Gazze'de yerinden edilmenin bedeli ağır... "Paranın da değeri kalmadı"

Bombardımanlardan kaçan, evleri yıkılan aileler evsiz kalıyor ve paraları olmasına rağmen ev kiralayamıyor

Satın alınabilecek hiçbir şey olmadığı için yerinden edilmiş insanlar için  paranın bir yararı olmuyor (AFP)
Satın alınabilecek hiçbir şey olmadığı için yerinden edilmiş insanlar için paranın bir yararı olmuyor (AFP)
TT

Gazze'de yerinden edilmenin bedeli ağır... "Paranın da değeri kalmadı"

Satın alınabilecek hiçbir şey olmadığı için yerinden edilmiş insanlar için  paranın bir yararı olmuyor (AFP)
Satın alınabilecek hiçbir şey olmadığı için yerinden edilmiş insanlar için paranın bir yararı olmuyor (AFP)

Savaştan önce Gazze Şeridi'ndeki pek çok kişi yoksulluk içinde yaşıyordu ancak savaşın başlangıcından bu yana varlıklı kesim de kendilerini paralarının 'değersiz' olduğu ve satın alınabilecek hiçbir şey olmadığı bir durumda buldu. 

Gazze Şehri'nden yerinden edilen Muhammed el-Medhun, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta kiralık bir daire arıyor ve Şerit içinde büyük bir meblağ olan bin doları ödemeye hazır olduğunu belirtse de hiçbir yer bulamıyor. 

Biri 7 yaşında, diğeri bir buçuk yaşında iki çocuk babası olan 36 yaşındaki Medhun, evinin bombalanması nedeniyle ailesinden 11 kişiyle birlikte kaçmak zorunda kaldı.

Burada para değersiz

Yerinden edilmiş Filistinli içinde bulunduğu durumu Fransız haber ajansı AFP'ye şu sözlerle anlattı:

Arkadaşım bizi evinde ağırladı ama ben biraz mahremiyet sağlamak için kiralık bir daire arıyorum. Fiyatlar çok yüksek ama daire de yok. Bin dolar vermeye razıyım ama bulamıyorum.

"Paranın değeri kalmadı zira piyasada mal kalmadı" diyen Medhun, mal ve malzeme bulunamaması nedeniyle fiyatların önemli ölçüde arttığını da açıkladı.

Medhun, "Lüks aramıyoruz. Ne kadar olursa olsun temel şeyleri arıyorum ama bulamıyorum. Hayatımızda hiçbir şey eksik değildi. Evimiz bombalandı, arabamı Gazze'de bıraktım" dedi. 

Yerinden edilen adam, yaşadığı acıyı "Tarif edilemeyecek, unutulamayacak bir acı ve aşağılanma yolculuğuyla buraya geldik. Dünyada hiçbir para bu gördüklerimi telafi edemez" ifadeleriyle dile getirdi.

Medhun, her şeyi geride bırakmak zorunda kaldığını ve iki parça kışlık giysiyi de normal fiyatının üç katı fiyata satın aldığını anlattı.

Çocuğu ondan bir şey istediğinde ve parası olmasına rağmen onu alamadığında çaresiz hissettiğini belirten Medhun bununla ilgili olarak "Oğlum çikolata ve cips istiyor. Onları satın almak için her bedeli öderim ama mevcut değil. Sorunun bende olmadığını çocuk nasıl anlayacak?" dedi. 

Gazze Şeridi'nin en güneyinde, Mısır sınırında yer alan Refah şehri, ahşap ve plastik parçalar kullanılarak alelacele kurulan yüzlerce çadırla, yerinden edilmişler için devasa bir kampa dönüştü.

Binlerce Gazzeli, araba ya da kamyonla, bazen de at arabasıyla ya da yaya olarak mümkün olan her şekilde bombardımanlar kaçıyor.

Felaket koşullar

Savaş, Hamas'ın Gazze Şeridi'nden İsrail'in güneyindeki kasabalara saldırdığı 7 Ekim'de başladı.

İsrail yetkililerine göre bu olay çoğu sivil bin 200 kişinin ölümü ile sonuçlandı. Hamas Hareketine bağlı Gazze Şeridi Sağlık Bakanlığına göre, İsrail'in ağır bombardımanları ve kara saldırıları, büyük bir yıkıma uğrayan Gazze Şeridi'nde 18 bin 400'den fazla kişinin ölümüyle sonuçlandı.

Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) 3 Aralık'tan bu yana Refah'a gelen on binlerce yerinden edilmiş kişinin barınakların içinde ve dışında yoğun nüfuslu yerlerde felaket koşullarla karşı karşıya olduğunu belirtti.

OCHA yaptığı açıklamada "Yardım dağıtım merkezlerinin çevresinde kalabalıklar saatlerce bekliyor ve insanlar gıda, su, barınma, bakım ve korumaya çaresizce ihtiyaç duyuyor. Tuvaletlerin olmaması, özellikle yağmurun sele neden olduğu durumlarda hastalığın yayılma riskini artırıyor" ifadelerine yer verdi. 

Birçok kişi önceki hayatlarını terk etmek zorunda kaldı ve İsrail bombardımanların yüzünden yanına pek bir şey almadan kaçtı.

İçme suyu, yiyecek ve ilaç kıtlığının yanı sıra bölge sakinlerinin kaçmak zorunda kalmasıyla birlikte yoksulluk daha da kötüleşti.

Bazı insanlar satın alacak paraları olmasına rağmen ürün bulamıyorlar.

Yerinden edilmenin ağırlığı 

4 çocuğu ve kocasıyla birlikte Refah şehrinin batısında bir arkadaşının yanında yaşamak üzere evinden ayrılan 28 yaşındaki Samar Muhammed, herkesin eşit hale geldiğini söyledi.

Öğretmen olarak çalışan, kocası da tüccar olan kadın, "Gazze'deki 200 metrekarelik dairemi terk ettim, arabam da yakıt yetersizliğinden dolayı bir aydan fazla süredir sokakta park halinde kaldı" ifadelerini kullandı.

Eşinin ailesini Mısır'a götürmeye çalıştığını belirten Muhammed, "Paramız var ama piyasada hiçbir şey yok. Bizden kişi başı 5 bin dolar, on yaşın altındaki her çocuk için ise bin dolar istediler. Ödemeye hazırız ama dolandırıcılık olmadan yolcuğu sağlayacağına güvendiğimiz birini bulamıyoruz" diyerek mevcut durumu anlattı. 

Muhammed, "Zengin ailelerin tamamı kiralık ev bulamadıkları için çadırlarda yaşıyor. Para kağıt gibi değersizleşti ve bir milyon şekeliniz (260 bin dolardan fazla) olsa bile ailenizi koruyamıyor, onlara yeme, içme, giyinme gibi asgari yaşam ihtiyaçlarını sağlayamıyorsunuz" dedi. 

Evini terk etmek zorunda kalan Muhammed, "Herkes acı çekiyor. Fakir ve zengin çadırlarda yan yana yaşıyor, aynı şeyi yiyip içiyorlar ve güvenlikleri yok" ifadelerini kullandı. 

"Burada paranın değerini kaybettiğini" söyleyen İşitme ve konuşma uzmanı, bir çocuk annesi 27 yaşındaki Vefa Ebu Celale, "Barınacak, giyecek, yiyecek ve içecek bulunmuyor" dedi. 

Aslen Refahlı olan Vefa, evinin bombalanmasının ardından akrabalarının yanında kalmak üzere evinden ayrıldığını anlatırken, "Evimiz yıkıldı ve hiçbir şeyimiz yok. Kıyafetimiz veya başka hiçbir şeyimiz olmadan oradan ayrıldık. Oğlum kızartılmış patates seviyor. Yemek pişirmek için gaz olmadığı için yapamıyorum. Kendimi çok çaresiz hissediyorum" ifadelerini kullandı. 

Arabada yaşamak

Yeni bir cipte, 47 yaşında Ebu Halid annesiyle birlikte önde otururken, eşi ve çocukları da arka koltukta oturuyor.

Halid, "Arabada uyuyoruz. Tuvalete gidebilmek için hastanenin yakınına park ettik" dedi. 

Adam acı bir şekilde gülerek "Eskiden havuzlu bir villada yaşıyorduk, kadınlar yüzmek için yanımıza gelirdi, şimdi sokaktayız" ifadeleri ile durumunu anlattı. 

Aile bir buçuk ay önce Han Yunus'a gitmek üzere evinden ayrılmak zorunda kaldı.

Ardından İsrail ordusu şehri boşaltmalarını ve Refah'a gitmelerini isteyene kadar bir dağ evinde kaldı.

Halid, o gün yaşadığı duyguyu şu sözlerle anlattı:

Neredeyse aklımı kaybediyordum. Ailemi nereye götüreceğimi bilmiyorum ve ne kadar ödersen öde kiralık daire de yok.

Ailesinin durumu hakkında ise Ebu Halid, "Annem, eşim ve çocuklarım iki gün akrabalarının yanında yattı ama kalabalıktan dolayı daha fazla kalamadılar ve arabada uyumak için ısrar ettiler" dedi. 

Soğuk bastırırken ısınmak için arabanın yakınında ateş yakmak zorunda kalan adam "Kendimi son derece çaresiz hissediyorum ve ailesini koruyamayan başarısız bir baba gibiyim" diye konuştu. 

Independent Arabia - Independent Türkçe



Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesi

Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
TT

Güney Lübnan'da büyükelçilere yönelik tur ve silahların devletin elinde toplanmasına yönelik planın saha incelemesi

Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid Buhari, büyükelçilere yönelik tura katıldı. (Lübnan Ordu Komutanlığı)

Lübnan Ordu Komutanlığı, siyasi otoritenin kararı doğrultusunda ordunun Litani Nehri’nin güneyindeki bölgede uygulamaya koyduğu planın birinci aşamasını ve ülke genelindeki görevlerini yerinde göstermek amacıyla, çok sayıda büyükelçi, maslahatgüzar ve askerî ataşenin katılımıyla bir saha turu düzenledi.

Pazar günü yaşanan İsrail kaynaklı gerilimin ardından dün sınır hattında büyükelçilerin ziyareti sırasında sakinlik hâkim oldu. Büyükelçilere eşlik eden Ordu Komutanı Rudolf Heykel, ordunun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı.

dcfg
Büyükelçiler ve maslahatgüzarlar, Ordu Komutanı Rudolf Heykel'in silahların devletin elinde toplanmasına yönelik plana dair açıklamasını dinliyorlar. (Lübnan Ordu Komutanlığı)

Güney Litani Bölge Komutanlığı’ndaki toplantı, Lübnan milli marşının okunması ve ordu mensuplarından hayatını kaybedenler için yapılan bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Ardından Ordu Komutanı Rudolf Heykel bir konuşma yaparak katılımcıları selamladı ve temsil ettikleri kardeş ve dost ülkelerin Lübnan’a gösterdiği ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Heykel, İsrail’in Lübnan topraklarındaki işgalinin ve süregelen saldırılarının devam ettiğine dikkat çekerek, askerî kurumun temel hedefinin istikrarı sağlamak olduğunu vurguladı. Turun amacının ise sınırlı imkânlara rağmen ordunun 1701 sayılı Birleşmiş Milletler (BM) kararı ve çatışmaların durdurulmasına ilişkin anlaşmayı uygulama konusundaki kararlılığını ve kendisine verilen görevleri yerine getirdiğini göstermek olduğunu ifade etti.

Heykel ayrıca, Lübnan toplumunun tüm kesimleri gibi bölge halkının da orduya güvendiğini belirtti.

Lübnan Ordu Komutanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre toplantı kapsamında, ordunun Lübnan’ın farklı bölgelerindeki görevlerine, Güney Litani’deki genel duruma, Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) ile yürütülen iş birliğine ve ateşkesin denetlenmesine ilişkin mekanizma ile koordinasyon içinde ordunun planının birinci aşamasının uygulanmasına dair bir bilgilendirme sunumu yapıldı.

Açıklamada, katılımcıların ordunun görevini yerine getirirken sergilediği profesyonellik ve disipline övgüde bulunduğu, görev uğruna canlarını ortaya koyan askerlerin fedakârlıklarını takdir ettiği belirtildi. Toplantının ardından heyet, bazı subayların eşliğinde, ordunun planı kapsamında yer alan kimi merkez ve mevzileri kapsayan bir saha turu gerçekleştirdi.

Bu tur, ordunun kısa süre önce medya mensupları için düzenlediği benzer bir ziyaretin ardından gerçekleştirildi. Söz konusu medya turunun, hükümetin silahların tek elde toplanmasına ilişkin kararı doğrultusunda yürütülen tüm faaliyetleri kamuoyuna göstermek amacı taşıdığı, özellikle ordunun güvenlik kontrolünü devralma ve durumu yönetme kapasitesini sorgulayan eleştiriler ve şüpheci yaklaşımlar karşısında bu adımın atıldığı belirtildi.

Turun, Paris’in 18 Aralık’ta Lübnan ordusuna destek amacıyla bir hazırlık konferansına ev sahipliği yapmasından üç gün önce gelmesi dikkat çekti. Konferansa, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Lübnan Özel Temsilcisi Jean-Yves Le Drian, Macron’un siyasi danışmanı Anne-Claire Legendre, Lübnan Ordu Komutanı Rudolf Heykel ile ateşkes denetim mekanizmasına ABD adına katılan Morgan Ortagus’un katılması bekleniyor.


Libya: ‘Yapılandırılmış diyalog toplantısı’ güvenlik dosyasını açıyor

BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
TT

Libya: ‘Yapılandırılmış diyalog toplantısı’ güvenlik dosyasını açıyor

BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)
BM Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh, Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısına katıldı. (UNSMIL)

Libya’nın başkenti Trablus’ta, Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu’nun (UNSMIL) himayesinde yürütülen ‘yapılandırılmış diyalog’ sürecinin ikinci gün çalışmaları dün başladı. Oturumların bir bölümü güvenlik ve yönetim dosyalarına ayrıldı. Görüşmeler, 2011’den bu yana ülkede süren güvenlik kaosu ve siyasi bölünmüşlük ortamında yapılırken, Tobruk kentinde bir sufi zaviyesine yönelik saldırı ve türbede defnedilmiş bir şeyhin naaşının çalınmasının ardından yükselen geniş çaplı öfke dalgasıyla da eş zamanlı olarak gerçekleşti.

UNSMIL, Trablus’taki yapılandırılmış diyalogun üst üste ikinci gününde, yönetişim ve güvenlik başlıklarından sorumlu ekipler için eş zamanlı iki sabah oturumu düzenlendiğini açıkladı. Ekonomi, ulusal uzlaşı ve insan hakları ekiplerinin ise iki ayrı oturum daha yapması öngörülüyor.

Bu başlıklara ilişkin tartışmaların gündemi, özellikle de güvenlik dosyası, henüz netlik kazanmadı. Pazar günü başlayan yapılandırılmış diyalog, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Libya Özel Temsilcisi Hanna Tetteh’in dört ay önce BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu siyasi çözüm yol haritasındaki ana süreçlerden biri olarak değerlendiriliyor.

sdfrgt
Libya'nın başkenti Trablus'ta düzenlenen yapılandırılmış diyalog toplantısından (UNSMIL)

BM himayesinde düzenlenen diyalog, Libyalı siyasetçiler arasında faydasına ilişkin süregelen tartışmaların gölgesinde yapılıyor. Daha önce Siyasi Diyalog Forumu üyesi olan Fadıl el-Emini, sürecin ülkenin geleceği açısından kritik bir eşik olduğunu belirterek, tüm Libyalı kurum ve liderlerin tereddüt etmeden sorumluluk üstlenmesi ve bu dönüm noktasının başarıya ulaşmasına samimiyetle katkı sunması gerektiğini ifade etti.

Buna karşılık Temsilciler Meclisi (TM) üyesi Ali et-Tikbali ise ‘muhalif seslerin dışlanmasının’ diyaloğu içeriğinden arındırdığını ve süreci Libya’daki siyasi gerçekliği yansıtmayan biçimsel bir girişime dönüştürdüğünü savundu.

Bu gelişmeler, ülkenin doğusundaki Tobruk kentinde Zaviye el-Arusiye’ye yönelik bir saldırının ardından yükselen geniş çaplı öfke dalgasıyla eş zamanlı yaşandı. Kimliği belirsiz kişiler, zaviyeye bağlı mescidi ateşe verdi, Şeyh Muhammed el-Kindi’nin türbesini açarak naaşını çaldı.

Söz konusu olay, Şubat 2011’de başlayan devrimden bu yana tekrarlanan türbe ve mezarlara yönelik saldırılar dosyasını yeniden gündeme taşıdı.

Sosyal medyada yayımlanan bir videoda, Zaviye el-Arusiye mensupları, saldırıdan ismini vermedikleri ve DEAŞ’a yakın aşırı bir ideolojiyi benimseyen bir grubu sorumlu tuttuklarını açıkladı. Açıklamada, Tobruk’taki güvenlik birimleri ile Mareşal Halife Hafter liderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’na (LUO) sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapıldı.

Sünni İslam Tasavvuf Yüksek Konseyi ise olayı, 14 yılı aşkın süredir devam ettiğini belirttiği ve Ehl-i Beyt, sahabe ve evliyaya ait kabirlerin açılmasını, cami ve zaviyelerin yakılıp yıkılmasını, ölülerin kemiklerine yönelik saldırıları ve bunların bilinmeyen yerlere gömülmesini kapsayan ‘uğursuz bir kampanyanın’ parçası olarak niteledi.

Öte yandan geçtiğimiz ağustos ayında Zliten kentinde, Kur’an-ı Kerim ezberi yapılan bir zaviyeyi de barındıran önemli dini yapılardan biri olan Miftah es-Sıfrani türbesi bombalanmış, saldırı sonucunda türbe tamamen yıkılmış, ancak can kaybı yaşanmamıştı.

5th
Tobruk'ta bir Sufi şeyhinin medfun olduğu zaviyenin mescidinde vandalizm izleri (Facebook)

Doğu Libya’daki yetkililerin sessizliği sürerken, Sünni İslam Tasavvuf Yüksek Konseyi, yaşananların sorumluluğunun yetkililere ait olduğunu belirterek, farklı kentlerdeki zaviye ve türbelerin sorumlularını ‘acil önlemler almaya’ çağırdı. Konsey, olayı mezar soygunculuğu olgusunun geri dönüşüne işaret eden bir ‘alarm zili’ olarak nitelendirdi.

Şeyh Ahmed Muhammed İmran el-Kindi, 1917 yılında Zliten kentinde doğdu. Tobruk’ta yaşamış önde gelen mutasavvıflardan biri olan el-Kindi, buradaki Zaviye el-Arusiye’nin yenilenmesine katkı sundu ve 2007 yılında hayatını kaybetti.

Siyasi aktivist Usame eş-Şuhumi ise saldırının zamanlamasına dikkat çekerek, olayın kentin belediye seçimleriyle meşgul olduğu bir dönemde, sabah namazı öncesinde gerçekleştirilmesi ve mezarın açılmasının ardından dini miras eserleri barındıran bir kütüphanenin yakılmasının, bunun rastlantısal değil organize bir eylem olduğuna işaret ettiğini söyledi. Şuhumi, yaşananların ‘dini sembolizme olduğu kadar ilme ve bilgiye yönelik çifte bir düşmanlığı yansıttığını’ ifade etti.

Şuhumi, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, hedef alınan zaviyenin herhangi bir kışkırtıcı ya da siyasi faaliyette bulunmadığını, nefret ya da tekfir söylemi benimsemediğini, aksine zikir ve Kur’an eğitimi verilen bir mekân olduğunu ve ziyaretçilerinin barışçıl, sade vatandaşlar olduğunu dile getirdi.

Öte yandan güvenlik alanında da gelişmeler yaşandı. Cenzur’da Yolsuzlukla Mücadele Kurumu’nun binasına RPG’lerle düzenlenen saldırı maddi hasara yol açtı ancak can kaybı yaşanmadı. Kurum, olayı ‘kendilerini sindirmeye ve reform sürecini baltalamaya yönelik bir girişim’ olarak niteleyerek acil soruşturma ve binalarının korunmasını talep etti. Saldırı, resmi makamlar ve insan hakları çevreleri tarafından kınanırken, faillerin takibine yönelik taahhütler de yinelendi.

Bu çerçevede, merkezi Bingazi’de bulunan Usame Hammad başkanlığındaki Libya İstikrar Hükümeti (LİH), 2013 yılında verilen uluslararası tahkim kararıyla bağlantılı Kuveytli el-Harafi şirketi dosyasıyla ilgili olarak acil bir dizi hukuki ve yargısal işlem başlattığını duyurdu.

Hükümetten yapılan açıklamada, 2006 yılında imzalanan yatırım sözleşmesinin feshi için dava açılmasının yanı sıra, tahkim sürecinde devlet güvenliğini ve kamu maliyesini ilgilendiren, dolandırıcılık ve danışıklılık boyutuna varan ağır ihlaller ile usul hatalarını ortaya koyan yeni belgelere dayanarak tahkim kararına itiraz edilmesinin de bu kapsamda yer aldığı belirtildi.

Açıklamada, ulusal egemenliğin ve kamu malının korunması konusundaki kararlılık vurgulanırken, dün Bingazi Kuzey Mahkemesi’nin ihtiyati ve acele işler dairesi tarafından verilen ve ulusal yargı nezdindeki dava sonuçlanana kadar tahkim kararına ilişkin tüm işlemlerin durdurulmasını öngören kararın ardından, iç ve dış bağlantılı tüm sorumluların takibinin sürdürüleceği ifade edildi.

Söz konusu dava, 2006 yılında Libya Turizm Kurumu ile el-Harafi şirketi arasında, Tacura’da bir turizm projesinin hayata geçirilmesi amacıyla imzalanan yatırım sözleşmesine dayanıyor. Libya makamlarının 2010 yılında sözleşmeyi iptal etmesi üzerine şirket uluslararası tahkime başvurmuş, 2013 yılında Kahire’de verilen tahkim kararıyla Libya’nın yaklaşık 937 milyon dolar tutarında, doğrudan zararlar, yoksun kalınan kârlar ve faizleri kapsayan bir tazminat ödemesine hükmedilmişti.

Bunun ardından, kararın uygulanması ve geçersizliği konusunda Mısır ve Avrupa’daki mahkemeler nezdinde uzun süren hukuki mücadeleler yaşanmış, taraflar karşılıklı olarak hukuki ihlallerin bulunduğu yönünde suçlamalarda bulunmuştu.


Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor

Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
TT

Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi eski bir başbakanı hükümete liderlik etmesi için görevlendirmeyi değerlendiriyor

Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)
Koordinasyon Çerçevesi liderleri, kendilerini yeni Irak parlamentosundaki "en büyük blok" olarak ilan eden bir bildiri imzaladılar, (INA)

Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin anayasal sınırlar içinde, en fazla üç ay içinde yeni hükümeti kurma sürecinde karşılaştığı karmaşıklıklar göz önüne alındığında, "çerçeve" güçlerine yakın üst düzey bir yetkili, yeni hükümete eski bir başbakanın liderlik etmesi olasılığını dışlamıyor.

Yetkili, Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, Şii güçlerin "özellikle mevcut ve beklenen yerel ve bölgesel zorluklar göz önüne alındığında, ülkenin en üst düzey yürütme pozisyonunu üstlenecek deneyimli bir isim istediklerini" söyledi. Yetkili, "Koordinasyon Çerçevesi içindeki güçlerin, daha önce başbakanlık yapmış olan Nuri el-Maliki, Muhammed es-Sudani, Haydar el-İbadi veya Mustafa el-Kazımi gibi isimlerden birini ve daha az ölçüde, Ekim protestolarının ardından görevinden alınan Adil Abdul-Mehdi'yi seçebileceği" olasılığını da dışlamadı.