Suriye'den kaçan SDG'nin eski sözcüsü Talal Sülo: 'Mazlum Abdi SİHA'lara karşı ABD karargâhlarında yaşıyor'

"2016'da, La Farge tesisinde ABD, Fransız ve İngiliz yetkililerle toplantı yaptık. Toplantıda McGurk ve Mazlum Abdi de vardı. Yabancı güçler, TSK'nın Afrin harekâtında SDG'ye ya da YPG'ye askeri bir destek vermeyeceklerini söylediler"

Talal Sülo'nun SDG adına yaptığı sayısız açıklamalardan birinde çekilen fotoğraf / Fotoğraf: Reuters
Talal Sülo'nun SDG adına yaptığı sayısız açıklamalardan birinde çekilen fotoğraf / Fotoğraf: Reuters
TT

Suriye'den kaçan SDG'nin eski sözcüsü Talal Sülo: 'Mazlum Abdi SİHA'lara karşı ABD karargâhlarında yaşıyor'

Talal Sülo'nun SDG adına yaptığı sayısız açıklamalardan birinde çekilen fotoğraf / Fotoğraf: Reuters
Talal Sülo'nun SDG adına yaptığı sayısız açıklamalardan birinde çekilen fotoğraf / Fotoğraf: Reuters

2015 yılında DEAŞ'a karşı savaşan bazı Suriyeli gruplar "Suriye Demokratik Güçleri (SDG)" adı altında birleşerek ortak hareket etmeye karar verdiklerini açıkladı. Bu gruplar arasında, PKK'nın Suriye'deki askeri kolu YPG de vardı. Türkiye'nin terör örgütü olarak ilan ettiği YPG, SDG'nin bütün karar mekanizmalarına hakim oldu. Türkiye, Suriye meselesinde hemen her fırsatta SDG'nin PKK yönetiminde bir yapı olduğunu beyan ediyor ve isminin dünya kamuoyunu aldatmaya yönelik konulduğunu söylüyor. SDG'nin ilk sözcüsü, bir dönem rejim karşıtı muhaliflerin safında yer alan Çobanbeyli bir Türkmen'di. Independent Türkçe'ye özel açıklamalarda bulunan Talal Sülo, SDG ile ilgili açıklamaları dünyaya duyurdu. Kasım 2017'de ise SDG'den kaçarak, muhaliflerin kontrolü olan bölgeler üzerinden Türkiye'ye geçti. Sülo ile SDG-PKK ilişkisini, Suriye'deki SİHA operasyonlarını, Afrin harekâtı öncesi yaşananları, çocuk savaşçıları ve meşhur "ABD silahlarını" konuştuk.

Suriye Demokratik Güçleri neden kuruldu? Ankara'ya göre SDG ismi bir aldatmaca. Sizce de öyle mi?
SDG ismini ABD'liler Mazlum Abdi'ye ('SDG Başkomutanı' unvanını kullanıyor) önerdi. Ben o dönemler Afrin'de, Ceyş'ül Suvvar'ın (Türkçeye 'Devrimciler Ordusu olarak' çevrilen bu yapı Esad karşıtı silahlı muhalefetin bir parçası olduğu iddiasındaydı) içindeydim. 10 Ekim 2015'te Afrin'den Haseke'ye gittim. 15 Ekim 2015 günü, Haseke'de 41 kişinin katıldığı bir toplantı yapıldı. İsim o toplantıda önerildi. Herkesi kapsayan bir isim olsun isteniyordu. Çünkü toplantıda YPG'nin dışında Araplar, Türkmenler, Süryaniler de vardı. 

Peki saydığınız bütün bu yapıların SDG'nin yönetiminde söz hakkı var mı?
Bu yapıların temsilcileri elbette var ama emirler YPG'den geliyordu. YPG ise emirleri daha yüksekten alıyordu. Biz işin başında Mazlum Abdi'nin olduğunu sanıyorduk ama o da emirler alıyormuş. Kritik askeri kararlar Bahoz Erdal tarafından yürütülüyor. İşin bütün kontrolü Sabri Ok'ta (PKK'nın çatı yapılanması KCK'ını yöneticilerinden biri). Ülkenin kuzeyinde kurulan Suriye Demokratik Meclisi'nin yönetimi bile onda. Bölgenin ekonomisini de o yönetiyor, istihbaratını kontrol ediyor, siyasi kararlar ona sorulmadan alınmıyor. Siyasi işlerden sorumlu görünen Aldar Halil de Sabri Ok'a sormadan bir şey yapmıyor. 

Bahoz Erdal'ın öldüğüne yönelik iddialar gelmişti, onunla bir temasınız oldu mu?
Onun öldürüldüğünün iddia edildiği günün ertesinde Bahoz ile görüştüm. Telefon kullanmıyordu, Viber üzerinden haberleşiyordu. Suikast iddiasını yalanladı ve 'Düşündüklerinden daha büyüğüm' demişti ama suikast söylentileri ortaya çıktıktan sonra işlerini Nureddin Sofi'ye devretti. Bahoz'un şu anda Rakka'da olduğunu düşünüyorum. 
BeFunky-collage (7).jpg
Sülo'ya göre SDG'nin yönetimi, görünen lider Mazlum Abdi'den (sağda) önce PKK'nın tepe yöneticilerinden Sabri Ok (ortada) ve Bahoz Erdal'da

Kandil'den Suriye'ye gönderilen kadrolarla Suriyeli YPG'liler arasında sorunlar var mı?
Hayır, liderlerine karşı büyük bir inanç var. Herhangi bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Bazıları da çıkarları gereği destek veriyor. 

-"La Farge'de toplantı yapıldı, yabancılar 'Afrin'de destek göremeyeceksiniz' dedi"

Zeytindalı Harekâtı'ndan önce YPG ya da SDG içindeki durumlar nasıldı? 
29 Ocak 2016'da, La Farge Çimento'nun tesisinde ABD, Fransız ve İngiliz yetkililerle bir toplantı yaptık. Toplantıda Brett McGurk ve Mazlum Abdi de vardı. Yabancı güçler, TSK'nın olası bir Afrin harekâtında SDG'ye ya da YPG'ye askeri bir destek vermeyeceklerini açıkladı. Bu aslında Afrin'den vazgeçtiklerinin göstergesiydi. Mazlum'a herhangi bir harekâtta ne yapacaklarını sordum. Esad rejimiyle temas içinde olduğunu ancak rejimin sürekli taleplerini arttırdığını söyledi. Mazlum Abdi rejim bayraklarının Afrin'e asılmasını kabul etti ancak Şam'dan "Yönetimi bize devredeceksiniz" baskısı geldi. 

Kamışlı ve Haseke'deki gibi yani?
Evet. Oralarda devlet kurumlarının yönetimi rejimdedir. Rejim, Kamışlı ve Haseke'yi hala valileri aracılığıyla yönetir.

Zeytindalı Harekâtı sırasında Afrin merkezinde büyük şehir çatışmaları yaşanacağı öne sürülüyordu ancak YPG çekildi. Bunun nedeni sizce neydi?
TSK Afrin'e yaklaşırken oradaki YPG, rejimin açtığı bölgeler üzerinden şehrden çıktı. "Öz Savunma Birlikleri" adı altında bırakılan gruplar zaten çok da eğitimli kişilerden oluşmuyor. TSK'nın karşısında çok fazla tutunamayacaklarını biliyordu. Biz zaten Afrin'de çok büyük bir direniş olmayacağını öngörüyorduk. 

-"Rusya SDG'ye silah, mühimmat, para ve gıda yardımı yaptı"

SDG'nin Rusya ile temasları, işbirlikleri var mıydı?
Ruslar dolaylı olarak SDG'ye önemli yardımlarda verdi. SDG'nin kuruluş aşamasında Kamışlı'daki havalimanı üzerinde silah, mühimmat, para hatta gıda yardımında bulundu. Bu yardımlar, rejime yakın "Suvar Rakka" adındaki askeri grup aracılığıyla iletildi.

-"McGurk'a 'En azından Washington'da bir kahve ısmarlayın! dedim, 'Kesinlikle böyle bir şey olmayacak' yanıtı aldım"

ABD, YPG hayallerini SDG üzerinden mi uygulamaya koymak istedi? 
ABD hiçbir zaman manevi bir destek vermedi. SDG'yi sadece yerdeki partneri olarak gördü. Bir defasında McGurk'a, "Bizden biri Washington'a gelsin, en azından bir kahve ısmarlayın" dedim. Böyle bir şeyin kesinlikle olmayacağını söyledi. Suriye içindeki öz yönetim gibi uygulamaların ise Suriyelilerin kendi meseleleri olduğunu söyleyip durdular. ABD, SDG ya da YPG'nin Şam yönetimiyle sürekli temas halinde olduğunun farkındaydı.
McGurk Reuters.jpeg
Sülo, McGurk'ın SDG'lilerin Washington'a gelmesine mümkün olmadığını söylediğini aktardı / Fotoğraf: Reuters
YPG'liler yurtdışına, Şam'ın kendilerine verdiği evraklar sayesinde çıktı. DEAŞ varken bile o bölgenin petrolü DEAŞ üzerinden gönderildi. Herkes payını alırdı. ABD'liler bunun farkındaydı. YPG'nin yaralıları Şam'daki hastanelerde tedavi görürdü. 

ABD'nin DEAŞ'a karşı YPG'ye verdiği silahlar Türkiye'ya karşı ne ölçüde kullanıldı?
ABD'liler SDG'ye silahları bileşenlerine ayrı ayrı imza karşılığında veriyordu. Türkmenler adına silahları imza karşılığında ben alırdım. Süryaniler adına Gabriel Kino, Arap aşiretler adına Şeyh Bender alırdı. İmza atılırken bu silahların Suriye rejimine karşı kullanılmayacağı teminatı da istenirdi. ABD'liler gittikten sonra Kandil'den gelen Safkan adındaki bir PKK'lı silahları alırdı. Bizim dahi bilmediğimiz yerlerde depolanırdı. SDG reddetse de onlarla birlikte çalışan YPG'ye bağlı "Afrin'i Özgürleştirme Güçleri" adında bir grup var. Başında da Sariye adında bir kadın bulunuyor. ABD'nin verdiği silahlar gerek TSK'ya gerekse de SMO'ya karşı bular tarafından kullanılıyor. 

Türkiye'deki "hendek operasyonlarından" önce YPG Suriye'den Türkiye'ye silah sevkiyatı yaptı mı?
O konuda tam bir bilgi sahibi değilim. Çünkü PKK bizi bu tür konulara asla karıştırmazdı. Kendileri karar verir ve uygulardı. PKK yöneticilerinin olduğu toplantılara bizim girmemiz yasaktı.
 
SDG içinde çok sayıda çocuk savaşçı var. Bu, uluslararası raporlara da yansıdı. Tepki çekeceğini bile bile neden böyle bir şey yapılıyor?
Bu durum Mazlum Abdi'yi dahi aşan bir mesele. Mazlum Abdi, silah altına alınan bir çocuğun gitmesine izin dahi veremez. Çocukların silah altına alınması Kandil'in bir projesiydi. Çocuklardan devrimci yaratma ideali uğruna yapılırdı. Bazı zamanlarda savaşçılara SDG'nin iç tüzüğüyle ilgili dersler verirdim. Tüzüğe göre SDG'nin çocuk savaşçı kullanması yasak ama derslerde çocuklar oluyordu. Durumu Mazlum Abdi'ye iletip bundan vazgeçilmesini istediğimde "Hiç boşuna başını ağrıtma, görmezden gel" diye yanıt verdi. 

Türkiye Tel Rıfat ve Menbiç'e bir askeri harekât hazırlığında olduğunu açıkladı. Bu alanlar YPG açısından önemsenen bölgeler mi?
Tel Rıfat, TSK ve SMO'ya yapılan saldırıların üssü haline gelmiş durumda. Menbiç ise YPG'nin Fırat'ın batısına uzanan koridor hayalini devam ettirme bakımından önemli. Tel Rıfat'a destek ise rejim bölgeleri üzerinden gidiyor. 

-"YPG liderleri SİHA'lara karşı ABD karargâhlarında yaşıyor"

Son dönemde Suriye içinde YPG liderlerine yönelik Türkiye'nin SİHA operasyonların olduğuna şahit oluyoruz. Bu operasyonlara yönelik tedbirler alınıyor mu?
2017'de Karaçok bölgesinde SDG'ye karşı SİHA operasyonları yoğunlaşmıştı. O kadar dehşet vericiydi ki SDG mensuplarının hepsi çöle kaçmıştı ve orada yaşamaya başlamıştı. SİHA saldırılarına karşı askeri bir tedbir alamıyorlar. ABD, SDG'ye hava araçlarına karşı koyabilecek silah vermiyor. SDG bu silahları rejimden istiyor. SDG yöneticileri SİHA'lara hedef olmamak için sivil araçlarla geziyorlar. Edindiğim bilgilere göre Mazlum Abdi dahil üst düzey liderler ABD'lilere ait karargâhlarda yaşıyor. 

-"Güvende hissetmiyorum ama ülkeme karşı görevimi yaptım"

Siz, SDG'nin dünya kamuoyuna açılan yüzüydünüz, ne oldu da oradan ayrıldınız? Nasıl karar verdiniz?
SDG kurulurken bunun ulusal bir davanın yansıması olduğunu zannediyorduk. Ancak bunun doğru olmadığını, PKK'nın ayrılıkçı bir projesi olduğunu anladım. Bizi sadece dekor olarak kullanıyorlardı. Ayrılmadan önce defalarca Mazlum Abdi'ye istifamı verdim. Ama ben, "Ayrılırsan seni 48 saat içinde öldürürler" diyerek üzeri kapalı tehdit aldım.  Bu şekilde rahatısız olanlar da var ama can güvenliği endişesi taşıyorlar. Özellikle Arap aşiretleri bu durumdan çok rahatsız. Türkiye, aşiretler üzerine ayrı bir çalışma yürütmeli. 

Kendinizi güvende hissediyor musunuz?
Açıkçası hissetmiyorum. Ama hem ülkeme karşı görevimi yaptım hem de dış dünyanın dikkatini Suriye'de yaşananlara çekmek istedim. Bu konuda içim rahat.  



Halep Valisi Azzam el-Garib: Kürtler ve Şeyh Maksud mahallesi sakinleri ile ilişkilerimiz iyi, devletin egemenliğine geri dönecekler

Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
TT

Halep Valisi Azzam el-Garib: Kürtler ve Şeyh Maksud mahallesi sakinleri ile ilişkilerimiz iyi, devletin egemenliğine geri dönecekler

Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)

Abbas Şerife

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı röportajda Halep Valisi Azzam el-Garib, ‘Kürtlerle ilişkilerin olumlu olduğunu ve bu ilişkilerin köklü bir arada yaşama temeline dayandığını’ söyledi. Vali Garib, 10 Mart'ta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan anlaşmanın Halep'teki Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kapsadığını ve ‘bu mahallelerin tamamen devletin egemenliğine geri dönmesinin ve Halep Şehir Konseyi'nin yönetimi altında hizmetlerin yeniden sağlanmasının öngörüldüğünü belirtti.

Şehrin DEAŞ’a bağlı hücreler de dahil olmak üzere ‘karmaşık güvenlik sorunları’ ile karşı karşıya olduğunu belirten Vali Garib, güvenlik güçlerinin ‘Hayderiya, el-Halk ve es-Safira mahallelerinde terörist faaliyetlere karışan kişileri yakalamak amacıyla özel operasyonlar düzenlediğini’ açıkladı. Suriye'nin ikinci büyük şehri olan Halep'te silahların kontrol altına alınamamasının büyük bir sorun olduğunu ve gönüllü silah teslim programları aracılığıyla yasadışı silahları topladıklarını ifade eden Vali Garib, yetkililerin güvenliği artırmak için 2 bin güvenlik kamerasının kurulması çalışmasına başladığını belirtti. Vali Garib, istikrar ve yeniden yapılanma ile Halep’in 5-10 yıl içinde ekonomik başkent olarak eski konumunu geri kazanacağını söyledi.

Türkiye'nin Halep'in istikrarında ‘merkezi’ bir rol oynadığını ve ‘stratejik bir ortak’ olduğunu vurgulayan Vali Garib, “Türkiye'nin Suriye topraklarında herhangi bir emeli olduğunu düşünmüyorum” diye devam etti.

İşte Halep Valisi Azzam el-Garib ile gerçekleştirilen röportajın tam metni:

*Bu geçiş döneminde özellikle Halep rejim ordusu tarafından savaş ve yıkımdan çok fazla zarar gördüğünden karşılaştığınız zorluklar neler? Birkaç gün önce başlatılan “Senin için ey Halep” girişimi ne anlama geliyor?

Suriye'nin karşı karşıya olduğu zorluklara rağmen Halep, güvenlik istikrarını güçlendirme, idari performansı iyileştirme, enerji krizlerini çözme ve devlet kurumlarını yeniden kurma ve kamu hayatının düzenini sağlama konusunda ulusal uzlaşıları uygulama çabalarını sürdürüyor.

Birkaç gün önce, ‘Senin için ey Halep’ adlı bir girişim başlattık. Bu girişim altyapıyı iyileştirmek, güvenlik durumunu düzeltmek, parkları ve sokakları güzelleştirmek, sağlık ve eğitim hizmetlerini iyileştirmek ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünü hızlandırmak amacıyla valiliğin desteğiyle başlatılan bir sivil girişimdir.

İstikrar ve yeniden yapılanma ile Halep, uluslararası ve yerel destek sağlanması koşuluyla Halep’in 5-10 yıl içinde ekonomik başkent olarak eski konumunu geri kazanacak.

*Halep vilayetinin karşı karşıya olduğu en önemli güvenlik sorunları nelerdir? Özellikle güvenlik, kalkınmanın iyileştirilmesi ve yatırımcıların çekilmesi için en önemli faktör olduğu bilindiği üzere, güvenlik istikrarını sağlamak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Halep, Beşşar Esed rejiminin düşüşünden sonra karmaşık güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya. Ancak, özellikle SDG ile yapılan ve Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerini kapsayan anlaşmanın ardından, güvenlik tehditlerinde önemli bir azalma görüldü. Bununla birlikte, başta aşağıdakiler olmak üzere birçok sorun halen devam ediyor:

1- DEAŞ’a bağlı hücreler: Güvenlik güçlerinin Hayderiya, Helek ve Safira mahallelerinde gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda terör faaliyetlerine karışan unsurlar yakalandı.

2- Eski rejimin kalıntıları: Güvenlik operasyonları kapsamında ihlallere karışan kaçak kişilerle sert bir şekilde mücadele edilirken, geçiş dönemi adalet komisyonları da faaliyete geçirildi.

3- Kaçak silahlar: Gönüllü teslim programları aracılığıyla yasadışı silahların toplanması.

4- Daha fazla istikrar sağlamak için, güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılması, birleşik yerel güçlerin eğitilmesi ve toplumsal diyalog ve girişimler yoluyla güvenin güçlendirilmesi.

5- Senin için ey Halep Girişimi kapsamında güvenlik kameraları yerleştirmek üzere ‘Güvenliğimiz Geleceğimiz’ projesi başlatıldı. Fiber optik kabloların döşenmesinin yüzde 80'ini tamamladık ve ikinci aşamada güvenliği artırmak için 800 bin dolarlık bir maliyetle 2 bin kamera kurmayı hedefleniyor.

df
Başkent Şam'ın Duveylia bölgesindeki Mar İlyas Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının yol açtığı hasar ve kan, 22 Haziran 2025 (AFP)

*Halep, ulusal üretime büyük katkı sağlayan Suriye'nin ekonomik başkenti olduğu biliniyor. Yerel ekonomiyi canlandırmak ve yatırımı teşvik etmek için ne gibi planlarınız var? Halep yeniden Suriye’nin ekonomik başkenti olacak mı?

Halep muazzam bir ekonomik potansiyele sahip. Ancak önceki rejimin mirası olan kurumsal gevşeklik, idari yolsuzluk, verimsizlik ve dengesiz vergi sistemi gibi sorunlarla boğuşuyor. Planımız şunları içeriyor:

İlk olarak, vergi sistemini reform etmek ve büyümeyi teşvik etmek için hükümetle koordinasyon içinde vergileri yeniden düzenlenmesi.

İkincisi, geleneksel sektörlerin canlandırılması ve Şeyh Neccar gibi sanayi bölgelerinin yeniden yapılandırılması, vergi kolaylıkları ve enerji desteği sağlanması. Ayrıca Halep’teki turizm sektörünü destekleyecek çeşitli atölye çalışmaları düzenledik.

Senin için ey Halep girişimi kapsamında, ‘Işılda ey Halep’ projesi Halep'in doğu ve batı sokaklarını aydınlatmaya devam ediyor. 2,3 milyon dolarlık bir bütçeyle 11 bölgede 3544 aydınlatma ünitesi kurmayı hedefledik. Sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde ilk aşamayı (45 km için 932 aydınlatma ünitesi) tamamladık ve ikinci ve üçüncü aşamaları Halep kırsalını da kapsayacak şekilde tamamlayarak ticari faaliyetleri güçlendirdik.

Halep'in yeniden ekonomik başkent olmasına gelince istikrar ve yeniden yapılanma ile Halep, uluslararası ve yerel destek sağlanması koşuluyla, 5-10 yıl içinde eski konumunu geri kazanma adaylığı için uygun olacak.

Türkiye'nin Suriye topraklarında herhangi bir emeli olduğunu sanmıyorum, özellikle de Türkiye her zaman Suriye topraklarının bütünlüğünü desteklemiş ve bölünme projelerini reddetmiştir.

Kürt sorunu, Suriye genelinde zorlu bir sorun oluşturuyor. Ancak Halep düzeyinde sorarsak, Eşrefiye ve Şeyh Maksud'daki Kürt nüfusla ilişkisini nasıl tanımlarsınız?

Kürt bileşenle ilişkiler olumlu ve tarihsel bir arada yaşama üzerine kuruludur. SDG ile yapılan anlaşma, Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kapsıyor. Dolayısıyla bu mahallelerin kaderi, devletin egemenliğine tamamen geri dönmek ve Halep Belediye Meclisi'nin yönetimi altında hizmetlerin geri gelmesidir.

Yerel temsil konusunda, yerel meclislerde ve yönetim kurumlarında Kürtleri dahil ediyor ve adil temsilini sağlıyoruz.

u7ı
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (sağda) ve SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Şam’da SDG'nin devlet kurumlarına entegrasyonu için anlaşma imzaladı, 10 Mart 2025 (AFP)

*Türkiye, geçtiğimiz yıllarda Suriye'nin kuzeyinde açık bir nüfuza sahipti, ancak şimdi (Beşşar Esed rejiminden) kurtarılmasından sonra Türkiye'nin Halep'teki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu stratejik bir ortaklık mı yoksa geçici bir iş birliği mi?

Türkiye, altyapı ve hizmetleri destekleyerek Halep'in istikrarında merkezi bir rol oynuyor.

Rolün değerlendirilmesine gelince, şu anda stratejik bir ortaklık var, ancak bu ortaklık bölgesel dengelerle ilgili bazı koşullu yönler içeriyor. İş birliği örnekleri arasında Gaziantep ile imzalanan kardeş şehir anlaşması, mültecilerin geri dönüşünü destekleyen projeler ve Türkiye'nin eğitim ve sağlık alanındaki projeleri sayılabilir. İş birliğinin Halep’in çıkarlarına uygun olmasını ve Halep'in egemenliğini ve önceliklerini saygı duyulmasını önemsiyoruz.

*Türkiye’nin Halep'te stratejik çıkarları olduğuna şüphe yok. Bazıları bu hedefleri Suriye'nin kuzeyindeki hırslar olarak tanımlamaya çalışsa da sizin bakış açınızdan Halep Türkiye için stratejik olarak ne kadar önemli?

Türkiye'nin Suriye topraklarında özellikle de Suriye'nin toprak bütünlüğünü her zaman desteklemiş ve bölünme projelerini reddetmiş olması nedeniyle herhangi bir emeli olduğunu sanmıyorum. Ancak Halep'in Türkiye için birçok nedenden dolayı büyük önemi olduğu söylenebilir:

1- Coğrafi konumu. Halep, Suriye'nin kuzey kapısıdır ve bu da onu ticari bir merkez ve Türkiye'nin ulusal güvenliğinin destekçisi haline getiriyor.

2- Mülteci akınını sınırlayan ve (DEAŞ, kontrolsüz silahlı gruplar gibi) güvenlik tehditlerini azaltan istikrar.

3- Ekonomik çıkarlar: Halep tarihi bir ticaret merkezidir ve Türkiye ticaret ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor. Halep'in çıkarları, dengeli ortaklıklar aracılığıyla bu ilişkinin bir parçası olacaktır.

Eğitim ve sağlık alanlarında, ‘İzini Bırak’ girişimi ve eğitim desteği planlarımız kapsamında okul ve hastanelerin iyileştirilmesi için çalışıyoruz.

*Halep Valisi olduğunuzda bir vizyonunuz ve çalışma planınız olduğuna şüphe yok. Bu yüzden size şunu sormak istiyorum: Önümüzdeki beş yıl içinde Halep'in Suriye haritasındaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Halep, konumu ve geçmişi sayesinde hayati bir merkez olmaya devam edecek. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Halep'e yaptığı son ziyaretinde, şehrin en büyük ekonomik fener olacağını vurguladı ve kalenin kalbinden, zorbalarla savaşımızın sona erdiğini ve yoksullukla mücadelemizin başladığını açıkladı.

Ekonomik olarak, sanayi bölgelerinin yeniden inşası ve altyapının iyileştirilmesi ile sanayi ve ticaret merkezi olarak rolünü geri kazanacak. İdari olarak, siyasi gidişata bağlı olarak, ademi merkeziyetçilik kapsamında daha bağımsız bir idari merkez haline gelebilir. Mevcut zorluklar arasında güvenlik ve finansman eksikliği de yer alıyor. Ancak vizyonumuz ve hedeflerimiz Halep'i hızlı toparlanmanın bir örneği haline getiriyor.

cdy
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Halep’teki Hristiyan mezhebinden bir heyeti kabul etti, 28 Mayıs 2025 (Suriye Cumhurbaşkanlığı)

*Karşılaştığınız zorlukların büyük ve çetin olduğuna şüphe yok. Ancak önümüzdeki dönemde önceliklerinizi belirlediğinizi düşünüyorum. Vali olarak acil ve başlıca öncelikleriniz neler?

Önceliklerimiz; güvenlik, yani kaçak silahların toplanması ve ihlallerin kontrol altına alınması, Güvenliğimiz Geleceğimiz Girişimi kapsamında 800 bin dolarlık bir maliyetle 2 bin adet güvenlik kamerasının kurulması gibi birçok alanı kapsıyor.

Altyapı konusunda ise elektrik ve su şebekelerinin onarımına devam ediyoruz. Hükümet, 5 bin megavat kapasiteli elektrik santralleri kurmak üzere Katarlı bir şirketle sözleşme imzaladı. Bu sayede üç yıl içinde elektrik kapsama oranı yüzde 70-85'e çıkacak. Yerel düzeyde Deyr Hafir santralini faaliyete geçiriyor, iç şebekeyi onarıyor, endüstriyel şebekeyi ev şebekesinden ayırıyor ve kablo hırsızlığıyla mücadele ediyoruz.

Eğitim ve sağlık alanında, İzini Bırak Girişimi ve eğitim desteği planlarımız kapsamında okulları ve hastaneleri yenileme çalışmaları yürütüyoruz. Bu planlar arasında okulların onarımı, model okulların kurulması ve üniversite hastanesi için endoskopi gibi gelişmiş cihazlarla hastanelerin geliştirilmesi yer alıyor. Ekonomi alanında ise bürokrasiyi reform ederken, yatırımı teşvik etmek ve fabrikaları çalıştırmak için çalışıyoruz.

*Hiç şüphesiz yükler ağır ve devlet ile valilik tek başına tüm bu yükleri kaldıramaz. Peki, yerel topluma alan açmayı düşünüyor musunuz? Yerel toplum ve yerel konseylerin Halep'in istikrarında rolü nedir?

Yerel toplum ve yerel konseyler temel bir dayanak noktası. Toplumun rolüne gelince biz sivil girişimleri teşvik ediyor, memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Halep, geçtiğimiz aylarda bu türden birçok girişime sahne oldu ve bunların şehrin gerçekliği üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu gördük.

Ayrıca, idari ademi merkeziyetçiliği destekliyoruz. Yerel konseylerin hizmet ve kalkınma kararlarını almalarını sağlarken, tüm bileşenlerin temsil edilmesini garanti ediyoruz.

Şu an karşı karşıya olduğumuz en büyük zorluk, geçiş dönemi ve geçiş aşaması nedeniyle mevcut merkeziyetçilik, ancak yerel temsilciliği desteklemek için yasal bir çerçeve üzerinde çalışıyoruz.

Halep'i ekonomik ve sosyal bir merkez olarak yeniden inşa etme taahhüdümüzü, şehrin çeşitliliğini ve tarihini koruyarak teyit ediyoruz. Ayrıca, halkının ve ortaklarının desteğiyle, ilin eski ihtişamını geri kazandıracak bir gelecek hayal ediyoruz.

*Biliyorsunuz, Halep’in doğusu rejim ordusu tarafından büyük bir yıkıma uğradı. Bu durum bir göç ve sığınma dalgasına neden oldu. Halep’in doğu mahallelerini yeniden inşa etmek ve mültecilerin geri dönüşünü hızlandırmak için nasıl bir planınız var?

Halep'in doğu mahalleleri büyük bir yıkıma uğradı. Şu anda yeniden inşa, altyapı (su, elektrik, yollar) ve konutların hedef alınması, enkazın kaldırılması ve okulların ve hastanelerin rehabilite edilmesini içeren bir planımız var. Senin için ey Halep Girişimi kapsamındaki Işılda Ey Halep Projesi, ilk aşamada doğu mahallelerine 45 kilometre karelik bir alana aydınlatma desteği sağlıyor ve şehirdeki kavşakları ve girişleri güzelleştiriyor. 

Karşılaştığımız zorluklar ise finansman eksikliği ve mülkiyet haklarının karmaşıklığıdır. Eski rejimin milisleri, birçok vatandaşın mülklerini yasadışı yollarla ele geçirmiştir. Ancak, daha önce el konulan tüm mülklerin mülkiyet haklarını incelemek ve gözden geçirmek üzere ‘Zorla El Koyma Komitesi’ni kurduk.

yh
Halep’te hasar görmüş bir binanın önünden motosikletle geçenler, 14 Mayıs 2025 (Reuters)

*Halep'in yurtdışındaki evlatlarına, Halep'li tüccarların ve Arap yatırımcıların sermayedarlarına ne söylemek istersiniz?

Mülteci olunan ülkelerde ve mülteci kamplarında yaşayan Halep halkına mesajım şu: “Halep sizi bekliyor, size çok ihtiyacı var ve yaralarını sarmanız ve ona yeniden hayat vermeniz için size sesleniyor. Eskisi gibi ona sadık kalın!” Ayrıca Suriyeli ve Arap yatırımcıları, Suriye'nin kalbi ve ekonomik başkenti olan Halep'e yatırım yapma fırsatını kaçırmamaya davet ediyorum. 

Şu anda, lojistik kolaylıklar ve desteklerle birlikte, endüstri (tekstil, gıda), ticaret ve hizmetler (turizm, lojistik) alanlarında büyük yatırım fırsatları bulunuyor. Altyapı ve güvenlik iyileştiriliyor.

Yatırımcılara mesajım: “Halep'in yeniden canlanmasına yaptığınız yatırım ve katkınız, sadece ekonomik bir kazanç değil, şehrin geleceğini inşa etmek anlamına da geliyor. Bu, kâr elde etme çabasından önce ahlaki ve vatansever bir tutum olacaktır.

*Peki Halep’in geleceği için ne söyleyeceksiniz?

Halep'i ekonomik ve sosyal bir merkez olarak yeniden inşa etme taahhüdümüzü, şehrin çeşitliliğini ve tarihini koruyarak teyit ediyoruz. Ayrıca, halkının ve ortaklarının desteğiyle, ilin eski ihtişamını geri kazandıracak bir gelecek hayal ediyoruz.