Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üçüncü döneminin başlamasının ardından ilan ettiği yeni kabine, önümüzdeki beş yıllık cumhurbaşkanlığı döneminin özelliklerini, iç ekonomik zorluklara odaklanmasını ve dış politikanın zorluklarını ortaya koydu.
Erdoğan önceki akşam açıkladığı yeni hükümetini kurarken, ekonomi konusuna büyük önem vererek 2018'de başkanlık sistemine geçişinden bu yana ısrarla üzerinde durduğu faizi düşüren, üretimi arttıran, büyümeyi teşvik eden ve yatırımı çeken ekonomik modelden tamamen farklı yerleşik geleneksel teorileri takip etmesiyle tanınan bir ekip kurdu.
Bu model, Türkiye ekonomisine, yaklaşık çeyrek asırdır dizginlenemeyen ve benzeri görülmemiş enflasyonla yansıyan ağır krizler, peş peşe fiyat artışları, Türk lirasında eşi benzeri görülmemiş değer kaybı, büyük bir cari açık ve yatırımlarda gerileme bıraktı.
Yeni bir ekonomik yüz
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevine daha önce Kalkınma Bakanı olarak görev yapan Cevdet Yılmaz’ı getirdi. Yılmaz, 2015 yılında Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yardımcılığını da yaptı. Yılmaz ayrı hükümetin Devlet Planlama Teşkilatı'nın bir personeli ve Parlamento'nun Planlama ve Bütçe Komisyonu başkanıydı. Erdoğan, dünya finans camiasında seçkin bir uluslararası üne sahip olan eski Ekonomi İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı ve eski Maliye ve Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek'i Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine ikna etmeyi başardı.
Cumhurbaşkanı ihracatı artırmak, dış ticareti geliştirmek ve bütçe açığını azaltmak için Müstakil Sanayici ve İş adamları Derneği (MÜSİAD) eski başkanı Ömer Bolat'ı da Ticaret Bakanı olarak atadı.
Eski Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkan Yardımcısı ve Ekonomist Fatih Özatay, Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın önce olumlu rüzgarlar çıkaracağını varsayması, ancak enflasyonla mücadele, kur, büyüme, cari açık gibi konularda kısa sürede ‘makul bir getiri’ sağlanması gerektiğini düşünüyor. Özatay, Şimşek’in Erdoğan'ın ekonomi dosyasına müdahalesini durdurup, yüksek faizin yüksek enflasyonun nedeni olduğu gerçeğine dayanan sıra dışı teoriyi terk etmeye ikna etme becerisine merak ediyor. Yazar ve siyasi analist Murat Sabuncu ise yeni Hazine ve Maliye Bakanı’nın liberal politikalar uygulayıp uygulamayacağını merak edenler arasında.
Dış politika
Türk dış politikası son on yılda Türkiye ile komşuları arasındaki krizler neredeyse ciddi iç ve dış eleştirilere maruz kaldı.
Türkiye halihazırda Mısır ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerini geliştirerek Ortadoğu'daki varlığını yeniden kazanma eğilimi gösterirken, Körfez’den Türkiye'ye stratejik ticaret hattının hizmete girmesiyle birlikte Irak ile ilişkilerini geliştirmeye de çalışıyor. Ayrıca kara ve demiryolu yollarının kurulması ve Suriyeli mültecilerin dönüşü için güvenli bir ortamın yaratılması, bölge ve Asya ile kısa ticaret yollarının yeniden tesis edilmesi için Suriye ile ilişkilerin normalleştirilmesini istiyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Kafkaslar ve Balkanlar'daki Türk varlığının daha da güçlendirilmesi için de çalışmalar devam ediyor.
Diğer yandan Erdoğan’ın dışişleri ve savunma bakanları tercihi de dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı olarak Milli İstihbarat Teşkilati (MİT) Hakan Fidan’ı atadı. Fidan'ın geçmişinin yanı sıra Suriye, Irak ve Libya'daki Türkiye'nin tüm dış politika dosyalarındaki rol göz önüne alındığında, gözlemcilerin çoğu bu seçimi başarılı buluyor. Fidan, Kafkasya ve Balkanlar'daki diğer çevrelere ve hatta Batı ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile ilişkilerinde hükümette danışman olarak görev yaptı. Bir dönem NATO bünyesinde de çalışan Fidan, son yıllarda Türkiye için tüm hassas dış meselelere müdahil oldu.
Yazar ve siyaset analist Murat Yetkin, bu tercihin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın beklenen istihbarat başkanlığına atanmasıyla birlikte, Türkiye için dış ve operasyonel politikanın tek elden yönetileceği yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geldiğini öne sürdü.
Yetkin, Erdoğan'ın Pazar günü İstanbul'da NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptığı görüşmede Kalın, Fidan ve yeni Savunma Bakanı Yaşar Güler'in huzurunda bunu kanıtladığını iddia etti. Erdoğan 27 Nisan’da seçim sırasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putinile yaptığı telefon görüşmesinde yanında Kalın ve Fidan’da bulunuyordu.
Savunma politikası
Yetkin, Yaşar Güler'in (69) Milli Savunma Bakanı olarak atanmasının, selefi Hulusi Akar'ın savunma ve güvenlik politikalarının devamı niteliğinde olduğuna dikkat çekti. 2018 yılından beri Genelkurmay Başkanı görevini yürüten Güler, yaş haddine rağmen geçtiğimiz yıl Erdoğan tarafından görevi uzatıldı. Bu da Erdoğan’ın Güler’e olan güveninin kanıtı niteliğinde.
Güler, Türk Ordusu Genelkurmay Başkanı sıfatıyla 2019'da Suriye'nin kuzeydoğusundaki Barış Pınarı ve 2020'de İdlib'deki Bahar Kalkanı Harekâtını’nın yanı PKK’ya yönelik son operasyonları denetledi. Bu, Suriye'nin kuzeyinde ve Irak'ın kuzeyindeki silahlı oluşumlara yönelik aynı yaklaşımın devam ettiğini teyit ediyor. Yetkin'e göre bu atama, Suriye'nin Türkiye ile normalleşme adına talep ettiği askeri çekilme konusunun da abartılı göründüğünün bir göstergesi.
Güler, Akar'dan sonra savunma bakanlığı görevine gelen ikinci genelkurmay başkanı oldu.