Akdeniz İçin Birlik Genel Sekreteri Nasır Kamil, Şarku’l Avsat’a konuştu: İklim adaleti arayışındayız

COP27’nin sıçrama yaptığını belirten Kamil, denizleri kirlilikten kurtarma planlarına dikkat ekti.

Akdeniz İçin Birlik Genel Sekreteri Nasır Kamil
Akdeniz İçin Birlik Genel Sekreteri Nasır Kamil
TT

Akdeniz İçin Birlik Genel Sekreteri Nasır Kamil, Şarku’l Avsat’a konuştu: İklim adaleti arayışındayız

Akdeniz İçin Birlik Genel Sekreteri Nasır Kamil
Akdeniz İçin Birlik Genel Sekreteri Nasır Kamil

Mısır’da düzenlenen COP27 zirvesinin oturum aralarında Akdeniz’in kuzeyinden ve güneyinden 42 ülkeyi ortaklık çerçevesinde bir araya getiren ‘Akdeniz için Birlik’ kuruluşu konferansına yoğun bir katılım sağlandı.
Şarku’l Avsat, gerek konferansın koridorlarında, gerek oturumlarda gerekse çok sayıda uluslararası yetkiliyle düzenlenen toplantılarda son derece aktif görünen Akdeniz İçin Birlik Genel Sekreteri Nasır Kamil ile bir araya geldi. Kuruluşun en son başarılarından biri olarak öncelikle çevre projeleri ve iklim sorunlarının ele alınmasıyla ilgilenen ‘Mavi Akdeniz Ortaklığı’ girişimine ilişkin bilgiler veren Kamil, Şarku’l Avsat ile gerçekleştirdiği röportajda COP27’nin katkılarından bölgesel ve uluslararası düzeyde iklim konusunda merak edilen konulara kadar birçok soruyu cevapladı:

-‘Mavi Akdeniz Ortaklığı’nda temsil edilen, birliğin son projelerinden bahseder misiniz?
Bu girişim, Akdeniz için Birlik’in faaliyetlerinde niteliksel bir sıçramayı temsil ediyor. Çünkü Avrupa- Akdeniz bölgesindeki en büyük iki finansman kuruluşu olan Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (AİKB) ve Avrupa Yatırım Bankası (AYB) başta olmak üzere birkaç ortağa öneri sunma girişiminde bulunduk. Girişimin amacı, mavi ekonomi ile ilgili projelere, yani Akdeniz kıyılarını çevreleyen ekonomik faaliyetlerle ilgili her şeye yatırım yapmak için 1,3 milyar euroya ulaşabilecek bir hibe ve yumuşak kredi hacmini harekete geçirmektir. Ayrıca Akdeniz’e kıyısı olan bazı şehirlerde katı maddelerin kanalizasyona atılması, Akdeniz kıyısındaki turizm sektörünün daha sürdürülebilir ve çevre standartlarına daha uyumlu hale getirilmesi, aşırı avlanma ve balıkçılık düzenlemesi gibi sorunlarla ilgilenilmesi, özellikle dünya ticaret hacminin yüzde 30’u Akdeniz’i kapsarken Akdeniz’de geçiş yapan ve faaliyet gösteren yük filolarında kullanılmış yakıt sorunuyla ilgilenilmesi hedefleniyor. Aslında Akdeniz, dünyanın herhangi bir bölgesine kıyasla tüm bölge olarak iklim değişikliği olgusundan etkileniyor oluşunun yanı sıra şu anda dünyanın en kirli denizidir. AİKB ve AYB ile Akdeniz için Birlik kapsamında faaliyete başladığımızda, iyi bir hazırlık sergileyen Almanya, Fransa, İspanya ve İsveç de dahil ‘iklim finansmanı ve yatırım’ açısından bu girişime katılmayı kabul eden birkaç ülke ile görüştük. Avrupa Birliği de (AB) girişimi tam olarak destekledi.

-Şu ana kadar gerçek anlamda bir hareketlilik var mı?
Bu girişimden ilk yararlananlar Akdeniz’deki dört ülke, Mısır, Fas, Tunus ve Ürdün’dür. Bu mekanizmayı kurmak için geçen salı günü ülkeler, kuruluşlar, bankalar, bölgesel ve uluslararası finans kuruluşları olarak ortak isteğimizi duyurmuştuk. Önümüzdeki birkaç ay içinde, organizasyon yapısını ve yönetimini kurma üzerinde çalışacağız. Aynı şekilde Mayıs ayının son haftasında veya gelecek yıl Haziran ayının ilk haftasında Barselona’da mevcut fon miktarını duyurmak için, ayrıca diğer ülke ve kuruluşları daha fazla hibe finansmanı, yatırım finansmanı ve yumuşak kredi sağlamaya teşvik etmek, yararlanıcı ülkeler tarafından sunulan projeleri değerlendirmek arzusuyla bir konferans düzenleyeceğiz. Burada olumlu bir etki yaratmak için yalnızca Akdeniz çevresinde olmamak üzere bu girişimi sahada nerede ve nasıl uygulamaya başlayacağımızı, ekonomik aktivite ve Akdeniz havzasında sürdürülebilir büyüme yaratma meselelerini de ele alacağız.

-COP27’de önceki zirvelerden farklı olarak neler görüyorsunuz?
Önceki zirve, sonuçları ‘bardağın yarısı dolu’ olarak tanımlanan, yani diğer bardağın yarısı boş olan bir zirveydi. Bana göre COP27 konferansının Mısır başkanlığı, ‘Hırstan Uygulamaya’ sloganını seçerken ve uygulama unsuruna odaklanırken çok rasyoneldi. Konferansın açılışı öncesinde, sabahın dördüne kadar süren ve (‘kayıp ve zararlar’ başlığının da eklenmesi için) Mısır’ın bu zirvenin başkanlığını üstlendiği açılış oturumuna kadar ertelenen zorlu müzakerelerin ardından zirve çok mutlu bir haberle başladı. ‘Kayıp ve zararlar’ maddesi, büyük sanayi ülkelerinin dahil etmeyi reddettiği bir maddedir. Çünkü üzerlerindeki mali yükümlülüklerin tartışılmasını gerektirecek. Bu ilkeyi, Mısır diplomasisi, güney ülkeleri ve yükselen ekonomiler için bir zafer olarak görüyorum. Önümüzdeki günler, büyük sanayileşmiş ülkelerin, Paris Konferansı’ndan bu yana mali taahhütlerle ilgili olarak defalarca taahhüt ettikleri şeylere ne ölçüde bağlı olduklarını gösterecek. Yılda yaklaşık 100 milyar dolardan bahsediyoruz. Ancak bugün dünyanın karşı karşıya olduğu çevre ve iklim sorunlarının ölçeği, bu miktarın birçok katını gerektirebilir.
İklim değişikliğinin gelecekteki etkilerinden bahsetmiyoruz. Bugün özellikle Akdeniz’de gelecekte daha da şiddetlenecek olan bu etkilerin bir parçasını yaşıyoruz. Bu yaz bölge, Cezayir ve diğer ülkelerdeki birçok bölge vatandaşının hayatına mal olan benzeri görülmemiş sayıda yangına tanık oldu. Ortadoğu ve Kuzey Afrika hariç Güney Avrupa’daki tüm bölgeler, tarihlerinde ilk kez kuraklık bölgeleri olarak ilan edildi. Avrupa ülkelerinde 45 derece gibi benzeri görülmemiş bir sıcaklığa tanık olduk. Peki, ya Güney Akdeniz’de? Burada küresel ısınmayı durdurmak için gerekli ve yeterli önlemleri almazsak yüzde 20 oranında azalması muhtemel yetersiz su kaynaklarından bahsediyoruz.

-Zararın boyutu nedir?
Bölge bugün büyük bir acı çekiyor. Akdeniz’in tuzluluğunun verimli tarım arazilerine sızdığı alanlardan bahsediyoruz. Bu, Mısır da dahil birçok ülkede meydana geliyor. Mısır, iklim sorunuyla ilgili bir film aracılığıyla, özellikle İskenderiye şehrinin halini ve onu korumak için ülke bütçesinden çok büyük meblağlar harcandığını gösterdi. Bu noktada sorulması gereken soru şu; İskenderiye’nin bu haline ve Mısır’ın onu korumak için büyük miktarda para harcamasına kim neden oldu? Sanayi devriminin başlangıcından bu yana geçen 150 yıl boyunca Mısır’ın sanayi alanındaki politikaları mı yoksa büyük ekonomiler mi? Bu noktada ‘iklim adaletinden’ başlayabiliriz. İklim adleti arayışındayız. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma politikalarına ve gelişmiş sanayi toplumlarına doğru ilerlerken ekonomilerini yükseltme çabalarına kendilerini adamaları çağrısı yapıyor. Bu, Mısır ve Fas gibi birçok gelişmekte olan ülkede uygulanıyor. Hindistan ve Brezilya, bu ülkelerden sürdürülebilir bir ekonomik model taahhüt etmelerini talep ediyor. Peki, neden? Peki ya adalet? Bu modeli takip etmediniz ve aslında hasara neden oldunuz. Şimdi de ‘ekonomik aktiviteyi daha sürdürülebilir ve çevreye daha az zararlı olacak şekilde’ yeniden formüle etme konusunda finansal bir katkı sunmadan büyüme hızını yavaşlatmamızı talep ediyorsunuz.

-Geçtiğimiz günlerde tanık olduklarınızdan hareketle, zirvenin taahhütleri yerine getirmek için gerçek sonuçlar üreteceğini düşünüyor musunuz?
Umut verici gördüğüm üç düzey var. İlk olarak bu zirve, ülke grupları arasında bölgesel düzeyde, örneğin Mısır’ın dünyanın en büyük rüzgargülü çiftliğini inşa edeceğine dair benzeri görülmemiş anlaşmalara ve anlayışlara tanık oldu. Ayrıca yeşil hidrojen alanındaki büyük anlaşmaların yanı sıra Suudi Arabistan, dünyanın en ıssız bölgesinde tarım yapmayı amaçlayan yeşil girişimleri ortaya koydu. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır’ın ve diğer ülkelerin hamleleri, Ortadoğu’yu bir ekonomik büyüme deposu haline getirecektir. İkinci düzey, bazı ülkelerin yükümlülüklerini yerine getirdiklerini açıkladıklarına dair bazı göstergelerle ilgilidir. Taahhütlerin yerine getirilmesine bağlı kalındığı için bu düzey, aynı zamanda bir umut kaynağıdır. Üçüncü düzey çerçevesinde, daha çevreci ve iklim açısından daha güvenli bir dünyaya doğru ilerlemek için gerçek bir arzumuz var. Şu anki aşamadaki ana zorluğun, özel sektörün şımartmasına izin veren koşulların ve finansal ortamın nasıl sağlanacağıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Çünkü milyarlara ihtiyaç duyma aşamasında değiliz. Daha ziyade trilyonlarca dolara ihtiyaç duyma aşamasındayız. Bu, devlet finansmanı ile elde edilemez. Özel sektör, bir bütün olarak dünya genelinde ortak olmalıdır.

-Rusya-Ukrayna savaşının birlik ülkeleri üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Avrupa- Akdeniz ülkeleri, Avrupa’da enerji kaynakları açısından, Kuzey Afrika ülkelerinde ise güneydeki gıda fiyatlarındaki eşi görülmemiş artışla mücadele açısından Rusya- Ukrayna savaşından en çok etkilenen ülkeler arasında yer aldı. Ortadoğu’da da bir sorun var. Bu, çaba eksikliği veya sürdürülebilirlik eksikliği değil, su kıtlığıdır. İki bölge, savaş nedeniyle benzeri görülmemiş enflasyon dalgalarından ve üretim zincirlerine yansımasından etkilendi. Elbette bu savaşın bölge üzerinde net bir olumsuz etkisi oldu. Ama bu etki, çevre ve iklim alanlarında gördüğümüz ortaklıklar ve inisiyatiflerle bölgenin ortak hareket etmeye devam etmesini engellemiyor. Bölgedeki tüm ülkeler, ‘enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, Avrupa ülkeleri açısından Doğu Akdeniz ve Körfez gazına olan bağımlılığın artması, Güney Akdeniz’deki gıda kaynaklarının çeşitlendirilmesi’ gibi, krizi aşmak için şu veya bu şekilde tek tek ve toplu olarak çabalıyor.



Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
TT

Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)

İnci Mecdi

ABD, BM Güvenlik Konseyi'nden Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir istikrar gücü konuşlandırma yetkisi talep ediyor. Uluslararası istikrar gücü, ABD Başkanı Donald Trump'ın eylül ayı sonunda sunduğu ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı uzun vadede sona erdirmeyi amaçlayan 20 maddelik planının temel unsurlarından biri.

Amerikan medya kuruluşlarının incelediği taslak karara göre, uluslararası güç, silahlı örgütlerin “kalıcı olarak silahsızlandırılması” da dahil olmak üzere Gazze'deki silahsızlandırma sürecini temin etmek için İsrail ve Mısır ile iş birliği içinde çalışacak. Ayrıca Filistinli polis memurlarına eğitim ve destek sağlayacak, sivilleri koruyacak ve insani yardım koridorlarının güvenliğini sağlayacak. ABD’li yetkililere göre taslak, 15 üyeli konsey ve diğer uluslararası ortaklar arasında kapsamlı müzakerelerden geçmesi beklenen bir ön taslak. Nitekim şu anda tartışılıyor ve bu istişareler doğrultusunda revize ediliyor.

Silahsızlandırma sürecini temin etmenin yanı sıra, bir barış gücü değil, güvenliği sağlamaktan sorumlu bir yürütme organı olacak olan bu gücün, Gazze Şeridi'nin hem İsrail hem de Mısır ile olan sınırlarını güvence altına alması, sivilleri ve insani koridorları koruması ve yeni bir Filistin polis gücü yetiştirmesi öngörülüyor. Taslak, katılımcı ülkelere, Gazze Şeridi’nin geçici yönetimini üstlenmesi beklenen ve henüz kurulmamış olan “Barış Konseyi” ile iş birliği içinde, 2027 yılı sonuna kadar Gazze'de güvenliği sağlama konusunda geniş bir yetki veriyor. Yine taslak, bu gücün Mısır ve İsrail ile yakın istişare ve koordinasyon içinde olmasını da öngörüyor.

İsrail'in itirazı

Taslakta, önerilen uluslararası güce hangi ülkelerin katılacağı veya ne kadar askerle katkıda bulunacağı belirtilmedi. Ancak, istikrar gücüne katılmakla ilgilenen birçok Arap ve Arap olmayan devlet, BM'nin plana verdiği desteğin katılımları için ön koşul olduğunu ifade etti. ABD'nin BM misyonu, Independent Arabia'nın sorularına yanıt vermedi, ancak kaynaklar, ABD'nin talebi üzerine Gazze'de istikrarı sağlamak için uluslararası güce birkaç ülkenin katılmayı düşündüğünü belirtiyor.

Arap Amerikalılar Barış Komitesi Başkanı ve Gazze'de arabuluculuk yapan Bişara Bahbah, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'deki uluslararası istikrar gücüne hem Türkiye hem de Katar'ın katılmasına karşı çıktığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, gücün misyonunun “İsrail'in kendini rahat hissettiği tarafları veya İsrail'in rahatlıkla iş yapabileceği ülkeleri içermesi gerektiği” yönündeki açıklamaları da bunu teyit ediyor. Ancak Rubio belirli bir ülke adı vermedi veya olası bir vetodan bahsetmedi.

Azerbaycan merkezli ANewsZ kanalının haberine göre, ABD, çatışmalar sona erdiğinde Gazze'nin güvenliğini sağlamayı ve insani yardımların ulaştırılması faaliyetlerini genişletmeyi amaçlayan bir misyona katılımı için Azerbaycan ile iletişime geçti. Bakü, hem İsrail hem de Filistin Ulusal Otoritesi ile diplomatik ilişkilere sahip. Kasım 2022'de Azerbaycan Meclisi, Tel Aviv'de bulunması şartıyla İsrail’de bir büyükelçiliğin açılmasını onaylamıştı.

Büyükelçilik, diplomatik temsilcilik ve Bakü'den bir büyükelçinin atanmasıyla Mart 2023'te resmen açıldı. Aynı zamanda Azerbaycan, 2022'nin sonlarında Batı Şeria'daki Ramallah'ta bir “temsilcilik ofisi” kurdu. Bu ofis, Azerbaycan'ın İsrail ile yakın ortaklık ile Filistinlilerle dayanışmayı sürdürmeye yönelik diplomatik stratejisini yansıtıyor.

İsrailli muhalif milletvekili ve Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi üyesi Moşe Tur-Paz, “Diğer ordulara böylesine önemli bir rol vermek soru işaretleri yaratıyor ve bu İsrail'in çıkarına olmayabilir.” dedi. “Hamas'ın Gazze'deki yönetimine son verme çabalarına diğer ülkelerin katılımının iyi bir şey olduğu doğru, ancak aynı zamanda İsrail için bir tehdit de oluşturabilir,” diye ekledi ve Türkiye gibi bir ülkenin Hamas ile yakın bağları olduğunu belirtti.

İsrail'in böyle bir güce hangi ülkelerin katılacağını ne ölçüde belirleyebileceği ise henüz belirsizliğini koruyor. Ancak, Kudüs merkezli bir düşünce kuruluşu olan Yahudi Halkı Politika Enstitüsü'nden Yaakov Katz, basına yaptığı açıklamada, “İsrail'in bakış açısından sorun, artık istediği gibi hareket edememesi ve bunun sonuçları olacak” yorumunu yaptı.

Mısır bir temel taş

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'da bulunan Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Heysem Hasaneyn yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze'deki herhangi bir uluslararası gücün temel taşı olma ihtimalinin yüksek olduğunu ve Endonezya veya Azerbaycan gibi Arap olmayan Müslüman ülkelerin yanı sıra BAE, Ürdün ve Fas'ın da potansiyel katkıları olabileceğini belirtti.

Yeni bir Filistin polis gücünün eğitilmesi konusuna gelince, Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, ülkesinin Filistin güvenlik güçlerini eğitmeye başladığını açıkladı. Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Medbuli, Mısır'ın “Gazze'ye uluslararası desteğin, sahada görev yapacak bir misyonu da kapsamasını memnuniyetle karşıladığını” belirtti. Bu misyonun yetkilerinin “Gazze ile Batı Şeria'da (Doğu Kudüs de dahil) bir Filistin devletinin kurulmasına giden süreci temsil eden tek bir siyasi paket kapsamında uluslararası güçlerin konuşlandırılması yoluyla, Güvenlik Konseyi tarafından belirlenmesinin” şart olduğunu da ifade etti.

Net bir çerçeve ve siyasi bir plan

Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nden gözlemciler, Gazze'nin geleceğinin yalnızca Kudüs'te veya Gazze Şeridi'nde değil, aynı zamanda Riyad, Abu Dabi, Ankara ve Doha'da da belirleneceğine inanırken, Körfez ülkelerinin Gazze'ye doğrudan müdahale konusunda çok istekli olmadıklarını belirtiyorlar. Nitekim savaş sırasında diplomatik çerçevelere verdikleri destek, sahada fiili bir katılımdan ziyade, İsrail’e çatışmayı sona erdirmesi ve siyasi süreci yeniden başlatması için baskı yapmayı amaçlıyordu.

Benzer şekilde, Hasaneyn de, Gazze'nin Hamas sonrası geleceği için net, ABD öncülüğünde bir çerçeve ve güvenilir bir siyasi plan olmadığı sürece Körfez ülkelerinin katılımının uzak bir ihtimal olduğunu belirtti ve “hiçbir Arap hükümeti Gazze'yi İsrail adına yönetiyormuş gibi görünmek istemiyor” dedi.

Hamas'ın silahsızlandırılması, Trump'ın ateşkes ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için hazırladığı 20 maddelik planın temel meselelerinden biri olmaya devam ediyor; ancak Hamas bu adımı henüz tam olarak kabul etmedi. Hamas liderleri, tüm silahları bırakmanın teslim olmak anlamına geldiğini ve İsrail'e karşı silahlı mücadelenin hareketin ideolojisinin temel bir parçası olduğunu defalarca dile getirdiğinden, uluslararası gücün Gazze'de silahsızlanmayı nasıl gerçekleştireceği belirsizliğini koruyor.

İsrail Savunma Kuvvetleri ile Hamas unsurları arasında bir tampon bölge oluşturmak için “Sarı Hat” adıyla bilinen hat boyunca çokuluslu bir güç konuşlandırılması planlanıyor. ABD tampon bölgenin haritasını çıkarırken, İsrail önemli stratejik noktaların kontrolünü elinde tutacak. Bu arada, AP'ye göre, Ürdün, BAE ve Fas'ın yardımıyla Gazze'nin güneyinde ve kuzeyinde insani yardım bölgeleri kuruluyor.

İngiltere Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bakanı Hamish Falconer, Trump’ın planının ikinci aşamasıyla ilgili birçok soru işareti olduğunu ve ilk aşamanın uygulanmasının henüz tamamlanmadığını söyledi. Falconer, Gazze'deki herhangi bir istikrar gücünün “BM Güvenlik Konseyi yetkisiyle desteklenmesinin” önemli olduğunu da vurguladı.


İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
TT

İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz bugün (Cuma), ordunun Gazze Şeridi'ndeki tüm Hamas tünellerini “son tünele kadar” imha etmesini ve ortadan kaldırması talimatını verdiğini açıkladı.

Katz, X hesabındaki mesajında şu ifadeleri kullandı:  “Tüneller olmazsa Hamas da olmaz.” Geçen ay Katz, Gazze'yi silahsızlandırma sürecinin sadece grupları silahsızlandırmakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda Hamas'ın tünel ağının tamamen yok edilmesini de içerdiğini belirtmişti. Alman Haber Ajansı  DPA'ya göre, ordu İsrail kontrolündeki sarı bölgede tünellerin yıkımını  öncelik hale getirdi.

Görsel kaldırıldı.
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusı  İsrail'in kontrolündeki Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü temsil eden sarı hattın doğu tarafında, Hamas unsurlarının tünellerde hala saklandığını tahmin ettiklerini belirtti.


Güvenlik Konseyi, Suriye Devlet Başkanı ve İçişleri Bakanı'na yönelik yaptırımları kaldırdı

TT

Güvenlik Konseyi, Suriye Devlet Başkanı ve İçişleri Bakanı'na yönelik yaptırımları kaldırdı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

BM Güvenlik Konseyi, pazartesi günü Beyaz Saray'da ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi planlanan Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'ya yönelik yaptırımları kaldırdı.

ABD tarafından dün hazırlanan bir karar tasarısı, Suriye İçişleri Bakanı Enes Hattab'a yönelik yaptırımları da kaldırdı.

Karar tasarısına 14 ülke destek verirken, Çin çekimser kaldı.

Güvenlik Konseyi, "Suriye'nin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine tam saygı" taahhüdünü yineledi. Ayrıca, Suriye'nin tam, güvenli, hızlı ve engelsiz insani yardım erişimi sağlama ve terörizmle mücadele etme taahhüdünü memnuniyetle karşıladı. Güvenlik Konseyi kararı ayrıca, Suriye'nin "yabancı terörist savaşçıların" oluşturduğu tehdidi ele almasını, tüm Suriyelilerin insan haklarını korumasını, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmesini, geçiş dönemi adaletini ilerletmesini, kalan kimyasal silahları ortadan kaldırmasını ve kapsayıcı, Suriye liderliğinde bir siyasi süreç başlatmasını beklediğini belirtti.

ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Mike Waltz, kararı memnuniyetle karşılayarak, "Konsey, bu metnin kabulüyle Suriye'nin yeni bir döneme girdiğine dair güçlü bir siyasi mesaj vermiştir" dedi. Çin ise oylamada çekimser kalırken, Çin Büyükelçisi Fu Cong, Suriye'de "kırılgan güvenlik durumundan" "faydalanabilecek" "yabancı terörist savaşçıların" varlığından özellikle endişe duyduğunu belirterek, Konsey'in durumu tam olarak değerlendirmemiş olmasından duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

Suriye'ye Hoş Geldiniz

Suriye Dışişleri Bakanlığı ise Güvenlik Konseyi oylamasının ardından Suriye'ye ve halkına verdiği destekten dolayı ABD'ye teşekkürlerini iletti. Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, "X" platformunda yaptığı paylaşımda, "Suriye, ABD ve dost ülkelere Suriye'ye ve halkına verdikleri destekten dolayı teşekkürlerini sunar" ifadesini kullandı. Şeybani, Suriye diplomasisinin "engelleri ortadan kaldırma ve daha açık ve istikrarlı bir Suriye geleceğine giden yolu açmada aktif varlığını ve istikrarlı ilerleme kaydetme yeteneğini" bir kez daha teyit ettiğini belirtti.

Eş-Şara'ya yönelik yaptırımların resmen kaldırılması büyük ölçüde sembolik nitelikte; zira benzer adımlar, başkanlık görevi sırasında Suriye dışına çıkmak zorunda kaldığı her seferinde atılmıştı. Varlık dondurma ve silah ambargosu da kaldırılacak. ABD Başkanı Donald Trump, eş-Şara'nın savaştan zarar görmüş ülkesinde barışa doğru "iyi ilerleme" kaydettiğini söylemesinin ardından, 10 Kasım'da Suriye Devlet Başkanı'nı görüşmeler için ağırlayacak.

sdfg
Trump ve Eş-Şara'nın geçen mayıs ayında Riyad'da gerçekleştirdiği görüşmeden (AP)

Bu, eş-Şara'nın Washington'a ilk ziyareti olsa da eylül ayında Birleşmiş Milletler'e yaptığı ve on yıllardır New York'ta BM Genel Kurulu'na hitap eden ilk Suriye devlet başkanı olduğu tarihi ziyaretinin ardından ABD'ye yapacağı ikinci ziyaret olacak. Geçtiğimiz yılın sonlarında yönettiği güçler tarafından Beşşar Esed'i deviren eş-Şara, mayıs ayında ABD başkanının bölge turu sırasında Riyad'da Trump'la ilk kez bir araya geldi. Washington, eş-Şara liderliğindeki silahlı grup Heyet Tahrir eş-Şam'ı geçen temmuz ayında terör örgütleri listesinden çıkardı. Şam, pazar günü yaptığı açıklamada, Suriye devlet başkanının Washington'da kalan yaptırımların kaldırılması, yeniden yapılanma ve terörle mücadele gibi konuları görüşeceğini belirtti.