Tunus: Borrell’in ülkenin çöküşüyle ilgili açıklamaları ‘abartılı’

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell (AP)
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell (AP)
TT

Tunus: Borrell’in ülkenin çöküşüyle ilgili açıklamaları ‘abartılı’

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell (AP)
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell (AP)

Tunus Dışişleri Bakanlığı, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in ‘AB’nin Tunus’un çökmesinden korktuğuna’ dair ifadelerinin ‘abartılı’ olduğunu bildirdi.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre  Bakanlık tarafından bugün yapılan açıklamada, “Tunus halkının tarihi boyunca gösterdiği sarsılmaz azmi ışığında, güneyden Avrupa’ya göç tehdidiyle ilgili olarak ifadeler abartılı. Bu açıklamalar, özellikle 2011’den 25 Temmuz 2021’e kadar Tunus’taki mevcut duruma ilişkin her türlü sorumluluğu göz ardı etmeye devam ediyor” denildi.
Ne olmuştu?
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borrell, AB’nin Tunus’taki siyasi ve ekonomik durumun kötüye gitmesinden endişe duyduğunu ve ülkenin çökmesinden korktuğunu söyledi.
AB dışişleri bakanlarının Brüksel’deki toplantısının ardından açıklama yapan Borrell, Tunus’taki durumun çok tehlikeli olduğu konusunda uyararak şunları söyledi;
“Tunus çökerse, bu AB’ye göç akışına ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde istikrarsızlığa neden olma riskine sahip. Bu durumdan kaçınmak istiyoruz.”
Borrell, Belçika ve Portekiz’den ‘AB’nin önlemlerini yönlendirmesine izin verecek bir durum değerlendirmesi’ yapmak üzere Tunus’a görevli temsilciler göndermelerini istedi.
Ancak, “AB, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile anlaşma imzalayamayan bir ülkeye yardım edemez” diye ekledi.
Borrell, “Cumhurbaşkanı Kays Said IMF ile imzalamalı ve anlaşmayı uygulamalı, aksi takdirde durum Tunus için çok ciddi olacaktır” diye ekledi.



Esed rejimi “nesebi bilinmeyen” çocukların bakımı için yasa çıkarıyor

Türkiye sınırına yakın bir bölgede yerinden edilmiş Suriyeliler için kurulmuş bir kamp, 27 Kasım 2022 (AFP)
Türkiye sınırına yakın bir bölgede yerinden edilmiş Suriyeliler için kurulmuş bir kamp, 27 Kasım 2022 (AFP)
TT

Esed rejimi “nesebi bilinmeyen” çocukların bakımı için yasa çıkarıyor

Türkiye sınırına yakın bir bölgede yerinden edilmiş Suriyeliler için kurulmuş bir kamp, 27 Kasım 2022 (AFP)
Türkiye sınırına yakın bir bölgede yerinden edilmiş Suriyeliler için kurulmuş bir kamp, 27 Kasım 2022 (AFP)

Şam rejiminin Suriye Meclisi'nde tartışılmasından beş yıl sonra, Şam'da, soyu/nesebi bilinmeyen çocukların bakımı için kanun hükmünde kararname (KHK) çıkarıldı. Şarku’l Avsat’ın rejim medyasından aktardığı KHK’ya göre anne ve babası belli olmayan çocuklara uygun koşulların oluşturulması, yetiştirilmeleri ve eğitimleri için destekleyici bir ortamın sağlanması ve akranlarından ayrım yapılmaksızın tüm hak ve özgürlüklerden yararlanmalarının sağlanması öngörülüyor. KHK, soyu bilinmeyen çocukları sömürü ve ihmalden koruma ve çıkarlarını savunma gereğini vurguluyor.
Suriye Medeni Kanunu'nda “neseb” ailenin adı veya kişinin mensup olduğu aşiret, geniş aile, “aile” ise nesebe bağlı baba, anne ve çocuklardan oluşan çekirdek topluluk olarak tanımlanıyor. “Soyu bilinmeyen” ifadesi de kanunda bir yerde bulunan veya ebeveynleri bilinmeyen yenidoğan bebek için kullanılıyor. Soyu bilinmeyenler, aynı zamanda, yasal olarak kendilerine bakmakla yükümlü hiç kimsenin bulunmadığı kişiler. Onlar, küçük yaşları, zihinsel, işitsel ya da görsel engelleri nedeniyle kaybolan ve aileleri onları geri almaya çalışmayan çocuklardır.
Kararname, Medeni Kanun uyarınca, ebeveyni bilinmeyen bir çocuğun kaydını sağlıyor. Soyu bilinmeyen bir çocuğun bulunduğu yer, aksi ispatlanmadıkça onun doğum yeri sayılıyor. KHK’ya göre kesin bir mahkeme kararıyla aksi kanıtlanmadıkça, ebeveyni bilinmeyen bir çocuk Suriyeli Arap olarak kabul ediliyor. Ayrıca, aksi ispat edilmedikçe, nesli bilinmeyen bir çocuk Müslüman kabul ediliyor.
Savaş yıllarında, yerinden edilme, cinayet, tecavüz, yabancı militanlarla zorla evlendirilme, geleneksel evlilikler ve birçoğunun iç savaş sırasında kaybolma veya ölümü sonucunda, anne babası bilinmeyen çocukların sayısı ikiye katlandı. Öte yandan zor ekonomik koşullar nedeniyle çocukları terk edip cami, hastane ve bakım evlerinin kapılarına bırakma vakaları da arttı. Anne babası bilinmeyen çocuklar için yeterli sayıda bakım evi bulunmuyor. Başkent Şam'da yalnızca bir bakım evi var ve 2020 yılında Halep şehrinde bir tane daha kuruldu. Bu iki bakım evi, diğer tüm şehirlerden anne babası bilinmeyen çocukları misafir ediyor.
Resmi rakamlar, her yıl ortalama 42 çocuk olmak üzere, iç savaş yıllarında bakım evlerine gelen 500 çocuk olduğunu gösteriyor. Resmi olmayan verilere göre, “ya soyları bilinmediği için ya da kimlik belgelerinin kaybolması nedeniyle”, anne babası bilinmeyen 40 binden fazla çocuk olduğu tahmin ediliyor. Bu çocukların çoğu eğitim hakkından mahrum bırakılıyor ve Suriye'nin birçok bölgesinde yaygın bir olgu haline gelen dilencilik, yankesicilik ve uyuşturucu kaçakçılığı çetelerinin elinde bulunuyorlar. Resmi rakamlara göre, başkent Şam’ın sokaklarında yirmi binden fazla evsiz var ve bunların çoğunu dilenen çocuklar oluşturuyor. Şam'daki sivil kaynaklara göre ise dilencilik amacıyla sömürülen bir bebek üzerinden kazanılan para günlük kırk bin Suriye lirasının üzerinde.
Cumartesi günü yayınlanan kararname, tüzel kişiliğe ve idari ve mali bağımsızlığa sahip, merkezi Şam kırsalında olacak “Buyûtu Lahnu’l Hayat” (Hayat Melodisi Evleri) adı verilen idari nitelikte bir kamu kuruluşunun açılmasını içeriyor. Bu kuruluş tüm Suriye topraklarında soyu bilinmeyen çocuklarla ilgili her konuda yasal olarak yetkilendirilmiş organ olacak.
1970 yılında çıkarılan soyu bilinmeyenlerle ilgili yasa dikkat çekicidir. Bu yasa üzerinde, Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı'nın Suriye Meclisi'ne soyu bilinmeyen kişilerin bakımını düzenleyen bir yasa tasarısı sunduğu 2018 yılına kadar herhangi bir değişiklik yapılmadı. Yasa tasarısı karışık tepkilere yol açtı. Bir grup, yasanın çıkarılmasının gelecekte kötü sosyal sonuçları olacak bir insani sorunu çözmek için acil bir gerekliliği temsil ettiğini savunurken bir başka grup ise, anne babaları belli olmayan çocukları, rejime karşı olan ve ülkenin yıkımına katkıda bulunan teröristlerin çocukları olarak değerlendirerek yasa tasarısına karşı çıkıyor. Yasa tasarısına karşı çıkan rejim yandaşlarına göre soyu bilinmeyen çocukların çoğu “DEAŞ çocukları” veya “Cihad nikahının çocukları” olduğu iddiasıyla onlara Suriye vatandaşlığı ve tanınma hakkı verilemeyeceğini savunuyor.