Lübnan'daki deniz mülklerinin ‘koruyucuları haramiler’

 Deniz mülkiyetine dayalı işletmelerin yüzde 93'ü ruhsatsız ve harç ödemiyor. (AFP)
Deniz mülkiyetine dayalı işletmelerin yüzde 93'ü ruhsatsız ve harç ödemiyor. (AFP)
TT

Lübnan'daki deniz mülklerinin ‘koruyucuları haramiler’

 Deniz mülkiyetine dayalı işletmelerin yüzde 93'ü ruhsatsız ve harç ödemiyor. (AFP)
Deniz mülkiyetine dayalı işletmelerin yüzde 93'ü ruhsatsız ve harç ödemiyor. (AFP)

Lübnan'da ‘deniz mülkiyetine tecavüz’ dosyası, çevreyle ilgili kuruluşların saldırganlardan çok azının peşine düşmesi nedeniyle güvenlik hamlelerinin ‘çekingen’ olduğu eleştirilerine neden oluyor. Her yaz mevsimi başında güvenlik hamlelerinin artırılması çağrısında bulunuluyor. Lübnan İç Savaşı'ndan bugüne, söz konusu mülkün büyük bir kısmına tecavüz edilmesinden bu yana herhangi bir radikal çözüm ortada görünmüyor. Dosya kış aylarında yeniden çekmecelere geri dönüyor.

Dosyaya dahil olanlara göre, deniz mülkiyetine dayalı işletmelerin yüzde 93'ü ruhsatsız ve harç ödemiyor. Geri kalan işletmeler ise gelirlerine göre çok düşük harçlar ödüyor.

Lübnan Çalışma Bakanı Ali Hamiye, hükümete deniz kamu mülkiyetinin geçici olarak işgalinden kaynaklanan yıllık ücreti ‘dolarlaştırması’ yönündeki baskısıyla söz konusu dosyayı geçen nisan ayında taşıdı. Hamiye, bunu ‘kamu hazinesine nakit olarak önemli bir katkı sağlayacağı için, mükemmel bir şekilde uzun zamandır beklenen bir reform eylemi’ olarak görüyordu.

Yıllık gelirlerin 30 ila 40 milyon dolar arasında olması, yani eskisinin 65 katına ulaşması bekleniyordu.

Bu tedbir, başta o dönemde bu alanda karar vermede ‘seçiciliği’ eleştiren Özgür Yurtsever Hareketi lideri Cibran Basil olmak üzere bazı güçler tarafından eleştirildi. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Basil bunun kademeli olarak gerçekleşmesi gerektiğini vurguladı ve Hıristiyanlara atıfta bulunarak ‘sadece belirli bir bölgeyi ve belirli insanları hedef aldığı için’ deniz mülkiyeti ücretlerinin bir anda 60 kat artması gibi bir durumun söz konusu olmadığını vurguladı. Basil, itaatsizlik çağrısı yapma, ücret ödememe ve hatta kararnameye itiraz etme olasılığını ima etti.

Biz Derneği’nin yöneticisi Muhammed Eyyub, derneğin 2022 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, deniz mülkiyetine tecavüz sayısının 6,2 milyon metrekarelik bir alanda bin bin 108 olarak gerçekleştiğini bildirdi. Ayrıca söz konusu 1108 işletmeden 77'sinin yasal lisansa sahip olduğuna dikkat çekti.

Eyyub, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, 220 kilometrekare büyüklüğündeki Lübnan kıyılarının sadece yüzde 20'sinin halka açık olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:

“Deniz mülküne tecavüzün durumu şu sözle özetlenebilir: Önce milisler saldırgandı, sonra bu milisler iktidara geldi. Bu dosyayı çözecek siyasi irade yok. İçişleri Bakanlığı, özellikle Sahil Güvenlik, valilerin, kaymakamların, belediyelerin, Çevre Bakanlığı'nın ve Çalışma Bakanlığı'nın başarısızlığı ortada.”

Biz Derneği, deniz kamu mülkiyetine yapılan tüm tecavüzlerin kapsamlı bir incelemesini yaptı ve denizde inşaatı yasaklayan bir yasa teklifi sundu. Ayrıca bilinçlendirme kampanyaları düzenledi ve meydana gelen birçok tecavüz ve ihlalin durdurulmasına katkıda bulundu.

Lübnan İçişleri ve Belediyeler Bakanı Bassam Mevlevi, geçtiğimiz cuma günü Güney Lübnan vilayetine, uluslararası karayolunda meydana gelen kamu malına tecavüz ve ihlallere ilişkin bir yazı gönderdi. Mevlevi, söz konusu ihlallerin giderilmesi için İç Güvenlik Güçleri bünyesindeki ilgili bölge birimlerinin görevlendirilmesini talep etti.

Eski Sanayi Bakanı Fadi Abud, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi:

 “Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan tahminler gerçekçi değil. Alınacak her türlü önlem veya hamle sınırlı kalacak ve sadece her sene yaz başında gündeme gelecek. Bu dosyadan milyonlarca dolar gelir elde edenler var ve onların bu dosyayla ilgilenmek gibi bir dertleri yok. Çalışma Bakanlığı tarafından kabul edilen tahminler gerçekçi değil.  Solidere'de bir metreyi işgal etmek için 2 bin 500 Lübnan lirası ödediklerini, karşılığında bir metreyi yata bin 600 dolara kiraladıklarını düşünün. Bu da 149 milyon Lübnan lirasına denk geliyor.”

The Legal Agenda’ya göre deniz mülkiyetine ilişkin ihlaller dosyası, özellikle deniz varlıklarını etkileyen en büyük sistematik soygun olan devlet mülkiyetinin tanık olduğu 1975'teki Lübnan savaşının başlangıcına kadar uzanıyor. Bu aşamada, özellikle 1980’lerde, bu mülklerin işgaline izin veren rastgele kararlar ve ruhsatlar verildi. Bu da tesislerin sayısını ve Lübnan kıyılarındaki tecavüzlerin hacmini artırdı.”

1990’lı yıllarda Lübnan Bayındırlık Bakanlığı Coğrafya İşleri Müdürlüğü ‘Deniz Tecavüzü Projesi’ hazırlamış ve ihlal edenlerin isimlerini, ihlal türlerini ve kullanımlarını listelemişti. Ve bu düzenleme ile hukuk gündemine göre ihlal dosyasında yer alanların vatandaşlar, siyasetçiler, diplomatlar, bakanlıklar, camiler, kiliseler ve parti merkezleri olduğu gözler önüne serildi. Söz konusu furyada iç savaş sırasında inşa edilen büyük turizm projelerinin yanı sıra birçok mevcut ve eski bakan ve milletvekilinin adı ortaya çıktı.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.