Gazze'deki savaş ölümcül bir yeni aşamaya girdi, peki sırada ne var?

Savaş mevcut seyrinde sürdükçe İsrail'in müttefikleri için yeni ikilemler yaratıyor ve zor soruları cevaplamak zorunda kalabilirler

İsrail tarafından bombalanmasının ardından Gazze'deki bir binanın yıkıntıları arasında duran Filistinliler (AP)
İsrail tarafından bombalanmasının ardından Gazze'deki bir binanın yıkıntıları arasında duran Filistinliler (AP)
TT

Gazze'deki savaş ölümcül bir yeni aşamaya girdi, peki sırada ne var?

İsrail tarafından bombalanmasının ardından Gazze'deki bir binanın yıkıntıları arasında duran Filistinliler (AP)
İsrail tarafından bombalanmasının ardından Gazze'deki bir binanın yıkıntıları arasında duran Filistinliler (AP)

Donald Macintyre 

Yaşananların İsrail ordu sözcüsü Yarbay Richard Hecht'in 10 gün önce topyekün bir kara harekatına alternatif olabileceğini söylediği o "farklı şey" olup olmadığını söylemek mümkün değil. Muhtemelen, Gazze'yle dış dünya arasındaki iletişim halihazırda büyük oranda kesilmemiş olsaydı da bu durum değişmezdi.

Fakat bir anlamda bunun pek de önemi yok. İsrail Savunma Güçleri'nin zaten yıkıcı olan, esasen Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yürütülen operasyonunun yeni bir aşamasının başladığı açık. Son derece yoğunlaştırılmış hava bombardımanı ve topçu ateşiyle desteklenen zırhlı kara kuvvetleri bölgeye şiddetli bir şekilde girdi. Zaten korkunç olan ve artık İsrail askerlerinin de hesaba katılabileceği ölü sayısı ancak daha da artabilir.

İran'ın Lübnan'daki vekil gücü Hizbullah, İsrail'in kuzey sınırında ön cephede yer aldığından, bu hamle bölgede gerginliğin artması riskini de beraberinde getiriyor. Bu muhtemelen, İsrail'in 2020'de tarihi "normalleşme" anlaşmasını imzaladığı Birleşik Arap Emirlikleri ve Hamas'ın 7 Ekim'de çoğu savunmasız sivillerden oluşan 1400 İsrailliye yönelik korkunç ve eşi benzeri görülmemiş vahşetinden önce müzakerelerde bulunduğu Suudi Arabistan da dahil Arap ülkelerinin halihazırda yaptığı ateşkes çağrılarını da yoğunlaştıracak.

Ancak uluslararası alandaki mevcut tartışmaların büyük kısmı (yalnızca bölgesel liderler değil, aynı zamanda uluslararası yardım kuruluşları, BM Genel Kurulu [Güvenlik Kurulu'nun aksine] ve Britanya dahil İsrail'in Batılı müttefiklerinin bazılarının iç siyasetinde giderek artan şekilde dillendirilen) bu türden ateşkes talepleri hakkında olduğundan, başka bir şey savaşın sisinde biraz kayboldu.

Bu da İsrail'in, fena halde ihtiyaç duyulan insani yardımın güneydeki Refah geçiş noktası üzerinden Gazze'nin zor durumdaki sivil nüfusuna ulaşması için güvenli ve uygulanabilir bir koridor oluşturulmasına fırsat verecek daha az sayıdaki "duraklama" çağrılarını bile bugüne kadar reddetmiş olması. Geçen hafta AB'nin tüm üye devletleri, Birleşik Krallık'ın sadık İsrail yanlısı başbakanı Rishi Sunak ve şimdi de (biraz tereddütten sonra da olsa) ABD tarafından böyle bir duraklama çağrısı yapıldı.

Bu da birkaç soruyu gündeme getiriyor: İsrail'in şimdiye kadar büyük oranda Batılı ülkelerden oluşan müttefikleri, endişelerinin bu şekilde geçiştirilmesine nasıl tepki verecek? İsrail, böyle bir duraklamanın Gazze'nin şimdiye kadar yaşadığı en uzun süreli saldırıdan sonra Hamas'ın güçlerini yeniden toplamasına hizmet edeceği ve böylece Hamas'ın silahlı kuvvetlerinin ve Gazze üzerindeki hakimiyetinin ortadan kaldırılması hedefine ulaşılmasını geciktireceği yönündeki argümanını ne kadar sürdürebilecek? Bu durum, Hamas'ın elindeki ve her biri de anlaşılır şekilde ailelerinin gece gündüz aklından çıkmayan 229 İsrailli rehinenin kaderi için ne anlama geliyor?

Son olarak, sadece askeri saldırılar nedeniyle değil, hastalık, açlık ve sağlık hizmetlerinin çökmesi nedeniyle Filistinli sivillerin ölümü söz konusu olduğunda İsrail, yalnızca uluslararası itibarı pahasına bile olsa, nasıl bir bedel ödemeye hazır?

Elbette, savaş bitene kadar, Hamas yönetimindeki sağlık bakanlığının halihazırda isimlerini verdiği 6 bin 747 ölü arasında kadın ve çocuklar da dahil kaç sivilin bulunduğunu tam olarak bilmek mümkün olmayabilir. İsrail bu sayının güvenilirliğini sorguluyor ve hem bu sayının hem de toplam ölü sayısının 7 binin üzerinde olduğu iddialarının abartılı olabileceğini öne sürüyor. Ancak en azından önceki savaşlarda Filistin Sağlık Bakanlığı'nın verdiği sayılarla BM İnsan Hakları İzleme Örgütü ve İsrailli B'Tselem gibi kuruluşların topladığı sayılar arasında çok fazla tutarsızlık yoktu. Şu ana kadar doğrulanamamış olsa da hayatını kaybeden toplam sivil sayısının birkaç bini bulması muhtemel görünüyor.

O zamana kadar İsrail'in kararlarının ve stratejisinin tam olarak ne olduğunu bilemeyebiliriz. Ancak dışarıdan bakıldığında İsrail şimdilik daha çok, generaller tarafından Beyrut'un bir mahallesine ve Hizbullah'ın kalesine atfen isimlendirilen Dahiya doktrini gibi bir şey uyguluyor gibi görünüyor. 2006'daki Lübnan savaşında silahlı grubun dayandığı sivil altyapıyı yok etmek için bu mahallenin büyük bir kısmı yerle bir edilmişti. İki yıl sonra, Hizbullah'ın İsrail'e yönelik saldırılarına devam etmesi halinde bunun tekrarlanacağı tehdidinde bulunan dönemin İsrail Savunma Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Gadi Eizenkot, Dahiya'da yaşananların Hizbullah'ın konuşlandığı her yerde yeniden yaşanacağını söylemiş ve eklemişti:

[Onlara] karşı orantısız güç kullanarak muazzam hasar ve yıkıma neden olacağız.

İsrailli yetkililer yabancı basına Gazze'deki sivil halkla değil Hamas'la savaştıklarını ve bazı sivil kayıplar kaçınılmaz olsa da bunlardan kaçınmak için adımlar attıklarını defalardır vurguluyor. Ancak, iki hafta önce İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un gazetecilerin sivil kayıplarla yakından ilgilenmesinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdiği bir basın toplantısında, Herzog şunu ilan edince bir an için de olsa farklı bir duruş ortaya çıktı:

Sivillerin farkında olmadıkları, işin içinde olmadıkları söylemi doğru değil... Ayaklanabilirlerdi, Gazze'yi bir darbeyle ele geçiren o şeytani rejime karşı savaşabilirlerdi.

Bu saçmalık, zira Herzog, Hamas'ın iç tehditleri bastırma kabiliyetinin son derece sağlam olduğunu biliyor olmalı. Eğer Hamas aşiretlerin belalı savaş ağalarıyla ve kendisinden bile daha aşırı olan silahlı Selefi gruplarla başa çıkabiliyorsa ki yıllardır çıkabiliyor, çoğunlukla silahsız olan sivil halkın Hamas'a karşı "ayaklanma" şansı sıfırdır. Ancak Herzog, İsrail'in siyasi elitlerinden halihazırda askeri stratejiye karar veren bazıları arasındaki gizli bir görüşü ifşa etmek için maskesini mi düşürüyordu? Yoksa sadece öfke içinde kendi başına mı hareket etmişti?

Her iki durumda da savaşın mevcut yönü İsrail'in müttefikleri için ikilemler yaratıyor (ya da yaratmalı). Kaç sivil ölümü kabul edilebilir? Bu ölümleri İsrail'in kendini savunma hakkının kaçınılmaz sonucu olarak görmeye en kararlı olanlar bile, muhtemelen Joe Biden'ın geçen hafta sorduğu ve umarım şu an İsrail'deki yetkililerinin hâlâ sorduğu şu soruyu sormak zorunda: Bu ölümler İsrail'in Hamas'ı, en azından daha da şiddetli bir "Hamas 2"nin doğmasına yol açmadan ortadan kaldırmasını sağlayacak mı? Ve rehineleri geri getirmeye bir yararı olacak mı?

Donald Macintyre, "Gaza: Preparing for Dawn" (Gazze: Şafağa Hazırlık) kitabının yazarıdır.

Independent Türkçe



Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
TT

Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)

Dışişleri Bakanı Hakan  Fidan, Milli Savunma Bakanı  Yaşar Güler ve MİT Başkanı İnrahim Kalın, çalışma ziyareti için Suriye'nin başkenti Şam'a gitti. Heyetin gündeminde, iki ülke ilişkilerinin yanı sıra Şam yönetimi ile Kürtlerin öncülük ettiği YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Suriye ordusuna entegrasyonu bulunuyor.

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler’in gerçekleştireceği ziyarette, Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile görüşüleceği bildirildi. Görüşmede, 8 Aralık 2024’te Beşşar Esad yönetiminin devrilmesinin ardından yürütülen ilişkilerin genel seyrinin değerlendirileceği belirtildi.

Açıklamada, tarafların ayrıca Türkiye’nin ulusal güvenlik öncelikleriyle doğrudan bağlantılı olan ve 10 Mart’ta Şam ile SDG arasında imzalanan anlaşmanın uygulanmasındaki ilerlemeyi ele alacağı ifade edildi.

Dışişleri Bakanı Fidan geçen hafta SDG’ye yönelik açıklamasında, entegrasyon adımlarının yeniden ertelenmesinin “ülkenin ulusal birliğini tehdit edeceğini” söylemiş, anlaşmaya tarafların “sabırlarının tükendiği” mesajını vermişti.

Ankara’nın görüşmelerde ayrıca, İsrail saldırıları nedeniyle Suriye’nin güneyinde oluşan güvenlik risklerini ve Şam yönetiminin yakın zamanda DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyona katılımını da gündeme taşıması bekleniyor.

ABD, 13 Aralık’ta Suriye’nin Palmira kentinde düzenlenen ve iki Amerikan askeri ile bir tercümanın hayatını kaybettiği saldırıdan DEAŞ’ı sorumlu tutuyor.

Türk Dışişleri, Ankara-Şam temaslarının amacının, Suriye’de oluşabilecek güvenlik boşluklarını değerlendirmeye çalışan DEAŞ’ın geri dönüşünü engellemek olduğunu vurguladı.

Türkiye, 2016–2019 yılları arasında Suriye’nin kuzeyinde SDG ve DEAŞ’e karşı üç askeri operasyon gerçekleştirmişti. Ankara, SDG’nin sınır hattındaki varlığını ulusal güvenlik tehdidi olarak tanımlıyor.

Şam yönetimi ile SDG arasında 10 Mart’ta imzalanan anlaşma, SDG’ye bağlı askeri ve sivil kurumların yıl sonuna kadar ulusal yapıya entegre edilmesini öngörüyor. Ancak taraflar arasında yaşanan görüş ayrılıkları sürecin ilerlemesini yavaşlatmış durumda.

Suriye’nin kuzeydoğusunda geniş alanları kontrol eden SDG, yıllar içinde oluşturduğu yerel yönetim modeliyle bölgedeki ekonomik, askeri ve idari kurumları denetliyor. Bölge, ülkenin en büyük petrol ve gaz sahalarını da barındırıyor.


Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
TT

Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)

ABD’nin Miami kentinde yapılan Gazze anlaşması çerçevesindeki dörtlü arabuluculuk toplantısının sonuçları, haftalar sürebilecek istişarelere işaret ediyor. İsrail kaynaklarından sızan bilgiler, Gazze Şeridi’nin kontrol altındaki alanının yüzde 50’sinden fazlasını kapsayan ve Hamas’ın bulunmadığı bölgede silahsızlandırma olasılığına dair ipuçları veriyor.

Sızıntılar, sarı hat bölgesinde ikinci aşamadan bağımsız kısmi bir yeniden imar planının hazırlandığını öne sürüyor. Uzmanlar, bu hamleyi, arabulucular ve Hamas üzerinde baskı kurmak için bir araç olarak değerlendiriyor; amaç, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahlarını bırakmasını sağlamak.

Uzmanlar, tek taraflı girişimlerin, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını aksatabileceğini ve İsrail’in bölgeyi bölme ve tamamen çekilmeme hedeflerine hizmet edebileceğini belirtiyor. İlk aşaması 10 Ekim’de uygulamaya konulan barış planının maddeleri de bu olasılıklara işaret ediyor.

İsrail Kanal 12 televizyonuna konuşan bir güvenlik kaynağı, ordunun sarı hat bölgesinde silahsızlandırma çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu belirtti. Kaynağa göre, söz konusu bölge Gazze Şeridi’nin doğusunda yer alıyor ve toplam alanın yaklaşık yüzde 52’sini kapsıyor.

Ekim ayında imzalanan Gazze anlaşmasından bu yana, sarı hat içinde faaliyet gösteren altı tugay, yer üstü ve yer altındaki altyapının onlarca kilometresini yok etti. Aynı kaynak, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahsızlandırmanın önemine dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre İsrail ordusu cumartesi günü, Han Yunus’un güneyinde sarı hattın İsrail tarafında Hamas’a ait tünellerin patlatıldığını ve yıkıldığını gösteren görüntüler paylaştı.

Bu adımlar, Yedioth Ahronoth gazetesinin yaklaşık bir hafta önce aktardığı habere göre, Tel Aviv’in, ABD talebi üzerine Gazze Şeridi’nde enkaz kaldırma maliyetlerini karşılamayı ve geniş çaplı mühendislik çalışmalarını üstlenmeyi ilk etapta kabul etmesinin ardından geldi. Haberde, Refah bölgesinde yeniden imar için bir alanın boşaltılmasının planlandığı ifade edildi.

Buna karşılık Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati cumartesi günü yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yeniden imar çalışmalarının acilen başlatılması gerektiğini vurguladı. Abdulati, tek taraflı çözümleri veya Filistin topraklarının demografik ve coğrafi yapısını değiştirme girişimlerini reddettiklerini ve Filistin halkının topraklarından zorla çıkarılmasına izin verilmeyeceğini belirtti.

dcfr
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hattı temsil eden beton blok (AFP)

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve İsrail konularında uzman akademisyen Ahmed Fuad Enver, sarı hattın silahsızlandırılmasıyla ilgili açıklamaların İsrail tarafından yapılan belirsiz ve baskı amaçlı beyanlar olduğunu belirtti. Enver, bu adımların ikinci aşamayı etkilemeyi amaçladığını vurguladı.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal ise sızıntıları, arabulucular ve Hamas üzerinde ‘doğrudan baskı’ kurma girişimi olarak nitelendirdi. Nazzal, Hamas’ın silahsızlandırılmasının zaman alacağını ve uygulanmasının zorluklar içereceğini, ayrıca İsrail içinde sahte zafer algısı yaratmayı hedeflediğini ifade etti.

Söz konusu tartışmalar, Miami’de yapılan toplantının sonuçlarıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti. Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi temsil eden arabulucuların açıklamasına göre, ABD’nin gönderdiği diplomat Steve Witkoff’un X hesabından aktardığı mesajda, ikinci aşama görüşmelerinde Gazze’de birleşik otorite altında sivil ve kamu düzeninin korunmasını sağlayacak bir yönetim organının güçlendirilmesine vurgu yapıldığı belirtildi. Arabulucular, geçiş sürecinde sivil ve güvenlik alanları ile yeniden inşayı yönetmek üzere Barış Konseyi’nin kurulması ve aktif hale getirilmesine destek verdiklerini açıkladı.

xscdfg
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü mensupları, 2023 yılında er-Rimal mahallesinde yıkılan bir binanın enkazı arasında ceset arıyor. (AFP)

Arabulucular, tüm taraflara yükümlülüklerini yerine getirme, itidal gösterme ve denetim mekanizmalarıyla iş birliği yapma çağrısında bulundu. Ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını ilerletmek amacıyla önümüzdeki haftalarda görüşmelerin devam edeceği açıklandı.

Ahmed Fuad Enver, ikinci aşama için geri sayımın başladığını belirterek, “İsrail’in bu aşamaya girmesi için zorunlu bir süreç olacak… Ocak ayında bunu görebiliriz” dedi.

Nizar Nazzal ise Miami toplantısının ikinci aşamanın ana hatlarını çizdiğini, Barış Konseyi, Gazze Yönetim Komitesi ve istikrar güçlerinin oluşturulmasının uygulamaya konduğunu söyledi. Nazzal, buna bağlı olarak İsrail’in, silahsızlandırma ve saldırıların devamı gibi engellere rağmen ABD baskısı altında ikinci aşamaya katılmak zorunda kalacağını ifade etti.


Gazze’de insani felaket büyüyor: Son 10 günde 20 ev yıkıldı, en az 15 ölü

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü personeli, cumartesi günü Gazze'deki savaş kurbanlarının cesetlerini arama çalışmaları sırasında Han Yunus'taki bir evin enkazını kaldırıyor. (EPA)
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü personeli, cumartesi günü Gazze'deki savaş kurbanlarının cesetlerini arama çalışmaları sırasında Han Yunus'taki bir evin enkazını kaldırıyor. (EPA)
TT

Gazze’de insani felaket büyüyor: Son 10 günde 20 ev yıkıldı, en az 15 ölü

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü personeli, cumartesi günü Gazze'deki savaş kurbanlarının cesetlerini arama çalışmaları sırasında Han Yunus'taki bir evin enkazını kaldırıyor. (EPA)
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü personeli, cumartesi günü Gazze'deki savaş kurbanlarının cesetlerini arama çalışmaları sırasında Han Yunus'taki bir evin enkazını kaldırıyor. (EPA)

Hasarlı ya da kısmen yıkılmış binalar olmalarına rağmen, çok sayıda Gazzeli başka bir seçenek bulamadığı için bu yapılarda yaşamayı sürdürüyor. Yıkılmak üzere olan duvarlara aldırmayan Gazzeliler, söz konusu binaları, rüzgârın savurduğu, yağmur sularıyla dolan ve en temel güvenli yaşam koşullarından yoksun çadırlara kıyasla daha iyi görüyor.

Son günlerde etkili olan şiddetli rüzgâr ve günlerce süren yoğun yağışlar sırasında, bazı binalar ve evler sakinlerinin üzerine çöktü. Son 10 gün içinde en az 20 bina ve evin yıkıldığı, bu olaylarda 15’ten fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği bildirildi. Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, yeniden imar sürecindeki ‘oyalanmanın’ ciddi sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulundu.

Dün şafak vakti, Gazze kentinin kuzeyindeki Şeyh Rıdvan mahallesinde bir bina daha çöktü. Olayda bir erkek, eşi, iki kızı ve daha önce savaş sırasında İsrail bombardımanında babasını ve kardeşlerini kaybetmiş olan torunları hayatını kaybetti. Sivil savunma ekipleri, kısmen hasarlı ve çok katlı olduğu belirtilen binanın enkazından aynı aileden üç kişiyi kurtarmayı başardı.

Son 10 gün içinde yalnızca Şeyh Rıdvan mahallesinde en az altı binanın çöktüğü, Gazze kentinin farklı bölgelerinde de başka bina ve evlerin yıkıldığı belirtildi. Yıkımların büyük bölümünün kentin batı ve kuzey kesimlerinde; en-Nasr Mahallesi, eş-Şati Mülteci Kampı ve Tel el-Heva mahallesi gibi bölgelerde meydana geldiği aktarıldı.

xsdf
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü personeli, Gazze'deki savaş kurbanlarının cesetlerini arama çalışmaları sırasında Han Yunus'taki bir evin enkazını kaldırıyor. (EPA)

Uzmanlar, İsrail güçlerinin Gazze Şeridi’nin farklı bölgelerinde patlayıcı yüklü araçlar kullanarak gerçekleştirdiği imha operasyonlarının, yapı çatlakları ve çökmelerin artmasındaki başlıca nedenlerden biri olabileceği değerlendirmesinde bulunuyor. Bu operasyonlarda, araçların içine tonlarca patlayıcı yerleştiriliyor ve uzaktan infilak ettiriliyor; ortaya çıkan şiddetli sarsıntıların etkisi kilometrelerce alana yayılıyor ve bazı durumlarda İsrail’in orta kesimlerine kadar ulaşıyor.

Söz konusu operasyonların, geçtiğimiz ekim ayının 10’unda yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasına rağmen, sarı hattın her iki tarafında da devam ettiği belirtiliyor.

Barınma merkezleri tehlikeli

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, kısmen hasar görmüş olmaları nedeniyle 90’dan fazla binanın çökme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirterek, bu binalarda barınacak başka yer bulamayan binlerce Gazzelinin yaşadığını söyledi.

Şarku’l Avsat’a konuşan Basal, sivil savunma ekipleri ile diğer ilgili kurumlara bağlı uzmanların geniş çaplı saha incelemeleri gerçekleştirdiğini, söz konusu binalarda yaşayanlardan tahliye talep edildiğini ve bazı yapılarda oturanların her an çökme riski bulunduğu konusunda uyarıldığını aktardı.

Basal, Sivil Savunma Müdürlüğü’nün imkânlarında ciddi bir yetersizlik yaşandığını, bunun da bina çökmeleri sırasında halka yardım etme kapasitesini olumsuz etkilediğini ifade etti. Özellikle enkaz altından kurtarma çalışmalarında ilkel araçlara bağımlı olunmasının büyük zorluklara yol açtığını vurguladı.

Ayrıca barınma merkezlerinin de şiddetli yağışlar nedeniyle su baskınlarına maruz kaldığını belirten Basal, bu durumun, büyük bölümü zaten hasar görmüş olan söz konusu merkezlerde kalan yerinden edilmiş kişilerin, barınakların herhangi bir bölümünün çökebileceği yönündeki endişelerini artırdığını söyledi.

Basal, Gazze halkına acil yardım ulaştırılması, temel ihtiyaçların karşılanması ve ‘gerçek bir yeniden imar sürecinin başlatılmasına zemin hazırlamak amacıyla’ prefabrik konutların bölgeye sokulması çağrısında bulundu. Yeniden imar dosyasındaki gecikmelerin uzaması halinde daha fazla can kaybının yaşanabileceği uyarısında bulundu.

Diğer yandan Sivil Savunma Müdürlüğü daha önce yaptığı bir çağrıda, İsrail güçlerinin geçmişte hedef aldığı ve ‘yaşamaya elverişsiz, tehlikeli’ olarak sınıflandırılan bina ve evlerin boşaltılmasını istemişti. Kurumdan yapılan açıklamada, ayın 10’unda Gazze’de etkili olmaya başlayan şiddetli yağışlar sonrasında 22 ev ve binanın kısmen ya da tamamen çöktüğü, bu olaylarda 4’ü hâlen enkaz altında kayıp olmak üzere 18 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi. İçişleri Bakanlığı ise çöken bina ve ev sayısının 46’ya ulaştığını açıkladı.

Devam eden ihlaller ve çökmekte olan sağlık sistemi

Bu gelişmeler, İsrail’in ateşkes anlaşmasını ihlal etmeye devam etmesiyle aynı döneme denk geliyor. Şucaiyye mahallesinde dün bir insansız hava aracı (İHA) tarafından düzenlenen saldırıda üç Filistinli hayatını kaybetti.

Cumartesi günü ise Gazze’nin doğusundaki et-Tuffah mahallesinde bir barınma merkezine İsrail topçu birlikleri tarafından iki mermi atılması sonucu, aynı aileden yedi kişi hayatını kaybetti. Olay, ailenin bir üyesinin düğün töreni sırasında meydana geldi.

xvdfg
Cumartesi günü Gazze’nin doğusundaki et-Tuffah mahallesinde düzenlenen düğün merasimi sırasında gerçekleşen İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze töreninden (AP)

10 Ekim’den bu yana, ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonra süregelen İsrail ihlalleri nedeniyle 400’den fazla Filistinli hayatını kaybetti.

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı, insani durumla ilgili yaptığı açıklamada, sağlık sisteminin ‘iki yıl süren savaş ve uygulanan ablukanın ardından ciddi ve benzeri görülmemiş bir tükenme’ yaşadığını bildirdi. Bu durumun, tanı ve tedavi hizmetleri sunma kapasitesinde keskin bir düşüşe, ilaç stokları, tıbbi malzeme ve laboratuvar malzemelerinde ciddi eksikliklere yol açtığı belirtildi.

Bakanlık, temel ilaç listesindeki 321 ilacın stoklarının tükendiğini ve bunun yüzde 52’lik bir açık oranına denk geldiğini açıkladı. Tıbbi sarf malzemelerinde ise 710 ürünün tükenmiş olduğu, eksiklik oranının yüzde 71 olduğu bildirildi. Laboratuvar testleri ve kan bankalarında yaşanan eksiklik oranı ise yüzde 59 olarak kaydedildi.

gth
Gazze şehrindeki bir barınağı hedef alan İsrail hava saldırısında ailesinin diğer üyeleriyle birlikte öldürülen beş aylık erkek kardeşinin cenazesini kucaklayan bir genç (AFP)

Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı’nın Eczacılık Dairesi Başkanı Ala Hillis dün düzenlediği basın toplantısında, acil servis ve yoğun bakım hizmetlerindeki eksiklik oranının yüzde 38’e ulaştığını belirtti. Hillis, bu durumun 200 bin hastanın acil servisten, 100 bin hastanın ameliyat hizmetlerinden ve 700 hastanın yoğun bakımdan mahrum kalmasına yol açabileceğini ifade etti.

Hillis, kanser hastalarına yönelik hizmetlerde kullanılan ilaçların yüzde 70’inin temin edilemediğini, mevcut tedavi protokollerinin tamamlanamadığını ve bunun hastalarda sağlık gerilemelerine yol açtığını vurguladı. Eksiklikler nedeniyle bazı hastaların yaşamını yitirdiğini de açıkladı.

Yetkililere acil yardım çağrısında bulunan Hillis, tüm ilgili kurumların ‘tam sorumluluklarını yerine getirerek tıbbi malzemelerin ve sağlık hizmetlerinin sağlanmasını garanti altına alması’ gerektiğini belirtti.