Sudan’da feminist hareketin devrimlere katılımı ve hak mücadelesi

“Zulme ve diktatörlüğe karşı özgürlük ve demokrasi sloganı atan hiçbir bir devrimde toplumun tüm kesimleri kapsanmadan başarılı olunamaz.”

Sudan’da feminist hareket, devrimlere katılarak protestoların ön saflarında yer aldı. (Independent Arabia- Hasan Hamed)
Sudan’da feminist hareket, devrimlere katılarak protestoların ön saflarında yer aldı. (Independent Arabia- Hasan Hamed)
TT

Sudan’da feminist hareketin devrimlere katılımı ve hak mücadelesi

Sudan’da feminist hareket, devrimlere katılarak protestoların ön saflarında yer aldı. (Independent Arabia- Hasan Hamed)
Sudan’da feminist hareket, devrimlere katılarak protestoların ön saflarında yer aldı. (Independent Arabia- Hasan Hamed)

Mana Abdulfettah
Sudan’daki kadın hareketleri, yaşlarına, sömürgeciliğe karşı mücadeleyle bağlantısına ve başta askeri yönetimler olmak üzere ulusal hükümetler döneminde de devam etmesine rağmen özellikle eski Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir iktidarında büyük bir ivme kazandılar. Beşir’e karşı devrim patlak verdiğinde, özgürlükler ve haklarla ilgili, özellikle de siyasi kazanımlar elde etmek için birçok umudu beraberinde taşıdırlar. Ancak son üç yıldaki devrimci hareket döneminde feminist talepler, onları gölgede bırakan siyasi ve toplumsal kargaşa nedeniyle sahada gerçek sonuçlar elde edilmeden sürdü. Yürüyüşler ve gösteriler devam etti ve geçiş hükümeti, devrim sloganlarına uygun bir özgürlük ortamı sağlamaya çalıştı. Daha sonra feminist hareketin geçici Egemenlik Konseyi Başkanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan’ın 25 Ekim’de uyguladığı önlemlerden bu yana, Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) tarafından temsil edilen sivil bileşen dışında, biri geçici hükümet diğeri ise muhalefet olmak üzere iki akıma ayrıldığı yeni bir aşama başladı. Bu bölünmenin en önemli özelliklerinden biri, kadınların devrim ilkeleriyle orantılı, mücadeleleri ve fedakarlıkları ile tutarlı kazanımlar elde etmeleri üzerine açık olumsuz etkisidir. Hatta bazı eylemciler yetkililer tarafından kovuşturulmaya ve tutuklanmaya maruz kaldı.

Çift talep
Sudan feminist hareketi, kadın haklarını talep etmekten devrimlere ve ayaklanmalara katılarak diktatörlüğün devrilmesini ve sivil bir hükümetin kurulmasını talep etmeye geçti. Ancak Sudanlı kadınlar omuzlarında ‘çifte’ sorumluluk taşıyor. Hareket, kendisini ilki diktatörlük rejimine karşı, diğeri ise kadınları ezmeye, onların siyasal katılımlarını engellemeye ve sosyal adaleti sağlamaya adamış, görünmez bir düşmana karşı iki devrim yürütürken buldu. Sudanlı kadınların Korgeneral İbrahim Abbud’un askeri yönetimine karşı Ekim 1964 devrimine ve ardından Cafer Numeyri’nin askeri rejimine karşı Nisan 1985 devrimine katılımı da sadece başkentteki kadınlarla bağlantılıydı. Devrimlerin çekirdeği, Hartum Üniversitesi’ydi. Bu da onların iki elit devrim olduğu anlamına geliyordu. Aralık 2018’de Beşir rejimine karşı yapılan devrime gelince; özellikle Atbarah kentinden başladı ve oradaki kadınlar da buna katıldılar. Diğer şehirlerin kadınları da bile Hartum’da ayaklanırken devrim sadece üniversitelerle sınırlı kalmadı. Çay ve geleneksel gıda satıcıları da dahil olmak üzere diğer grupları da kapsıyordu. Bu durum, daha önce siyasete karışmamış kadınlar da dahil olmak üzere toplumun tüm bileşenlerinin devrime katılımına dayalı bir dönüşüme işaret ediyor. Bu, kadınların güçlenmelerini doğrudan etkileyen etnik, coğrafi ve sınıfsal farklılıklardan uzun süredir mustarip olmalarının bir sonucuydu.

İki feminist söylem
Sudanlı feminist hareketi takip edenler, toplumun muhafazakâr doğası gereği liberalizm ve muhafazakarlık arasındaki çeşitlilik alanından, muhafazakâr feministleri dışlayacak ölçüde liberal bir harekete geçtiğini ancak bunların hepsinin siyasi istikrarsızlık ortasında bazı olumsuz koşullardan mustarip olduğunu belirtiyorlar. Geçiş hükümetinin toplumsal ve dini ilkelerden taviz vermeden demokrasiye açık yolundan yararlanılması, başka bir çatışma biçimine yol açtı. Çılgınca rekabet ortasında, ilki liberal ve ikincisi de muhafazakâr iki feminist söylem olduğu tasvir söylenmeye başlandı. İkinci söylem, mensubiyet doğrulanmadan dışlama amacıyla önceki rejim ile entelektüel bir tembellikle ele alındı. Bu durum, siyasi muhalifleri ile ‘Rejimin İzlerini Ortadan Kaldırma Komitesi’nin izlediği yolun aynısıydı. Bu, devrimin birçok entelektüel, sosyal, coğrafi, yaş ve cinsiyet grubunu kapsamasına rağmen bazı feministlerin dışlanmasına ve tarafsızlaştırılmasına neden oldu.
Önceki askeri dönemlerdeki feminist hareket, rejimi devirme yönünde birleşirken Aralık 2018 devriminde de aynı amaç için bir araya gelmeye başladı. Ancak daha sonra geçiş hükümetinin destekçileri ve karşıtları arasında bölündü. Bu noktada açık şekilde kurumsal düzensizlik baş gösterdi. Devlet sistemi, kurumları veya birlikleri aracılığıyla koordinasyondan yoksundu, kendiliğindenlik ve doğaçlama ile karakterize edildi. Hükümet yanlısı feminist hareket, başlangıçta bazı kadın şarkıcılar tarafından yönetilen bir askeri feminist hareketin ortaya çıkmasında da kendini gösterdi. Bu durum, feminist devrimci durumun ordudaki kadın sistemine paralel bir kadın askeri kol üretebileceğini gösteriyor.

Hareketin simgesi
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktrdığı habere göre kadınlar devrimin başlangıcından bu yana ‘Kandake’ tanımlamasında vücut bulan tarihsel ve siyasi bir sembol alarak dinamizmlerine hizmet etmek için istihdam edilmişti. Kandake, Sudan, Etiyopya ve Orta Afrika’nın bir bölümünü içeren eski Afrika uygarlığı Kuş’taki ilk kraliyet eşi anlamına geliyor. Daha sonra hareket, devrimci hareket sırasında bir arabanın arkasına tırmanan ve devrimci şiirler söyleyen bir kızın ünlü görüntüsünün yayılmasıyla sağlamlaştı. Göstericilerle polis arasındaki arbedenin şiddetlenmesinin ardından biber gazı kutularını toplayıp polise teslim eden bir başka kız çocuğu daha görüldü. Kendisine ‘Bamban Avcısı’ adı verildi. İki kız, yerel ve uluslararası açıdan oldukça popülerdi. Daha önce veya daha sonra herhangi bir siyasi faaliyete veya partiye bağlı olmaksızın devrimin sembolleri olarak onurlandırıldı. Kendilerini herhangi bir partiden veya siyasi bağlantıdan yoksun nitelikleriyle devrime katılan birçok kadın için de durum aynıydı. Süren devrimci hareket, üçüncü yılında kadınlar ve rejim arasındaki çatışmadan şiddetli bir tepkiye neden oldu. Kadınların örgütlü siyasi çalışmalara katılımının, özellikle de siyasi partiler düzeyinde azaldığı bu dönemde bu, demokrasinin yokluğunun ve önceki rejimden miras kalan siyasi ve örgütsel çalışma özgürlüğünün doğal bir sonucuydu. Kadınların siyasi, idari ve karar alma pozisyonlarında bulunması; katılım gösterdikleri alanlarda yeterli fırsatların olmaması nedeniyle daha da etkilendi.
O dönemde muhalefet, eski rejimin baskıları nedeniyle mevcut kadın örgütleri aracılığıyla siyasi baskı cepheleri oluşturamadı. Kadınların siyasete katılımının etkinleştirilememesindeki zorluklardan biri de partilerin kadın parti kadrolarının yeteneklerini geliştirmedeki eksiklikleridir. Bu çerçevede partiler, erkekler merkezi komitelerde aktif olarak yer alırken, etkili kadın kadrolarına ihtiyaç duymaya devam etti.

Konuyu dağıtma
Kadın özgürlüğüne yönelik mevcut kısıtlamalara rağmen kadın yanlısı mevzuata ilişkin en önemli gelişmeler, bir önceki rejimin uyguladığı baskıdan sonraki dönemin doğal bir sonucu olarak geçiş döneminin başında meydana geldi. Geçiş dönemi, kadınlar açısından niteliksel değişim için bir fırsat sağladı. Davasına duyduğu sempatiyle, istifa eden Başbakan Abdullah Hamduk döneminde gerçekleşmesi beklenen yasal dönüşümlerin temellerini attı. Ancak devrimci feminist hareket, feminist perspektifin dışındaki çeşitli meselelere ilişkin vizyonunu henüz netleştirebilmiş değil. Dolayısıyla hareket toplumsal gündemler başlığı altında, şiddet ve ayrımcılık sorunlarına çözüm bulmaya indirgenmiş durumda.
Kadınların devrimdeki aktif rolüne rağmen kazanımları azaldı. Bu durum, 25 Ekim gelişmelerinin ardından güvenlik kovuşturmalarında, gösteriler sırasında şiddeti kınayan feminist aktivistlerin tutuklanmasında ve her iki cinsiyetten de göstericilerin öldürülmesinde açıkça görülüyordu. Geçiş hükümetinde kadınların siyasi temsili konusuna gelince; Hamduk hükümeti, bunu ofis personeli ve sekreterliği düzeyinde dikkate almaya başladı. Yürütme düzeyinde ise sürekli istifalar ve hükümet değişikliği nedeniyle temsili, istikrarlı olmadı. Partilerin genel olarak zayıflığı, kadınların önemli görevler üstlenememesine de yansıdı.
Rejime karşı siyasi faaliyetler, belirli siyasi hakları elde etmeye çalışmak ile siyasi hakların bir parçası olan kadın haklarının savunulması arasında ayrım yapılmamasına rağmen odak eksikliği, kadın meselesinin dağılmasına katkıda bulundu. Öyle görünüyor ki eski rejim ile mevcut geçiş hükümeti arasında bir benzerlik var. Önceki rejim, onu içeriden müdahaleci feminist bir çevreyle sınırlamıştı. Yetkililer ve siyasi aktivistler arasındaki çatışma, kamu düzeni polisi tarafından giyim tarzları nedeniyle iki ismi hedef alırken içten içe siyasi faaliyetlerini bastırmayı amaçlıyordu. ‘Pantolon davası’ ile bilinen gazeteci Lubna Ahmed Hüseyin’in olayı ve ‘şapka’ davası olarak bilinen davada eski rejim tarafından tutuklanan ‘Kadınların Ezilmesine Hayır Örgütü’ başkanı Emire Osman olayı, kadın aktivistlerin hedef alınmasının arkasına gizlendi. Ayrıca geçiş hükümeti çerçevesinde geçen hafta yetkililer tarafından herhangi bir suçlama olmaksızın tutuklanan Emire Osman da dahil olmak üzere kadın aktivistler defalarca yargılandılar.

Katılımların aktifleşmesi
Bazı kesimler, feminist örgütler aracılığıyla demokrasi çağrısında bulunan gösterilerin, eylemlere öncülük edip ön saflarda yer alsalar bile kadınların dar bir feminist çevrede hapsolmasına yol açtığına inanıyor. Bir başka kesim ise eşitlik mücadelesinin demokrasi talebinden önce geldiği ve bu nedenle kadınların, en baştan doğru yola koyulması gerektiği kanaatinde.
Son hareket çerçevesinde bu durumla yetinmeyen bir kadın aktivist akımı ortaya çıktı. Eski aile yasasının iptalini, dini sistemlere ve toplumsal normlara başvurulmaksızın bu yasanın sekülerleştirilmesini ve yalnızca medeni hukukun uygulanmasını tesis eden bir yaklaşımın benimsenmesi talep edildi. Bu talepler, diğer haklar ile bunların uygulanma olasılığı arasına bir engel koydu. Zira başlangıçta Hamduk’un ilk hükümetindeki mevzuat değiştirilirken yasa koyucular iki iddia arasında geniş bir boşluk buldular. Buna göre ilk iddia ‘Mevzuat hükümleriyle aykırı değil’. İkincisine  göre ise ‘Sudan toplumu bundan çok uzak.’
Siyasi katılım hakkında, ‘kadınların devrimci kitle dalgasında eridiğini’ söylemek yeterli olmayabilir. Öyle ki siyasi olarak yetkilendirilmeleri, parlamentoda temsil edilmeleri ve yürütme makamlarına erişimleri, siyasal özgürlük elde edildikten sonra bu katılımın etkinleştirilmesi için ileri konular arasında yer alıyor. Zulme ve diktatörlüğe karşı özgürlük ve demokrasi sloganını yükselten hiçbir devrimin, ‘ayrım gözetmeksizin toplumun tüm kesimlerini kapsayarak gerçekleştirilmesi’ çağrısı olmadan başarılı olması beklenemez.



Kürt liderler: Suriye hükümeti ile özerk yönetim arasındaki müzakereler devam ediyor

Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)
Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)
TT

Kürt liderler: Suriye hükümeti ile özerk yönetim arasındaki müzakereler devam ediyor

Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)
Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)

Suriye hükümeti ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasındaki müzakerelerin çöktüğünü reddeden Kürt liderler, egemenlik ve ulusal konularda mevcut mutabakatların varlığını vurgulayarak, Esed rejiminin yıkılmasından bu yana ilk kez geçtiğimiz haziran ayı başında ve bu ayın 9'unda gerçekleştirilen doğrudan görüşmelerin ardından farklılıkların ve çözüm bekleyen konuların aşılması için diyalog ve görüşmelerin yoğunlaştırılması çağrısında bulundu.

Bu açıklamalar, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında cumartesi günü Ürdün'ün başkenti Amman'da yapılan görüşmenin ardından geldi. İki taraf entegrasyon sürecini, Suriye'deki mevcut durumu ve sükûnet ve istikrarın yeniden tesis edilmesi için tüm tarafların acil adımlar atması gerektiğini ele aldı. Kürt kaynaklar, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani'nin de toplantıya katılacağını öne sürdü.

ABD'nin Şam Büyükelçiliği X hesabından yaptığı açıklamada, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın Mazlum Abdi ile Suriye'deki gelişmeleri ve ülkede sükûnet ve istikrarın yeniden tesis edilmesinin yollarını görüştüğünü duyurdu.

Büyükelçilikten yapılan açıklamaya göre Barrack ve SDG lideri, kimseyi dışlamayan birleşik bir Suriye devletine entegre olmak için atılacak pratik adımları ele aldı ve her iki taraf da ‘birlik zamanının geldiği’ konusunda mutabık kaldı.

xcdvfghyj
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin Suriye hükümetiyle diyalog heyeti başkanı Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Şam'da yetkililerle müzakerelerde bulunan Özerk Yönetim heyetinin başkanı Fevze Yusuf Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, “Uluslararası arabulucular ve Suriye hükümeti bizden taviz vermemizi istiyor. Ancak bölgelerimizdeki bileşenlere tek bir dil, tek bir bayrak ya da tek bir kültür dayatılmasına izin vermeyeceğiz. Biz bileşenler olarak tüm halkların ve mezheplerin haklarını garanti altına alan çoğulcu ve ademi merkeziyetçi bir Suriye inşa etmeye hazırız” ifadelerini kullandı.

Kurulduğu 2014 yılından bu yana özerk yönetimi yöneten en önemli siyasi partilerden biri olan Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) Eş Başkanı, hükümetin vizyonunun özerk yönetimin kurumlarını feshetmek ve siyasi niteliğini iptal etmek üzerine kurulu olduğunu açıkladı. Fevze Yusuf, “Özerk yönetim anlaşmanın uygulanmasının önünde bir engel değil, aksine devleti güçlendirecek ve bütünleştirecek güçlü bir dayanak” dedi.

vfgthy
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi tarafından Haseke şehrinin girişine yapılan tasarım (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, ‘entegrasyon süreci’ kavramına odaklanan ikinci bir ihtilaf noktasına işaret ederek şunları söyledi: “Her iki tarafın da entegrasyon konusunda farklı bir anlayışı var. Bu noktada, toplantı ve diyalogla bu hususun ele alınması ve anlaşmanın geri kalan hükümlerinin açıklanması gerekiyor.”

10 Mart anlaşması SDG'nin ve sivil kurumlarının bu yılın sonuna kadar Suriye ordusuna ve devlet birimlerine entegre edilmesini öngörüyor. Anlaşma, Irak ve Türkiye ile tüm sınır kapılarının ve Kamışlı Uluslararası Havaalanı'nın yanı sıra kuzeydoğudaki petrol sahaları ve elektrik santralinin hükümetin kontrolüne geçmesini amaçlıyor, ancak bu yerler halen SDG tarafından yönetiliyor.

Fevze Yusuf, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgesinin bileşenlerinin ‘farklı dilleri, kültürleri ve kimlikleriyle geleceğin Suriye'sine katılacaklarını’ belirtti. “Anayasal haklarımızı alamazsak bize dayatılan hiçbir koşulu kabul etmeyeceğiz” diyen Fevze Yusuf, Suveyda vilayetinde ve ülkenin güneyinde kötüleşen durumdan hükümeti sorumlu tuttu ve bunun nedenini ‘merkeziyetçi zihniyete’ bağladı.

ABD ve Fransa'nın çabalarına rağmen Suriye Cumhurbaşkanı'nın SDG lideri ile yaptığı anlaşmanın uygulanmasındaki gecikmeyle ilgili olarak Kürt lider, geçiş hükümetinin önceki anlaşmalara uymamasının iki taraf arasında bir anlaşmazlık noktası olduğunu vurguladı. Fevze Yusuf, “10 Mart anlaşması anayasa taslağında yer almayan hükümler içeriyordu ki bu da hükümetin özerk yönetim ve askeri güçleriyle ilgili niyetleri konusunda ciddi şüpheler uyandırıyor” dedi.

Mazlum Abdi bu ayın 14'ünde bir Alman gazetesine verdiği röportajda, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile varılan anlaşmanın uygulanması halinde güçlerinin silah bırakmasına gerek kalmayacağını ifade etti ve mart ayında varılan anlaşmanın tamamına bağlı olduklarını yineledi. Abdi, “Anlaşmanın şartlarının uygulanmasının SDG'yi Suriye ordusunun bir parçası haline getireceğine inanıyoruz. Bu nedenle şimdi ya da gelecekte silahsızlandırılmamıza gerek yok” ifadelerini kullandı.

sdfrgty
Özerk Yönetim Dış İlişkiler Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)

Özerk Yönetim Dış İlişkiler Başkanı İlham Ahmed ise hükümet ile SDG arasındaki müzakerelerin çöktüğü iddialarını yalanlayarak, ulusal konularda mevcut mutabakatların bulunduğunu, farklılıkların giderilmesi için toplantı ve diyalogların yoğunlaştırılması gerektiğini ifade etti.

Özerk yönetim bölgelerindeki askeri kurumların ve sivil yönetim yapılarının entegrasyonunun müzakerelerin önündeki en zor konulardan biri olduğunu belirten Ahmed şunları söyledi: “Müzakereler çökmedi. Suriyeliler yıllardır birbirleriyle diyalog kurmadıkları için bazı toplantılarda anlaşmazlıklar ve yanlış anlamalar olması normal.”

İlham Ahmed, Suriye güvenli bir ortama kavuşana kadar bu görüşmelerin devam etmesi çağrısında bulundu. Ahmed, 9 Temmuz'da Şam'da yapılan ve hükümet bakanları, yönetim yetkilileri ve SDG liderinin katıldığı toplantıya ilişkin olarak şu ifadeleri kullandı: “Yetkililer olumlu göstergeler ve her iki tarafta da gerçek bir istek gördüklerini söyledi. Toprak bütünlüğü ve devletin birliği gibi genel ulusal konularda görüş birliği var. Bunlar ortak zemin olarak kabul edilebilecek temel noktalar.”

Ahmed, özerk yönetimin devlet çerçevesi dışında alternatif askeri ve idari yapılar oluşturduğu yönündeki suçlamaları şiddetle reddederek, “Yerel yönetişim bağlamında adem-i merkeziyetçilik terimi bir arada yaşama durumunu ifade eder. Başka bir deyişle, bu bir yerel yönetişim biçimidir” dedi.