İsrail'in soykırım suçlamasıyla yargılanacağı davayla ilgili neler biliniyor?

Güney Afrika hükümetinin açtığı davada çıkan kararlar hukuken bağlayıcı olacak

Gazze'de öldürülen birçok sivil toplu mezarlara gömülüyor (Reuters)
Gazze'de öldürülen birçok sivil toplu mezarlara gömülüyor (Reuters)
TT

İsrail'in soykırım suçlamasıyla yargılanacağı davayla ilgili neler biliniyor?

Gazze'de öldürülen birçok sivil toplu mezarlara gömülüyor (Reuters)
Gazze'de öldürülen birçok sivil toplu mezarlara gömülüyor (Reuters)

11-12 Ocak'ta Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı (ICJ), İsrail hakkındaki soykırım suçlamasını görüşecek.

29 Aralık'ta ICJ'den yapılan açıklamada, Güney Afrika hükümetinin mahkemeye başvurarak, Gazze Şeridi'ne yönelik saldırıların Soykırım Suçlarını Engelleme ve Cezalandırma Anlaşması kapsamında incelenmesini talep ettiği belirtilmişti.

İsrail yönetimiyse suçlamaları reddediyor.

İsrail basınına yansıyan haberlere göre Netanyahu hükümeti, duruşmalarda güçlü bir savunma hazırlayarak, mahkemenin Gazze'ye yönelik saldırıların hemen durdurulması yönünde bir karar almasını engellemeye çalışacak.

Uluslararası Adalet Divanı nedir?

1945'te devletler arası anlaşmazlıkları çözmek için kurulan Uluslararası Adalet Divanı, Birleşmiş Milletler'in en üst düzey yargı organı.

ICJ'nin 15 yargıçtan oluşan paneli, sınır anlaşmazlıkları ve devletlerin birbirlerini BM anlaşmalarını ihlal etmekle suçladıkları davalara bakıyor.

İsrail'in soykırım dosyasında 15 yargıca ek olarak tüm taraflardan birer yargıç da görev alacak.

Hem Güney Afrika hem de İsrail, ICJ'ye yargılama yetkisi veren 1948 tarihli Soykırım Konvansiyonu'nun imzacıları.

Anlaşma soykırımı, "ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubu tamamen veya kısmen yok etme niyetiyle yapılan eylemler" olarak tanımlıyor.

Ayrıca tüm imzacı devletlere, soykırımı engelleme ve cezalandırma zorunluluğu yüklüyor. 

Güney Afrika'nın şikayet dosyasında ne var?

Güney Afrika yönetiminin ICJ'ye sunduğu 84 sayfalık dava dosyasında, İsrail'in Gazze'deki Filistinlileri akıl ve vücut sağlığına zarar vererek öldürdüğü veya fiziksel yok oluş anlamına gelecek yaşam koşulları yarattığı iddia ediliyor.

Dosyada bu eylemlerin soykırım olduğu savunuluyor.

İsrail'in eylemlerinin Soykırım Konvansiyonu'na aykırı olarak tanımlandığı dosyada, İsrailli yetkililerin soykırım kışkırtıcılığı içeren açıklamalarının da engellenmediği vurgulanıyor.

Dosyada ayrıca İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant gibi isimlerin "soykırıma teşvik" olarak değerlendirilen bazı konuşmaları da yer alıyor.

İddiaların temelsiz olduğunu iddia eden İsrail hükümetiyse, Güney Afrika'yı "Yahudilere yönelen ölümcül nefreti kışkırtmakla" suçluyor.

Duruşmalarda ne olacak?

Lahey'de görülecek soykırım davasının duruşmaları 11-12 Ocak'ta yapılacak.

Tamamlanması birkaç yıl sürebilecek davanın ilk aşamasında, alınması istenen bazı acil durum tedbirleri konuşulacak.

ICJ genelde dava sürecinde durumun kötüleşmemesi için bu tedbirlere başvuruyor.

Güney Afrika'nın başvurusunda, İsrail'in Gazze'deki askeri harekatı durdurması, soykırımın engelleyebilecek mantıklı tedbirler alınması ve bu tedbirlerin mahkemeye düzenli şekilde raporlanması talep edildi.

Ancak mahkemenin belirleyeceği tedbirler, talep edilenlerden farklı adımlar da olabilir.

ICJ'nin aldığı kararlar kesin hüküm olarak görülüyor ve temyize götürülemiyor. Ancak mahkemenin kararlarının uygulanmaması durumunda uygulanabilecek herhangi bir yaptırım yok.

İsrail aleyhine karar çıkması durumunda, bunun bir yasal emsal oluşturması ve ülkenin uluslararası itibarına zarar vermesi en ciddi sonuçlar olacak.

Son karar ne zaman verilecek?

Olası acil durum tedbirlerinin görüşüleceği ilk etaptan sonra, dava Lahey'deki Barış Sarayı'na taşınacak.

Yargıçlar herhangi bir tedbir kararı almasa bile bu ihtimal halen mümkün olacak.

İsrail'in bu aşamada, davanın hukuki bir zemini olmadığı yönünde argüman sunması için bir şansı daha olacak. 

Eğer mahkeme bu itirazı da reddederse dava, kamuoyuna açık duruşmalarla devam edecek.

Bu süreçlerin tamamının normal şartlarda birkaç yıl süreceği tahmin ediliyor. 

Daha önceki benzer davalar nasıl sonuçlandı?

Şu ana kadar Uluslararası Adalet Divanı çok az sayıda soykırım dosyasına baktı.

18 yıl önce, Srebrenitsa katliamını soykırım olarak tanıyan mahkeme Sırbistan'ı doğrudan soykırımdan sorumlu tutmamış ancak ülkenin soykırımı engellemediğine ve soykırımcıları cezalandırmadığına hükmetmişti.

Konuyla ilgili bir diğer dosyaysa iki yıldır mahkemenin gündeminde. Ukrayna, 24 Şubat 2022'de başlayan Rus işgalinin hemen sonrasında dava açmış, Rusya'nın "Ukrayna'nın doğusunda soykırımı önlemek için harekete geçme" gerekçesinin temelsiz olduğu belirtmişti.

Mahkemenin gündemindeki bir diğer soykırım dosyasıysa, 2020'de Myanmar ordusunun Arakanlı Müslümanlara karşı işlediği suçlarla ilgili.

Afrika ülkesi Gambiya tarafından oluşturulan dosyada, Ocak 2020'de alınan kararla Myanmar'ın benzer suçların işlenmesinin önüne geçecek adımlar atması kararı çıkmıştı.

Uluslararası Adalet Divanı'nda İsrail'le ilgili bir dosyaysa henüz bulunmuyor.

Öte yandan konuyla ilgili Ankara'dan yapılan tek açıklama Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli'nden gelmişti. Keçeli, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "İsrail'in üç aya yakın süredir Gazze'de büyük çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 22 bini aşkın Filistinli sivili katletmesinin hiçbir şekilde cezasız kalmaması ve bunun sorumlularının uluslararası hukuk önünde hesap vermeleri gerekmektedir" ifadelerini kullanmıştı.

Independent Türkçe



Kallas: Avrupa Birliği, Rusya'yı yargılama konusunda özel bir mahkeme kurulması için fon sağlıyor

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, 13 Ekim 2025'te Ukrayna'nın başkenti Kiev'de gerçekleşen görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. (Reuters)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, 13 Ekim 2025'te Ukrayna'nın başkenti Kiev'de gerçekleşen görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. (Reuters)
TT

Kallas: Avrupa Birliği, Rusya'yı yargılama konusunda özel bir mahkeme kurulması için fon sağlıyor

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, 13 Ekim 2025'te Ukrayna'nın başkenti Kiev'de gerçekleşen görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. (Reuters)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ve Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, 13 Ekim 2025'te Ukrayna'nın başkenti Kiev'de gerçekleşen görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. (Reuters)

Avrupa Birliği Dış Politika Şefi Kaja Kallas, dün yaptığı açıklamada, bloğun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve diğer üst düzey Rus yetkililerin Ukrayna'ya karşı saldırganlık suçu işledikleri iddiasıyla yargılanması için özel bir mahkeme kurulması konusunda fon sağlamaya başladığını söyledi ve diğer ülkeleri de buna katılmaya çağırdı.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre Callas, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile birlikte Kiev'de düzenlediği basın toplantısında, "Saldırı suçları için bu özel mahkemeyi kurduk, ancak şimdi bu mahkemeye fon da sağlıyoruz" dedi. Ayrıca, diğer üye devletleri, ülkeleri ve katılımcıları, mahkemenin tam anlamıyla faaliyete geçebilmesi için mahkemeye fon sağlamaya çağırıyoruz, çünkü hesap verebilirlik olmadan adil ve kalıcı bir barış olamaz" ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın yakın zamanda savaş çözülmezse Ukrayna'ya gönderebileceğini söylediği Tomahawk füzeleriyle ilgili bir soruya yanıt olarak Kallas, füzelere kendi savunması için ihtiyaç duyup duymadığına Kiev'in karar vereceğini söyledi.

 Kallas, "Ukrayna'nın gerçekten neye ihtiyaç duyduğuna karar vermek bizim işimiz değil. Neye ihtiyaç duyduklarını belirlemek onların sorumluluğundadır" dedi.

Avrupalı ​​yetkili, "Ukrayna'nın yanındayız ve daha fazla destek sağlamaya hazırız" diyerek, "Ukrayna'nın askeri ihtiyaçlarını karşılamak için yeni destek paketleri hazırlamak üzere çalıştıklarını" belirtti.


İsrail'in seküler politikacıları, Tevrat’tan alıntılar yaparak dindar seçmenlerin oylarını kazanmaya çalışıyor

Trump dün Kudüs'teki İsrail parlamentosu Knesset’te, yanında Knesset Başkanı Amir Ohana otururken Netanyahu'nun konuşmasını dinliyor (AFP)
Trump dün Kudüs'teki İsrail parlamentosu Knesset’te, yanında Knesset Başkanı Amir Ohana otururken Netanyahu'nun konuşmasını dinliyor (AFP)
TT

İsrail'in seküler politikacıları, Tevrat’tan alıntılar yaparak dindar seçmenlerin oylarını kazanmaya çalışıyor

Trump dün Kudüs'teki İsrail parlamentosu Knesset’te, yanında Knesset Başkanı Amir Ohana otururken Netanyahu'nun konuşmasını dinliyor (AFP)
Trump dün Kudüs'teki İsrail parlamentosu Knesset’te, yanında Knesset Başkanı Amir Ohana otururken Netanyahu'nun konuşmasını dinliyor (AFP)

İsrailli üç liderin ABD Başkanı Donald Trump'ın ziyaretini memnuniyetle karşıladıkları konuşmalarda Tevrat'tan alıntılar yapmaları dikkati çekti. Zira bu üç lider de radikal sekülerler ve dinden uzak kişiler olarak biliniyor.

Başbakan Binyamin Netanyahu, Tevrat’tan ‘savaş zamanında savaş, barış zamanında barış’ pasajını alıntılarken, Knesset (İsrail Meclisi) Başkanı Amir Ohana, savaşçıların eve dönüşüne dair Tevrat’taki bir pasajı alıntıladı.

Muhalefet lideri Yair Lapid ise Talmud'dan “Bir canı öldüren, sanki bütün dünyayı öldürmüş gibidir. Bir canı kurtaran ise, sanki bütün dünyayı kurtarmış gibidir” alıntısını yaptı.

Peki, bu liderlerin sözlerinin ardındaki sır ne?

Genel olarak hepsinin siyasi ve askeri alanda artan rollerinin yanı sıra şu anda hükümet koalisyonunda belirleyici faktör olarak görülen dindar partilere yaklaşmaya çalıştıkları değerlendirmesi yapıldı. Çünkü yaklaşan seçimler için onlara ihtiyaçları var. Knesset’te Haredi dini partilerini temsil eden 18 milletvekilinin yanı sıra, aşırı sağcı bakanlar Bezalel Smotrich’in Dini Siyonizm Partisi’nden 14 ve Itamar Ben-Gvir'in liderliğindeki Otzma Yehudit Partisi’nden 18 dindar milletvekili olduğu biliniyor.

Yahudi dindarların orduda, eğitimde ve hükümet çevrelerinde artan etkisi dikkat çekerken bu kişiler, İsrail'deki Yahudi nüfusunun üçte birini oluşturuyor. İsrail'in 33 bakanlığından dokuzunu kontrol ediyorlar.

Netanyahu, Şarm eş-Şeyh zirvesine katılımını, ultra-Ortodoks partilerin, Sukot bayramı arifesinde bayramın kutsallığına bir hareket olarak gördükleri için kendisini eleştirdikleri gerekçesiyle iptal etmişti.

Ancak bahsi geçen partiler, Netanyahu’dan zirveye katılımını iptal etmesini istemediklerini, ancak barışı sağlama konusundaki ulusal görevini anladıklarını belirten bir açıklama yaptılar. Açıklamada, “Netanyahu zirveye katılımını iptal ettiği için bizi suçluyor, ancak asıl nedeni, Şarm eş-Şeyh’teki zirvenin içeriğini reddeden dindar Siyonist partilerin öfkesiyle yüzleşmeye cesaret edememesi” ifadeleri yer aldı. Uzmanlara ve analistlere göre Netanyahu, hükümetindeki aşırı sağcıların baskısı altında.


İran: Trump'ın barış çağrısı ABD'nin eylemleriyle çelişiyor

ABD Başkanı Donald Trump dün İsrail Knesset'inde konuşuyor (AP)
ABD Başkanı Donald Trump dün İsrail Knesset'inde konuşuyor (AP)
TT

İran: Trump'ın barış çağrısı ABD'nin eylemleriyle çelişiyor

ABD Başkanı Donald Trump dün İsrail Knesset'inde konuşuyor (AP)
ABD Başkanı Donald Trump dün İsrail Knesset'inde konuşuyor (AP)

İran bugün yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın Orta Doğu'da barış çağrısının ABD'nin eylemleriyle çeliştiğini ifade etti.

Trump, dün İsrail parlamentosunda yaptığı konuşmada, İran'ın "teröristleri terk etmesinin, komşularını tehdit etmeyi bırakmasının, silahlı vekillerini finanse etmeyi bırakmasının ve İsrail'in var olma hakkını tanımasının" bölgenin çıkarına olduğunu belirtmiş ve ülkesinin İran ile "barışa hazır" olduğunu vurgulamıştı.

İran Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, "ABD başkanının dile getirdiği barış ve diyalog arzusu, ABD'nin İran halkına yönelik saldırgan ve suç teşkil eden eylemleriyle çelişmektedir" ifadelerini kullandı.

İsrail haziran ortasında, nükleer ve askeri tesislerin yanı sıra yerleşim alanlarını da hedef alarak İran'a karşı eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlattı ve 1000'den fazla kişinin ölümüne neden oldu. ABD'nin İran'daki önemli nükleer tesisleri bombaladığı 12 günlük savaş, Tahran ve Washington arasındaki üst düzey görüşmeleri durdurdu.

İran, füze ve insansız hava aracı (İHA) saldırılarıyla karşılık vererek İsrail'de onlarca kişiyi öldürdü. 24 Haziran'da İsrail ve İran arasında ateşkes sağlandı.

Batılı ülkeler, İran'ı nükleer silah edinmeye çalışmakla suçluyor; Tahran ise nükleer programının yalnızca sivil amaçlı olduğunu savunarak bu suçlamayı reddediyor.

İran Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Bir taraf, siyasi müzakerelerin sürdüğü bir ülkede yerleşim bölgelerini ve nükleer tesisleri bombalayarak binlerce masum kadın ve çocuğu öldürdükten sonra nasıl barış ve dostluk çağrısında bulunabilir?” diye sordu.

Bakanlık, Trump'ın sözlerini “sorumsuz ve utanç verici” olarak nitelendirerek, ABD'yi “terörizmin en büyük üreticisi ve soykırım yapan Siyonist varlığın en büyük destekçisi” olmakla suçladı.

Dışişleri Bakanlığı, “ABD'nin başkalarını suçlayacak ahlaki otoritesi yoktur” ifadesini kullandı.