Fas: İşçi Bayramı kutlamaları arifesinde hükümet ve sendikalar arasında anlaşma

Fas Başbakanı Aziz Ahnuş (Şarku'l Avsat)
Fas Başbakanı Aziz Ahnuş (Şarku'l Avsat)
TT

Fas: İşçi Bayramı kutlamaları arifesinde hükümet ve sendikalar arasında anlaşma

Fas Başbakanı Aziz Ahnuş (Şarku'l Avsat)
Fas Başbakanı Aziz Ahnuş (Şarku'l Avsat)

Fas hükümeti dün yaptığı açıklamada, en çok temsil gücüne sahip sendikalarla anlaşmaya vardığını duyurdu. Fas İşletmeleri Genel Konfederasyonu (iş insanlarını temsil eden sendika) ile bugün 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarından önce geliri artırmaya yönelik bir dizi önlem konusunda anlaşmaya varıldı. Açıklamada, büyük vatansever ruh, yüksek uzlaşma duygusu ve en yüksek temsil gücüne sahip sendika merkezlerinin (işçi sendikaları) olumlu etkileşimi sayesinde, Fas İşletmeleri Genel Konfederasyonu ile Fas Tarım ve Kırsal Kalkınma Konfederasyonu’nun, ulusal ve uluslararası ekonomik durumu dikkate alarak 2022 ile 2024 arasındaki dönem için bir anlaşma tutanağını imzaladığı belirtildi. Bu anlaşma, özellikle sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde asgari ücretin iki yılda yüzde 10 oranında artırılması da dahil olmak üzere bir dizi karşılıklı yükümlülük içermektedir.
Sanayi, ticaret, serbest meslek ve tarım sektörü arasında yasal asgari ücretin kademeli olarak tek rakama sabitlenmesi ve kamu sektöründe asgari ücretin net 3 bin 500 dirheme (350 $) yükseltilmesi, idari ve teknik asistanlara bağlı çalışanlar için yedinci kademenin silinmesi ve terfi kontenjanının yüzde 33'ten yüzde 36'ya yükseltilmesi, kamu ve özel sektörde çalışanlara çocuk yardım miktarının artırılması, yaşlılık aylığından yararlanmak için doldurulması gereken sigorta prim gününün 3 bin 240’tan bin 320’ye indirilmesi ve yasal emeklilik yaşı sınırına ulaşan sigortalıların yaşlılık aylığından yararlanmasına karar verildi. Ayrıca pandemiden etkilenen emeklilerin, herhangi bir ücret almadıkları veya eksik ücret aldıkları durumları hesaba katmadan, yaşlılık aylığından yararlanmaları sağlanacak.
Devlet işçilerin maliyetlerinin düşürülmesine katkıda bulunacak. Çalışan kadınları işgücü piyasasına katılmaya teşvik edecek ve ekonomik faaliyet oranlarını yükseltecek. Bu kazanımlar sağlık ve milli eğitim sektörleri düzeyinde sosyal diyalog çerçevesinde yapılan sözleşmelere eklendi. Yapılan sözleşmelerde bu sektörlerde çalışanların yararına “önemli kazanımlar” yer alıyor.
Pandemi sonucu ekonomik toparlanmanın devam etmesi için hükümet tarafından önlem ve tedbirler alındı. Pandemiden etkilenen sektörlerin yararına adımlar atılacak. Başta buğday, şeker ve bütan gazı olmak üzere temel maddelere yönelik doğrudan sübvansiyonların değeri artırılacak. Fiyat istikrarını sağlamak ve tüm erkek ve kadın vatandaşların satın alma gücünü korumak için elektrikte sübvansiyon sağlanacak.
Öte yandan, grev hakkının kullanılması ile ilgili teşkilat kanununun çıkarılması, İş Kanunu'nun bazı hükümlerinin ve sendikalara ilişkin kanunun gözden geçirilmesi ve meslek seçimlerini düzenleyen kanunların incelenmesi konularında mutabakata varıldı.
Hükümet ve sendikalar arasındaki bu diyalog turuna, sosyal diyaloğun kurumsallaşmasına yönelik acil toplu talebe yanıt olarak Ulusal Sosyal Diyalog Sözleşmesi'nin üç tarafı tarafından imzalanması damgasını vurdu.
Fas deneyiminin kazanımlarını arttırmak, özellikle anlaşmaların uygulanması düzeyinde zayıflıklarından kaçınmak ve sürdürülebilirlik ve düzeni sağlamak için mekanizmalar kurmak devletin hedefleri arasında yer alıyor. Bu, "benzeri görülmemiş" deneyim, çok seviyeli sosyal diyaloğun net bir metodoloji, periyodiklik ve kesin tarihlere göre yönetilmesini sağlayacaktır. Bu deneyim aynı zamanda çeşitli mekanizmalar arasında tamamlayıcılık ve yakınlaşma sağlamak için etkili bir yönetişim ile Sosyal Diyalog Liderliği Yüksek Komitesi ve İş Kanunu çerçevesindeki mevcut mekanizmalardan kaynaklanan çeşitli yapılar için özel roller meydana getirecek.



Filistin için son şans: Bir devlet mi yoksa fraksiyonlar devletçiği mi

Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)
Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)
TT

Filistin için son şans: Bir devlet mi yoksa fraksiyonlar devletçiği mi

Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)
Dünya, enkazdan yükselecek birleşik bir Filistin projesini bekliyor (Reuters)

Tony Boulos

Hamas'ın Gazze Şeridi sınırında gerçekleştirdiği Aksa Tufanı saldırısının ardından Gazze Şeridi'nde yaşanan yıkıcı savaşın üzerinden geçen yaklaşık iki yılın akabinde, Filistin davası yalnızca askeri harekâtla veya direniş sloganlarıyla sonuçlandırılamayacak kritik bir siyasi aşamaya giriyor. Savaş artık yalnızca İsrail ile değil, zamanla, özle ve bütünlüğünü yitirmiş Filistin siyasi sisteminin meşruiyetiyle bir savaşa dönüştü. Sadece dayanışma için değil, aynı zamanda yalnızca Filistin'in iç yapısının yeniden yapılandırılması ile başlayacak kapsamlı bir çözüm üretmek için de gerçek bir Arap-uluslararası mutabakat arayışı acil hale geldi. İç yapının yapılandırması ise Hamas'ın paralel bir silahlı güç olarak sahneden çekilmesinden ve Filistin Ulusal Otoritesi’nin  karar alma gücünü, meşruiyetini ve Arap desteğini yeniden kazanmasından geçiyor.

Bu, Lübnan'ın yaşadığına benzer büyük bir sınav anı. Lübnan’da da Hizbullah'ın askeri ve mali sistemi dağıtılmadan, devlet karar alma yetkisini geri kazanmadan ülkede çözüm haritasını uygulamaya koymanın bir yolu yok. Devlet dışı silahın gölgesinde ulusal bir projenin inşa edilemediği Lübnan'da olduğu gibi, Filistin'de de coğrafyayı ve meşruiyeti paylaşan fraksiyonların veya paralel otoritelerin şemsiyesi altında bir devlet kurulamaz. Filistin değişti, dünyanın Filistin algısı değişti, güç dengesi değişti. Peki liderlik araçları değişti mi? Filistinlilerin gelecek vizyonu değişti mi? Fetih ve Hamas, otorite ve direniş, iç çatışma ve dış bağımlılık gibi eski ikiliklerin esiri olmaya devam mı ediyorlar? Bir sonraki aşama, açıkça, sadece bir direniş aşaması değil. Bu, bir anavatanın yeniden inşası, bir halkın direnişinin desteklenmesi ve yıkımın yıkıntılarından bir devlet çıkarma aşamasıdır. Bu aşama, sloganlardan ve daha derin bir söylemden daha fazlasını gerektiriyor.

Silahlar susar, ama savaş bitmez

Burada Lübnan'ın iç savaş sonrası deneyimini hatırlamak faydalı olacaktır. Savaş, yalnızca Taif Anlaşması'nın imzalanması değil, daha ziyade Arap ve uluslararası çıkarların kesişmesi sonucu sona erdi. Buna bir de daha sonra ortaya çıkan çekincelerine rağmen, o anı ulusal bir projeye nasıl dönüştüreceklerini bilen Lübnanlı figürlerin varlığı eşlik etmişti. Tıpkı Lübnan'ın savaş sonrası döneme liderlik etmesi için Refik Hariri'ye ihtiyaç duyması gibi, Filistin'in de bugün sadece kırılgan bir idari yapı değil, gerçek bir Filistin devleti kurabilecek bir figüre -veya gruba- ihtiyacı var.

Yıllar sonra ilk kez, dünya Filistin devletinin fiilen tanınması yönünde ilerlemeye başladı. İspanya, Norveç, İrlanda, Slovenya ve Güney Afrika Filistin devletini tanıdı. Fransa ve diğer ülkeler de resmi olarak tanımayı düşünüyorlar. Sahne değişiyor. Haritalar yeniden çiziliyor. Gazze'ye yönelik savaş, tüm vahşetine rağmen, Filistin'i bir kez daha uluslararası kararların merkezine yerleştirdi. Fakat şimdiki temel soru şu: Biz buna hazır mıyız? Filistinliler, bu tarihi anı değerlendirebilecek ve siyasi tanınmayı sürdürülebilir bir devletin altyapısına dönüştürebilecek bir liderliğe sahip mi? Sadece söz ve pozisyonlara değil, aynı zamanda reel ekonomiye, istihdam yaratmaya, hukukun üstünlüğüne ve devlet kurumlarına dayalı bir devlet kurabilecek bir liderlik var mı?

İnsanlar değişti

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre  Filistin sokağı artık eskisi gibi değil. Gazze'de yaşananlardan ve yıllarca süren bölünme ve iç çatışmalardan sonra sloganlar artık yeterli değil. Bugün insanlar, yıkılanları yeniden inşa edebilecek, onurlu bir yaşam için gerçek fırsatlar yaratabilecek ve bölünmeyi derinleştirmek yerine Filistin halkının birliğini koruyabilecek bir liderlik talep ediyor. Filistinliler, Fetih ve Hamas arasındaki çekişmeden, dar görüşlü hesaplardan ve kendilerine somut hiçbir şey sunmayan, onları tüketen söylemlerden bıktı. Bugün istedikleri, örgüt değil devlet odaklı düşünen, halkı sürekli bir savaşın yakıtı olarak değil, meşruiyet kaynağı olarak gören bir liderlik.

Filistinli bir Hariri

Bazıları, Filistin'in savaştan sonra Lübnan'ın yeniden inşasına öncülük eden ve Beyrut'u yeniden inşa etmek için uluslararası destek toplayan, Arap-uluslararası mutabakatlar elde etmeyi başaran iş adamı Refik Hariri modeline ihtiyacı olduğunu söyleyebilir. Ancak Filistin gerçekliği, Lübnan gerçekliğinden daha karmaşık ve bugün ihtiyaç duyduğu şey, özel bir ulusal kimliğe sahip bir Filistinli Hariri’dir. Bu Hariri, cesur ve dürüst olmalı, direnişi güçlendirerek, binlerce iş fırsatı yaratan geniş bir ekonomik çıkar ağı oluşturarak ve topraklarındaki Filistin varlığını güçlendirerek, Filistin halkına yatırım yapmanın, gerçek kurtuluşun temeli olduğuna inanmalıdır. Filistin'in, gerçekçi bir ulusal ekonomik plan geliştirebilecek, onurun yalnızca dış destekten değil, aynı zamanda üretken ve istikrarlı bir iç ekonomi inşa etmekten de geçtiğini anlayan bir figüre veya gruba ihtiyacı var. Bu liderliğin gerçek kalkınma projeleri başlatabilecek, yatırımı, girişimciliği ve inovasyonu teşvik eden, Filistin toplumunu edilgen bir direniş zihniyetinden kurtarıp, ona üretim, açılım ve sorumluluk zihniyeti kazandıran modern bir yasal yapı kurabilecek kapasitede olması hayati önem taşımaktadır.

Filistinli ellerle yeniden inşa

Bugün Filistin tarihinde nadir görülen bir anla karşı karşıyayız. Dünya artık duyuyor ve Filistin devletinin uluslararası alanda tanınmasının yankısı her geçen gün artıyor. Gazze, uğradığı yıkıma rağmen dünyayı uyandırdı, uluslararası vicdanı harekete geçirdi ve adaletsizliği küresel tartışmaların ön saflarına taşıdı. Filistin halkı, yaralarına ve bölünmelerine rağmen, kökten farklı olması koşuluyla yeni bir liderlik etrafında kenetlenmeye hazır. Dünya, Filistin halkından sahip olduğu beceriler, yetenekler ve deneyimlerle yıkılanları kendi eliyle yeniden inşa etmesini bekliyor ve o da bunu yapabilir. Bu sayede Filistinliler, yeniden inşayla başlayacak ama daha iyi bir gelecek planlamakla sona ermeyecek bir ekonomik döngüye dahil olabilirler. Bu, diğer pek çok fırsat gibi, asla kaçmaması gereken değerli bir fırsat. O halde bölünmenin sınırları içinde kalıp daha fazla klişe girişimler mi bekleyeceğiz, yoksa gerçekten o “yeni Filistinli Hariri”yi mi aramaya başlayacağız? O, egemenliğinden yoksun bırakılmış bir devlet, yüzeysel bir temsil arayışında olmayan, bunun yerine aygıtlar için değil insanlar için, geçmiş için değil gelecek için, bağımlılık için değil onur için gerçek bir devlet kurmayı hedefleyen biridir.