Çin'in yeni Başbakanı Li'den dışa açılmayı sürdürme ve özel sektöre destek mesajı

Çin Başbakanı Li Çiang Pekin'de düzenlediği basın toplantısında (EPA)
Çin Başbakanı Li Çiang Pekin'de düzenlediği basın toplantısında (EPA)
TT

Çin'in yeni Başbakanı Li'den dışa açılmayı sürdürme ve özel sektöre destek mesajı

Çin Başbakanı Li Çiang Pekin'de düzenlediği basın toplantısında (EPA)
Çin Başbakanı Li Çiang Pekin'de düzenlediği basın toplantısında (EPA)

Çin'de Başbakan seçilen Li Çiang, ülkesinin ekonomide dışa açılma politikasını ve özel sektörü desteklemeyi sürdüreceğini söyledi.
Li, göreve seçildiği Ulusal Halk Kongresi (ÇUHK) Genel Kurulunun kapanış oturumunun ardından başkent Pekin'de kongrenin yapıldığı Büyük Halk Salonu'nda basın toplantısı düzenledi.
Çin'in 1980'li yıllardan itibaren izlediği reform ve dışa açılma politikasının ülkenin kalkınmasına olanak sağladığını ve dünya ekonomisine katkıda bulunduğunu vurgulayan Li, "Dış koşullardaki değişime aldırmadan açılma politikamıza bağlı olmayı sürdüreceğiz." dedi.
Li, Çin'de iş yapan yabancı şirketlerin büyük bölümünün gelecekten umutlu olduğunu, ülkenin hala dış yatırım için çekim merkezi niteliğini koruduğunu belirterek, "Çin kapılarını daha fazla açacaktır, daha iyi hizmet sağlayacaktır. Açık Çin, kalkınmakta olan Çin dünyanın her yerinde yatırımı memnuniyetle karşılayacaktır." ifadesini kullandı.
Parti yöneticisi olarak özel sektörün güçlü olduğu Cıciang ve Ciangsu eyaletleri ile ülkenin en büyük şehri Şanghay'da görev yaptığını hatırlatan Li, Çin'in özel girişimleri desteklemediği veya baskı altına aldığı iddialarının "abes" olduğunu savundu.
Li, özel sektörün desteklenmesine dair politikanın daim olduğunu, firmalara eşit rekabet zemini ve yeni fırsatlar yaratmak için uğraştıklarını ifade etti.

ABD ile ilişkiler
ABD ile son dönemde tırmanan gerilimler ve ekonomik ilişkilere olası etkilerine dair soruya yanıt veren Li, dış politika konusuna girmek istemediğini ancak Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile ABD'li mevkidaşı Joe Biden'ın geçen yıl G20 Zirvesi'ndeki yüz yüze görüşmesinde ikili ilişkilerin uygun doğrultuya sokulması konusunda vardıkları mutabakatın uygulamaya geçirilmesi umudunu dile getirdi.
Li, Çin ile ABD arasındaki ticaretin geçen yıl rekor düzeye ulaştığına dikkat çekerek, "Ekonomik bağların koptuğu fikri yalnızca tantanadan ibaret. Çin ile ABD'nin işbirliği yapabileceği çok alan var." diye konuştu.
İki ülkenin ekonomik ilişkilerinin birbirine bağlı ve karşılıklı faydaya dayalı olduğunun altını çizen Li, "Baskılamaya çalışmak iki tarafa zarar verir." değerlendirmesinde bulundu.

Partinin iki numarası, devletin de iki numarası oldu
Li Çiang, ülkeyi yöneten Çin Komünist Partisinin (ÇKP) Ekim 2022'de yapılan 20. Ulusal Kongresi'nde partinin en üst yönetim organı Daimi Komiteye seçilerek parti protokolünde Genel Sekreter Şi'nin ardından 2. sıraya yükselmişti.
Şi tarafından başbakanlığa aday gösterilen Li, ÇUHK'un 11 Mart'taki oturumunda tek aday olduğu oylamada, 3 aleyhte ve 8 çekimser oya karşı 2 bin 936 delegenin oyunu alarak seçilmişti.
Ülkenin doğu kıyısındaki ekonomik merkezlerden Cıciang eyaletinde valilik, Caingsu eyaleti ile Şanghay şehrinde parti sekreterliği yapan Li, görev yaptığı yerlerde özel teşebbüsü ve yatırımları destekleyen yönetici olarak biliniyor.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.