Papa Francis'ten sonra yerine geçecek isim ABD'li mi yoksa Afrikalı mı olacak?

Papa Francis’in desteklediği Asyalı papa adayının şansı ne kadar? İtalyanlar, 1978'de kaybettikleri ve o tarihten beri istedikleri Katolik Kilisesi liderliğini nasıl geri kazanacaklar?

Papa Francis, gençliğinden beri tek akciğerle yaşıyor / Fotoğraf: AP
Papa Francis, gençliğinden beri tek akciğerle yaşıyor / Fotoğraf: AP
TT

Papa Francis'ten sonra yerine geçecek isim ABD'li mi yoksa Afrikalı mı olacak?

Papa Francis, gençliğinden beri tek akciğerle yaşıyor / Fotoğraf: AP
Papa Francis, gençliğinden beri tek akciğerle yaşıyor / Fotoğraf: AP

Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, bir kez daha İtalya'nın başkenti Roma'daki Gemelli Hastanesi'ne kaldırıldı.

İlerleyen yaşının getirdiği sağlık problemlerinden ötürü haftalık rutin kontrolü için hastaneye giden 86 yaşındaki Papa, batın (karın) ameliyatı için hastanede kaldı.

Papalık yaptığı 10 yıl boyunca birçok sağlık sorunuyla karşı karşıya gelen Papa'nın iyi görünmeyen sağlık kontrollerinin ardından ameliyat edilmesine karar verildi.

Başta sinir enfeksiyonları olmak üzere kronik sağlık sorunları olan Papa Francis'in bu rahatsızlıklar yüzünden son aylarda bastonuna daha sıkı yaslandığı açıkça görünüyordu.

Papa Francis'in gençliğinden beri tek akciğerle yaşadığını bazıları bilmeyebilir.

Bu durum, tıpkı selefi Papa 16. Benedict gibi sağlık sorunları nedeniyle istifa edip etmeyeceği sorusunu akıllara getiriyor. 

Papa Francis'in kendisi son konuşmasında istifasını vasiyetinin başında zaten yazdığını ve baş havari Balıkçı Petrus'un halefi olarak episkoposluk görevini yerine getiremez olduğunda vasiyetin yerine getirilmesi için Katolik Kilisesi yönetimi Roman Curia Merkezi Yönetimi (Papa'nın lideri olduğu Vatikan hükümeti) tuttuğunu açıklamışken Vatikan'da yeniden istifa konuşmaları yapılacak gibi görünüyor. 

Independent Türkçe

Şu an papalık görevine gelişinin 11'inci yılında olan Papa Francis, kendisini zayıf ve güçsüz bırakan sağlık sorunlarına ve yapılan ameliyatlara rağmen, özellikle yakında Moğolistan'a bir ziyaret gerçekleştirmeyi ve ardından önümüzdeki ağustos ayında Portekiz'de dünyanın her yerinden on binlerce Katolik gençle birlikte Uluslararası Gençlik Günü'nü yönetmeyi planladığından istifa etmeye niyetli gibi görünmüyor.

Ancak Vatikan'ın güncel olaylarının iç yüzünü bilenler, Papa'nın doğaya ve bedenindeki koşullara direnmesi mümkün olmadığından emekli olması gerekebileceğini düşünüyorlar.

Ayrıca değerlendirilmesi gereken tek konu bu değil. Asıl değerlendirme, papalıktan istifa etmesi ya da vefatı halinde bundan sonra ne olacağı sorularının sorulmasıyla başlar.

Birçok kişinin zihnini kurcalayan başlıca soru ise Jorge Bergoglio'nun (Papa Francis'in papalığa gelmeden önceki adı) halefinin kim olacağı sorusu.

Bu soru, özellikle kimi Kuzey Amerika'dan, kimi Afrika'dan, kimi de Doğu Asya'dan bazı isimlerin olmasından ötürü perde arkasında yaşanan yumuşak mücadelelere kapı aralayan sorunlu bir soru.

Bunun yanında Papa'nın tarafından sevilen, geçtiğimiz yıllarda hızla terfi ettirmeye çalıştığı ve bu yüzden dikkatlerin üzerine çeken belli bir isim var gibi görünüyor.

Papalık ve Francis, kardinaller ve 'konklav' olarak bilinen papayı seçmek için yapılan toplantı ve oylama sürecinin gerçekleşme şekli hakkında konuşmak, bağımsız okumaların odak noktası olacak olsa da bu satırlarda bir sonraki papanın aralarında olacağı en önemli isimlere ışık tutmaya çalışacağız.

İnsanlar papayı ve papalığı neden önemsiyor?

Kısaca, 2000 yıllık geçmişi olan, onu kabul etsek de etmesek de iletişimin kesilmediği hiyerarşik bir kurumla karşı karşıyayız.

Kanadalı kardinal Marc Ouellet, 1944 yılında Kanada'nın Quebec kentinde doğdu. 1968'de rahip olarak atandı.

2001 yılında Papa 2. John Paul tarafından piskopos seçilen Ouellet, hem Papa 2. John Paul'e hem de kendisinden sonra göreve gelen 16. Benedict'e yakınlığıyla biliniyordu.

Halen Vatikan'daki Piskoposlar Meclisi (Sinod) başkanı olan Ouellet, Kutsal Makam'daki tanınmış isimlerden biri.

Ouellet'in papalığa seçilmesi, Vatikan tarihinde yeni bir jeopolitik gerçeklik anlamına gelecek ve Roma Katolik Kilisesi tarihinde Kuzey Amerika kıtasından gelen ilk papa olacak.

Ouellet, Katolik Kilisesi'nin boşanmış ve yeniden evlenmiş çiftleri kabul etmesi ve Kilise içindeki kutsal sırları uygulamaya hakları olup olmadığı gibi konularda neredeyse katı görüşlere sahip.

Ouellet, İkinci Vatikan Konsili'nin Katolik Kilisesi'ne açıklık getirdiğine inansa da düzenli bir aile hayatı yaşamayan insanlarla din kardeşi olmayı desteklemiyor.

Boşanıp yeniden evlenilmemesi için iki kez çağrıda bulunan Ouellet'e göre bu kişilerin inançlarını ifade etmelerinin ve yeniden Katolik cemaatine katılmalarının başka yollarını bulmalarına yardım edilmesi gerekiyor.

Katolik Kilisesi'nin ABD'deki Başpiskoposu Carlo Maria Vigano tarafından Papa Francis'e yöneltilen pedofiliyle suçlanan bazı üst düzey piskoposları gizlediği suçlamalarını kontrol altına almaya çalışmasıyla bilinen Ouellet, Katolikliğin en büyük savunucularından biri olarak kabul edilse de herhangi bir ilerici eğilim göstermiyor ve eski ilahilerin ve dini ritüellerin yeniden canlandırılmasını destekliyor.

Belki de bu eğilimi, muhafazakar çizgideki Papa 16. Benedict'e olan yakınlığından kaynaklanıyordu. Ouellet, birkaç ay önce ölen Papa 16. Benedict tarafından kurulan Kurumlar Konseyi'nde (Cor Unum) görev aldı.

Kilise içinde Papa Francis'e karşı yapılan muhalefeti kararlı bir şekilde reddeden Ouellet'e göre dini doğruluk, papanın şahsına duyan güven demektir.

Kilise içinde gerçek bir muhalefet olduğunu kabul etse de özellikle inanç meseleleriyle kesişen konularda açıktan konuşmak yerine bölünmeleri önlemek için tartışmaların içeride yaşanmasını tercih ediyor.

Papaya muhalefet edilmesini, Kutsal Ruh'un seçimlerinde süreklilik olduğu gerekçesiyle saçma bulan Ouellet, tıpkı Papa Francis gibi, Kilise'nin bugün insanlarla daha somut iletişime ihtiyacı olduğuna inanıyor.

Ancak Ouellet, ilerleyen yaşı nedeni favori papa adayı olmayabilir. Çünkü Vatikan'da geleneksel olarak ruhani, entelektüel ve toplumsal yenilenmeyi sağlamak için yaşlı bir papadan sonra genç bir papa seçilir.

İtalyan Kardinal Pietro Parolin

Kardinal Pietro Parolin, 1955 yılında İtalya'nın Schiavone köyünde doğdu ve 2013 yılından bu yana beri Vatikan Devlet Sekreterliği görevini yürütüyor.

Altı yıl boyunca Nijerya, Meksika ve Venezuela'da çeşitli diplomatik görevlerde bulunan Parolin, İtalyanca, Fransızca, İngilizce ve İspanyolca biliyor.

Parolin'in bir sonraki papa olması ne anlama geliyor?

Bunun olması Parolin'in 1655 yılında Papa 7. Alexander, 1667'de Papa 9. Clement ve 1939'da Papa 12. Pius'dan sonra Vatikan'da papalık rütbesine yükselen dördüncü Vatikan Devlet Sekreteri olacağı anlamına geliyor. 

Eğer Parolin papa seçilirse, papalık, ani ölümünden önce görevi yalnızca 33 gün sürdürmüş olan ve yerine Polonyalı 2. Papa John Paul'ün geldiği İtalyan Papa 1. John Paul'ün seçildiği 1978'den bu yana uzun bir aranın ardından yeniden İtalya'ya geri dönmüş olacak.

İtalyan bir papanın seçilmesi fikri artık Vatikan içinde baskın bir siyasi takıntı olmaktan çıktı ve bugün 120 kardinalden yaklaşık 28'inin İtalyan olmasına rağmen artık jeopolitik bir denge oluşturmak için bir şart değil.

Şu sıralar Vatikan çevrelerinde, Parolin'in Cizvit tarikatına mensup Papa Francis'in neden olduğu sapmalardan sonra Katolik Kilisesi'ni doğru yola döndürmek için yapabileceği reformlara ilişkin fısıltılar yükseliyor.

Parolin, Papa 2. John Paul döneminde Vatikan'ın Dışişleri Bakanı olarak görev yapmış çok önemli bir diplomatik geçmişe sahip.

Bu yüzden Parolin, bir diplomatın ve bir rahibin özelliklerini bir araya getirebiliyor. Parolin, 28 yıldır Vatikan'da bir yandan diplomatik çalışmalarını sürdürürken bir yandan da ruhlara hizmet ediyor.

Bazı diplomatik çalışmaları, Papa Francis için büyük bir baş ağrısına neden olsa da Parolin'in dünyanın siyasi koşullarından iyi anladığı biliniyor.

Parolin, 2018 yılında kimileri tarafından 'gizli dünya hükümeti' olarak kabul edilen Bildberg Grubu'nun milliyetçiliğin yükselişine ve aşırı sağcılığın yayılmasına karşı yapılacak çalışmaların ele alındığı toplantılarından birine katılmıştı.

Bazıları Parolin'e, hastalara ve düşkünlere hizmet eden ilk Hıristiyan kilisesi olan ve fakirlere hizmet etmeyi amaçlayan Kilise'nin ruhundan uzak bir etkinliğe katıldığı için sert dille eleştirdiler.

Bazıları ise Parolin'in toplantıya bizzat Papa Francis'in onayıyla gittiği gerekçesiyle onu savundular.

Amacının, dünya barışını korumak ve ABD'deki ve Avrupa'daki aşırı sağcı akımlara karşı koymak olduğunu vurguladılar.

Güneydoğu Asya'yı, özellikle de doğu bölgesini çok iyi bilen Parolin, Vatikan ile Vietnam arasındaki ilişkileri güçlendirebilse de Çin ile yapılan anlaşma açısından büyük başarılar elde edemedi ve yalnızca ülkeler arasındaki ilişkilerin resmi olarak yeniden kurulmasını sağlayabildi.

Bunun, dini cephede herhangi bir açıklık göstermeyen Çinli yetkililerin kontrolü altında olan Çinli Katoliklere herhangi olumlu bir yansıması olmadı.

Gineli Kardinal Robert Sarah

Kardinal Robert Sarah, Vatikan'ın en saygın isimlerinden biri. Özellikle görüşleri, Papa Francis'in yönelimleriyle uyuşmayan kardinaller ve muhafazakâr çevrelerin büyük saygısını kazandı.

1945 yılında Gine'de doğan Sarah, 1979-1993 yılları arasında Congregation for Divine Worship ve the Discipline of the Sacraments başkanlıklarının yanı sıra Congregation for the Evangelization of Peoples (Propaganda Fidei) genel sekreterliği yaptı.

Papalık hayır işlerini yürüten konsey olan Cor Unum'u da bir dönem yönetmiştir. Konakri Fahri Başpiskoposu Kardinal Sarah, 2008'de ölen Benin Kardinali Bernardin Gagtin'den sonra papalığa aday gösterilen ilk Afrikalı isim oldu.

Kardinal Sarah'ın biyografisi, Gine'nin Marksist çizgideki eski Devlet Başkanı Ahmed Sékou Touré rejimi sırasında Katolik inancına bağlılığın sadık bir tanığı olduğundan büyük bir saygı ile karşılanıyor.

Sarah, o dönem idama mahkum edildi, Touré'nin 1984 yılındaki ani ölümüyle dar ağacına çıkmaktan kurtuldu.

Savan ormanlarında putperestler ve dinsizler arasında büyüyen Sarah, Fransa ve Kudüs'te eğitim gördü, Papa 6. Paul tarafından 33 yaşında piskopos olarak atandı.

Kendisini Roma'da görev almaya davet eden Papa 2. John Paul'e yakın isimlerden biri olarak kabul edilebilir.

Kendisini kardinal yapan Papa 16. Benedict ile de büyük bir uyum içindeydi. Sarah, Papa 16. Benedict ile St. Augustine üzerine ortak bir çalışmaya da imza attı.

Aynı zamanada ünlü bir yazar olan Sarah, 2015 yılında "God or Nothing" (Tanrı ya da Hiçbir Şey) ve ardından 2017 yılında "The Power of Silence" (Sessizliğin Gücü) adlı kitaplar başta olmak üzere bazı ilginç ve düşündürücü kitaplar kaleme aldı.

Sarah, Papa 16. Benedict ile birlikte, özellikle 'Amazon Synod' adıyla bilinen ve Amazon'dan gelen heykelcikler üzerinden bir 'putperestlik' çatışmasına dönüşen olaydan sonra Vatikan'da yoğun endişelere neden olan Katolik rahiplerin bekarlığı hakkında birkaç önemli makale yazdı.

Papa Francis'in göç eğilimine defalarca karşı çıkan Sarah, genç Afrikalılara topraklarını kendi ifadesiyle 'uzak rüyalar' için terk ederek yoksullaştırmamaları için adeta yalvardı.

Sarah ve Papa Francis arasındaki ilişkiler özellikle Papa Francis'in 2017 yılında "The Joy of Love" (Amoris Laetitia/Aşkın Sevinci) adlı pastoral kitabında yer alan, özellikle evlilik ve boşanmayla ilgili bazı fikirlere karşı katı yaklaşımı sonrası hiçbir zaman iyi olmadı.

Kardinal Sarah ile Papa Francis arasında fikir ve üslup açısından büyük ve temel bir görüş ayrılığı söz konusu.

Saraha göre öncelik, Tanrı'yı göreliliğin varlığını gizlediği medeniyetlerin kalbine getirmek olduğundan Papa Francis'i eleştirenler için Kardinal Sarah ideal bir aday olarak ortaya çıkıyor.

Ancak Katolik cemaatinin yarısından fazlası Papa Francis'i tercih ettiğinden Sarah'ın 80 yaşına yaklaştığı da göz önüne alındığında, seçilmesi için ihtiyacı olan oyların üçte ikisini alması kolay olacak gibi görünmüyor.

Avusturya Kardinali Christoph Schönborn

Vatikan'daki öne çıkan ve etkili kardinallerden biri olan Avusturya Kardinali Christoph Schönborn'ün kökleri Avrupa soylularına kadar uzanıyor.

Schönborn, 1945 yılında Çek Cumhuriyeti'nin Bohemya kentinde doğdu ve küçük bir çocukken ailesiyle birlikte Avusturya'ya taşındı.

Kont Hugo Damien von Schönborn ve Barones Eleonore Ottilie'nin oğlu olan Kardinal Schönborn, 1648'deki tarihi anlaşmanın yapılmasını sağlayan 'Vestfalya Barışı'nın destekçilerinden biri olan 1647 yılının Mainz Başpiskoposu Philipp Johann von Schönborn'den 900 yıl sonra bu Katolik ailenin dini makamlarda yükselen ikinci üyesi oldu.

Philipp Johann von Schönborn, felsefi ve zihinsel oluşuma büyük önem veren Dominik Tarikatına mensuptu.

Bu tarikatın öncüleri arasında ünlü İtalyan filozof St. Thomas Aquinas da yer alır.

Halen Viyana Başpiskoposu olan Christoph Schönborn, büyük bir pastoral deneyime sahip.

1987 yılından 1992 yılına kadar Katolik Kilisesi için catechism (ilmihal) hazırlama komisyonunun sekreterliğini yaptı.

2005 ve 2013'teki Konklave (Kardinallerin Papa seçimi toplantısına verilen Latince isim) toplantılarında papalık için güçlü bir aday olarak görülüyordu.

Ancak Schönborn'un Kardinaller Kurulu Başkanı Joseph Ratzinger'in (Papa 16. Benedict) eski Viyana Başpiskoposu Hans Hermann Groer'e karşı başlattığı temizlik operasyonuna karşı çıkmakla suçladığı eski Vatikan Dışişleri Bakanı Kardinal Angelo Sodano ve taciz ve tecavüzcülüğü kanıtlanmış olan peder Marcial Maciel Degollado'yu karşısına aldığı için papalığa seçilmesini engellenmiş olabilir.

Schönborn, özellikle Vatikan'da 5-25 Ekim 2014 tarihleri arasında aile temalı toplanan olağanüstü sinod sırasında ılımlılar ve ilericiler arasında anlaşmalar imzalamayı başarırken Papa Francis tarafından yayımlanan ve Papa'ya gönderdikleri bir protesto mektubunu imzalayan yaklaşık 45 ilahiyatçı ve dört kardinali kızdıran Aşkın Sevinci kitabının yarattığı krizin yatıştırılmasında da önemli bir rol oynadı.

Papa'nın onlara cevap vermek istememesi nedeniyle itirazlara yanıt veren Schönborn'ün Papa Francis tarafından içerideki muhalifleri sevgi diliyle ikna etmesi için görevlendirdiği iddia edildi. Bu yüzden Schönborn, açıklama yapmaya çalıştı.

Schönborn, "Katolikler eşcinsel evliliklerin yasal olarak tanınmasına karşı çıkmakla yükümlüdür" denilen bildirgeyi imzalayan muhafazakar çizgideki Papa 16. Benedict'ten püritenlik noktasına kadar uzaklaştı.

Schönborn, 2019 yılında Almanya'nın etkili haber dergisi Stern'e verdiği röportajda "Evlilik, yeni bir hayatın ortaya çıkabileceği erkek ve kadın içindir. Eşcinsel çiftler bu nihai evlilik birliği biçimini istediklerinden, evliliğin parlaklığını kaybettiği günümüzde bunu görmek dokunaklı" diye görüşünü yineledi.

Arap ve İslam dünyasına yakın bir isim olarak kabul edilen Schönborn, İslamiyet- Hıristiyanlık diyaloğunu ve Doğu-Batı diyaloğunu destekleyen Vatikan'ın en önde gelen kardinallerinden biri.

Kısa bir süre önce Dünya İslam Birliği'nin (Rabıta) daveti üzerine Suudi Arabistan'ı ziyaret eden Schönborn, doğudaki Hıristiyan mezheplerle iyi ilişkilere sahip.

Bu yüzden Roma Katolik Kilisesi içinde ekümenik yönelim olarak nitelendirilen durumu özel bir şekilde savunanlardan biri olarak görülüyor.

İtalyan Kardinal Matteo Maria Zuppi

Bologna Başpiskoposu ve İtalyan Piskoposlar Konferansı Başkanı olan Kardinal Zuppi'nin adı, özellikle son günlerde ve haftalarda öne çıktı.

Zuppi, Papa Francis tarafından Vatikan'ın temsilcisi olarak Ukrayna'yı ziyaret etmesi için görevlendirildi.

Ziyaret, temel amacı adil bir barışa ulaşmanın olası yolları hakkında Ukraynalı yetkililerle görüşmek ve gerilimlerin hafifletilmesine katkıda bulunan insani eylemleri desteklemek olan bir adımdı.

Zuppi, 1955'te Roma'da doğdu. Papa olarak seçilmesi halinde yeniden bir İtalyan Papa olacak.

Zuppi, Sant'Egidio yardımlaşma topluluğunun kurucusu Andrea Riccardi ile ötekileştirilen çocuklar, yaşlılar, göçmenler, ölümcül hastalar, çöl halkları, engelliler, uyuşturucu bağımlıları, mahkumlar ve savaş kurbanlarına yardım alanında iş birliği yaptı.

La Sapienza Üniversitesi Edebiyat ve Felsefe Fakültesi'nden mezun olan İtalyan Kardinal, Papalık Lateran Üniversitesi'nde rahipliğe hazırlanmak için Palestrina Piskoposluk Enstitüsü'ne gitti ve ilahiyat alanında lisans derecesi aldı.

Papa 16. Benedict tarafından Roma'nın yardımcı piskoposu ve Villanova'nın itibari piskoposu olarak atandı.

Papa Francis tarafından ise Bologna Başpiskoposu ve Kardinal Carlo Caffarra'nın halefi olarak atandı.

Dinlerin ve kültürlerin takipçileri arasındaki barışçıl ve uzlaşmacı diyaloglarda da başarılı olan isimler arasında yer alan Zuppi, Papa Francis'in birkaç kez çağrıda bulunduğu Assisi (İtalya'da birkent) toplantılarına büyük bir başarıyla katıldı. Kardinal Zuppi, İtalyan kardinallerin papalığı yeniden geri kazanmasını sağlayabilecek isim olarak görülüyor.

Başka isimler var mı?

Elbette, üzerlerinde ayrıca ve ayrıntılı olarak bir tartışma yapılması gereken başka isimler de var.

Çünkü Doğu Asya'dan gelen ve Çinli ailelere mensup olan biri Çinli ilk Katolik papa olabilir. Bu da Roma Katolik Kilisesi tarihinde jeopolitik bir değişim demektir.



Entebbe Zirvesi’nin terörle mücadelede Mogadişu’yu destekleme çabaları üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Entebbe Zirvesi katılımcıları (Mısır Bakanlar Kurulu)
Entebbe Zirvesi katılımcıları (Mısır Bakanlar Kurulu)
TT

Entebbe Zirvesi’nin terörle mücadelede Mogadişu’yu destekleme çabaları üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Entebbe Zirvesi katılımcıları (Mısır Bakanlar Kurulu)
Entebbe Zirvesi katılımcıları (Mısır Bakanlar Kurulu)

Afrika Birliği (AfB) Somali'yi Destekleme ve İstikrar Misyonu'na (AMISOM) katılan ülkelerin devlet başkanları ve başbakanları Uganda'nın Entebbe kentinde gerçekleştirdikleri zirvenin sonuçları, zirvenin Somali hükümetinin terörle mücadele kapasitesini ne ölçüde desteklediğine dair bazı soru işaretlerini de beraberinde getirdi.

Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni’nin çağrısıyla cuma günü yapılan Entebbe Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde AMISOM'a destek sağlanması gerektiği vurgulandı. Mogadişu'daki mevcut güvenlik durumunun ele alınması için AU güçlerinin bir parçası olarak ilave 8 bin askerin konuşlandırılması gerektiğine işaret edildi.

Uzmanlara göre Entebbe Zirvesi, AMISOM’un Somali’de terörle mücadeledeki rolünü desteklemek ve operasyonel hale getirmek için ‘niteliksel bir sıçrama’ niteliği taşıyor. Ancak AMISOM’un özellikle finansman açısından pek çok zorlukla karşı karşıya olduğunu ifade eden yine aynı uzmanlar, terör örgütü eş-Şebab'dan kurtarılan bölgelerin korunması için Somali ordusunun desteklenmesi gerektiği çağrısında bulundu.

Afrika Birliği Destek ve İstikrar Misyonu (AUSSOM) ocak ayı başında resmen faaliyetlerine başladı. Misyon, görev süresi geçen yılın sonunda sona eren AMISOM’un yerini aldı.

Entebbe Zirvesi'ne Uganda Devlet Başkanı Museveni, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, Mısır, Kenya ve Cibuti'den yetkililer, AfB Komisyonu Başkanı Mahmud Ali Yusuf, Birleşmiş Milletler (BM) ve Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD) temsilcileri ile Avrupa Birliği (AB), ABD ve İngiltere büyükelçileri katıldı.

y56juk
Entebbe Zirvesi sonuç bildirgesinde AMISOM'a destek vurgusu yapıldı (Mısır Bakanlar Kurulu)

Entebbe Zirvesi’nin cuma akşamı yayınlanan sonuç bildirgesinde terör örgütü eş-Şebab'ın yeniden toparlanmasının engellenmesi gerektiği ve AMISOM’un Somali’deki rolünü güçlendirmek için diğer ikili güçlerin yanı sıra Mısır güçlerinin konuşlandırılmasını hızlandırmak için çalışmanın önemi vurgulandı. Bildirgede ayrıca uluslararası ortakların Somali'de güvenlik ve istikrarı destekleme çabalarının önemine işaret edildi.

Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli'ye göre uluslararası toplumdaki belirsizlik, eş-Şebab terör örgütünün Somali ordusunun geçtiğimiz yıl elde ettiği kazanımlara yönelik tehdidinin yeniden ortaya çıkmasına yol açtı. Medbuli, zirve sırasında yaptığı açıklamada uluslararası çabaların Somali için gerekli güçlendirme mekanizmalarının harekete geçirilmesi, gücünün iki katına çıkarılması ve Somali ordusunun geçmişte elde ettiği operasyonel kazanımları sürdürebilmesi için eğitim programlarına yönelik olması gerektiğini vurguladı.

Medbuli, ülkesinin ‘uluslararası toplumla birlikte Somali'yi desteklemekte kararlı’ olduğunu vurguladı. Mısır Bakanlar Kurulu tarafından yapılan açıklamaya göre Medbuli, AMİSOM’un ‘uluslararası topluma çabalarını yeniden odaklaması ve Somali'nin barış, istikrar ve kalkınmaya ulaşmasına yardımcı olma taahhüdünü yenilemesi için bir fırsat sunduğunu ve terörizmi ortadan kaldırmasını ve yaşayabilir bir ulusal devleti yeniden inşa etmesinin önünü açtığını’ söyledi.

Öte yandan Somali Cumhurbaşkanı Şeyh Mahmud, zirve sırasında ülkesinin istikrara kavuşturulması için daha fazla çaba gösterilmesi çağrısında bulundu. Ülkesindeki son gelişmelerin uluslararası ortakların sağladığı desteğin bir sonucu olduğunu belirten Şeyh Mahmud, AMISOM'un çalışmalarını yürütebilmesi için gerekli finansmanın sağlanmasının yanı sıra Somali ordusunun yeniden inşası ve desteklenmesini gerektiren terörle mücadele çabalarının karşılaştığı zorluklara işaret etti.

BM Güvenlik Konseyi (BMGK) geçtiğimiz aralık ayında eş-Şebab ile mücadele etmek, istikrar çabalarını desteklemek ve insani yardımların ulaştırılmasını kolaylaştırmak üzere AUSSOM'un kurulmasına yetki veren kararı kabul etti.

Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) Zayed Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü ve Afrika meseleleri uzmanı olan Hamdi Abdurrahman, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede, Entebbe Zirvesinin Somali'yi desteklemek ve AUSSOM’un terörle mücadelede karşılaştığı zorluklara çözüm bulmak için önemli bir platform olduğunu söyledi. AUSSOM’un operasyonel meseleler, mali açıklar ve bölgesel iş birliğiyle ilgili önemli engellerle karşı karşıya olduğunu belirten Abdurrahman, AUSSOM için tahmini 96 milyon dolarlık bir finansman açığı olduğunu ve bunun da misyonun operasyonel kabiliyetlerini zayıflattığını söyledi. Abdurrahman, AfB Komisyonu’nun misyonun çalışmalarının istikrarını sağlamak için 190 milyon dolar olarak tahmin edilen mali destek talep ettiğini de sözlerine ekledi.

frgthy
Somali'ye destek için gerçekleşen Entebbe Zirvesi’nin katılımcıları (Mısır Bakanlar Kurulu)

AfB Komisyon Başkanı zirvede AMISOM için gerekli finansmanın sağlanmasının yanında Somali devlet kurumlarının desteklenmesi ve inşasında ilerleme kaydedilmesi ve Somali halkı arasında iç uzlaşının sağlanması gerektiğini vurguladı.

AMISOM'un çalışmalarındaki zorluklara rağmen zirve sonuçlarının Somali'nin terörle mücadelede desteklenmesinde niteliksel bir sıçrama teşkil ettiğini düşünen Abdurrahman, zirvenin en önemli sonuçları arasında, terör örgütü eş-Şebab'ın son dönemde artan saldırılarının ardından Somali ordusunun desteklenmesi ve kabiliyetlerinin güçlendirilmesi ile AMISOM'a katılan ülkeler ve bağışçılar arasındaki koordinasyonun vurgulanmasın olduğunu söyledi. Abdurrahman, Mogadişu'nun eş-Şebab’tan kurtarılan bölgeleri korumasının önemini de vurguladı.

Öte yandan Afrika Boynuzu bölgesi işleri uzman Sudanlı gazeteci Abdulmunim Ebu İdris, Entebbe Zirvesi’nin Somali'ye bölgesel destek konusunda önemli bir gelişmeyi temsil ettiğini söyledi. İdris, zirve sırasında Somali ordusunun eğitim, istihbarat ve hava desteği alanlarında desteklenmesi konusunda varılan anlaşmanın, terör tehdidi karşısında Mogadişu'nun desteklenmesi için bölgesel bir konsensüs yaratılmasında önemli bir adım olduğunu belirtti.

Mısır'da yaşayan Somalili araştırmacı Numan Hasan ise Entebbe Zirvesi’nin sonuçlarının fazla etkili olmayacağını düşünüyor. Zirveye katılan Somali'ye komşu bazı ülkelerin terörle mücadelede Mogadişu'yu destekleme konusunda ciddi olmadıklarına inanan Hasan, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada söz konusu ülkelerin Somali içinde güvenliği sağlamaktan başka çıkarları olduğunu ifade etti.

AUSSOM'a katkıda bulunan ülkelerin zirve düzenlemesinin amacının AMISOM'un finansmanı konusuna çözüm bulmak olduğunu düşünen Somalili araştırmacı, Mogadişu’nun iç siyasi uzlaşmazlık ortamında doğrudan gizli oyla başkanlık seçimleri düzenleme eğilimi de dahil olmak üzere siyasi ve güvenlik istikrarsızlığını arttıran başka iç zorluklar olduğuna dikkati çekti. Hasan, iç güvenlik durumuyla birlikte seçimlerin yapılmasının zor olduğunu da sözlerine ekledi.