Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin kilometre taşları: Krallığın Arap-İsrail çatışmasındaki pozisyonu

Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin kilometre taşları: Krallığın Arap-İsrail çatışmasındaki pozisyonu
TT

Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin kilometre taşları: Krallığın Arap-İsrail çatışmasındaki pozisyonu

Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin kilometre taşları: Krallığın Arap-İsrail çatışmasındaki pozisyonu

1973 Kasım ayının sonunda, Suudi Arabistan Krallığı ve OPEC'in Avrupa ve ABD’ye petrol ihracatını yasakladığını açıklamasından sadece bir buçuk ay sonra, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger, Beyaz Saray’daki gizli bir toplantıda Suudi Arabistan yönetimini öfkeyle eleştirdi. Krallığı tehdit ederek, ‘Suudi şantajı’ olarak nitelendirdiği ‘petrol ambargosunun’ kaldırılmaması durumunda sonuçlarına karşı uyardı. Ancak bu toplantıdan sadece üç ay sonra, Kissinger Kral Faysal'ın sarayında uzlaşmacı bir teklifte bulunuyordu. Kissinger, ABD’nin ekonomik, teknik ve askeri desteğini vaat ederek, henüz ‘ambargo’ sona ermemesine rağmen Suudi Kralı Faysal’a şunu söyledi:
"Amacımız, majesteleri ile birlikte çalışarak uzun vadeli temeller üzerinde dostluğumuzu güçlendirmektir.”
Petrol ambargosu dolayısıyla ABD ile Suudi Arabistan arasında çıkan bir aylık kriz, iki ülke arasındaki inişli çıkışlı ve aynı zamanda son derece güçlü olan ilişkilerin pekiştirilmesi için nadir fırsatlardan biriydi. Taraflar arasındaki ‘müttefiklik ilişkisi’ Arap-İsrail çatışması konusundaki anlaşmazlık nedeniyle ve 11 Eylül saldırılarının ardından çökme aşamasına kadar varmıştı. Ancak, 2. Dünya Savaşı sonrasında Başkan Franklin Roosevelt ve Kral Abdulaziz Al Suud tarafından yapılan sağlam anlaşma, Washington ve Riyad arasındaki ilişkinin bugüne kadar korunmasını sağladı. Dünya Harbi’nin sonlarına yaklaşılırken, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt, Yalta Konferansı dönüşünde 1945 Şubat ayında bir ABD gemisinde Kral Abdulaziz ile kritik bir görüşme yaptı. Suudiler, ABD Başkanı adına 9 kuzu kesmiş ve güzel bir yemek hazırlamıştı, iki ay sonra hayatını kaybedecek olan Roosevelt, karşılamadan ve yemeklerden oldukça keyif almıştı.
Roosevelt’e göre Suudi Arabistan ABD'ye iki önemli şey sunmaktaydı: dünyanın en büyük petrol rezervleri ve Soğuk Savaş'ın şekillenmeye başladığı bir süreçte, Avrupa ile Asya arasındaki merkezi bir coğrafi konum. Bu görüşme sırasında Roosevelt, Suudi kralıyla, iki ülke arasında bugüne kadar süren ilişkinin temelini oluşturan kişisel bir ilişki geliştirdi. Ancak en başından beri, iki ülke arasındaki ilişkilerde bazı anlaşmazlık noktaları bulunmaktaydı. Roosevelt, Kral Abdulaziz ile görüşmesinde, Ortadoğu'da bir Yahudi devletinin kurulması için Krallığın desteğini almayı umuyordu. Kral Abdulaziz bu öneriye keskin bir şekilde karşı çıktı, bunun üzerine ABD Başkanı bu konuda kendisine baskı yapmama sözü verdi. Fakat Roosevelt'in halefi Truman, Suudiler arasında bir güvensizlik ve ihanete uğradıkları duygusu yaratan bir karar alarak, İsrail devletinin kurulmasını destekledi. ABD ile Suudi Arabistan arasındaki bu görüş ayrılığı, özellikle 1967 Savaşı sırasında olmak üzere birkaç kez gün yüzüne çıktı. Bu anlaşmazlık Suudi liderliğindeki OPEC’in 1973’te petrol ambargosu uygulamasıyla sonuçlandı.  
Bu gerilimler, özellikle İsrail’in, topraklarını Arap komşuları pahasına genişlettiği 1967 Savaşından sonra, Nixon döneminin başlamasıyla birlikte ABD-Suudi ilişkilerini zehirlemekle tehdit etti. 1969'da Henry Kissinger tarafından hazırlanan Ulusal Güvenlik Konseyi belgelerinden birine göre, son iki yılda Suudi Arabistan'daki Amerikan pozisyonunun erozyona uğradığı konusunda uyarıda bulunulmaktaydı. Bunun sebebinin ise Filistin meselesindeki anlaşmazlık olduğu belirtilerek, bu konunun tarafların ilişkilerine ciddi zararlar verebileceği vurgulanmaktaydı. 1967 Savaşını takip eden yıllarda gerilim tırmanmaya devam etti ve sonunda Suudi Arabistan, ABD'yi Ortadoğu'daki politikasını değiştirmeye zorlamak için benzeri görülmemiş bir tehditte bulunarak, petrol ihracatını kısıtlayabileceğini ima etti. O zamanlar Washington ve Batı Avrupa ile Japonya'daki müttefikleri, büyük ölçüde Suudi petrolüne bağımlıydı. Bu da Krallığa Batı'yı boyun eğdirmek için dünyanın en önemli petrol rezervuarı olarak konumundan yararlanma konusunda istisnai bir fırsat verdi. 
1972'nin sonunda Washington uyarılarda bulunmak üzere Riyad'a gayri resmi heyetler gönderdi ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger Kral Faysal ile görüşerek baskı uygulamaya çalıştı. O dönemde Kissinger Başkan Nixon'a şöyle yazmıştı:
“Mesele gayet açık, Kral Faysal, İsrail’e Arapların çıkarına olacak bir barış anlaşmasını dayatması için ABD'ye ekonomik baskı yapmayı düşünüyor.”



İsrail ordusu Gazze şehrini ‘tehlikeli savaş bölgesi’ ilan etti

İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)
İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)
TT

İsrail ordusu Gazze şehrini ‘tehlikeli savaş bölgesi’ ilan etti

İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)
İsrail ile Hamas arasındaki savaş devam ederken Gazze şehrindeki yıkımı gösteren bir fotoğraf (AFP)

İsrail ordusu bugün Gazze şehrini ‘tehlikeli savaş bölgesi’ ilan etti. İsrail ile Hamas arasındaki savaşın başlamasından yaklaşık iki yıl sonra İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin en büyük şehrini kontrol altına almaya hazırlanıyor.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee'nin X platformu üzerinden yaptığı paylaşımda, “Bugün saat 10:00'dan itibaren geçerli olacak askeri faaliyetler için yerel ve geçici ateşkes, tehlikeli savaş bölgesi olarak kabul edilen Gazze şehri bölgesini kapsamamaktadır” denildi.

Söz konusu ateşkes, yardım dağıtımını kolaylaştırmak için belirli bölgelerde günlük olarak uygulanan ateşkesi ifade ediyor.

İsrail ordusu geçtiğimiz temmuz sonunda, ‘Birleşmiş Milletler (BM) konvoylarının ve sivil toplum kuruluşlarının güvenli geçişini sağlamak’ amacıyla Gazze şehri ve kuşatma altında bulunan ve tahrip edilmiş Filistin topraklarının diğer bölgelerinde askeri faaliyetlerin ‘günlük olarak askıya alınacağını’ duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre İsrail ordusu bugün, ‘Gazze Şeridi'ndeki terör örgütlerine karşı kara manevraları ve saldırı faaliyetlerini sürdürürken, Gazze Şeridi'ndeki insani yardım çabalarını da desteklemeye devam edeceğini’ belirtti.

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü ise bugün şafak vaktinden bu yana Gazze Şeridi'nde 33 kişinin öldürüldüğünü bildirdi.

İsrail'e savaşı sona erdirmesi için uluslararası ve ulusal baskıların artmasına rağmen, ordu dün, güçlerinin Gazze Şeridi genelinde ‘operasyonlarına devam ettiğini’ duyurdu.

İsrail hükümetinin ağustos ayı başında Gazze şehrini kontrol altına alma planını onaylamasının ardından, Gazze şehri sakinlerinin tahliyesinin ‘kaçınılmaz’ olduğu ifade edildi.


Suudi Arabistan, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırısını kınadı ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne desteğini yineledi

Suudi Arabistan, Suriye hükümetinin güvenliği ve istikrarı sağlamak ve devletin ve kurumlarının egemenliğini güçlendirmek için aldığı önlemlere tam destek verdiğini yineledi. (AP)
Suudi Arabistan, Suriye hükümetinin güvenliği ve istikrarı sağlamak ve devletin ve kurumlarının egemenliğini güçlendirmek için aldığı önlemlere tam destek verdiğini yineledi. (AP)
TT

Suudi Arabistan, İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırısını kınadı ve Suriye'nin toprak bütünlüğüne desteğini yineledi

Suudi Arabistan, Suriye hükümetinin güvenliği ve istikrarı sağlamak ve devletin ve kurumlarının egemenliğini güçlendirmek için aldığı önlemlere tam destek verdiğini yineledi. (AP)
Suudi Arabistan, Suriye hükümetinin güvenliği ve istikrarı sağlamak ve devletin ve kurumlarının egemenliğini güçlendirmek için aldığı önlemlere tam destek verdiğini yineledi. (AP)

Suudi Arabistan, İsrail'in Suriye topraklarındaki devam eden ihlallerini güçlü bir şekilde kınadığını ifade ederek, bunları Suriye'nin içişlerine ‘açık bir müdahale’ ve Suriye'nin egemenliğinin ve 1974 yılında imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması da dahil olmak üzere uluslararası hukukun açık bir ihlali olarak nitelendirdi.

Suudi Arabistan'ın resmi tutumu, Süveyda vilayetinde son dönemde yaşanan gelişmeler ve buna bağlı olarak İsrail'in Suriye topraklarındaki gerginliği artırması üzerine Dışişleri Bakanlığı tarafından bugün yayınlanan bir açıklamada ortaya kondu.

Suudi Arabistan, Suriye hükümetinin güvenlik ve istikrarı sağlamak, sivil barışı korumak ve devletin ve kurumlarının tüm Suriye toprakları üzerindeki egemenliğini güçlendirmek için aldığı önlemlere tam destek verdiğini yineledi.

Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklamada, Suudi Arabistan'ın Suriye'yi bölmeye yönelik her türlü ayrılıkçı çağrı veya girişimi kategorik olarak reddettiği vurgulanarak, Suriye halkının tüm bileşenlerine diyalog ve mantığa öncelik vermeleri ve birleşik ve güvenli bir Suriye inşa etmek için birlikte çalışmaları çağrısında bulunuldu.

Suudi Arabistan ayrıca, uluslararası topluma İsrail'in tekrarlanan ihlallerine karşı ciddi ve kararlı bir tutum sergilemesi ve Suriye'nin egemenliğini yeniden tesis etme ve topraklarının tamamında güvenliği sağlama çabalarına destek olması çağrısını yineledi.


Rusya Devlet Başkanı, Suudi Veliaht Prensi'ne Trump ile yaptığı görüşmelerin sonuçları hakkında bilgi verdi

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Suudi Dışişleri Bakanlığı)
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Suudi Dışişleri Bakanlığı)
TT

Rusya Devlet Başkanı, Suudi Veliaht Prensi'ne Trump ile yaptığı görüşmelerin sonuçları hakkında bilgi verdi

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Suudi Dışişleri Bakanlığı)
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Suudi Dışişleri Bakanlığı)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı ABD'li mevkidaşı Donald Trump ile yaptığı son görüşmelerin sonuçları hakkında bilgilendirdi.

Salı günü Putin'le bir telefon görüşmesi gerçekleştiren Prens Muhammed bin Selman, Suudi Arabistan'ın uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde diplomatik diyalog yolunu desteklemeye devam ettiğini vurgularken, Rusya Devlet Başkanı da Krallığın kararlı tutumu ve Veliaht Prens'in barışa yönelik yapıcı çabaları dolayısıyla memnuniyetini dile getirdi.

Kremlin'den yapılan açıklamada Başkan Putin'in Prens Muhammed bin Selman ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiği ve siyasi, ticari, ekonomik ve yatırım alanlarındaki Rus-Suudi işbirliğinin güncel konularını ele aldığı belirtildi. Açıklamada iki tarafın da Suudi Arabistan'ın uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde diplomatik diyalog yolunu desteklemeye devam etmesinden duydukları memnuniyeti dile getirdikleri ifade edildi.

Açıklamada ayrıca iki tarafın OPEC+ çerçevesinde küresel enerji piyasasının istikrarını sağlamaya yönelik ortak çalışmalardan duydukları memnuniyeti dile getirdikleri ve çeşitli alanlarda işbirliğini sürdürme konusunda mutabık kaldıkları belirtildi.

Trump ve Putin Pazartesi akşamı yaklaşık 40 dakika süren bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi ve bu görüşme sırasında ABD Başkanı Rus mevkidaşına Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky ve Avrupa ülkelerinin liderleriyle yaptığı görüşmelerin sonuçları hakkında bilgi verdi.

Geçtiğimiz Cuma günü Putin ve Trump Alaska'da görüşmelerde bulunmuş, ABD Başkanı ve Rus mevkidaşı zirveyi yapıcı ve verimli olarak nitelendirmiş ve görüşmelerin olumlu bir atmosferde gerçekleştiğini ifade etmişlerdi.