Irak'ta İran'a bağlı güçlerin söylemlerindeki değişimin arkasında ne var?

‘Direniş’ sloganından ‘devletin prestijini geri kazanma’ sloganına ve bir sonraki hükümet Sadr hareketini zayıflatacak bir platform mu temsil edecek?

Muhammed Şiya es-Sudani, yolsuzlukla mücadele dosyasının hükümeti için büyük bir öncelik olacağını söyledi
Muhammed Şiya es-Sudani, yolsuzlukla mücadele dosyasının hükümeti için büyük bir öncelik olacağını söyledi
TT

Irak'ta İran'a bağlı güçlerin söylemlerindeki değişimin arkasında ne var?

Muhammed Şiya es-Sudani, yolsuzlukla mücadele dosyasının hükümeti için büyük bir öncelik olacağını söyledi
Muhammed Şiya es-Sudani, yolsuzlukla mücadele dosyasının hükümeti için büyük bir öncelik olacağını söyledi

Ahmed es-Süheyl
Gelecekteki Irak hükümetinin şekli ve politikalarıyla ilgili senaryolar konusundaki tartışmalar devam ediyor. Tartışmaların temelinde önde gelen silahlı milisleri içeren İran yanlısı Koordinasyon Çerçevesi yer alıyor. Her ne kadar ‘Koordinasyon Çerçevesi’ hizmet ve başarı hükümetinden bahsetse de ‘devletin ve kurumlarının itibarını geri kazandırmak’ ifadeleriyle başka bir yol haritasına hazırlanıyor. Bu ifade, özellikle Irak devletinin genel hissiyatıyla ve ABD'nin ülkeyi işgalinden bu yana Irak atmosferinde olumlu bir etkileşime sahip değildir. Herhangi bir prestij kazanmadı ve özellikle Tahran'daki siyasi karar alıcıların etkisi olmak üzere yabancı etki için geniş bir arena haline geldi.
Gözlemciler, bu bağlamın, Koordinasyon Çerçevesi Güçleri’nin, milis dosyasını açıkça ön plana çıkarmaya gerek kalmadan devlet araçlarını kullanarak siyasi muhaliflerini ve protesto hareketlerini vurmalarını sağlayan ‘yeni bir metaforu’ temsil ettiğine inanıyor.
Başbakan adayı Muhammed Şiya es-Sudani, görevlendirilmesinin ardından yaptığı ilk konuşmasında, yolsuzlukla mücadele ve devletin prestijini geri kazanma dosyasının hükümeti için büyük bir öncelik olacağını söyledi.

Söylem değişti
Gözlemciler, ‘Egemenlik ve Devlet Prestijinin Restorasyonu’ başlığının, ülkedeki İran etkisine karşı çıkan tüm güçleri şeytanlaştırmak için uzun süredir direniş ve kampanya sloganları kullanan ‘dost güçler’ (İran'a sadık milisler ve partilere atıfta bulunan bir terim) için yeni bir yolu temsil ettiğini düşünüyorlar.
Geçtiğimiz üç yıl, ülkedeki diplomatik misyonların ve uluslararası çıkarların bombalanması da dahil olmak üzere, ‘Koordinasyon Çerçevesi’ Örgütü içindeki birçok büyük milis eylemlerine tanık oldu. Bu durum, bu güçler tarafından gündeme getirilen ‘devletin itibarını geri kazanma’ sloganını Irak sokağı için çeşitli soruların konusu haline getiriyor.
Devletin egemenliğini tehdit eden uygulamalar, bu güçleri protestocuların öldürülmesinde yer almakla veya mezhepçi cinayetler yapmakla ve önemli ekonomik kaynakları ele geçirmekle suçlamakla sınırlı kalmıyor. Birçok kez, Bağdat'ın merkezinde silahlı geçit törenleri düzenledi ve hükümetin Yeşil Bölgesi'ni bastı. Ayrıca Eski Başbakan Mustafa el-Kazımi'nin evinin drone ile bombalanması ve geçtiğimiz yıllardaki diğer olaylara karışma suçlamaları söz konusu.
Buna rağmen, Koordinasyon Koordinasyon Çerçevesi Güçleri’nin açıklamaları, kanun koyma dosyasının, önceliklerinin başında olacağına işaret ediyor. İslam Yüksek Konseyi Üyesi Ali ed-Difai, "Bu yıl, anayasal kurumları harekete geçirmemiz gerektiğini ve güçlü bir hükümetin devletin prestijini geri kazanması ve hukuka saygıyı duyulması ve hükümetin oluşumunu hızlandırmamız gerektiğini kanıtladı" dedi.

İntikam yolu
Koordinasyon Çerçevesi hükümeti, önümüzdeki dönemde, özellikle Irak sokağındaki gerilim durumuyla birlikte büyük zorluklarla karşı karşıya kalacak. Bu zorluklar, ‘Sadr Bloku’ milletvekillerinin istifası ve Sadr hareketi içindeki büyük öfkenin yanı sıra protesto hareketinden sonra ortaya çıkan partilerin reddedilmesinin ardından geliyor. Bu da ülkede durumun her an yeniden patlak verme ihtimalinin söz konusu olduğunu gösteriyor.
Bu bağlamda, Gallup International'ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Başkanı Munqith Dagher, “Mevcut aşamadaki ‘Koordinasyon Çerçevesi’ adımları ve sloganlarının yorumuna geçmeden önce ideolojik bir temele ya da net bir siyasi programa dayanmadığı bilinmelidir. Aksine, Sadr hareketinin önderliğindeki diğer rakiplerinin iktidarı ele geçirmesini engellemeyi amaçlayan bir seçim toplantısıdır” dedi. Koordinasyon Çerçevesi Güçlerin izledikleri bu siyasi yolun, ‘üçlü ittifakın iktidara gelmesini engellemekten başka devletin yönetimine ilişkin program ve vizyonlarının olmadığını’ gösterdiğine dikkat çekti. Dagher, ‘devletin prestijini geri kazandırmak’ sloganının bu güçler tarafından ‘bir devletin Irak'ta el-Kazımi hükümeti tarafından kaybedildiğini’ söylemek için kullanıldığına işaret etti. Ayrıca bunun Irak sahnesiyle tam bir tezat oluşturduğunu söyledi. “Ortada bir devlet olsaydı, kitleler 2019'da büyük protestolarla sokağa dökülmezdi” dedi.
Dagher'e göre, bu sloganlar ‘Irak'ta 2003'ten bu yana yaşananların sorumluluğundan kaçma girişimleri’ olarak ortaya çıkıyor. Önceki tüm hükümetlerin Koordinasyon Çerçevesi tarafından kurulduğuna işaret eden Dagher, “Hadi el-Amiri, anlaşmanın en önemli sütunlarından biri olduğu için, el-Kazımi hükümeti bile Koordinasyon Çerçevesi’nin onayı ve mutabakatı olmadan ışığı göremezdi” şeklinde konuştu. Irak'taki bir sonraki aşamanın, ‘önümüzdeki dönemde elde edilenleri, çatışmayı siyasi muhaliflerini hedef alarak kanıtlama’ girişimleriyle bir ‘intikam yoluna’ tanık olunacağını düşünen Dagher, “Öte yandan, son dönemde kendileri için çalışan derin devleti güçlendirme çabasıyla çok fazla ivme kaybettikleri için başta güvenlik olmak üzere devletin tüm eklemlerine ajanlarını yerleştirmeye yönelik kararlı girişimler’ ile temsil edilecektir” ifadelerini kullandı.

Yeni bir mücadele
Koordinasyon Çerçevesi Güçleri önümüzdeki dönemde iki yol haritasını ilerletmeye çalışıyor. Bu güçler, ‘devletin prestijini geri kazanmaya’ paralel olarak, Irak'ın içinde bulunduğu dönemde sahip olduğu hizmet, yeniden yapılanma, yatırım ve mali bolluk dosyasından bahsediyor. Görünen o ki, devletin prestijiyle ilgili konuşmanın arkasında, ‘Sudani hükümetinin kabulüne eşlik eden bir propaganda söylemi’ de dahil olmak üzere çeşitli senaryolar var. Ancak Arap Avustralya Araştırmalar Merkezi Başkanı Ahmed el-Yasiri'ye göre, bu, ‘çatışmanın yeni bir bölümüne giriş ve başta Sadr hareketi olmak üzere tüm muhalif güçlere bir uyarı mesajı’ anlamına geliyor. Yasiri, Koordinasyon Çerçevesi Güçler tarafından ortaya atılan sloganı analiz etmeden önce devletin egemenliğini ve prestijini ihlal eden taraflardan bahsetmek gerektiğine dikkat çekti. Koordinasyon Çerçevesi içindeki büyük güçlerin egemenliğin ihlaline özenle katkıda bulunduğunu ve tesadüfen meclis çoğunluğunu elde ettiğini kaydeden Yasiri, bu Güçler’in son seçimlerde kaybetmesinin arkasında birkaç neden olduğunu; en önemlisinin, bu sloganın önünde büyük soruları gündeme getiren ‘Irak egemenliğinin ihlali’ olduğunu sözlerine ekledi.

Tek bir hedef ve yeni bir söylem
Vatanseverlik sloganını atan akımlar karşısında İran'a bağlı güçlerin söylemlerindeki değişim belki de hızlı olmuştur. Yasiri, ‘devlet prestiji’ sloganının benimsenmesinin, milis retoriğinin ‘direniş projesi’ olarak adlandırılandan bu güçler için daha güvenli başka bir alana aktarılmasını temsil ettiğine dikkat çekti. Koordinasyon Çerçevesi Güçleri’nin, önceki dönemde dile getirdikleri ‘direniş’ sloganını kullanmanın, özellikle bu hükümete açık ABD desteğiyle, kendileri için büyük bir ikilem oluşturacağının farkında olduklarını da sözlerine ekledi. ‘Aynı görevi yerine getirecek yeni bir söylem’ bulmaya çalıştığını belirtti. Şu anda yaşananların, İran'a bağlı güçlerin ‘devlet adı altında muhalifleri için yeni bir hedef alanı yaratmaya ve onun prestijini empoze etmeye’ çalıştığı bir başlangıcı temsil ettiğini söyledi. Koordinasyon Çerçevesi Güçleri’nin ana görevinin ‘Sadr Hareketi’ni saf dışı bırakmak ve lideri Mukteda es-Sadr'ın görevden alınması konusunda çalışmak olduğunun üzerinde duran Yasiri, bunu yapmaya devlet aygıtını kontrol ederek başlayacaklarını, ardından Sadr Hareketinin tecrit ve şeytanlaştırılması süreciyle ilerleyeceğini ve Hareket’in devlete karşı olduğunu gösterme girişiminde bulunacaklarını ifade etti.
Bu senaryonun Koordinasyon Çerçevesi tarafından hayata geçirilmesinin önünde çeşitli engeller bulunuyor. Bunlardan belki de en öne çıkanı 2019’daki ayaklanmanın ardından Irak’ın siyasi durumunda gerçekleşen tarama. Yasiri, Irak arenasındaki çatışmanın ‘milliyetçilik ya da yabancı sadakati’ ikiliğiyle sınırlı hale geldiğine dikkat çekti. Bu, ‘devlet sloganı altında olsalar bile, Iraklıların bu taraflarca yürütülen herhangi bir hedefle özdeşleşme olasılığını’ zorlaştırıyor. Sudani'nin Tahran'ın bir sonraki aşamada Irak'taki mali bolluğu kontrol etmek için nüfuzunu kullanma girişimlerinin ciddiyetini anlaması gerektiği sonucuna varan Yasiri, Koordinasyon Çerçevesi Hükümeti’nin ABD desteğini almış olmasına rağmen, Washington'daki karar vericilerin, bir sonraki hükümete yaptırım uygulanmasına yol açabilecek bu tür bir ihlale izin vermeyeceğini söyledi.

Sükûnet ve çatışmadan kaçınma aşaması
Öte yandan Kulwatha Araştırma Merkezi Başkanı Maryz Youness İran'a sadık güçler tarafından benimsenen bir sonraki aşamanın sloganlarının nispeten farklı bir okumasını sundu. Koordinasyon Çerçevesi’nin bir yandan ‘temkinli bir sakinlik dönemine öncülük etmeye ve çatışmadan kaçınmaya’ çalışacağına, diğer yandan ister Sadr hareketi ister Tişrin (Ekim) güçleri olsun, kendisine karşı çıkan güçlerle dikkat çekmemek, çatışmamak için kemirme politikası izleyerek veya adım adım çeşitli devlet kurumları içindeki varlığını kurumsallaştırmaya çalışacağını düşünüyor. Bu sloganın ‘hiçbir anlamı olmadığı, özellikle son dönemde devleti tehdit edenin İran'a yakın silahlı kuvvetler olduğu ve Koordinasyon Çerçevesi’nin parçası olan partiler ve ekonomik komiteler tarafından birçok yolsuzluk operasyonu gerçekleştirildiği’ dikkate alındığında bu sloganın ‘muhalefet güçlerine karşı kaba kuvvet veya insanların ağzını kapatmak için’ kullanılacağından endişe ettiğini ifade etti.
Onlarca yıl önceki başarısızlığın yükünü Kazimi hükümetine yükleme girişiminin, Koordinasyon Çerçevesi veya İran etkisine muhalefeti simgeleyen her şeyi kötüye kullanmayı amaçlayan bir strateji’ olduğuna dikkat çeken Youness, Kazimi hükümetinin yaptığı bazı hataların, Çerçeve Güçleri tarafından kötüye kullanılan karşılıksız bir hediye olduğunu’ belirtti. Koordinasyon Çerçevesi’nin bu aşamayı, iktidardaki varlıkları ve Parlamento hakimiyeti yoluyla ellerine geçecek olan ülkelerin kaynaklarını kullanarak Sadr veya Tişrin Hareketlerini hedef almak için uygun bir fırsat olarak gördüğü sonucuna vardı. Bu hegemonyanın ‘iki ucu keskin bir kılıç’ olacağını ve bir sonraki aşamada devlet yönetiminin başarısızlığının Koordinasyon Çerçevesi karşıtlarının güçlenmesine yol açabileceğini belirtti.



Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
TT

Suriye zorlu iki yıllık bir Amerikan sınavı dönemine mi giriyor?

Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)
Washington'da, Trump'ın yaptığı gibi Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandırmak konusunda aceleci davranıldığı mı sorgulanıyor (AFP)

Sevsen Mehenna

Suriye, sahil bölgesindeki kanlı olaylarla ilgili soruşturma raporunu yayınladığı sırada, ABD Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi, ABD'nin Suriye'ye uyguladığı yaptırımları düzenleyen Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine, yeniden düzenleyen bir yasa tasarısını onayladı. “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlıklı yasa tasarısı, 31 kabul, 23 aleyhte oyla kabul edildi. Bu onayla birlikte, yasa tasarısı yürürlüğe girmesi için geçmesi gereken bir sonraki aşamaya geçiş yaptı.

 

Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Alt Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Senatör Michael Lawler tarafından 16 Temmuz'da sunulan yasa tasarısı, bankacılık kısıtlamalarını gözden geçirmeyi, kara para aklamayla mücadele imkânlarını artırmayı ve Sezar Yasası'nı kalıcı olarak yürürlükten kaldırmak için insan hakları ile ilgili şartlar koşmayı amaçlıyor. Lawler, tasarının Kongre'nin Suriye'ye yönelik tüm yaptırımları sonlandırmak için benimsemeyi planladığı icraatları gözden geçirmek amacıyla, “azınlıkların ve dini özgürlüklerin korunması ve Captagon ticaretiyle mücadele” çağrısında bulunduğunu belirtti.

Yasa tasarısı neyi öngörüyor?

Ayrıntılı olarak yasa tasarısı, yaptırım muafiyet süresinin 180 günden iki tam yıla uzatılmasını öngörüyor. Ayrıca, ABD yönetiminin Suriye hükümetinin belirtilen koşullara uyumunu iki yıl üst üste veya 2029 sonuna kadar teyit etmesi halinde Sezar Yasası'nın tamamen feshedilmesini de öngörüyor.

Tasarı ek olarak, ABD yönetiminin Kongre'yi Suriye Merkez Bankası'na tanınan düzenleyici ve idari kolaylıklar konusunda bilgilendirmesini gerektiren bir madde de içeriyor. Yasa tasarısı Temsilciler Meclisi Maliye Komitesi'nden geçmiş olsa da, yasalaşmadan önce Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi tarafından incelenmesi ve hem Temsilciler Meclisi'nde hem de Kongre'de nihai olarak oylanması da dahil olmak üzere atılması gereken birkaç adım var.

Bu arada, ABD’deki medya kuruluşları Suriye hükümetini güneyde, özellikle Suveyda şehrinde yaşanan son olaylar nedeniyle eleştirdi. Wall Street Journal başyazısında, “Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack'ın tekrar tekrar yaptığı merkezileşme yanlısı yorumlar, Suriye hükümetini İsrail'in uyarılarına rağmen Suveyda'ya asker göndermek için yeşil ışık yaktığına inandırdı” ifadeleri yer aldı. Gazete, Kongre'de bazı kişilerin “ABD'nin Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı destekleme konusunda daha fazla temkinli olması gerektiğini” belirttiğine de işaret etti. Temsilciler Meclisi Finansal Hizmetler Komitesi'nin tasarıyı değerlendirmesinin bir denetim mekanizması oluşturacağı ve Suriye'ye yönelik yaptırımların daha fazlasının sonlandırılması için gereken koşulları belirleyeceği de belirtildi.

Beyaz Saray, Temmuz ayı başlarında Başkan Donald Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları sonlandıran bir başkanlık kararnamesi imzaladığını duyurmuştu. Bu başkanlık kararnamesi, eski Suriye devlet başkanı Beşşar Esed, yardımcıları, DEAŞ ve Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt'in “İran'ın vekilleri” olarak tanımladığı gruplara yönelik yaptırımları ise sonlandırmadı.

Peki Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası’nı feshetmek yerine neden yeniden düzenlenmesini onayladı?

Birçok Suriyeli muhalif, Şara'nın Suriye'de iktidara gelmesinden bu yana, Alevileri hedef alan sahil olaylarıyla başlayan, daha sonra Ceramana ve Sahnaya'da ve son olarak Suveyda'da devam eden kanlı olayların hız kesmeden devam ettiğini düşünüyor. Bu nedenle Washington, Şam'ın yeni bir istikrar dönemine doğru ilerlediğine halen şüpheyle yaklaşıyor. Bu sebeple de Kongre Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı yürürlükten kaldırmak yerine “Suriye Yaptırımları Sorumluluk Yasası” başlığı altında yeniden düzenlemeyi tercih ederek iki mesaj verdi; ihlaller devam ettiği sürece Suriye yaptırımlardan muaf tutulmayacaktır. Bununla birlikte Şam hükümeti suçları durdurma, azınlıkları koruma ve bölgesel nüfuz eksenlerinden kurtulma konusunda gerçek bir istek gösterirse, kapı açık kalmaya devam edecektir.

Esed sonrası Suriye’ye yeni Amerikan bakışı

Bu düzenleme, yeni Suriye'nin ne savaş kartlarının ne de barışın ana hatlarının belirlenmediği bir savaş arenası olmayı sürdürdüğü konusundaki Amerikan algısını yansıtıyor. Şara'nın iktidara gelmesinden itibaren, ABD'nin Şam'a yaklaşımı değişti. Washington artık Suriye’de durumu eskisi gibi, devrik cumhurbaşkanına bağlı tek bir blok olarak görmüyor. Aksine, Suriye'yi siyasi değişim ve iç reform belirtileri gösterirse uluslararası sisteme kademeli olarak yeniden entegre edilebilecek bir ülke olarak görüyor. Bu nedenle, Finansal Hizmetler Komitesi, Sezar Yasası'nı feshetmek yerine yeniden düzenlemenin ABD yönetimine siyasi ve ekonomik esneklik sağlayacağını, yaptırımları Suriye'yi tamamen tecrit eden bir kılıç yerine seçici bir baskı aracı olarak kullanmasına olanak tanıyacağını düşündü.

Hızlı ve şaşırtıcı bir öneri

Şam henüz yasa tasarısı hakkında resmi bir açıklama yapmamış olsa da, Suriye-Amerikan Konseyi, Sezar Yasası'nı yeniden düzenleyen yasa tasarısına açıkça karşı çıktığını duyurdu. Bu tasarının yaptırımları örtülü bir şekilde genişlettiği ve yaptırımları tamamen sonlandırma çabalarına doğrudan bir tehdit oluşturduğu konusunda uyardı. Özünde, Suriye'nin istikrar, yeniden inşa ve mültecilerin geri dönüşü yönünde temkinli adımlar atmaya başladığı bir dönemde yaptırım sisteminin daha da güçlendirilmesi anlamına geldiğini belirtti.

Eski ABD Dışişleri Bakanlığı danışmanı ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Hazem Ghabra, yasa tasarısının çok hızlı ve ani bir şekilde sunulduğunu söyledi. Güneybatı Suriye'de, özellikle de Suveyda kentinde yaşananların bir sonucu gibi göründüğünü ifade etti. Washington'da, Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları aceleyle sonlandırması gibi, yaptırımları sonlandırmakta acele etmek ile ilgili soruların  gündemde olduğunu ve yaptırımların kaldırılmasının temel amacının, siyasi nedenler değil, ekonomik ilerleme ve toparlanmanın önündeki engellerin kaldırılması olduğunu kaydetti.

Sözlerini sürdüren Ghabra, Suriye hükümetinin yurt dışına yönelmek ve uluslararası diplomatik çalışmalara katılmak için gerekli iç, siyasi ve sosyal reform sürecini başlatmak amacıyla attığı adımların ne olduğunu, başka bir deyişle, dış diplomatik aktivizmin, geçen hafta diplomatik faaliyetlerin çoğuyla birlikte kısmen çöken kırılgan bir iç yapıya mı dayandığını sorguladı.

Ghabra, bazı Kongre üyelerinin bir tür denetim uygulanması ve Suriye hükümetine, Suveyda'da yaşananlara yol açan kötü bir yönetimin varlığı halinde kaybedecek bir şeyleri olacağının altının çizilmesinin gerektiğini düşündüklerini belirtti. Buradan hareketle, bu yasayı sunma ihtiyacı, bu soruları ele almanın ve Sezar Yasası’nın yürürlükten kaldırılması sürecini planlamanın bir yolu olarak öne çıktı. Böyle bir yasa yürürlüğe girdiğinde, Dışişleri Bakanlığı ve Hazine Bakanlığı gibi ABD hükümet kurumlarının, Suriye hükümetinin yaptıkları ile yapmadıklarının sürekli ve açıkça tanımlanmış bir şekilde denetlenmesine yönelik çalışmalarını aktifleştirecektir. Oylamadan geçeceğine çok güvenilmese de, bunun ABD’deki siyasetçilerin büyük bir kesiminin düşünce yapısının bir göstergesi olduğu biliniyor.

Suveyda olayları ve etkileri

Sosyal medyada, silahlı kişilerin aralarında Husam Saraya adlı bir ABD vatandaşının da bulunduğu aynı aileden sekiz erkeği, göz altına aldıktan sonra öldürdüklerini gösteren videolar dolaşıma girmişti. ABD Dışişleri Bakanlığı da vatandaşlarından birinin ölümünü doğrulayarak endişelerini dile getirdi ve hesap sorulması çağrısında bulundu. Bu arada, İnsan Hakları İzleme Örgütü, hükümet güçleri de dahil olmak üzere tüm tarafları ihlallerde bulunmakla suçlayan bir rapor yayınladı.

Bu nedenle, özellikle Dürzi azınlığı etkileyen son olaylar, yaptırımların tamamen sonlandırılmasına yönelik herhangi bir tartışmanın engellenmesinde önemli bir rol oynadı. Bu olaylar, yeni hükümetin güvenliği sağlama veya mezhepsel kaosu önleme becerisine dair şüpheci olmak ve daha önce eski rejime atfedilen rastgele tasfiye taktiklerinin devam ettiğinin kanıtı olarak görüldü.

Paris'te yaşayan Suriyeli avukat ve siyasi aktivist Zeyd el-Azm, temsilciler ve Pentagon da dahil olmak üzere Amerikan kurumlarının, yeni rejimin mezhep, din veya etnik kökenlerine bakılmaksızın tüm Suriyelileri kapsayabileceği konusunda kendisine tam ve yeterli bir şekilde güvenemediğini söyledi. “Trump'ın danışmanları ve terörle mücadele yetkilileri aracılığıyla daha ilk günden gözlemlediğimiz de buydu. Yeni geçiş dönemi otoritesine şartlar koşulması gerektiğini, çünkü bu otoritenin diğer Suriyeli unsurlara karşı ihlallerde bulunmayacağının garantisi olmadığını söylediler” dedi.

“Son aylarda, Mart ayında Suriye sahilinde, Nisan ayında Sahnaya'da ve en son Suveyda'da olmak üzere birçok olay yaşandı. ABD'de yeni Suriye makamlarının davranışları konusunda şüpheleri olanlar, şüphelerinde haklıydı. Bu konular, bazı milletvekillerini ve temsilcileri, yeni Suriye makamlarının davranışlarını izlemek için iki yıllık bir süre belirleme konusunu gündeme getirmeye yöneltti.”

Baskı kartı

Hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partilerden etkili Kongre üyeleri, yaptırımları düzenleyerek devam ettirmeyi haklı çıkarmak için medyadaki haberleri ve insan hakları ihlalleri ve cinayetlerle ilgili raporları gerekçe gösteriyorlar. Sivilleri korumadaki tam yetersizlikler göz önüne alındığında, yaptırımların garantiler olmadan kaldırılmasının, Amerikan hükümetinin suç ortağı sayılmasına yol açacağını savunuyorlar. Düzeltilen yasa, yaptırımların herhangi bir şekilde hafifletilmesinin, ister silahlı gruplar ister Suriye güvenlik güçleri olsun, suç işleyenler için gerçek bir hesap sorma mekanizmaları kurulması ile bağlantılı olduğunu vurgulayan maddeler ekledi.

Suriye güçleri Suveyda'ya girmedi

ABD'nin Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suveyda'daki olaylara atıfta bulunarak yaşanan korkunç olaylardan dolayı Suriye hükümeti hesap vermelidir dedi ve Suriye'deki azınlıkların yönetime entegre edilmesi çağrısında bulundu.

Ülkesinin “Suveyda'daki gelişmelere belli bir ölçüde endişe, acı ve yardımla karşılık verdiğini” belirten Barrack, ülkesinin “düşmanca koşulların bulunduğu hiçbir yere daha fazla asker göndermeyeceğini” ekledi.

Associated Press, Barrack'ın “İsrail'in Suriye'ye müdahalesi çok kötü bir zamanda gerçekleşti... Ülkeyi birleştirmek için mevcut Suriye makamlarıyla birlikte çalışmak dışında alternatif bir plan yok” dediğini ve “Suriye ve İsrail arasında deklare edilen ateşkesin yalnızca Suveyda ile ilgili bir anlaşma olduğunu” belirttiğini aktardı.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığı röportaja göre Barrack “mevcut hükümete uygulanabilir bir alternatifin ve alternatif bir planın olmaması durumunda risklerin yüksek olduğunu, Suriye hükümetinin başarısız olması halinde, onu kasıtlı olarak devirmeye çalışanlar olacağını, ancak asıl sorunun neden olacağını” belirtti. Suriye'nin Libya veya Afganistan gibi bir felaket senaryosu ile karşı karşıya kalma olasılığı ile ilgili soruya ise ABD Özel Temsilcisi, “evet, hatta belki daha kötüsü de olabilir” yanıtını verdi.

Sivil barış kurumunun yeniden kurulması

Avukat Zeyd Azm, Suriye'de sivil barışı koruyan bir kurumun, yani ordunun yeniden kurulması gerektiğini söyledi. “18 aylık bir geçiş dönemi belirleyen BM’nin 2254 sayılı kararına geri dönmeliyiz. Bu ideal olmasa da, Şara’ya verilen beş yıllık süreden çok daha iyi” dedi.

Yine bazıları, ABD'nin Sezar Yasası’nı yürürlükten kaldırmak yerine düzenlemeyi onaylayarak, yeni Suriye hükümetine ihlalleri durdurması ve milisler üzerinde devlet kontrolünü sağlaması için baskı yapmaya çalıştığını düşünüyor. Bunun amacı, Suriye'nin tamamen tecrit edilmesini önlemek ve böylece tamamen Rusya, Türkiye ve İran'ın bölgesel nüfuz alanına dönüşmesini engellemektir. Son olaylar, yaptırımların sürdürülmesini meşrulaştırmak için siyasi bir koz olarak kullanılıyor ve her türlü ekonomik rahatlama, sivilleri ve azınlıkları korumak ve daha kapsayıcı bir siyasi sistem inşa etmek için atılacak somut adımlara bağlanıyor. Bunun dışında Sezar Yasası’nın tamamen yürürlükten kaldırılması Suriye ve müttefiklerine verilecek karşılıksız bir armağan olacaktır.