Cezayir: Ramazan dizileri arasında kıyasıya rekabet var

Bu çalışmalar, drama, mizah ve halk kültürü gibi değişik türlerde

Bintü'l-Bilad dizisi afişi
Bintü'l-Bilad dizisi afişi
TT

Cezayir: Ramazan dizileri arasında kıyasıya rekabet var

Bintü'l-Bilad dizisi afişi
Bintü'l-Bilad dizisi afişi

Cezayir’de Ramazan ayına dair yapılan dizilerde, bir yandan toplumsal ve tarihi diziler, diğer yanda devlete ait kanallar ile ‘En Nehar’ ve ‘El Şuruk’ gibi özel kanallarda yayınlanan komedi dizileri arasında yoğun bir rekabet yaşanıyor.
Bu alanda uzman kişilere göre bu çalışmalar arasında yer alan 10 dizi Cezayirli izleyicilerin ilgisini çekiyor. Bu dizilerin en önemlisi 3. bölümü yayınlanacak olan Bintü’l-Bilad dizisi. Dizi, Cezayir'de yaşayan bir prensin, Avrupa'da yaşayan liberal bir aileye mensup İtalyan bir anneden gelen ‘Rosa’ isimli kızla evlenmeye karar vermesinin öyküsünü anlatıyor. Prens ve Rosa, aldıkları eğitim sürecinde tanıştılar ancak bir beraberlik yaşamak isteseler de aileleri buna karşı çıktı. Buna rağmen evlendiler ve ikamet etmek için Cezayir'in doğusundaki Bordj Bou Arreridj şehrine taşındılar. Ancak daha sonra Rosa, muhafazakar bir topluma ve alışık olmadığı bir karaktere uyum sağlamak için büyük çaba sarf etmesi gerektiğini fark eder. En Nahar kanalında yayınlanan dizinin senaryosu Manal Mesudi tarafından kaleme alınırken, yönetmenliğini ise Yusuf Mahsus üstleniyor.
Cezayir'deki drama eleştirmenlerinin en çok izlenmesini beklediği dizi ‘El İhtiyaru’l Evvel’de (İlk Seçim), Fethi Haddaoui, Nidhal Saadi ve Fatma Bartakis gibi Tunus’tan birkaç drama yıldızı rol alıyor. Bunun yanında Tunuslu ve Cezayirli sanatçılar arasındaki bu ortak deneyimde Cezayirli ekran yüzleri de yer alıyor.
Dizinin resmi şarkısı yayınlandı. Şarkıyı The Gun/ Tüfek olarak bilinen Cezayirli rapçi Didine seslendirdi ve söz konusu dizi, devlet televizyonunda yayınlanacak.
Önemli diziler arasında Mehdi Tesabast'ın yönettiği 30 bölümden oluşan Şehitler Mahallesi de yer alıyor. Dizi, nüfuz sahibi olan ‘Si el Tahir’ ile pervasız davranışları nedeniyle ahlaki açıdan yozlaşmış, mali açıdan başarılı bir müteahhit olan ‘Refik’ karakteri arasındaki mücadeleyi anlatıyor. Dizinin bazı bölümleri başkentin batısındaki Miliana'da, diğer bölümler ise ülkenin batısındaki en büyük şehir olan Vahran’da çekildi.
Berberi dilinde yapılan drama alanında Asif Netzizu ve İzuran dizileri Ramazan'daki sanatsal hareketliliğin içinde kendine yer buldu. Dizilerden ilki, İdris Benchernine tarafından yönetiliyor ve ikiz kızlarından gizemli bir şekilde ayrılan ve kocası düzensiz bir göçmen teknesiyle bulundukları yeri terk eden anne Baya'nın öyküsünü anlatıyor. Baya, başka biriyle yeni bir hayata başlar, ancak iki kızının akıbetini düşünmekten ve sürekli onları aramaktan vazgeçmez.
İzuran ise hem Berberi hem de Arapça dillerinden oluşan 8 bölümlük bir dizi. Dizinin kahramanı, sömürgeciliğe karşı verilen kurtuluş savaşında babası şehit düşen, annesi, kendisi küçükken ölen ve hayatının geri kalanını annesini doğuran kadını arayarak geçiren Muhammed el-Nasır. Annesini dünyaya getiren kadını aramasının sebebi ise ona kimliğini ve kökenlerini tanıtabilecek tek kişinin o olması.
Haddaş dizisi drama ve aksiyonu birleştiriyor. Yusuf Suheyri, Aziz Boukrouni, Nebil Şiyali, Hayfa Rahim ve Neciyye Lirac’ın rol aldığı, yönetmenliğini Usame Tıbbi'nin üstlendiği dizi konularını gerçek hayattan alıyor.
Dizi, Abudlkadir Curyo’nun yönettiği ve senaryosu mizahi aktör Muhammed Hasani ile ortak olarak kaleme alınan Ehu’l Benat dizisini de yayınlayacak olan ‘El Şuruk TV’de yayınlanacak.
Ramazan ayını fırsat bilen iki ünlü aktris Sara Lalama ve Süheyle Mallem, bu dizide general rolünü oynayan komedyen Hasani ile birlikte çalışmaya katılıyor. Cezayirli komedyen Biyuma da dizide rol alacak.
Bu yıl mübarek Ramazan ayının umut vadeden dizileri arasında gösterilen El-Batha, mizahla dramı harmanlayan, toplumdaki yoksulların içinde bulunduğu durumu, heyecanlı, nazik bir mücadele içinde sunan bir eser. Velid Buşebeh tarafından yönetilen dizide Nebil Asli, Sara Lalama ve Nesim Hadhuş yer alıyor.
2023 Ramazan ayında izleyicinin ilgisini çeken eserler arasında yönetmenliğini Yahya Muzahim'in yaptığı Al-Dama da yer alıyor. Cezayir'in başkentindeki popüler kültüre ve gündelik hayata dair sahneleri ve iki kuşak arasındaki mücadele açısından neleri yansıttığını anlatan 26 bölümlük drama dizisi. Karakterlerden biri, geleneksel kültüre bağlı kalmaya hevesliyken, diğeri ise ondan arınmış modern bir kuşak. Dizide Mustafa Laribi, Biyuna ve Rym Takoucht rol alıyor.



Sokak ve devlet arasında Mukteda es-Sadr

Iraklı Şii din adamı Mukteda es-Sadr, Irak'ın orta kesimlerinde yer alan Necef kentindeki Büyük Kufe Camii'nde konuşurken, 4 Kasım 2022 (AFP)
Iraklı Şii din adamı Mukteda es-Sadr, Irak'ın orta kesimlerinde yer alan Necef kentindeki Büyük Kufe Camii'nde konuşurken, 4 Kasım 2022 (AFP)
TT

Sokak ve devlet arasında Mukteda es-Sadr

Iraklı Şii din adamı Mukteda es-Sadr, Irak'ın orta kesimlerinde yer alan Necef kentindeki Büyük Kufe Camii'nde konuşurken, 4 Kasım 2022 (AFP)
Iraklı Şii din adamı Mukteda es-Sadr, Irak'ın orta kesimlerinde yer alan Necef kentindeki Büyük Kufe Camii'nde konuşurken, 4 Kasım 2022 (AFP)

Hayreddin Mahzumi

Çöküş dönemlerinde ulusları ancak sokağın meşruiyetine ve devlet vizyonuna sahip istisnai liderler kurtarabilir. Irak bugün, dış müdahalenin silahlı milislere karıştığı ve egemen kararın geçerliliğini yitirmiş bir siyasi sistem tarafından gasp edildiği tehlikeli bir dönemecin eşiğinde. Bu sahnenin ortasında ise yüzleşme ve değişim yeteneğine sahip bir isim olarak Mukteda es-Sadr duruyor. Halkların tarihinde, farklı türden liderlere, sadece halkın acısını dile getirmekle kalmayıp aynı zamanda dar çerçevedeki hesapların üzerine çıkan ve ulusal projeyi köklerinden yeniden şekillendiren liderlere ihtiyaç duydukları önemli anlar vardır. Irak bugün böyle bir eşikte ve Mukteda es-Sadr dini, siyasi ve halk tabanında sembolik bir isim olarak Iraklıların yıllardır beklediği devlet adamı olma ihtimali en yüksek kişi olabilir.

Mücadeleden kaçmayan bir lider

Mukteda es-Sadr, 2003 yılında eski rejimin yıkılmasından bu yana benzersiz bir siyasi figür haline geldi. Muhalif dini otoritenin oğlu, tiranlığa karşı direniş mirasının varisi ama aynı zamanda yolsuzluğa, işgale ve mezhepçiliğe öfkeli bir neslin özlemlerini dile getiren sokağın bir evladı olan Sadr devrimci bir soluğu milliyetçi bir söylemle, büyük bir halk tabanıyla ve sallantılı bir siyasi yetenekle birleştirdi. Ancak İran'ın hegemonyasından görece bağımsız olması, mezhepçiliği açıkça reddetmesi ve ‘devlet her şeyin üstündedir’ ilkesine olan bağlılığı, onu diğer siyasi aktörlerden ayırıyor. Ancak Mukteda es-Sadr, popüler bir lider olmakla tam teşekküllü bir devlet adamı olmak arasındaki bu ikilemde sıkışıp kalarak kitleleri kapsayıcı bir kurumsal projeye tabi kılmak yerine tam tersini yaptı. Devletler üstü bir milis iktidarını kök saldığı bir dönemde Sadr, sadece popülaritesi ya da geçmişi nedeniyle değil, aynı zamanda küstahlığa küstahlık deme ve güç paylaşımı ittifaklarını reddetme cüretine sahip olduğu için de bu iktidarın en zorlu rakibi olarak duruyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre mezhepçi iktidarın ve derin devletin birleşimini temsil eden eski Başbakan Nuri el-Maliki'ye karşı koyan tek kişi olan Sadr, aynı zamanda ulusal kararı gasp eden ve devletin içini boşaltan dış destekli parti ve milislere karşı durabilen tek Iraklı liderdir.

Sadr'ın istisnai statüsü sadece siyasi sembolizminden ya da milliyetçi söyleminden değil, aynı zamanda kendisiyle halk tabanı arasındaki ‘toplumsal sözleşme’ olarak adlandırılabilecek faktörden de kaynaklanıyor. İlk olarak Fransız filozof Jean-Jacques Rousseau tarafından ortaya atılan bu kavaram, yöneten ve yönetilen arasındaki karşılıklı bağlılık temelindeki ilişkiyi ifade eder. Halk, liderin ortak iyiye ulaşma ve halkın iradesini savunma taahhüdü karşılığında güven ve meşruiyet verir.

Mukteda es-Sadr sadece siyasi bir lider değil, Muhammed Bakır es-Sadr'dan Muhammed Sadık es-Sadr'a kadar Irak için büyük fedakarlıklar yapmış bir ailenin dini ve tarihi mirasının bir uzantısı olduğu için de bu toplumsal sözleşme açıkça görülüyor.

Bu miras, Sadr Hareketi’nin destekçileri ile Sadr ailesi arasında siyasi sadakatin ötesine geçerek bir tür ahlaki halk hareketine dönüşen duygusal ve ideolojik bir bağ oluşturdu. Sadr'a başka hiç kimsenin sahip olmadığı gücü ve meşruiyeti veren de Irak siyaset sahnesinde derin bir güvene ve karşılıklı fedakarlığa dayanan bu benzersiz ilişkidir.

Gerçek bir devlet adamı protesto etmekle yetinmez, alternatifler üretmek için inisiyatif alır. Parlamentodan çekilmekle yetinmez, meşruiyeti kurumların içinden yeniden tanımlar.

Bir hareketin liderliğinden ulusun adamlığına

Bugün Irak'ın temel sorunu bir liderin olmamasından ziyade yolsuzluğa bulanmış bir siyasi sınıfın parçası değil, kitleleri harekete geçirme kabiliyetinin yanında kotaları reddeden ve güçlü bir sivil devlet talep eden bir reform projesine sahip bir devlet adamının olmamasıdır.

Ancak sahip olunan bu özellikler gerçek bir projeye dönüştürülmediği sürece potansiyel olarak kalmaya devam edecek. Mukteda es-Sadr'ın sadece parlamentodan çekilmek ya da dışarıdan protesto etmekle kalmayıp, devlet kurumlarının içinde çalışarak onları yeniden yapılandırmak ve ulusal projesini süreklilik ve bağımsızlık sağlayacak şekilde kurumsallaştırması gerekiyor.

gbhyju
Irak’ın başkenti Bağdat’taki Tahrir Meydanı'nda parlamento seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından sevinç gösterilerinde bulunan Sadr destekçileri, 11 Ekim 2021 (AP)

Mukteda es-Sadr'ın geniş bir destekçi kitlesi, harekete geçirme ve etkileme yeteneği ve yolsuzluklarına tamamen bulaşmadan siyasi kurumlarda nüfuz sahibi olma gibi nadir bulunan güç kartlarını elinde tuttuğuna şüphe yok. Ancak bu kartları henüz bir devlet kurmak için değil, diğer oyuncular üzerinde baskı kurmak ya da onlardan ‘çekilmek’ için kullandı. ‘Bir hareket lideri’ ile ‘ulusun adamı’ arasındaki fark burada yatıyor.

Gerçek bir devlet adamı protesto etmekle yetinmez, alternatifler üretmek için inisiyatif alır. Parlamentodan çekilmekle yetinmez, meşruiyeti kurumların içinden yeniden tanımlar. Sadece sokağa hitap ederek ya da sloganlar atarak değil hukukla yönetilen güçlü ve adil bir devlet sistemi inşa etmeye oynar.

Sadr, Irak’ın Ahmed Şara’sı mı?

Arap siyasi kültüründe, safları birleştirmek ve devleti parçalanmaktan kurtarmak için enkaz altından yükselen reformist lider imajı tekrarlanıyor. Ahmed Şara’nın sembolize edebileceği bu imaj, kişisel çıkarlardan uzak, tüm vatandaşları için tek bir devlet hayal eden, mezhepçilik ve yolsuzluk denklemlerine başkaldıran reformcu bir lideri temsil ediyor.

Irak'ta lider değil, devlet adamı eksikliği var. Mukteda es-Sadr da tüm hataları ve yanlışlarıyla birlikte, ender rastlanan tarihi bir fırsatla karşı karşıya.

Sınırlı uzlaşılar yapma mantığından tamamen kopmak, akım mantığından ulusun ufkuna, mezhepçi liderlikten dar kimlikleri aşan liderliğe geçmek, bu imaja ulaşmanın ön koşuludur. Ahmed Şara, sadece kurtarıcı bir lider değil, aynı zamanda kapsamlı bir ulusal proje formüle eden, devlet ve toplum arasındaki ilişkiyi yeniden şekillendiren, kota ve bağımlılık yerine liyakat ve adalete dayalı yeni bir siyasi denklem kuran bir inşacıdır.

Mukteda es-Sadr, eğer isterse, bu modeli somutlaştırabilir. Popülerlik, dini ve devrimci miras, bölgesel eksenlerden görece bağımsızlık ve başkalarının ‘evet’ dediği yerde ‘hayır’ demesini sağlayan siyasi cesaret gibi başka hiç kimsenin sahip olmadığı araçlara sahip. Bu sayede mezhebi, sokağı ve akımı aşarak devletin vicdanı ve Irak’ın içinde bulunduğu anın adamı haline gelebilir. Bunun tek koşulu da muhalefet konumundan inşa konumuna, devrim söyleminden devlet projesine geçme kararlılığını göstermesidir.

scdfrg
Irak'ın başkenti Bağdat'ta yaşanan siyasi kriz sırasında meclis binasında oturma eylemi yapan Sadr destekçileri, 31 Temmuz 2022 (Reuters)

Burada hem ikilem hem de fırsat yatıyor. Sadr'ın popülaritesini kanıtlamaya değil, bu popülariteyi kapsayıcı bir kurumsal projeye dönüştürmeye, muhalifleriyle yüzleşmeye değil, öfkeli söylemlerin ötesine geçerek istikrarlı bir reform programına yönelmeye ihtiyacı var. Irak'ın bugün içinde bulunduğu an, gerçek liderlerin, sadece tarihe yaslanmakla kalmayıp geleceği yaratanların doğduğu zamanlara benziyor.

Karar onun elinde

Irak'ta lider değil, devlet adamı eksikliği var. Mukteda es-Sadr da tüm hataları ve yanlışlarıyla birlikte, ender rastlanan tarihi bir fırsatla karşı karşıya. Ya ülkelerini uçurumun eşiğinden kurtaran liderler arasına adını yazdıracak ya da dar hesapların esiri olarak kalıp Irak'ın çehresini değiştirebilecek bir anı kaçıracak.

Irak başarısız bir devlete dönüşmenin eşiğinde ve halk nezdinde meşruiyeti olan, milis ve yolsuzluk sistemini ortadan kaldırabilecek bir lider ortaya çıkmadığı sürece ülke daha fazla parçalanmaya, uluslararasılaşmaya ve bölünmeye doğru sürüklenecek.

Sadr, iktidardaki yozlaşmaya bulaşmamış ve bölgesel eksenlere tamamen teslim olmamış tek lider. Her ne kadar zaman zaman isteksiz olsa da Nuri el-Maliki ve müttefiklerine karşı en güçlü ses olmuş, savaş ağalarına ve siyasi tüccarlara karşı en net duruşu sergilemiştir.

Dolayısıyla omuzlarında tarihi bir sorumluluk var. Kaybetmeye mahkum bir oyunun parçası olmakla Irak tarihinde belirleyici bir an yaratarak birleştiren, uzlaştıran ve adalet, hukuk ve kapsayıcı bir ulusal kimliğe dayalı yeni bir cumhuriyet kuran devlet adamı olmak arasında seçim yapması gerekiyor.

Sonuç olarak Irak'ın daha fazla lidere değil, liderden önce vatansever olmaya karar veren, devletin sadece muhalifi değil kurucusu da olan tek bir devlet adamına ihtiyacı var.