Trablus'ta çatışmalar yeniden başlarken Ulusal Birlik Hükümeti sessiz kaldı

Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, ülkesinin göçmenlerin ülkelerine dönmelerini kolaylaştırmayı desteklemeye devam edeceğinin altını çizdi

Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, 15. Afrika Birliği Örgütü Devlet ve Hükümet Başkanları Meclisi Olağanüstü Zirvesi'nin oturum aralarında Çad Devlet Başkanı Debi ile görüştü (Başkanlık Konseyi)
Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, 15. Afrika Birliği Örgütü Devlet ve Hükümet Başkanları Meclisi Olağanüstü Zirvesi'nin oturum aralarında Çad Devlet Başkanı Debi ile görüştü (Başkanlık Konseyi)
TT

Trablus'ta çatışmalar yeniden başlarken Ulusal Birlik Hükümeti sessiz kaldı

Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, 15. Afrika Birliği Örgütü Devlet ve Hükümet Başkanları Meclisi Olağanüstü Zirvesi'nin oturum aralarında Çad Devlet Başkanı Debi ile görüştü (Başkanlık Konseyi)
Başkanlık Konseyi Başkanı Menfi, 15. Afrika Birliği Örgütü Devlet ve Hükümet Başkanları Meclisi Olağanüstü Zirvesi'nin oturum aralarında Çad Devlet Başkanı Debi ile görüştü (Başkanlık Konseyi)

Libya'nın başkenti Trablus'ta silahlı milisler arasında yeniden şiddetli çatışmalar başlarken Abdulhamid ed-Dibeybe liderliğindeki geçici Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) sessiz kaldı. Trablus’un merkezindeki Dışişleri Bakanlığı binası yakınlarında hafif ve orta menzilli silahlarla gerçekleşen çatışmalar bir süre sonra sona erdi.
Trabluslular dün öğleden sonra başkentin merkezinde çatışma sesleri duydular. Yaklaşık iki saat süren çatışmalar bir anda sona buldu. Sosyal medya üzerinden paylaşılan görüntülerde, Trablus'un Zaviye ed-Dahmani bölgesinde, yerel radyo kanalı Ulusal Radyo binası yakınlarında Nevasi Güçleri’nden silahlı bir grup ile rakip bir milis grup arasında orta menzilli silahlarla çatışma yaşandığı görüldü. Libya basını, hükümete bağlı güvenlik birimlerinin hiçbir şekilde müdahale etmediğini aktardığı olayı eleştirdi.
Bu ani gerginlik, dün Trablus Emniyet Müdürlüğü Soruşturma ve Bilgi Bürosu’nun bir üyesini, Mısrata şehrinde bir gümrük memurunu ve Sabratha şehrinde evinin önünde bir sanatçıyı hedef alan suikastlarla aynı döneme denk geldi.
Öte yandan yerel basında yer alan haberlere göre Harika Petrol Limanı’nın yeniden açılmasının ardından Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) sadık protestocular tarafından Libya devletine ait Arap Körfez Petrol Şirketi'ne (Agoco) bağlı Harika Petrol Limanı’nın kapanmaya devam etmesiyle ilgili yaklaşık iki hafta önce duyurdukları tutumu teyit etmek için önceki gün sabaha karşı ateş açılarak saldırıya uğrayan, ancak herhangi bir zararın kaydedilmediği es-Sarir Petrol Sahası da dün yeniden petrol üretimine başladı.
Libya Petrol ve Doğalgaz İşçileri Genel Sendikası Başkanı Saad Dinar, Başbakan Dibeybe’yi kendisine ait İngiltere merkezli özel şirketleri Libya’ya getirip petrol sektörüne dahil etmeyi istemekle suçladı. Dinar, petrol ihracatı Ras Lanuf Limanı, Harika Petrol Limanı ve es-Sidra Petrol Limanı üzerinden yapılan Vaha ilindeki petrol sahaları ve Harouge Oil Operations adlı petrol şirketine ait petrol sahalarının normal bir şekilde çalışmaya devam ettiğini ve sadece Zeytuna Limanı ve Brega Limanı’nın kapalı olduklarını söyledi.
Diğer taraftan Libya Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Halid Mişri ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu arasında Cuma akşamı İstanbul’da bir görüşme gerçekleşti. Mişri, görüşmede iki ülke arasındaki ilişkileri, bu ilişkileri geliştirme yollarının yanı sıra Türkiye'deki Libya topluluğu ve Libyalı ziyaretçilerin durumları ve özellikle Türkiye yasaları çerçevesinde Libyalılara ikamet izni verilmesi ve yenilenmesinin kolaylaştırılması konusunda en iyi hizmetin sunulmasını yollarını ele aldıkları açıkladı.
Türkiye Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından Mişri-Soylu görüşmesi öncesinde yapılan toplantı sonrası yayınlanan bildiride, Libya'da sağlanan istikrar ile ülkenin toprak bütünlüğünün korunmasının ve yeni çatışmalara yol açabilecek adımlardan kaçınılmasının önemi vurgulanmıştı. Bildiride aynı zamanda halkın beklentileriyle uyumlu şekilde, milli uzlaşı temelinde adil, özgür ve güvenilir seçimlerin tüm Libya sathında düzenlenmesine duyulan ihtiyacın teyit edildi.
Bir başka gelişmede Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, Ekvator Ginesi'nin Malabo kentinde düzenlenen 15. Afrika Birliği Örgütü Devlet ve Hükümet Başkanları Meclisi Olağanüstü Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, geçiş ve varış ülkeleri için en önemli endişelerden biri olduğunu söylediği yasadışı göç meselesinden kaynaklanan zorluklarla mücadele için ortak çaba gösterilmesi çağrısında bulundu.
Dün Menfi’nin ofisinden yapılan açıklamaya göre Başkanlık Konseyi Başkanı, büyük göçmen akınlarının geçtiği bir ülkesi olarak Libya'nın onlarca yıldır devlet bütçesinden milyonlarca dolar ödemek zorunda kalmasından ötürü yasadışı göç meselesinin Libya için büyük bir sorunu teşkil ettiğini söyledi. Göçmenlerin ülkelerine geri dönüşlerini yahut üçüncü bir ülkeye kabul edilmelerini kolaylaştırmak için her zaman destek sağlayacakları sözünü veren Menfi, Libya’nın, içinden geçtiği zor ve istisnai koşullara rağmen, gerekli ve acil hizmetler sunmanın yanı sıra koruma sağlayarak ve yasadışı göçmenlerin ülkelerine gönüllü olarak geri dönüşlerine yönelik düzenlemelerle insani görevini yerine getirmeye devam ettiğini vurguladı.
Menfi ayrıca Cuma akşamı Çad Devlet Başkanı Muhammed İdris Debi ile yaptığı görüşmede, güvenlik iş birliği, ortak sınır kontrolü, terörle ve organize suçla mücadele için daha fazla ortak çaba sarf edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Menfi, Debi'nin kendisine yönelik desteğini yinelediğini ve Çad sınırlarının güvenliğine olumlu bir şekilde yansıyan Libya'nın güneyinin istikrarı için atılan adımlara övgüde bulunduğunu aktardı.



Yeni Suriye: Müttefikler çatışması ve Rusya'nın dönüşü

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Yeni Suriye: Müttefikler çatışması ve Rusya'nın dönüşü

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

İbrahim Hamidi

Kesin olan şu ki, Şam'ın müttefiklerinin ajandalarının öne çıktığı ve çatıştığı, Suriye üzerine mücadelenin yeniden alevlendiği yeni bir aşamayla karşı karşıyayız.

Suriye yeni bir aşamaya girdi. Rejimin geçen yıl sonunda devrilmesinden bu yana süregelen “balayı” sona erdi. Fırat'ın doğusundaki Haseke'de düzenlenen “Bileşenler Birliği Konferansı”, “Kürt dosyası” konusundaki Fransa-Türkiye anlaşmazlığı, “Dürzi dosyası” ile ilgili Amman Diyaloğu ve Rusya'nın rolünün temkinli bir şekilde geri dönüşü gibi birçok gelişme buna işaret ediyor.

Kuzeydoğu Suriye'deki Özerk Yönetim tarafından düzenlenen “Bileşenler Konferansı”nın Fransa'nın desteği ve ABD'nin onayı olmadan düzenlenmesi imkânsız. Çünkü her iki ülkenin askeri ve özel kuvvetleri, uluslararası koalisyonun bir parçası olarak Fırat'ın doğusunda bulunuyor. Dürzi Şeyhi Hikmet el-Hicri ve “Alevi Konseyi” Başkanı Gazal Gazal'ın konferansa katılımı da salt bir tesadüf olarak değerlendirilemez. Aksine bu, hükümetin ve “Sünni çoğunluğun” tutumuna karşı çıkan bir “Azınlık ittifakı”nın oluşumunun başlangıcını işaret ediyor.

Öyleyse Suriye'de ademi merkeziyetçi sisteme doğru bir eğilim var. Bu eğilim, konferansın sonunda ademi merkeziyetçilik ilkesini, yeni anayasa taslağının hazırlanmasını ve ülkede yeni bir ordu kurulmasını destekleyen sonuç bildirgesinde açıkça görülüyordu. Daha sonra atılan adımlar da bu eğilimi pekiştirdi; üç Dürzi dini otorite, tutumlarını birleştirme yönünde adımlar attı. Şeyh Hamud el-Hinavi ve Yusuf el-Cerbu, Hicri'nin açıkladıklarına benzer tutumlar içeren ve hükümeti ve davranışlarını açıkça eleştiren, ayrıca uluslararası soruşturma çağrısında bulunan, İsrail de dahil olmak üzere birçok ülkenin tutumlarını referans gösteren bir video yayınladılar.

Bileşenler Birliği Konferansı’nı takip eden bir diğer adım, Ürdün ve ABD'nin Amman'da hükümet ile Dürzi dini otoriteleri arasında, çeşitli ülkelerden yetkililerin katılımıyla, bakanlar düzeyinde bir müzakere süreci için hazırlıklara başlamasıydı. Aslında bu süreç iki karmaşık meselenin, yani Kürt meselesi ile Dürzi meselesinin ele alınmasında uluslararası Paris sürecine bölgesel bir alternatif oluşturma arzusunu yansıtıyor.

Tüm bilgiler, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın birkaç gün önce Şam'da eş-Şara ile yaptığı görüşmede verdiği mesajın, Paris sürecini dondurmayı amaçladığını gösteriyor. “Bileşenler Konferansı” da Fransız sürecini baltalama arzusunu pekiştirdi

Paris, Ürdün sınırındaki güney şehirlerinin geleceğini görüşmek üzere Suriye-İsrail görüşmelerine ev sahipliği yapmıştı. Tel Aviv, güneydeki tüm ağır ve orta silahların çekilmesi Süveyda, Dera ve Kuneytra illerinde İsrail hava desteğiyle yerel konseyler ve bağımsız yönetimlerin kurulması da dahil olmak üzere bir talep listesi sunmuştu. Paris ayrıca, 10 Mart'ta Kürt meselesini ve Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Suriye Demokratik Güçleri Lideri Mazlum Abdi arasındaki anlaşmanın uygulanmasını ele alan Suriye-Amerikan-Fransız görüşmelerine de ev sahipliği yaptı.

Tüm bilgiler, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın birkaç gün önce Şam'da Şara ile yaptığı görüşmede verdiği mesajın, Paris sürecini dondurmayı amaçladığını gösteriyor. Ankara Paris'i “Kürtlere taraftar”, Paris de Ankara'yı Şara hükümetine taraftar gördüğünden, “Bileşenler Konferansı” Fransız sürecini baltalama arzusunu pekiştirdi. Sonuç olarak Suriye hükümeti, Paris'te Kürtlerle müzakerelerin askıya alındığını resmen duyurdu.

Kürtlerle ilgili Fransa-Türkiye ve Dürzi sorunu ile güneydeki düzenlemeler konusunda Türkiye-İsrail arasındaki çatışma, Suriye hükümetinin “müttefik ittifakı”nda çatlakların oluşmaya başladığının göstergeleri. Arap, bölge ve Batı ülkelerinin Şam'ın tutumunu desteklediği aylar sona erdi ve Suriye'de dış ajandalar arasındaki çatışma dönemi başladı.

Kartları daha da karıştırmaya başlayan bir diğer gelişme ise Batı'nın tutumundaki değişim belirtilerinin ardından, Rusya'nın Suriye'deki rolünün geri döneceğine dair göstergedir

Kartları daha da karıştırmaya başlayan bir diğer gelişme ise Rusya'nın Suriye'deki rolünün geri döneceğine dair göstergedir. Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve İstihbarat Direktörü Hüseyin Selame'nin Moskova ziyareti ve Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rus yetkililerle yaptıkları görüşmeler, Şam ile Moskova arasında yeni bir ilişkinin başlangıcı niteliğinde ve şu temel konuları ele alıyor: Suriye'ye yeniden Rus silahlarının tedarik edilmesi, Hmeymim ve Tartus üslerinin ortak yönetimi, ekonomik ilişkiler, Suriye'nin çeşitli bölgelerinde Rus devriyeleri yapılması ve Beşşar Esed ile Moskova'da ikamet eden üst düzey rejim yetkililerinin kaderi.

Son yedi ayda “sınırsız Batı desteği” alan Şam, sahil bölgesi ve Süveyda'daki olaylar ve İsrail'in devam eden saldırı ve işgallerinin ardından büyük olasılıkla Batılı ülkelerin söylemlerinde, taleplerinde ve eylemlerinde bir değişim algılamaya başladı. Bu sebeple de Rusya'ya belirli hedefler doğrultusunda el uzatmak istedi. Bu hedefler; Batı ile birlikte doğulu bir denge kurmak, İsrail hareketlerini kontrol etmek, Suriye sahil bölgesinde istikrarı sağlamak, Kamışlı Havalimanı'nı işleterek ve kuzeydoğu Suriye'de devriye gezerek sahada askeri bir denge sağlamak. Türkiye’nin Moskova ile yeni Suriye arasındaki yakınlaşmadan uzak olması mümkün değil.

ABD ve Avrupa ülkeleri, Ukrayna'da savaşan Rusya'nın Suriye'ye dönmesine izin verecek mi? Şam, ademi merkeziyetçi idareleri kabul edecek mi? Bileşenler arasındaki koordinasyon siyasi koordinasyondan askeri koordinasyona mı kayacak? Şam, değişen sahneye, taleplere ve söylemlere nasıl yanıt verecek? Askeri olarak dahil olan taraflar -ABD, Türkiye, Rusya ve İsrail- arasındaki ilişkinin niteliği nedir?

Bu soruların birçok cevabı var, ancak kesin olan bir şey var; Şam'ın müttefiklerinin ajandalarının öne çıktığı ve çatıştığı, Suriye üzerindeki ve içindeki çatışmanın yeniden alevlendiği yeni bir aşamayla karşı karşıyayız.