Bezelye ete alternatif olabilir mi?

Bezelye protein açısından zengin olmasının yanında et yerine de kullanılıyor

Bilim insanları tadı bezelyeye benzemeyen bezelye geliştirdi (Arşiv)
Bilim insanları tadı bezelyeye benzemeyen bezelye geliştirdi (Arşiv)
TT

Bezelye ete alternatif olabilir mi?

Bilim insanları tadı bezelyeye benzemeyen bezelye geliştirdi (Arşiv)
Bilim insanları tadı bezelyeye benzemeyen bezelye geliştirdi (Arşiv)

Giderek daha fazla insan bitkisel gıdalara yönelirken, gezegen için daha uygun ve yerel olarak yetiştirilmesi soya fasulyesi ithal etmekten daha kolay bir alternatif üretmeyi umuyorlar.

Bezelyenin protein açısından zengin olduğu ancak vejetaryen yemeklerde büyük miktarlarda et ikamesi olarak kullanıldığında tadını maskelemenin zor olduğu bildiriliyor. Bilim adamları 30 yıl önce bezelyenin lezzeti için bir gen keşfetmişlerdi ancak daha sonra araştırma faydasız olduğu gerekçesiyle durdurulmuştu. Ancak bu ürün şimdi yeni bir endüstrinin temeli olabilir.

Proje üzerinde çalışan bilim insanlarından Norwich'teki John Innes Merkezi'nden Dr. Claire Domony şunları söyledi “Dünya değişti ve insanlar giderek artan bir şekilde diyetlerinde hayvansal değil bitkisel protein istiyor. Tatsız bezelye birdenbire çağın lezzeti haline geldi.”

Şarku’l Avsat’ın Londra hükümetinin inovasyon ajansı UK Innovation'dan aktardığı habere göre Birleşik Krallık gıda ve hayvan yemi için yılda 4 milyon ton soya ithal ediyor ve bunun yarım milyon tonu bitkisel gıdalar için kullanılıyor. İthalatın çoğu, soya üretiminin yağmur ormanlarının yok edilmesiyle bağlantılı olduğu Güney Amerika'dan geliyor.

Birleşik Krallık hükümetinin inovasyon ajansına göre, et alternatiflerine olan talep yılda yüzde 30, sütsüz süte olan talep yüzde 50 ve peynir alternatiflerine olan talep yüzde 40 artıyor. Birleşik Krallık çiftçilerinin bezelye üretimini arttırması bu boşluğu doldurabilir.

Ayrıca bezelye, çevre dostu olarak dikkate değer niteliklere sahiptir. Ekinler, enerji yoğun olan azot bakımından zengin gübrelere ihtiyaç duymaz. Aslında, azot ve diğer besin maddelerini toprağa geri vererek, çiftçiler mahsullerini yönetirken gübre ihtiyacını büyük ölçüde azaltırlar.

Ancak pek çok insan onları sevse de lezzetleri bitki bazlı ürünlerde bir dezavantaj olabilir, bu nedenle kendinizi etten vazgeçirmeye çalışıyorsanız, muhtemelen bir sebze burgerinin bezelye tadında olmasını istemezsiniz.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature