ABD, Gazze saldırısının finansmanı için İsrail'e tarihinin en büyük askeri yardımını veriyor

ABD, Gazze'deki katliamlarını "insani aranın" ardından yeniden başlatan İsrail'e savaşını finanse edebilmesi için tarihinin en büyük askeri yardım paketini hazırlıyor

(AA)
(AA)
TT

ABD, Gazze saldırısının finansmanı için İsrail'e tarihinin en büyük askeri yardımını veriyor

(AA)
(AA)

Kuruluşundan bu yana Filistin topraklarını adım adım işgal eden ve bu süreçte yüz binlerce Filistinliyi öldüren İsrail'in askeri harcamalarının büyük bir kısmı Tel Aviv'e 1948'den bu yana toplam 130 milyar dolar askeri destek sağlayan ABD tarafından karşılanıyor.

İsrail ordusunun 7 Ekim'de başlayan Gazze'ye saldırılarında yalnızca yaklaşık 50 günlük sürede çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 14 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler (BM), Gazze'de 46 günde 5 bin 300 çocuğun öldürüldüğünü, böylece günde 115 çocuğun hayattan koparıldığına dikkati çekti.

Gazze'ye saldırılarında 40 bin ton patlayıcı kullanan İsrail'in boşalan cephanelerini tonlarca silah ve askeri ekipman yüklü uçaklar ve gemilerle yaptığı sevkiyatlarla dolduran ABD, Tel Aviv'i desteklemek için bölgeye de ek askeri kuvvetler gönderdi.

Saldırılarını "insani ara" sonrasında da sürdüreceğini duyuran İsrail, Gazze'deki katliama devam etmek için Biden yönetiminin ayırdığı milyarlarca dolarlık kaynağı bekliyor.

Gazze'yi yerle bir etmek için 50 milyar dolardan fazla para harcamayı göze alan İsrail yönetiminin bütçesinin üçte birini ABD daha ilk günlerde sağlamış olacak.

İsrail'e her yıl yaklaşık 4 milyar dolar askeri yardım sağlayan Washington yönetimi, buna ek olarak İsrail'in Gazze'de soykırıma varan saldırılarını desteklemek için Kongre'den 14 milyar dolarlık askeri yardım talebinde bulundu.

İsrail'e tek seferde verilen tarihin en büyük askeri yardımı olarak nitelendirilen yardım paketi, ABD'nin İsrail'e kuruluşundan beri verdiği toplam askeri yardımın da yaklaşık 10'da birine tekabül ediyor.

İsrail'e 1948'den bu yana 130 milyar dolar askeri yardım

ABD, İkinci Dünya Savaşı sonrasında 1948'de Filistin toprakları üzerinde kurulan İsrail'e, ABD Dışişleri Bakanlığına bağlı Dış Yardım Ofisinin verilerine göre, bugüne kadar 263 milyar dolardan fazla askeri ve ekonomik yardım sağladı.

ABD Dışişleri Bakanlığının 19 Ekim'de yayınladığı "ABD'nin İsrail ile İşbirliği" başlıklı raporuna göre, bunun 130 milyar doları, (tarihsel enflasyon dahil edildiğinde 225 milyar dolar) askeri ve savunma yardımı olarak İsrail'e verildi.

Washington yönetimi bunun yanı sıra İsrail'e 2009'dan beri Demir Kubbe ve diğer hava savunma sistemlerine ilişkin destek kapsamında 3,4 milyar dolar finansman sağladı. Bunun 1,4 milyar doları ise 2011'den itibaren hizmete giren Demir Kubbe için tahsis edildi.

İsrail'e 10 yılda 38 milyar dolar askeri yardım taahhüdü

ABD yönetimi, 1999'dan bu yana uzun yıllardır İsrail'e 10 yıllık anlaşmalar kapsamında askeri destek sağlıyor. İki ülke arasındaki son anlaşma 2016'da imzalandı ve ABD, 10 yıl içinde İsrail’e 38 milyar dolarlık askeri yardımda bulunmayı taahhüt etti.

Eski Başkan George Bush döneminde 2007'de onaylanan ve 2018’de sona eren askeri yardım paketi kapsamında İsrail’e ödenen miktar yıllık 3,1 milyar dolardı. Bu miktar, 2016'da imzalanan anlaşma ile 3,8 milyar dolara çıktı. Bu paket çerçevesinde her gün 10,4 milyon dolar Amerikalıların cebinden alınıp İsrail'e aktarılıyor.

ABD, bu askeri desteklerin yanında İsrail'e ayrıca F-35 Müşterek Taarruz Uçağı da dahil olmak üzere dünyanın en gelişmiş askeri teçhizatlarına erişim hakkı veriyor.

ABD kamuoyunda İsrail'e askeri yardımların sona erdirilmesi talepleri

ABD Hazine Bakanlığı'nın ekimde yayınladığı bütçe dengesi raporuna göre, federal hükümetin bütçe açığı 2023 mali yılında geçen yıla kıyasla yüzde 23 artarak 1,7 trilyon dolara çıktı. Ülkede devasa bütçe açığı sorunu varken ABD'nin İsrail'e her yıl milyarlarca dolarlık fon sağlaması Amerika'daki vergi mükelleflerinin bir kısmını rahatsız ediyor.

Özellikle ABD'deki bütçe açıklarının yol açtığı kesintiler ve İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarının ardından daha da göze batan askeri yardımlara ülkede düzenlenen çeşitli kampanyalarla son verilmesi isteniyor.

İsrail'in Gazze'ye saldırıları sonrasında Beyaz Saray önünde düzenlenen gösterilerde sık sık ABD'nin İsrail'e verdiği destek hedef alınarak vatandaşların vergilerinin İsrail’in Filistin’deki savaşını finanse ettiğine vurgu yapılmıştı.

ABD aslında Leahy Yasası kapsamında askeri yardımların nasıl kullanılabileceğine ilişkin koşullar dayatıyor. Yasa, ABD askeri malzemelerinin insan hakları ihlalleri yapan askeri birimlere ihraç edilmesini yasaklıyor. Buna karşılık bu yasa, BM yetkilileri tarafından da açıkça savaş suçlarıyla itham edilen İsrail ordusu için işletilmedi.

ABD'li Demokrat Senatör Chris Van Hollen da dün yaptığı açıklamada, Gazze'deki sivil kayıpların çok yüksek olmasına rağmen Beyaz Saray'ın, "İsrail'e yapılan askeri yardımı herhangi bir koşula bağlamadığını açıkça belirttiğini" ifade etti.

Son olarak ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken dün Tel Aviv'deki basın toplantısında, İsrail'in savaş kurallarına uygun hareket etmesi gerektiğini hatırlattı ancak Gazze'de "Hamas'ı devirme" hedefine destek vermeye devam edeceklerini ifade etti. Ateşkes çağrılarını desteklemeyen bunun yerine "insani ara"nın uzatılmasını isteyen Blinken, İsrail'den ayrılmadan Gazze'ye saldırılar yeniden başladı.



Witkoff: Ukrayna ile yapılan görüşmelerde “önemli ilerleme” kaydedildi

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Berlin'deki görüşmeleri öncesinde Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in yanında ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile tokalaşıyor (Almanya Federal Hükümeti Enformasyon Bürosu/Guido Bergmann)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Berlin'deki görüşmeleri öncesinde Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in yanında ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile tokalaşıyor (Almanya Federal Hükümeti Enformasyon Bürosu/Guido Bergmann)
TT

Witkoff: Ukrayna ile yapılan görüşmelerde “önemli ilerleme” kaydedildi

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Berlin'deki görüşmeleri öncesinde Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in yanında ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile tokalaşıyor (Almanya Federal Hükümeti Enformasyon Bürosu/Guido Bergmann)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Berlin'deki görüşmeleri öncesinde Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in yanında ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile tokalaşıyor (Almanya Federal Hükümeti Enformasyon Bürosu/Guido Bergmann)

ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff dün, Rusya ile savaşa diplomatik bir çözüm bulmak amacıyla Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile Berlin'de yapılan görüşmelerde ‘önemli ilerleme’ kaydedildiğini açıkladı.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Trump’ın Özel Temsilcisi Witkoff ve damadı Jared Kushner arasındaki görüşme beş saatten fazla sürdü. Witkoff’un sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamaya göre görüşmede, 20 maddelik barış planı, ekonomik programlar ve diğer konular hakkında derinlemesine tartışmalar yapıldı. Witkoff, bu sabah başka bir toplantı daha yapılacağını da sözlerine ekledi.

ABD’nin Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için öne sürdüğü öneriyle yürütülen Ukrayna-Rusya müzakerelerini yöneten Witkoff'un Berlin’e gönderilme kararı, Washington'ın savaşı sona erdirme planının şartları konusunda Kiev ile kalan anlaşmazlıkları çözme konusundaki aciliyetinin arttığını gösteriyor. Ukrayna ve Rusya arasındaki saldırılar devam ederken ve kayıplar artarken, ABD Başkanı Trump, 2022 şubatında Rusya'nın Ukrayna'ya karşı açtığı ve yüz binlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olan savaşı çözme planıyla ilgili görüşmelerde ilerleme sağlanamaması nedeniyle hayal kırıklığına uğradığını açıkça dile getirdi.

Zelenskiy daha önce Washington'ın, Ukrayna'nın doğusundaki Donetsk bölgesinin kontrol ettiği kısmından Ukrayna ordusunun çekilmesini talep ettiğini açıklamıştı. Bu bölgenin silahtan arındırılmış bir ‘serbest ekonomik bölge’ haline getirilmesi planlanıyor. Ancak Washington, Ukrayna topraklarını işgal eden Rusya ordusundan aynı talepte bulunmuyor.

Öte yandan Trump'ın planı, Rusya ordusunun Sumi, Harkiv ve Dnipropetrovsk bölgelerinde (kuzey ve kuzeydoğu) ele geçirdiği küçük alanlardan çekilmesini, ancak Herson ve Zaporijya'da (güney) kontrol ettiği daha geniş toprakları elinde tutmasını öngörüyor.


Güney Kore polisi Birleşme Kilisesi'nin ofislerine baskın düzenledi

Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
TT

Güney Kore polisi Birleşme Kilisesi'nin ofislerine baskın düzenledi

Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)

Güney Kore polisi bugün, başkent Seul ve çevresindeki Birleşme Kilisesi'nin ofislerine ve tesislerine baskın düzenlediğini açıkladı. Baskın düzenlenen yerler arasında başkentin kuzeydoğusunda bulunan ve uluslararası genel merkez olarak kullanılan lüks bir saray da yer aldı. Polis, aramanın kiliseye ait on farklı yerde yapıldığını duyurdu.

Yonhap Haber Ajansı, aramanın bazı mevcut ve eski hükümet yetkilileri ile milletvekillerinin kiliseden rüşvet aldıkları iddialarıyla ilgili olduğunu bildirdi. Olayda adı geçenler arasında kilise lideri Hak Ja Han da yer alıyor.

Denizcilik ve Balıkçılık Bakanı Chung Jae-soo, geçtiğimiz hafta yanlış olduğunu söylediği iddiaları çürütmeye odaklanmak ve davanın Cumhurbaşkanı Lee Jae Myung’un hükümetinin çalışmalarını etkilemesini önlemek istediğini belirterek istifa etmişti.

sdfrgt
Birleşme Kilisesi'nin lideri Hak Ja Han, Seul'deki özel savcıların talebi üzerine hakkında çıkarılan tutuklama emrinin yeniden değerlendirilmesi için mahkemeye geldi (Arşiv - Reuters)

Kilise tarafından geçtiğimiz hafta yapılan açıklamada, tek bir eski kilise yetkilisinin karıştığı iddia edilen ve ‘aşırılıklar’ olarak nitelendirilen olaylarla Kilise’nin hiçbir ilgisi olmadığı belirtildi.

Birleşme Kilisesi lideri Hak Ja Han, avantajlı iş olanakları karşılığında eski First Lady Kim Keon-hee'ye rüşvet teklif ettiği iddiasıyla yargılanıyor. Ancak Kilise lideri bu iddiaları reddediyor.


Avustralya Başbakanı’dan, Sidney saldırısı sonrası ‘antisemitizmi’ ortadan kaldırma sözü

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
TT

Avustralya Başbakanı’dan, Sidney saldırısı sonrası ‘antisemitizmi’ ortadan kaldırma sözü

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese bugün yaptığı açıklamada, Bondi Plajı'na düzenlenen terör saldırısını kınadı, bunu “saf kötülük eylemi” olarak nitelendirdi. Öte yandan Avustralya polisi, dün meydana gelen silahlı saldırıda en az 16 kişinin öldüğünü teyit etti.

efrty
Avustralya Başbakanı Albanese düzenlediği basın toplantısında (EPA)

Başbakan Albanese düzenlediği basın toplantısında, ‘bugünün Bondi'de neşeli bir kutlama olması gerektiğini, ancak yaşananlarla bu kutlamanın sonsuza kadar lekelendiğini’ söyledi.

Albanese, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dün gördüğümüz şey, saf kötülük, antisemitizm ve Avustralya'nın simgesel bir yerinde, bizim kıyılarımızda işlenen bir terör eylemiydi.”

Avustralya'nın ‘antisemitizmi ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yapacağını’ vurgulayan Başbakan Albanese, “Avustralya asla bölünmeye, şiddete veya nefrete boyun eğmeyecek ve bunu birlikte aşacağız. Onların bizi bir ulus olarak bölmelerine izin vermeyeceğiz. Buna yanıt vermek için gerekli her türlü kaynağı seferber edeceğiz. Dün, ülkemizin tarihinde gerçekten karanlık bir gündü. Ancak bir ulus olarak, bunu yapan korkaklardan daha güçlüyüz” ifadelerini kullandı.

dfgt
Sidney'deki silahlı saldırı olay yerinde polis (AP)

Öte yandan Avustralya polisi dün akşam Sidney'de Yahudi bayramı Hanuka kutlamaları sırasında 16 kişiyi öldüren iki silahlı saldırganın 50 yaşındaki bir adam ve 24 yaşındaki oğlu olduğunu açıkladı.

Yeni Güney Galler Polis Komiseri Mal Lanyon, gazetecilere yaptığı açıklamada baba saldırganın öldürüldüğünü, oğul saldırganın ise şu anda hastanede tedavi gördüğünü söyledi. Lanyon, “Başka saldırganlar aradığımızı söyleyemem” diye ekledi.

Saldırı, yaklaşık 2 bin Yahudi’nin Sidney'deki Bondi Plajı'nda Hanuka kutlamalarına katıldığı sırada gerçekleşti.

Görgü tanıkları, kimliği belirsiz bir kişinin kutlama alanının yakınlarındaki bir arabadan inip ateş açtığını bildirdi.

Raporlara göre ateş yakınlardaki bir köprüden açıldı.

Olay yerinden çekilen görüntülerde, uzun namlulu silahlara sahip saldırganlar kutlama yerine doğru ilerlerken panik içindeki kalabalığın her yöne kaçıştığı görüldü.

Videolarda, kaosun ortasında çimlere uzanmış insanlar görülüyor. Kutlamaya katılan bir Yahudi, olayı kendileri için bir ‘felaket’ olarak nitelendirdi.

Saldırıdan birkaç saat sonra konuşan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese'ye bir mektup göndererek Canberra'yı ‘antisemitizmi körüklemekle’ suçladığını söyledi.

Diğer bir deyişle Netanyahu, Albanese'nin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının ‘sokaklarınızda yıkıma yol açan Yahudilere karşı nefreti teşvik ettiğini’ söyledi. İsrail Başbakanı, “Antisemitizm, liderler sessiz kaldıkça yayılan bir kanserdir. Zayıflığı eylemle değiştirmelisiniz” diye ekledi.

Saldırının ‘korkunç’ olduğunu söyleyen Netanyahu, “Soğukkanlı bir cinayet. Ne yazık ki, kurbanların sayısı her dakika artıyor. En büyük kötülüğü gördük” dedi. Yoldan geçerken saldırganlardan birinin silahını elinden alan ve Yahudi olduğunu söylediği bir kişiye atıfla “Aynı zamanda en büyük Yahudi kahramanlığını da gördük” ifadelerini kullandı.

Netanyahu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Küresel anti-Semitizmle mücadele ediyoruz ve bununla savaşmanın tek yolu onu kınamak ve mücadele etmek, başka yolu yok. İsrail'de yaptığımız da bu. İsrail ordusu ve güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu yapmaya devam edecek.”

Avustralya hükümetini üstü kapalı eleştiren Netanyahu, “Olayı kınamayan, aksine teşvik edenleri kınamaya devam edeceğiz. Onlardan özgür ulusların liderlerinden bekleneni yapmalarını talep etmeye devam edeceğiz. Pes etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.