Birleşik Krallık'taki medya yasa tasarısı, Netflix'in tepkisini çekti: "Film ve dizileri kaldırabiliriz"

Yayın platformu Kültür, Medya ve Spor Komitesi'ne gönderdiği mektupta "belirsiz" yeni yasa tasarısına itiraz ediyor

Netflix
Netflix
TT

Birleşik Krallık'taki medya yasa tasarısı, Netflix'in tepkisini çekti: "Film ve dizileri kaldırabiliriz"

Netflix
Netflix

Netflix, Britanya hükümetinin sunduğu dijital yayınlara yönelik yeni yasa tasarısı nedeniyle Birleşik Krallık (BK) kataloğundaki film ve dizileri kaldırabileceği uyarısında bulundu.

Martta taslağı internette yayımlanan Medya Yasa Tasarısı, Netflix ve Disney+ gibi yayın platformlarını etkileyecek bir dizi öneri içeriyor.

Yeni yasalara göre dijital yayın içerikleri yayıncılık gözetleme kuruluşu Ofcom'un denetimine tabi tutulacak ve geleneksel yayıncıların bağlı olduğu tarafsızlık yasalarına uymak zorunda kalacak.

Deadline'da yer alan habere göre Netflix, BK parlamentosunun Kültür, Medya ve Spor Komitesi'ne "daha fazla netliğe" ihtiyaç duyulduğunu belirten 5 sayfalık bir belge sundu. Disney de kuruma, benzer düşünceleri dile getiren bir mektup gönderdi.

Netflix, Medya Yasa Tasarısı'nın "gerekli görülen tarafsızlıkla" ilgili "belirsiz" ve "zahmetli" talepler içerdiğini öne sürüyor. Şirket, 250 bin sterline (yaklaşık 6 milyon 391 bin TL) varan yaptırımlardan kaçınmak için başlıkları "düzenli olarak", önceden "arındırmak" zorunda kalacağını ifade ediyor.

The Independent'ın haberine göre, Netflix, "Genellikle Britanyalı izleyicilerin seçeneklerini en üst düzeye çıkarma bakımından, sunduğumuz şeylerin güçlü yanının Netflix içeriğinin kapsam ve çeşitliliği olduğu düşünülüyor. Eğer bu Ofcom'un yetki alanına girerse, hükümlere uyum sağlama açısından eşit derecede bir risk kaynağı haline gelme potansiyeli taşıyor" diye yazdı.

Bu hükümlerin kapsamı ve uygulanmasıyla ilgili önemli ölçüde daha fazla netlik sağlanmadığı takdirde, BK kataloğumuzdan içeriği önceden kaldırmak, bu hükümlere uymanın getireceği zahmetli yükü ve potansiyel mesuliyet riskini almaktan ister istemez daha kolay olacak.

Halihazırda hangi dizi ve filmlerin kaldırılabileceği belli değil. Netflix; Stranger Things, Wednesday ve The Witcher gibi sektörün en büyük yapımlarına ev sahipliği yapıyor. Fakat bu programların hiçbirinin risk altında olduğu düşünülmüyor.

Netflix, "Medya Yasa Tasarısı'nın sunulmasını ve BK'deki hizmetimizi Ofcom'un yetki alanına taşıma tekliflerini sürekli destekledik" diye yazdı.

Bu yasa tasarısının daha geniş çaplı politika hedeflerini desteklemekle birlikte, daha fazla netlik sağlanmasını istediğimiz bazı alanlar var.

Disney de Kültür, Medya ve Spor Komitesi'ne gönderdiği 4 sayfalık yazıda tasarıya ilişkin endişelerini dile getirdi.

Şirket, "Lineer yayıncılık ve VoD [seç-izle] arasındaki farklar, izleyiciyi korumaya yönelik çoğu VoD platformunun uyguladığı güçlü önlemler, farklı VoD platformlarının sunduğu farklı tüketici önerileri ve marka vaatleri göz önüne alındığında, ister katı içerik kuralları ister zorunlu yaş sınırı uygulamaları olsun, tüm VoD hizmetlerine tek tip kurallar koymak uygun görünmüyor" diye yazdı.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.