Rusya, Libya siyasi sahnesindeki varlığını neden yoğunlaştırıyor?

Muhammed Takala kısa süre önce Moskova'yı ziyaret ederken Halife Hafter de Bingazi'de Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yevkurov ile görüştü.

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin Trablus'taki Rus Büyükelçisi ile daha önce yaptığı bir görüşmeden (UBH)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin Trablus'taki Rus Büyükelçisi ile daha önce yaptığı bir görüşmeden (UBH)
TT

Rusya, Libya siyasi sahnesindeki varlığını neden yoğunlaştırıyor?

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin Trablus'taki Rus Büyükelçisi ile daha önce yaptığı bir görüşmeden (UBH)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin Trablus'taki Rus Büyükelçisi ile daha önce yaptığı bir görüşmeden (UBH)

Son zamanlarda Rusya'nın Libya siyasi sahnesindeki varlığı ve tüm Libyalı taraflara açılması konusunda çeşitli sorular gündeme geliyor. Bu durum Libya Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Muhammed Takala'nın Moskova'yı ziyaret etmesi ve burada bir dizi yetkiliyle görüşmesinin ardından ortaya çıktı. Bunun yanı sıra Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov'un Bingazi'de Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter ile bir araya geldiği ifade edildi.

Gözlemciler ‘Rusya'nın Libya'ya olan ilgisinin, Moskova yönetiminin Afrika kıtasındaki rolünün her düzeyde güçlendirilmesi çerçevesinde ortaya çıktığını’ düşünüyor. Siyasetçiler, Moskova yönetiminin Libya'daki siyasi krizi çözmek için Doğu ve Batı güçleri arasında bir denge kurmaya çalıştığını belirtseler de Libya'daki Rus etkisinin artmasının Moskova ve Washington arasında derinleşen anlaşmazlık ışığında siyasi arenada daha fazla durgunluğa yol açmasından çekiniyorlar.

Global Initiative kuruluşundan araştırmacı Celal Harşavi’ye göre Rusya, fazla zaman kaybetmeden Washington yönetiminin Ortadoğu'daki çatışmanın gidişatı ve İsrail'in Gazze Şeridi'nde yaptıklarının yansımalarıyla meşgul olmasının yarattığı boşluktan faydalanarak Libya'daki nüfuzunu genişletmekte gecikmedi. Bu da Washington'u çok zor bir duruma sokuyor. Ancak Harşavi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Moskova'yı şu anda Libya'daki etkisini arttırmaya iten başka faktörlere de dikkati çekti. Bu faktörlerin başında Rusya’nın birkaç ay öncesine kıyasla Ukrayna'daki çatışmayı kaybetmeme duygusu ve aynı anda birden fazla dosyayı yönetme becerisini arttırmak geliyor.

4RGTY5H6U7E
Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Yunus-Bek Yevkurov ve Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter Bingazi'de bir araya geldi. (LUO)

Diğer yandan DYK üyesi Adil Kermus, Takala'nın Moskova ziyaretinin ‘Moskova yönetiminin tutumunda bir değişiklik yaratma konusunda başarılı olma’ ihtimalinden şüphe duyduğunu belirtti. Kermus, bu ziyaretin Libya arenasında Rusya’nın tarafsız bir pozisyon almasının ya da en azından Hafter ile mevcut ilişkilerinde olduğu gibi bir tarafa karşı önyargılı olmamasının yolunu açacağından şüphe duyuyor.

Şarku’l Avsat’a konuşan Kermus, Rusya'nın 2019 ve 2020 yıllarında Hafter güçlerinin başkente doğru ilerlemesini desteklediğini ve şu ana kadar Hafter'le askeri koordinasyonun devam ettiğini söyledi. Bu durum Rusya Savunma Bakan Yardımcısı’nın geçtiğimiz Ağustos ayından bu yana Bingazi'ye art arda gerçekleştirdiği üç ziyarette ve Hafter'in geçtiğimiz Eylül ayında Rusya'ya yaptığı ziyaret sırasında düzenlenen resmi karşılama töreninde de gözlemlendi.

Kermus'a göre tüm bu göstergeler sadece Rusların kanaatlerini ve ittifaklarını değiştirmenin zorluğuna değil, aynı zamanda Libyalı siyasi ve askeri güçlerin ülkedeki siyasi krizi çözmek için yapacakları her türlü arabuluculuk teklifini reddedecekleri beklentisine de işaret ediyor. Kermus ayrıca, Libya'daki Rus etkisinin artmasının Moskova ve Washington yönetimleri arasında bölge içinde ve ötesinde diğer meselelerle ilgili derinleşen anlaşmazlık ışığında siyasi yolda daha fazla durgunluğa yol açacağından korktuğunu ifade etti.

Aynı bağlamda, Libya Temsilciler Meclisi (TM) üyesi Ali et-Tekbali, Rusları Libya’ya ve Afrika kıtasına soktuğu için ABD politikalarını suçladı. Tekbali, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, “Washington yönetimi, Şubat Devrimi'nin ilk yıllarında Libya'nın batısında yoğunlaşan siyasal İslam hareketi güçlerinin yanında yer aldı ve bu durum muhaliflere Ruslara başvurmaktan başka seçenek bırakmadı. Hafter de sonunda baskı altında kaldığından bunu yaptı” ifadelerini kullandı.

Tekbali, Takala'nın UBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile koordineli olarak gerçekleştirdiği ziyaretin, Hafter'i tamamen devre dışı bırakarak Rusya'nın tutumunda radikal bir değişikliğe yol açmasa da, yavaş yavaş Ruslarla iyi ilişkilerin ortaya çıkmasına neden olabileceğine inanıyor. Tekbali, Rusya'nın kendi çıkarlarını gözeten büyük bir ülke olduğunu ve Libya'nın batı bölgesindeki güçlerle arasındaki ilişkilerin ekonomik iş birliği ortaklıklarıyla desteklenmesi halinde (Takala, Moskova ziyareti sırasında bunun ipuçlarını vermişti) Rusya'nın bu güçlerle ilgili vizyonunun yavaş yavaş değişebileceğini ve bir dereceye kadar ılımlılıkla karakterize edilebileceğini ifade etti.

Tekbali, ‘Moskova'nın Libya arenasındaki tüm taraflara, yani doğuda Hafter'e ve batıda Trablus liderlerine bu kadar açık olmasının yanı sıra eski rejimin destekçilerinin güvenini de kazanmasının, onu Libya ile ilgili herhangi bir masadan ya da uluslararası anlaşmadan kaldırmaya çalışmayı giderek daha da zorlaştıracağına’ işaret etti. Tekbali, kriz dosyasına ilişkin olarak da Washington ile görüş ayrılıklarının devam edeceğini dile getirdi.

Türk akademisyen ve siyasi analist Dr. Muhanned Hafızoğlu ise Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, Takala'nın Moskova ziyaretinden ya da Dibeybe’nin önümüzdeki yılın başlarında yapacağı söylenen ziyaretten, batı bölgesindeki siyasi ve askeri güçlerin en yakın müttefiki olan Türkiye’nin herhangi bir rahatsızlık duymayacağını belirtti. Hafızoğlu, “Ankara yönetimi, Libya Devleti’ni Rusya ile bağlayan ilişkilerin ve çıkarların varlığından haberdardır” dedi.

Hafızoğlu’na göre Batı Libya liderlerinin Moskova ziyaretleri, Rusya'nın rolünü etkisizleştirmek ya da kutuplaştırmaya çalışmaktan ziyade, önümüzdeki dönemde Rus karar mekanizmasının düşüncelerini öğrenme çerçevesine giriyor.



Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, ülkesinin ‘Litani'nin kuzey ve güneyinde silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildiğini’ doğruladı. Recci, bu pozisyonu Lübnan'a ileten son kişinin geçen hafta sonu Beyrut'u ziyaret eden ve çok sayıda Lübnanlı yetkiliyle görüşen ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus olduğunu belirtti.

Recci Şarku’l Avsat'a verdiği röportajda, Ortagus’un Lübnan'ın şu anda açık bir ‘penceresi’ olduğundan bahsettiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “ABD yönetimi Lübnan'a topraklarını özgürleştirmesi, yeniden inşa etmesi ve ekonomisini geliştirmesi için yardım etmek istiyor. Ancak bunun karşılığında ister uluslararası, Arap, Körfez ve hatta Lübnanlıların talebi olan ekonomik reformlar açısından olsun, ister uluslararası toplumun Lübnan devletinin egemenliğini sadece Litani'nin güneyine değil, tüm Lübnan topraklarına yaymasını istediği silah münhasırlığı açısından olsun bizden istenen şeyler var. Bu husus Ortagus ve diğer uluslararası yetkililer tarafından bize açıkça iletildi. Zaten bu mesele Lübnan anayasasında da yer alıyor.”

Recci, “Ayrıca dünyada hiçbir ülke kendi kurumları dışında silahların varlığını kabul etmek zorunda değildir. Dolayısıyla bu uluslararası bir talep olduğu gibi aynı zamanda Lübnan'ın da bir talebidir. Biz bunu bakanlık açıklamasında ve yemin konuşmasında açıkça ifade ettik” şeklinde konuştu.

cdfvgh
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku'l Avsat)

Recci, Ortagus'un silah münhasırlığının sağlanması için bir ‘zaman çizelgesinden’ söz ettiğini reddederek, ‘bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi gerektiğini’ söylediğini açıkladı. Bu alanda yapılanların iyi ama yetersiz olduğunu, daha büyük ve hızlı adımlar atılmasını istediklerini belirtti.

Recci, ‘silah münhasırlığına’ ulaşmak için benimsenecek mekanizma konusunda ise şunları söyledi: “Devletin kendi iç egemenliğini müzakere etmeyeceğini söyleyen genel bir ilke var. Dolayısıyla hükümetin net bir tutum sergilemesi gerekiyor. Biz de silahların devlet tarafından kısıtlanması için bir yol ve mekanizma bulacağız.”

Müzakere komiteleri

İsrail ile müzakere komiteleri konusuna da değinen Recci, “İsrailliler ve Amerikalılar işgal altındaki beş nokta, esirler ve ihtilaflı bölgeler konusunda müzakere etmek üzere üç komite kurulmasını talep ediyorlardı. Ancak biz onlara ilk iki hususta müzakere etmenin söz konusu olmadığını, müzakere edilecek bir şey olmadığını söyledik. Zira biz toprak işgal etmiyoruz ya da İsrailli esirleri tutmuyoruz. Bu nedenle İsrail'in beş noktadan derhal ve koşulsuz olarak çekilmesi ve mahkûmları müzakere etmeden serbest bırakması gerekiyor. Bizim kabul ettiğimiz şey, karmaşık bir teknik mesele olan sınırların belirlenmesinin müzakere edilmesidir. Yaklaşık iki hafta önce önerilen komitelerin sivil olacağına dair bir fikir vardı, ancak konu bir daha tartışılmadı ve Ortagus bunu en azından benimle gündeme getirmedi” ifadelerini kullandı.

Diplomatik eylem

“Bu alanda günlük çalışmalar yapılıyor” diyen Recci sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm ülkeleri İsrail'e işgal ettiği Lübnan topraklarından çekilmesi için baskı yapmaya çağırıyoruz. Bu, Hizbullah'ın silahlarını elinde tutmak için sunduğu her türlü argümanı ya da gerekçeyi ortadan kaldırır ve topraklarını diplomasi yoluyla özgürleştirmekte ısrar eden ancak şu ana kadar İsraillilerin yanıt vermeyi ve güvenlik mülahazalarından bahsetmeyi reddettiği Lübnan devletinin konumunu güçlendirir. Devlet olarak askeri ve ekonomik güce sahip olsaydık diplomatik çalışmaların başarısı daha kesin ve hızlı olurdu, ancak her ikisinden de yoksunuz. Elimizdeki tek şey bu alanda bize yardımcı olacak ülkelerin dostluğu.”

Filistin silahları

Hizbullah'ın silahlarını geri çekmesi ile Filistinlilerin kamp içindeki ve dışındaki silahlarını geri çekmesi arasındaki bağlantıyı sorgulayan Recci, “Hizbullah'ın silahlarının geri çekilmesinin, geri kalanı şüphesiz teslim edilmesi gereken Filistin silahlarıyla ne ilgisi var? Peki Hizbullah'ın silahı Filistinlilerin silahına karşı koymak için mi orada? Durum böyle olmadığı sürece, bu alanda önceliklerle ilgili koşullar belirlememeliyiz. Bizim istediğimiz, Lübnan ordusunun, önümüzdeki tehditler ne olursa olsun, Lübnanlılar olarak bizi koruyan tek güç olmasıdır” dedi.

Mali reformlar

Recci, mali ve ekonomik reformlar konusunda ise şunları söyledi: “Başbakan Nevvaf Selam liderliğindeki hükümet harika, mükemmel ve hızlı bir iş çıkarıyor, ancak kriz derin ve iki haftada çözülemez. Uluslararası toplum bunu kabul ediyor, ancak reformların tam olarak uygulanması için zamanın ucu açık olmadığını ve aciliyet gerektirdiğini vurguluyor.”

ABD-İran müzakereleri

ABD-İran müzakereleri ve bunların Lübnan'ı nasıl etkileyeceği konusuna da değinen Recci, “Bu müzakerelerin nereye varacağı henüz belli değil. Bildiğimiz şey, nükleer program, balistik füzeler ve Hizbullah da dahil olmak üzere İran'ın vekil güçlerini içerdiği ve iki taraf arasında bir anlaşmaya varılamaması halinde tüm seçeneklerin masada olduğu” dedi.

Suriye ziyareti

Recci, Başbakan Nevvaf Selam'ın önümüzdeki hafta Suriye'ye yapacağı resmi ziyarete katılarak, çözülmemiş birden fazla dosyayı çözüme kavuşturmaya çalışacak. Suriye’deki yeni rejim konusunda iyimser olan Recci şu ifadeleri kullandı: “Önceki rejimden kesinlikle daha iyi. Bağımsızlıktan bu yana Suriye'deki hiçbir rejim Lübnan devletini bir varlık olarak tanıdığını, bağımsızlığını tanıdığını ve egemenliğine saygı duyduğunu açıkça söylemedi ama şimdi Suriyeli yetkililerden içişlerimize karışmayacaklarına dair sözler aldık.”

Yerlerinden edilenler dosyası

Recci'ye göre Selam, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile görüşmesinde, şu anda Lübnan için öncelikli olan Suriyelilerin yerinden edilmesi konusunu gündeme getirecek.

Recci sözlerine şöyle devam etti: “Lübnan, ülkedeki demografik dengeyi sarsan ve sosyal ve ekonomik tehdidin yanı sıra varoluşsal bir tehdit oluşturan yerinden edilmenin olumsuz yansımalarına daha fazla tahammül edemez. Uluslararası yetkililerle yaptığımız görüşmelerde talep ettiğimiz ve ısrarla vurguladığımız husus, uluslararası toplumun yeni bir yaklaşım benimsemesi ve böylece yerinden edilmiş kişilere Lübnan'da kaldıkları süre boyunca değil, ülkelerine döndüklerinde yardım sağlanmasıdır. Ayrıca, Suriye'de yeniden inşa sürecinin başlatılarak vatandaşların geri dönmesinin ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasının önemini vurguluyoruz. Zira tüm bunların varlığı yerinden edilmiş kişileri geri dönmeye teşvik edecektir. Ayrıca Suriye'nin birçok bölge ve vilayetinde hayat normale dönmüştür, dolayısıyla geri dönüş konvoyları yarından önce hemen bugün başlamalıdır. Suriye'deki tartışma doğu sınırı dosyasını ve oradaki kayıp Lübnanlıların dosyasını da içerecek. Çünkü bu insanların akıbetini bilmek istiyoruz... Nasıl öldürüldüler, neredeler? İstediğimiz şey bu dosyayı sonsuza kadar kapatmak.”

Lübnan-Körfez ilişkileri

Recci sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Ne yazık ki son birkaç yıldır genel olarak Körfez ülkeleriyle, özel olarak da Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz kötüydü. Doğrusunu söylemek gerekirse bunun sorumlusu Lübnan'dır, daha doğrusu Lübnan'da ülkeyi hiçbir dahli olmadığı bir anlaşmazlığın içine sokan bazı kişilerdir. Captagon ve silah ihraç edip, lanetleyip, sonra da yardım isteyemeyiz. Lübnan'ın resmi tutumu, Lübnan ile Körfez ülkeleri arasındaki mükemmel ilişkiler geleneğine uymuyordu. Bugün ilişkiler eski tarihi konumuna kavuşmaya başlamıştır. Bunun en büyük kanıtı da Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın davetlisi olarak Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarettir. Ziyaretin kendisi ve Avn’ın gördüğü sıcak karşılama, ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığının kanıtıdır. Bu durum aynı zamanda seçkin bir şekilde karşılanan Başbakan Nevvaf Selam'ın ziyareti için de geçerlidir. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, gerekli ekonomik reformların tamamlanması ve silah münhasırlığının sağlanması koşuluyla ilişkilerin eskiden olduğu gibi devam edeceği sözünü verdi.”