topladıkları sırada mayın patlaması sonucu öldü. Olayda ayrıca yaralananlar oldu.” 
2019'dan bugüne kadar Suriye'nin farklı bölgelerinde savaştan kalan mayın ve patlayıcıların infilak etmesi sonucu 82'si kadın 226'sı çocuk olmak üzere yaklaşık 629 kişi hayatını kaybetti.
İdlib vilayetinden aktivist Muhsin el-Ali, Rus savaş uçaklarının Halep'in güney kırsalından El-Habit bölgesine düzenlediği hava saldırıları sonucu 4'ü bir aileden (bir baba, bir anne ve iki çocuk) olmak üzere 4 çocuk toplam 8 sivilin öldürüldüğünü, çok sayıda kişinin yerinden edildiğini söyledi.  İdlib'in doğusunda ise zeytin hasadı sırasında mayın patlaması sonucu 13'ten fazla sivil yaralandı, iki sivil hayatını kaybetti.
Rus savaş uçaklarının saldırı düzenlediği bölgenin, Halep'in güney kırsalı ve İdlib kırsalının farklı bölgelerinden yerinden edilmiş insanlara ait 4 kamp içerdiği kaydedildi. Rus hava saldırıları, yerlerinden edilenler arasında paniğe ve endişeye neden oldu. Bazı yerinden edilmiş kişiler savaş uçaklarının başka hava saldırıları başlatmasından endişe ediyorlar. Muhsin el-Ali, “8 Eylül'de Rus savaş uçakları aynı bölgeye art arda 6 hava saldırısı düzenledi. Saldırıda 7 çocuk yaralanırken bazı yerinden edilmiş kişilerin çadırları yandı. Bu saldırı ile eş zamanlı olarak İdlib'in doğusundaki Serakib kenti yakınlarında konuşlanan rejim güçleri bölgeye topçu ve füze atışları gerçekleştirdi.”
Bölgede yerinden edilmiş kişilerden biri olan Hüseyin el-Abud, “Gözlemevi Rus savaş uçaklarının İdlib kenti üzerinde uçuşlar gerçekleştirdiğine dair raporlar yayınlar yayınlamaz, yerinden edilenler arasında bir korku, panik ve kafa karışıklığı hüküm sürmeye başladı.”  
İdlib'de bir belgeleme yetkilisi olan Ahmed el-Abdu, “Rejim güçleri ve İranlı milisler tarafından topçu ve füze mermileriyle yapılan kara bombardımanına ek olarak, Rus savaş uçakları geçen yılın Temmuz ayının başından şimdiye kadar "gerginliği azaltma" bölgesine hava saldırıları düzenledi. Bu saldırılar sonucunda 61'i çocuk, 29'u kadın ve 5'i insani yardım çalışanı olmak üzere 213'ten fazla sivil yaşamını yitirdi.
Rus savaş uçaklarının, siviller ve yerinden edilmiş kişilerde endişe ve korku meydana getirmek amacıyla kasıtlı olarak yerinden edilmiş kişilerin kamplarının bulunduğu bölgeleri hedef aldığına dikkat çeken Ahmed el-Abdu, “Rus savaş uçakları geçen Ekim ayının sonunda, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye sınırına 6 kilometre uzaklıktaki Kah ve Salva yakınlarında ve yerinden edilmiş kişilere ait 14 kampı içeren bölgeleri hedef aldı. Bu, yerinden edilmiş kişiler arasında bir korku durumuna yol açtı ve bazıları yerini nispeten güvenli olduğu düşünülen alanlara bıraktı” şeklinde konuştu.
Fethu'l Mubin Operasyon Odası’ndan bir yetkili konuya ilişkin şunları söyledi: “Muhalif gruplar, güney ve doğu İdlib kırsalı ile Halep kırsalında rejim güçlerine ve İranlı milislere ait mevzilere topçu ve füzelerle bombalı saldırı düzenledi. Bu, 11 Kasım Perşembe günü İdlib kenti yakınlarındaki sivil bölgeleri ve yerinden edilmiş kişilerin kamplarını hedef alan Rus hava saldırılarına yanıt olarak geldi. Muhalif gruplar rejim güçlerinin 5 üyesini öldürmeyi ve birkaç kişiyi de yaralamayı başardılar. İdlib'in güney kırsalı cephelerinde iki taraf arasında ağır ve orta silahlarla şiddetli çatışmalar yaşandı. Muhalefet grupları "sivillere yönelik ihlallerine ve nüfuslu bölgelere düzenlenen Rus hava saldırılarına yanıt olarak rejimin ve İran milislerinin yerlerini bombalamaya devam edecek.”



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.