Mısır-Türkiye ilişkileri nereye gidiyor?

Ankara belirli dosyaları müzakere edip her iki tarafın kazanç ve kayıplarını hesaplıyor.

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
TT

Mısır-Türkiye ilişkileri nereye gidiyor?

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)
Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık ve belirli bir dosyayla sınırlı değil. (AFP)

Mısır-Türkiye ilişkileri çerçevesinde yaşananlara ilişkin Türk yetkililerin açıklamaları ile Dışişleri ve Devlet Bakanları’nın medyaya demeçleri arasında, iki taraf arasında bir dizi endişe ve önceliklere ilişkin devam eden ayrıntılarla ilgili sorular ortaya çıkıyor. Çıkar çatışmaları ve çelişkili politikalar, Mısır karşıtı platformları durdurmakla ya da sadece Müslüman Kardeşler dosyasıyla uğraşmakla sınırlı kalmayacak gerçek krizin unsurlarını daha gerçekçi ayrıntılara indirgiyor.

Reformist bir konum

Soru şu: Türkiye şu anda Mısır'dan ne istiyor? Türkiye'nin Mısır'a yönelik politikasını değiştirmeye yönelik adımlardan sonra Müslüman Kardeşler meselesinin ve Ankara'daki medya kuruluşlarının doğrudan ele alınması ve tahriklerin sona ermesi karşılığında Kahire ne ödemeli?

Medyadan uzakta gerçekleşen müzakere ve diyalogları duyurmaya başlayan Türkiye oldu. Yetkililerin iletişimin ve hatta ilişkilerin yeniden başlamasına ilişkin ardı ardına yaptığı açıklamalar, Kahire'nin birkaç hafta süren sessizliğin ardından müdahale etmesine ve söz konusu iletişimin varlığını duyurmasına neden oldu. Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri sahneye çıktı ve ilişkiler düzeyinde ‘sözlerle değil eylemlerle’ ilkesini ve bu bağlamda meydana gelen önemli gelişmeleri onayladı.

Türkiye'nin önceliği ağırlıklı olarak Doğu Akdeniz Gaz Forumu’na katılmak. Zira Kahire'nin faaliyetlerini başlatmayı başardığı kendi bölgesel örgütü, bölge ülkeleri arasındaki ilişkileri belirli temeller ve yaklaşımlar üzerinden sınırlamak için yola çıktı. Türkiye'nin bir talepte bulunması veya müzakerelerde ağacın tepesine çıkıp istişarelerin başka bir aşamasına geçmesi durumunda bu vaziyet değişebilir. Kuşkusuz bu, Mısır tarafı için birden fazla yolda ve güvenlik, siyaset ve istihbarat arasında birden fazla müzakere yöntemi yoluyla büyük beceriler gerektirecektir.

Libya dosyası ve Kıbrıs krizi

Ankara yönetimi, Doğu Aldeniz dışında da bir dizi talepte bulunuyor. Libya dosyası, Kahire yönetiminin, Sirte-Cufra hattının belirlenmesi yoluyla Türk hareketini yönlendirmedeki başarısı ışığında Türkiye için öncelik teşkil edecek ilk ve en önemli dosya olabilir. Libya'daki mevcut siyasi dönüşüm göz önüne alındığında güvenlik ve siyasi düzenlemeler konusunda bir anlaşmaya varılabilir mi? Önceki Libya hükümeti ile kademeli seçenekler ve deniz sınırlarının belirlenmesi hususunda ne yapılacak? Bu durum, Libya ve çevresindeki müdahale sorunlarının gündeme getirilmesini gerektirecektir. Türkiye, Cezayir ve Tunus taraflarıyla iyi ilişkiler kurmayı başararak sahilin ve çölün bir arada bulunduğu güney bölgelerine yöneldi. Dolayısıyla Türkiye'nin bölgedeki ana çıkarlarının, özellikle de geri çekilmeyeceği ana etki alanlarının olduğu yerlerde, neler olup bittiğine dair periyodik ve ardışık Mısır değerlendirmeleri gerekiyor.

Türkiye Güney Kıbrıs'ı ve Girit Yarımadası'nı tanımıyor. Türkiye'nin Yunanistan ile uzun süreli anlaşmazlıkları var. Türkiye, Mısır'ın Yunanistan ve Kıbrıs'la, yani yakın ve güçlü ilişkileri, güvenlik anlaşmaları ve deniz eğitimleri olan ülkelerle ilişkilerini nasıl kabul edecek? Mısır'ın başta Yunanistan ve Kıbrıs olmak üzere ana, önemli ve doğrudan ilişkileriyle ilgili herhangi bir talebe yanıt vermesi zor görünüyor. Ankara'nın Ortadoğu'daki bölgesel ilişkileri de istikrarsızlıkla karakterize ediliyor. Bu konuya örnek olarak Türkiye-İsrail ilişkileri verilebilir. Ayrıca, Kıbrıs, Yunanistan, İsrail, İtalya ve hatta Bulgaristan tarafından paylaşılması önerilen gaz boru hatları konusunda, bölge ülkelerinin egemen çıkarlarının geleceğini şekillendiren iddialı projeler yapıldı. Tüm bu projelerde şimdiye kadar Türkiye dışlandı.

Meşru sorular

Cevap aranan sorular var: Uzlaşma sağlandıktan ve iletişim resmi olarak yeniden başlatıldıktan sonra, Kahire ilişkileri çerçevesinde çıkarlarını yeniden konumlandırabilir ve Türkiye'nin rolünü kabul edebilir mi? Kıbrıs'ın, Yunanistan'ın ve hatta İsrail'in rolü ne olacak? Mısır'ı bölgede enerji merkezi haline getirecek yeni gaz sistemine Türkiye'nin girmesi kabul edilecek mi? Mısır-İsrail deniz sınırının çizilmesi, Filistin sınırının Türkiye ile çizilmesi ve Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki sınırın çizilmesi de dahil olmak üzere bölgede atılacak sonraki adımlar ne olacak? Mısır'la uzlaşma veya anlaşma tamamlandıktan sonra Türkiye'nin rolü ve tutumu ne olacak?

Mısır ile Türkiye arasındaki bölgesel meseleler karmaşık görünüyor ve belirli bir dosyayla sınırlı kalmıyor. Hatta aralarında hesaplanmış herhangi bir yakınlaşmanın, Türk askeri ve stratejik harekâtının sınırları üzerinde geniş, etkili ve doğrudan etkileri olacaktır. Mısır ordusu, Doğu Akdeniz bölgesindeki tatbikatlarıyla Türkiye açıklarında Karadeniz'e ulaştı. Soru şu: Olan bitene uluslararası tarafların vereceği tepkiyi hayal etmek mümkün mü? Rusya, Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri yakından takip ediyor. Daha önce Mısır'la da tatbikatlar yapmıştı ve Kahire'nin mesajları açıktı. Siyasi ve stratejik hesaplar bağlamında Mısır-Türkiye hareketi, iki tarafın temel hesapları ve aradığı çıkarlar çerçevesinde Kahire'nin Ankara'ya neler sunabileceğini yeniden düzenleyecektir.

Türkiye'nin tutumunun değişmesi ve Mısır'a yönelmesi (İster Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından, ister bölgedeki belli başlı ülkelerle yaşanan sorunların artması sonucunda Türkiye'nin kazanımlarının çoğunu kaybettiğine, olup biteni gözden geçirme zamanının geldiğine inanan muhalefet figürleri tarafından) Türkiye'nin kendi içindeki yaklaşımıyla bağlantılıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin lider ve düşünürlerinin öne sürdüğü ideolojik baskıların yanı sıra, İsrail'le, İran'la ve bugün de Mısır'la yaşananlar Türkiye'nin maruz kaldığı baskıların göstergesidir. Bu, bölgede yeni değerlendirmeler ve anlaşmalar yapılması, var olana bağlı kalınmaması ve Ahmet Davutoğlu döneminde olduğu gibi Türk siyasetindeki sorunların sıfırlanması gerekliliğiyle bağlantılıdır.

Türkiye, Körfez Arap ülkeleri ve Mısır'a kapsamlı bir Arap-Türk uzlaşması önermedi, bunun yerine daha fazla diyalog çağrısında bulundu. Her ne kadar konu Türkiye'nin bölgedeki politikasının tamamının en yüksek çıkarlarını ilgilendirecek olsa da her dosya ayrı ayrı ele alınacak. Arap dünyasında dikkat edilmesi gereken de budur, yani herhangi bir paket ya da yaklaşım (kapsamlı bir anlaşma) olmayacak. Türk tarafı kusurlu ödünleşimleri, özel talepleri ve paylaşılan maliyetleri tercih ediyor. Bu, Ankara'nın kapsamlı sistemi çerçevesinde krizin unsurlarını ortadan kaldırmaya çalışırken, en sıcak konulardaki görüşleri birbirine yakınlaştırmaya çalışacağı anlamına geliyor. Bazı dosyaların Kahire ile Ankara arasında daha fazla güven artırıcı önlemler gerektireceği dikkate alındığında, bu biraz zaman ve müzakere gerektirecektir.

Türkiye Müslüman Kardeşler üyelerini sınır dışı edecek mi?

Türkiye'nin Mısır'a teklifte bulunma veya anlaşma konusunda acelesi yok gibi görünüyor. Uyumlu ittifaklar kurma eğiliminde olan Türkiye, Kahire ile uzlaşmanın yanı sıra Müslüman Kardeşler dosyası da dahil olmak üzere önemli dosyaları elinde tutarken, ilişkilerinde katı olmayacak. Yani grubun üyeleri sınır dışı edilmeyecek, Mısır'da aranan ve bir kısmı daha önceki kararlara tabi olan üyeler teslim edilmeyecek. Ancak medyadaki varlıkları azaltılmaya çalışılabilir. En önemli husus da uluslararası kamuoyunun Mısır'a ve Türkiye'nin uğraştığı diğer konulara yönelik eğilimlerini etkileyen araştırma merkezlerinin, uluslararası düşünce kuruluşlarının ve kışkırtıcı elektronik yayın sitelerinin artık durması gerektiğidir.

Buna karşılık Mısır'ın tutumu birçok önemli gelişmeyle karşı karşıya görünüyor ve Kahire bu konuyu güvenlik ve istihbarat boyutu çerçevesinde ele almak istiyor. Ancak asıl sorun diplomatik boyutta, topu Türkiye’nin sahasına taşıma isteğinde kalıyor. Gerçek önlemlerin alınmasına yönelmek, yeni ilişkiler kurmak en önemli husus.

Türk tarafının iki yoldan birini izleyeceği açık: İlki, Mısır'ın talebini yerine getirmek için doğrudan hamle yapmak ve kanalları kapatarak karşılık vermek. Kanallar son günlerde Mısır'ın günlük meselelerini ele almamaya başladı bile. İkincisi ise elbette önemli bir konu olan medya boyutuna odaklanmak ve ikili ilişkilerden bölgesel düzeyden daha genel bir düzeye geçiş. İster Libya'da, ister Doğu Akdeniz'de, Mısır ve Türkiye'yi kapsayan daha gerçekçi yerleşimler çerçevesinde en günceli ve en önemlisi budur.

İlişkileri nasıl bir senaryo bekliyor?

Kahire'nin siyasi ve stratejik değerlendirmelerde eksik olmayan kendi hesaplamaları var. Bu hesaplamalar, Yunanistan ve Kıbrıs gibi ülkelerle yeni çerçevede ilgilenmeyi ve ikili ve çok taraflı ilişkileri bekleyen her türlü senaryoyu da içeriyor. Türkiye'nin ise geniş seçenekleri ve tanınmış askeri araçları var. Bu da Kahire'nin öngördüğü gibi Mısır hareketini Ortadoğu'daki geniş nüfuz çevrelerinde genişletecek. Kahire buna iyi hazırlanıyor. Bu, Mısır'ın doğrudan çıkar çevrelerinin ve başa çıkma yeteneğinin yeniden tanımlanmasını gerektirecektir. Kahire ile Ankara arasında tam bir uzlaşma sağlanırsa bu, Müslüman Kardeşler, onun üyeleriyle ve kışkırtıcı liderleriyle ilgilenilmesi ve medya kanallarının kapatılmasıyla temsil edilen belirli bir meseleyle sınırlı kalmayacaktır. Bu dosyanın diğer dosyalara açılan kapı olabileceği yönünde Türk algısı var. Her halükârda, belirli bir dosyadaki gerçek atılım, diğer daha önemli dosyalarda ne yapılacağına dair daha fazla müzakerenin kapısını açacaktır.

Sonuç olarak, ilişkilerdeki tüm çatışmaları kapsayan ve belirli bir konu üzerinde durmayan bir Mısır-Türkiye anlaşmasına varılırsa, Türkler elbette kendi bildiği şekilde hamle yapacak, gerçek yaklaşımlar ve iyi anlaşmalar ortaya çıkacaktır. Arap-Türk ilişkilerinin gerçekliği bağlamında pek çok gerçek değişecek ve Kahire birçok hareketin odağı haline gelecektir. Bu da Türkiye-Mısır ilişkilerinin yeniden başlamasının dikkate alınmasını gerektiriyor.

Bu, Ortadoğu'daki gerçek Türk varlığının yolunda önemli bir değişim ve dönüm noktası olabilir Türkiye'nin İsrail'le gerçekçi ilişkilerinin yanı sıra, tüm Doğu Akdeniz ülkeleriyle iyi ilişkileri olan Mısır vasıtasıyla, yeni bir strateji ve belirli mekanizmalar aracılığıyla Ortadoğu'daki rolünü yeniden sahaya taşıma çabalarını destekler.

Kahire ve Ankara'nın tam diplomatik ilişkileri sürdürme konusunda anlaşmaya varması durumunda Ortadoğu'nun mevcut siyasi denklemleri ve hatta krizleri değişecektir. Bekleyip görelim.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Fidan: SDG İsrail'den cesaret alıyor, Esed rejimine karşı hiçbir zaman harekete geçmedi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
TT

Fidan: SDG İsrail'den cesaret alıyor, Esed rejimine karşı hiçbir zaman harekete geçmedi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan dün yaptığı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) cesaretini İsrail'den aldığını belirterek, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejimine karşı muhalefetle hiçbir zaman birlikte hareket etmediklerini kaydetti.

Suriye'nin güneyinde yaşananlar hakkında Fidan şu ifadeleri kullandı: “Özellikle Güney meselesi fevkalade önemli. Şu anda bizim belki en büyük risk alanımız o. Güney'deki sıkıntı tek başına çok fazla büyük risk oluşturduğu için değil. O da yönetilebilir bir konu. İsrail'in ona müdahil olmasından dolayı ortaya çıkan bir risk alanı var. Bu risk alanını çok iyi yönetmek gerekiyor. Çünkü daha büyük riskleri de beraberinde getirebilir. "

PKK'nın silahsızlanma sürecinin "Türkiye tarafından çok şeffaf ve çok iyi bir şekilde" yönetildiğini  vurgulayan Fidan “Ancak örgütün ne yapmayı planladığı konusunda henüz bir kelime bile duymadık” dedi.

Türkiye Savunma Bakanlığı sözcüsü Zeki Aktürk cuma günü yaptığı açıklamada, bazı ülkelerin SDG'yi silahsızlanmayı reddetmeye ve Suriye ordusuna entegre olmamaya teşvik ettiğini belirterek, ülkesinin Suriye'de askeri bir operasyon başlatma niyetinde olmadığını söyledi.

Ankara'da düzenlenen basın toplantısında konuşan sözcü, "SDG'nin zaman kazanma girişimleri boşuna ve Suriye ordusuna entegre olmaktan başka seçenekleri yok" diyerek, SDG’nin faaliyetlerinin Suriye'de istikrar ve güvenliğin sağlanmasına yönelik çabalara zarar verdiğinin altını çizdi.

Sözcü, Türk ordusunun Suriye'de askeri bir operasyona hazırlandığı iddialarını yalanlayarak, Türk ordusunun son hareketlerinin "rutin birlik rotasyonlarının" parçası olduğunu belirtti.

Sözcü, Türkiye'nin daha önce SDG'nin Suriye ordusuna entegrasyonunu istediğini ifade ettiğini ve SDG'nin hareketlerinin ve Suriye ordusunun faaliyetlerinin izlenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, 10 Mart'ta SDG lideri Mazlum Abdi ile Suriye'nin kuzeydoğusundaki sivil ve askeri kurumları entegre etme konusunda bir anlaşma imzaladı, ancak bu anlaşma henüz uygulanmadı.


Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
TT

Erdoğan, Terörsüz Türkiye sürecine desteğini yineledi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da yaptığı konuşmada, ‘çözüm sürecini’ başarıya ulaştırma kararlılığını vurguladı. (Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürt tarafının ‘barış ve demokratik toplum süreci’ olarak adlandırdığı ve terör örgütü PKK’nın tasfiyesi ile silahsızlanmasını öngören ‘terörden arındırılmış Türkiye’ hedefini başarıya ulaştırma kararlılığını dile getirdi.

Bu açıklama, PKK yönetiminin, cezaevinde bulunan örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması ve hükümetin Kürtlerin haklarını genişletecek ciddi yasal adımlar atması yönündeki talepleri karşılanmadığı takdirde sürece dair yeni bir adım atmayacaklarını söylemesinin ardından geldi.

Erdoğan, “Türkiye, terörün ortadan kalktığı; kardeşliğin ve istikrarın her karış toprağa hâkim olduğu bir döneme doğru ilerliyor” dedi.

Farklı tutumlar

Erdoğan, İstanbul’daki Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) düzenlenen 4. İlim Yayma Ödülleri töreninde yaptığı konuşmada, “Terörden arındırılmış Türkiye hedefine yaklaştıkça, sabotaj girişimleri, medya kampanyaları ve siyasi-sosyal mühendislik faaliyetleri artıyor” ifadelerini kullandı.

cdf
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 29 Kasım gecesi İstanbul'da düzenlenen İlim Yayma Ödülleri töreninde konuştu. (Cumhurbaşkanlığı)

Erdoğan, “Terörsüz Türkiye sürecinin başarısı için iktidarımızın da, ittifakımızın da, devletimizin de kararlılığının tam olduğunun bilinmesini isterim” dedi.

Aynı dönemde PKK yönetimi, Abdullah Öcalan serbest bırakılmadığı ve Ankara somut, kapsamlı yasal adımlar atmadığı sürece ‘çözüm süreci’ kapsamında yeni bir adım atmayacağını belirterek tehditlerini artırdı. PKK, geçtiğimiz mayıs ayında, Öcalan’ın 27 Şubat’ta İmralı Cezaevi’nden yaptığı ‘barış ve demokratik toplum’ çağrısına yanıt olarak kendini feshettiğini duyurmuştu.

xcdf
Terör örgütü PKK’nın 11 Temmuz'da Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nda düzenlenen silah yakma töreninden (Reuters)

PKK’lı 30 militanın 11 Temmuz’da Kandil Dağı’nda düzenlenen sembolik bir törenle silah bırakmasının ardından, örgüt 26 Ekim’de tüm mensuplarını Türkiye’den Kuzey Irak’a çektiğini açıkladı. Ardından örgütün Zap bölgesindeki güçleri de olası çatışmaları önlemek amacıyla geri çekildiğini duyurdu. Bu adımların tamamı, örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın talimatları doğrultusunda PKK tarafından tek taraflı olarak atılmıştı. Ancak PKK yöneticilerinden Amed Malazgirt cumartesi günü AFP’ye yaptığı açıklamada, Öcalan’ın öncülüğünde atılan bu adımlara rağmen örgütün ‘çözüm süreci’ kapsamında artık yeni bir adım atmayacağını söyledi. Malazgirt, Ankara’nın iki temel şartı karşılamaması halinde sürecin ilerlemeyeceğini vurguladı: ‘Öcalan’a özgürlük’ ve ‘Türkiye’de Kürt halkının anayasal olarak tanınması’.

Bu açıklamalar, KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın, Türkiye’nin Kürt meselesi demokratik temelde çözülmediği ve Öcalan ‘baş müzakereci’ olarak muhatap alınmadığı takdirde ‘ciddi risklerle’ ve bir ‘beka sorunu’ ile karşı karşıya kalacağı yönündeki uyarılarının üzerinden sadece birkaç gün sonra geldi.

Kürt televizyonlarından birine konuşan Bese Hozat, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) geçtiğimiz ağustos ayında kurduğu Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerinin 24 Kasım’da İmralı’da Öcalan ile gerçekleştirdiği görüşmeyi ‘olumlu ve iyi bir adım’ olarak nitelendirdi, ancak ‘güçlü bir adım olarak değerlendirilemeyeceğini’ söyledi.

PKK yöneticisi Hozat, aynı röportajda, “Türkiye, Kürt meselesini demokratik bir zeminde çözmezse; Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa, köklü yasal reformlar ve değişiklikler yapmazsa, ülkenin geleceği gerçekten karanlık olur” ifadelerini kullandı.

xcvfg
Terör örgütü PKK’nın silahsızlandırılması için yasal bir çerçeve oluşturmakla görevli Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu 4 Aralık'ta toplanacak. (Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin resmi X hesabı)

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda yer alan siyasi partiler, sürecin işleyişine ilişkin raporlarını hazırlayarak 4 Aralık’ta yapılması planlanan toplantıda sunmak üzere çalışıyor. Öcalan’ı ziyaret eden heyetin (AK Parti, MHP ve DEM Parti’den üç milletvekili) görüşmeye dair bir bilgilendirme yapması bekleniyor.

Barzani’den destek

Diğer yandan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecine destek verdiğini açıkladı. Barzani, “Bizden ne istenirse yapmaya hazırız” dedi.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde yaptığı konuşmada Barzani, Türkiye’deki çözüm sürecini ‘bölge için köklü bir değişim’ olarak nitelendirdi.

dfgr
Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesud Barzani, 29 Kasım'da Şırnak'ta düzenlenen bir etkinlikte konuştu. (Türk medyası)

Barzani, 2013’te başlayan ve 2015’te sona eren barış sürecine daha önce de destek vermiş bir lider olarak, bu kez sürecin halkın, parlamentonun ve siyasi partilerin devlete verdiği destek sayesinde ‘daha organize bir şekilde’ yürütüldüğünü söyledi.

Kürt lider, Türkiye’de barış kapısının açılmasına katkıları nedeniyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, TBMM’ye ve Türk halkına teşekkür ederken, süreç kapsamında attığı olumlu adımlar nedeniyle Öcalan’a da teşekkür etti. Barzani, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) sürece ‘tüm gücüyle destek vereceğini’ vurguladı.


İstanbul'da tatil yaparken hayatını kaybeden ailenin odasında zehirli gaz bulundu

Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
TT

İstanbul'da tatil yaparken hayatını kaybeden ailenin odasında zehirli gaz bulundu

Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)
Ölen üç Alman turistin kaldığı Fatih ilçesindeki otelin yakınına İstanbul polisi tarafından güvenlik kordonu oluşturuldu (DPA)

Anadolu Ajansı'nda dün yer alan habere göre, İstanbul'da hayatını kaybeden Hamburg’dan tatil için gelen Türk ailenin otel odasında zehirli gaz fosfin bulundu.

Adli tıp raporuna atıfta bulunan ajans, maddenin odadan alınan sürüntü örneklerinde ve otel havlularında da tespit edildiğini belirtti. Ancak ölüm nedeni henüz bilinmiyor.

Alüminyum fosfit, zararlılarla mücadelede yaygın olarak kullanılır. Suyla veya yeterli miktarda atmosferik nemle temas ettiğinde, zehirli bir gaz olan fosfin üretir. Bu gaz, memelilerde hücrelere zarar verir ve yüksek konsantrasyonlarda kanda oksijen taşınmasını engeller.

İnsanlarda fosfin, kuru öksürük, kusma ve karaciğer ve böbrek fonksiyonlarında bozulma gibi semptomlara neden olabilir ve solunduğunda ölümcül olabilir.

Hamburg’dab gelen Türk ailenin dört üyesi, kasım ayının ortasında İstanbul'da tatildeyken hayatını kaybetti.

Adli tıp ön raporuna göre ailenin odasının altındaki odada bulunan pestisitler ölümlerine neden olmuş olabilir, ancak bu henüz doğrulanmadı.

AA’nın haberine göre, ailenin yemek yediği yerlerde yapılan tetkiklerde herhangi bir anormalliğe rastlanmaması üzerine ölüm nedeninin gıda zehirlenmesi olduğu yönündeki ilk şüpheler de reddedildi.