İsrail Gazze’yi yönetecek ‘doğru kişileri’ arıyor

Refah’a ağır bombardıman: Faruk Camii yıkıldı

Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta Filistinliler, bir cami ve konut binalarını etkileyen İsrail bombalarının neden olduğu hasarı inceliyor (AP)
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta Filistinliler, bir cami ve konut binalarını etkileyen İsrail bombalarının neden olduğu hasarı inceliyor (AP)
TT

İsrail Gazze’yi yönetecek ‘doğru kişileri’ arıyor

Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta Filistinliler, bir cami ve konut binalarını etkileyen İsrail bombalarının neden olduğu hasarı inceliyor (AP)
Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta Filistinliler, bir cami ve konut binalarını etkileyen İsrail bombalarının neden olduğu hasarı inceliyor (AP)

Tel Aviv’deki siyasi kaynaklar, İsrail hükümeti ve ordu liderlerinin temsilcilerinin yakın bir zamanda, Gazze’de bazı Filistinlilerle görüştüklerini ortaya çıkardı. Söz konusu İsrailli yetkililer, genel olarak sivil işleri yönetecek ve özel olarak insani yardım dağıtımı konusunda Hamas’ın yerini alacak liderler belirleme ihtimalini ve ‘doğru kişileri’ bulmanın önemini ele aldılar.

İsrail merkezli Kanal 12 televizyonu, İsrail'in savaşın ‘ertesi günü’ hazırlıklarının bir parçası olarak hükümetin Gazze'de yerel yönetim için bir model geliştirmeye başladığını aktardı. Ordu, Gazze sakinlerinin ez-Zeytun Mahallesi’ni Hamas'tan arındırıp yönetmesine olanak sağlayacak plan için hazırlıklara başladı.

Kanal 12’ye göre Tel Aviv yönetimi, Hamas’ın planı engelleme girişimlerine yönelik güvenlik önlemleri aldı. Ayrıca kanal, ordunun, ez-Zeytun mahallesindeki binaları tamamen yıkıp buldozerlerle yerle bir ederek büyük çadır mahallesi kurulması için ‘temizliğe’ başladığını açıkladı. Projeye göre İsrail, Gazze okullarındaki eğitim müfredatının, özellikle İsrail ve Yahudilere karşı nefreti teşvik eden içerikler açısından temelden değiştirilmesi ihtiyacına da odaklanıyor.

Reuters haber ajansı, İsrailli yetkililerin, ‘Gazze Şeridi'nde Hamas'tan temizlenen bölgelerde insani yerleşim bölgeleri planının uygulanacağını ve bu planın başarıya ulaşması için de İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki Hamas'ı yok etme hedefine ulaşması gerektiğini’ belirttiklerini aktardı.

Hamas ise İsrail planının Filistin Yönetimi'nin maaş listesinde yer alan tüm çalışanları kapsam dışında tutacağını ve bu durumun planın ‘Gazze’yi yeniden işgal etmek ve halkı başarısızlığa mahkum etmek’ anlamına geldiğini ifade etti.

Öte yandan dün bazı Filistinlilerin ‘şimdiye kadar yaşadıkları en kötü gecelerden biri’ olduğunu söyledikleri gecede, İsrail'in Refah kentine yönelik saldırıları ve ağır bombardımanı sonucunda bir cami yerle bir edildi ve birçok ev yok edildi. İsrail'in saldırısında Refah'ın merkezindeki El-Faruk Camii yıkılarak enkaz yığınına dönüştü. Cami yakınındaki binalarda saldırılardan ağır hasar aldı. Yetkililer Şarku’l Avsat’a İsrail ordusunun Refah'ın güneyinde dört, şehir merkezinde ise üç evi bombaladığını aktardı.



Uçurumun eşiğinde Türkiye ve Suriye Kürtlerinin geleceği

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Uçurumun eşiğinde Türkiye ve Suriye Kürtlerinin geleceği

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Rüstem Mahmud

Son dönemdeki dönüşümler, ister başkent Şam'daki “meşru” merkezi iktidar otoritesi üzerindeki nüfuzu ve siyasi hegemonyası, isterse Suriye'yi kontrol eden silahlı gruplar üzerindeki hegemonyası yoluyla olsun, Türkiye'nin Suriye'de önemli bir siyasi aktör haline gelmesini sağladı.

Bu durum, Türkiye'nin ulusal güvenliğine tehdit olarak gördüğü Kürtlerin yoğunlukta olduğu YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) için siyasi ve güvenlik açısından bir meydan okuma teşkil ediyor. Türk dış politikasının açıkça ifade ettiği gibi, Ankara, Irak Kürdistan Bölgesi'ne benzer şekilde, Suriye'nin tam egemenliği altında dahi, Kürt bir siyasi/coğrafi/egemenlik deneyiminin ortaya çıkmasını engellemeye var gücüyle çalışıyor.

Buna karşılık, çekirdeğini Kürtlerin oluşturduğu, YPG ve onlara yakın Kürt siyasi güçler, Suriye dosyasıyla bağlantılı ve Suriye denkleminde devamlılıklarını sağlayacak bir siyasi/güvenlik koruma şemsiyesi oluşturabilecek üç aktif faktöre güveniyorlar.

Başta ABD olmak üzere Batılı güçler terörle mücadeleyi ve terör örgütü DEAŞ’ın geri dönüşünü engellemeyi Suriye'deki önceliklerinin başında görüyorlar. Bu nedenle, SDG’nin rolünün sürdürülmesi ve güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Siyasetçilerin ve Başkan seçilen Donald Trump'ın başkanlık ekibi üyelerinin ifadelerine göre, ABD, kendisini Suriye'de askeri olarak kalmak zorunda görüyor. Nitekim ABD güçlerinin, 2020 yılında çekildikleri tüm bölgeleri kapsayan Suriye'nin kuzeydoğusunda gerçekleştirdiği yeniden konuşlanma süreci bunu açıkça ortaya koyuyor.

Aynı şekilde Kürt siyasi güçleri de Şam'daki yeni yönetim ile ortak bir siyasi alan bulma arayışında olup, mümkün olan en kısa sürede siyasi uzlaşıya varmayı hedefliyorlar. Böylelikle Türkiye’ye bağlı ve Türkiye tarafından yönetilen milis güçler ve Suriye Milli Ordusu ile açık bir askeri çatışma ihtimalini uzaklaştırmayı, bu uzlaşının Suriye’deki Kürtlerin geleceğine yönelik bir siyasi ve güvenlik örtüsü teşkil etmesini amaçlıyorlar.

Bu konuda ilk sinyaller gelmeye başladı ama asıl soru; Türk örtüsüne “alternatif” bir Arap, uluslararası veya BM örtüsü olması ya da Suriye’nin demokratik /seçimli bir yönetim aşamasına girmesi ve yeni otoritenin tüm bölgelerden yerel Suriyeli müttefiklere sahip olması durumunda, yeni yönetimin Türkiye'nin dayatmaları olmadan siyasi ve güvenlik açısından ne ölçüde özgür hareket edebileceğidir.

Türkiye, SDG ile PKK arasında tam bir ayrışma talep ediyor. Kürt siyasal taleplerinin coğrafi/egemen nitelikte olmaması, eşit yurttaşlık, bazı kültürel haklar gibi doğal hakların sınırlarını aşmamasını istiyor

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı nalize göre SDG de dahil olmak üzere Suriye Kürtleri, bu iki hususun yanı sıra, Türkiye içinde Türkiye devleti ile PKK arasındaki “barış sürecini” merakla takip ediyorlar. Bu süreç giderek daha da istikrarlı bir şekilde ilerleyerek, Türkiye ile Suriye Kürtleri arasında iletişim ve mutabakat için bir kaldıraç, Türkiye’nin onlarla sıfır toplamlı bir denklem üzerinden iletişim kurmasını engelleyen bir araç haline geliyor.

Türkiye, ABD buna siyasi veya güvenlik desteği sağlamayacağı için artık Fırat Nehri'nin doğusuna net bir kara harekatı düzenleyemeyeceğini bildiğinden, işler zamanla yarışıyor gibi görünüyor. Bu nedenle Türkiye Suriye'deki vekilleri aracılığıyla baskı yapıyor. Suriye'deki Kürt durumunun gelişmesi ve meşru/anayasal bir karakter kazanması ihtimali konusundaki endişelerine karşı garanti olarak, ABD'ye SDG  güçlerinin sahada uygulaması gereken bir dizi siyasi ve güvenlik talebi sunuyor.

Türkiye, SDG’nin PKK’dan tamamen ayrılmasını, PKK unsurlarının Suriye'den çekilmesini ve iki taraf arasındaki her türlü siyasal, ideolojik ve örgütsel bağların koparılmasını talep ediyor. Kürt siyasi taleplerinin coğrafi/egemen nitelikte olmamasını, eşit yurttaşlık, bazı kültürel haklar gibi doğal hakların sınırlarını aşmamasını istiyor.

SDG bu tür talepleri reddetmiyor ve Türkiye'nin geleceğin Suriyesi'nde Suriye Kürtlerini siyasi olarak koruma, kendi bölgelerine askeri harekat düzenlememe veya diğer Suriyeli silahlı grupları buna teşvik etmeme sözü vermesi koşuluyla, Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit olarak gördüğü her şeyi kapatmaya ve durdurmaya hazır olduğunu açıklıyor.