Suriye'de Ulusal Diyalog Konferansı kıyı bölgesindeki çatışmaların önünü nasıl açtı?

Analistlere göre Ulusal Diyalog Konferansı’nın siyasi bir çözüm üretmesi gerekiyordu, ancak bazı taraflar konferansta alınan kararları reddederek konferanstan dışlandıkları suçlamasında bulundu ve şimdi ülke tehlikeli bir dönemeçte

Suriyeliler Ulusal Diyalog Konferansı için büyük umutlar besliyordu, ancak bazı taraflar dışlandıkları ve ötekileştirildikleri gerekçesiyle konferansın çıktılarını reddettiler (Independent Arabia)
Suriyeliler Ulusal Diyalog Konferansı için büyük umutlar besliyordu, ancak bazı taraflar dışlandıkları ve ötekileştirildikleri gerekçesiyle konferansın çıktılarını reddettiler (Independent Arabia)
TT

Suriye'de Ulusal Diyalog Konferansı kıyı bölgesindeki çatışmaların önünü nasıl açtı?

Suriyeliler Ulusal Diyalog Konferansı için büyük umutlar besliyordu, ancak bazı taraflar dışlandıkları ve ötekileştirildikleri gerekçesiyle konferansın çıktılarını reddettiler (Independent Arabia)
Suriyeliler Ulusal Diyalog Konferansı için büyük umutlar besliyordu, ancak bazı taraflar dışlandıkları ve ötekileştirildikleri gerekçesiyle konferansın çıktılarını reddettiler (Independent Arabia)

Abdulhalim Süleyman

Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden ve Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) lideri Ahmed eş-Şara’nın ülkedeki geçiş dönemi cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmesinden üç ay sonra Suriyeliler, Şara'nın Ulusal Diyalog Konferansı (UDK) açılış konuşmasında duyurduğu adımlara dikkat kesildi. Bu adımlardan ilki Suriye'de yeni dönemin ana hatlarını çizmek üzere ulusal bir diyalog başlatılması ve ardından anayasal bir bildirge ve kapsayıcı bir hükümet taslağı hazırlamak üzere bir komite kurulmasıydı.

Ancak UDK için yedi kişilik hazırlık komitesinin oluşturulması, Suriyeli gözlemcilere göre HTŞ'ye yakın beş kişinin bu komitede yer alması nedeniyle Suriyeliler tarafından ‘tek renkli’ olduğu ve Suriyelilerin iradesini ve farklı dini, etnik ve hatta ideolojik kesimlerini yansıtmadığı için yoğun eleştirilere maruz kaldı. Gözlemciler, 24-25 Şubat tarihlerinde düzenlenen UDK, çeşitli taraflardan ve farklı yönelimlere sahip olan Suriyeliler arasındaki eleştirileri ve bölünmeleri artırdığını düşünüyor.

Suriyeli askeri ve siyasi oluşumların müzakerelere katılmasını engelleyen kriterlere göre hazırlanan ve gerçekleştirilen UDK çerçevesinde geçiş dönemi adaleti, anayasal yapı, reform ve kurum inşası, kişisel özgürlükler ve insan yaşamı, sivil toplum kuruluşlarının rolü ve ekonomik ilkeler konularında altı çalıştay düzenlendi. Tüm bu konular konferansın ikinci gününde yaklaşık 600 katılımcı arasında altı yuvarlak masa toplantısında ele alındı.

Boykot edenler, reddedenler ve ötekileştirilenler

Yeni hükümeti destekleyenler onu Esed rejiminin devrilmesinden sonra yeni bir devlet kurma yolunda atılmış bir adım olarak görürken, bazı siyasi güçler ve isimler onu bir hayal kırıklığı olmanın yanında merkezileşme ve Suriye’nin çeşitli kesimlerinin tanınmaması açısından Esed rejiminden farklı olmayan yeni bir yönetim sistemine yönelik bir eğilim olarak değerlendirdi.

UDK’nın mevcut haliyle yapılmasına karşı çıkanların belki de en önde gelen taraflarından biri, ‘konferansın sonuçlarının kendilerini temsil etmediğini ve katılmadıkları sürece kendilerini ilgilendirmediğini’ açıklayan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) ve başta Suriye Demokratik Konseyi (SDK) olmak üzere onun siyasi oluşumları oldu. Esed rejiminin düşüşüne kadar Suriye muhalefetinde yer alan Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve Süryani Birlik Partisi de UDK’ya davet edilmedi.

Başta hazırlık komitesinde temsil edilmeyen Dürziler ve Aleviler olmak üzere dini ve mezhepsel taraflar da UDK’ya itiraz etti. Hıristiyanlar arasında da bazı din adamlarının UDK’ya katılımı konusunda tartışmalar yaşandı. Siyasi partiler ve gruplar, kendilerini diyalog müzakerelerinin, hazırlıklarının ve sonuçlarının dışında bıraktığı için tüm süreci eleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre Suriyeli araştırmacı yazar Hazım Nehar, mevcut yönetimin bir ulusal diyalog konferansı düzenleme fikrini ‘belki diğerlerinin konferansa katılmasını istemediği için, belki de deneyim eksikliği nedeniyle’ hafife aldığı ya da önemsemediği değerlendirmesinde bulundu.

Şam'daki yeni yönetimin ulusal diyalog konferansı düzenleme fikrini ‘Suriye Ulusal Konferansı'ndan alıp tavsiye kararı almaktan başka bir yetkisi olmayan UDK'ya verdiğini, ancak bununla da yetinmeyip UDK’ya yönelik muamelesinin, onu ‘marjinal bir konferans olarak gördüğünü gösterdiğini’ söyleyen Nehar, “Bazıları Suriye dışında olan katılımcıların konferanstan bir gün önce bilgilendirilmesi ve konferans süresinin sadece bir gün olması mantıklı değil. Bu daha çok acemice ve deneyimsiz bir sivil toplum örgütünün çalışmasına benziyor” yorumunda bulundu.

‘Açık’ olan başlıca noktanın, Şam’daki yeni yönetimin karar alma yetkisine sahip gerçek bir ulusal konferans düzenlenmesi gerektiğine ikna olmuş görünmemesi olduğunu vurgulayan Nehar, eğer böyle bir inanç olsaydı, konferansın hazırlanma şeklinin farklı olacağını söyledi.

Suriye'nin bir yıl üç ay süren ve 8 Mart 1920 tarihinde Suriye'nin kuruluşunu ilan eden Büyük Suriye Konferansı gibi bir konferansa ihtiyacı olduğunun altını çizen Nehar, özellikle de Suriye'nin şu an tehlikeli bir dönemeçte olduğunu ve 14 yıllık zorlu bir savaş sürecinden çıktığını düşünüyor.

Kaçırılan fırsat konferansı

Rejimin çöküşü Suriyeliler için yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. Bununla birlikte çeşitli siyasi, etnik ve dini kesimler de yeni döneme girmeye hazırlanıyor. Tüm Suriye ulusu düzeyinde gerekli olan siyasi haklar olduğunu ve bu hakların siyasi bir çözüm gerektirdiğini söyleyen Suriyeli araştırmacı, askeri çözümlerin ‘yetersiz ve tehlikeli’ olduğunu vurguladı. Bu tür çözümlerin, silahların devletle sınırlandırılması ve iç barışın korunması konusunda başarılı olamayacaklarını söyleyen Nehar, “Gerekli çözüm siyasi bir çözümdür. Bu da temelde yönetimin elindedir” ifadelerini kullandı.

UDK'nın bu çözümü üretmek için önemli bir fırsat olduğunu, ancak kaybedildiği belirten Nehar, “Dolayısıyla anayasal bildiri yayınlama, demokratik ve adem-i merkeziyetçi bir siyasi sistem inşa etme ve siyasi hayata müdahale etmeyen bir ulusal bir ordu kurma sözü vererek, Suriye Geçiş Dönemi Adaleti Komisyonu'nu kurarak ve bir sonraki anayasanın seçilmiş bir Suriye Kurucu Meclisi tarafından hazırlanacağını taahhüt ederek bu siyasi çözümün temelleri atılmalı” diye konuştu.

Suriye, karmaşık krizler, çeşitli taraflar arasındaki uçurumlar ve çoğu Esed dönemi ve savaşı sırasında oluşan ayrılıklarla dolu olsa da içerideki en büyük mesele, Şam ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ve onun siyasi ve idari kanatları arasında anlaşmazlıklara yol açan Kürt meselesidir. Ancak Türkiye'de bu konuda yaşanan son gelişmeler, Suriye'deki yetkililer ve karar alıcılar arasında bazı umutları yeşertirken Şam’daki yeni yetkililer ile ülkenin kuzeydoğusundaki yetkililer arasındaki bölünmeyi hafifletebileceği düşünülüyor.

Türkiye'deki Kürtler, Abdullah Öcalan tarafından yapılan PKK'nın silah bırakıp barışçıl ve sivil faaliyetlere geçmesiyle sonuçlanacak bir çözüm için yol haritası niteliğindeki ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından Ankara’nın barış süreci için pratik adımlar atmasını ve müzakerelere başlamasını beklerken, Suriyeli Kürtler de bu çözümün sonuçlarının kendi durumları için de yansımaları olmasını umuyor.

efrgthy
PYD’in eski lideri Salih Müslim, Türkiye'deki Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulunmasının Suriyeli Kürtler üzerinde olumlu bir si olacağına inanıyor (Independent Arabia)

Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) eski lideri ve şu an yönetim kurulu üyesi olan Salih Müslim, Öcalan'ın çağrısının Kürt sorununa siyasi bir çözüm için kapıyı araladığını söyledi. Bu çağrının tüm Ortadoğu'yu etkileyeceğini düşünen Müslim, “Suriye'de, Türkiye tarafından PKK ile bağlarımız olduğu gerekçesiyle saldırılara maruz kalıyoruz. Eğer Türkler, PKK ile uzlaşırsa, Suriye'de de bize karşı saldırılarını azaltırlar ve şu ya da bu şekilde Türkiye’den talimat alan Şam’daki yeni yönetimin işlerine karışmazlar” ifadelerini kullandı.

Ancak Müslim, Türkiye'nin bu adımı atması halinde, yeni yönetim Türkiye'den talimat alsa bile, Şam'ın müttefiki Türkiye'ye “Siz Kürtlerinizle barışıyorsunuz, biz de Suriye'deki Kürtlerle barışmak istiyoruz” diyerek Suriye'deki Kürtlerle uzlaşabileceği konusunda iyimser. Müslim’e göre önemli olan, bu sürecin Suriye'de de siyasi bir çözümün önünü açması.

Kıyı illerinde tehlikeli dönemeç

Geçtiğimiz perşembe gününden bu yana Suriye’nin kıyı bölgelerinde, Lazkiye ve Tartus illeri ile Humus'ta hükümet güçleri ile Esed rejiminin kalıntıları arasında en şiddetli çatışmaların patlak vermesiyle ülke tehlikeli bir dönemece girdi. Çatışmalar, Suriye Alevileri ve Diasporası Yüksek İslam Konseyi bölgedeki askeri ve güvenlik operasyonlarının derhal durdurulmasını talep eden bir bildiri yayınlamasıyla yoğunlaştı. Konsey, ‘sivillerin evlerinin savaş uçaklarıyla bombalandığını ve insanların el-Dağtur köyünden göç ettirildiğini vurguladıktan’ sonra meydanlarda barışçıl bir oturma eylemi düzenleme çağrısında bulundu. Sosyal medya platformlarında paylaşılan görüntülerde, protestocuların hükümetin eski rejim üyelerine karşı yürüttüğü güvenlik operasyonlarında tutuklananların serbest bırakılmasını talep ettikleri ve Ahmed eş-Şara'nın ülke yönetiminden ayrılmasını isteyen sloganlar attıkları görüldü.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'nin (SOHR) aktardığına göre özellikle operasyonların sona erdiğine dair resmi bir açıklama yapılmadan hükümet takviyelerinin gelmesinin ardından, kıyı şeridinin çeşitli bölgelerinde halen devam eden şiddetli çatışmalarda yaklaşık 150 kişi hayatını kaybetti. Birçok Suriyeli, durumun ülkedeki yeni otoriteyi temsil eden Sünniler ile rejimin kalıntılarının çoğunun mezhebinden olduğu Aleviler arasında mezhepsel bir iç savaşa doğru kaymasından korkuyor.

xsdfrgth
Gözlemcilere göre son günlerde 300'den fazla Alevi sivil güvenlik güçleri ve müttefikleri tarafından öldürüldü (AFP)

Bu hızlı ve ani gelişmeler hem bireyler hem de kuruluşlar olmak üzere birçok Suriyeliyi şiddet döngüsüne son verilmesi çağrısında bulunmaya sevk etti. Araştırmacı Zeydun ez-Zubi, Facebook hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, Suriye’nin kıyı illerinde devam eden çatışmanın taraflarına, özellikle de yeni yönetime karşı silahlanma çağrısında bulunan Alevilere mesajlar gönderdi. Zubi, Alevilere geçtiğimiz yıllarda şiddet olaylarına karışan eski rejimin yetkilileri tarafından, Suriyelilerin sağlanmasını istedikleri adaletten kaçmak için kullanılacakları uyarısında bulundu.

Araştırmacı ayrıca kıyı kırsalındaki saldırılarda öldürülen Genel Güvenlik İdaresi üyelerinin isyan çıkaran yakınlarını da eleştiren Zubi, bu kişilerin silahlanıp savaşmak için kıyı bölgelerine gitmelerinin, özellikle hiç kimseden destek istemediği için yeni yönetimin ve kurumlarının zayıf olduğunu bir teyidi olduğunu, bu davranışın iç savaşa kapıyı araladığını, mezhepçi söylem ve şiddete teşvikin Suriye halkının bugüne kadar elde ettiği zaferleri baltalayacağını belirtti. Zubi, hoşgörü mesajının yayılması çağrısında bulundu.

İki hafta önce düzenlenen UDK’da kolaylaştırıcılardan biri olarak görev yapan Zubi, yeni yönetime ‘eski rejimin kalıntılarının bunu bir bahane olarak kullanmaması için kimsenin dışlanmadığı, tüm Suriyeli kesimleri ve tarafları kapsayan bir hükümetin kurulması için acele etmesi’ çağrısı yaparken özellikle son olaylarla birlikte zamanın daraldığı uyarısında bulundu. Zubi, “Dışlama yabancıları getirir ve kışkırtıcıların elini güçlendirir” diye ekledi.

Bazı Arap ülkeleri Suriye'de bir ulusal diyalog konferansı düzenlenmesini memnuniyetle karşılayarak atılan adımın ve alınan kararların başarısını övse de, Şam yönetimiyle ilişkileri olan ülkelerin çoğunluğu, çeşitli aşamaların gerçekleştirilmesi ve tamamlanması için hazırlık komitelerinin kurulması da dâhil olmak üzere kapsamlı bir siyasi süreç çağrısında bulunuyor. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, 4 Mart'ta Kahire'de düzenlenen Filistin konulu Olağanüstü Arap Birliği Zirvesi çerçevesinde Suriye Cumhurbaşkanı Şara ile bir araya geldi.

Sisi, Mısır’ın Suriye halkını destekleme, taleplerini yerine getirme ve istikrar ve kalkınmaya ulaşmak için iradelerine ve tercihlerine saygı duyma konusundaki kararlılığını vurguladı. Mısır Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi Muhammed eş-Şenavi’nin yaptığı açıklamaya göre Cumhurbaşkanı Sisi görüşmede Suriye halkının tüm kesimlerinin yer aldığı ve hiçbir tarafın dışlanmadığı kapsamlı bir siyasi sürecin başlatılmasının önemini vurguladı.



Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
TT

Hamas, CENTCOM'un ‘yardımları yağmaladığı’ iddiasını yalanladı: “Bunlar asılsız iddialar”

CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü
CENTCOM tarafından yayınlanan ve Hamas üyelerinin yardım kamyonuna saldırdığı görüldüğü iddia edilen bir videodan ekran görüntüsü

Hamas Hareketi tarafından bugün yapılan açıklamada, ABD Merkez Komutanlığı'nın (CENTCOM) ‘Hamas’ın bir yardım kamyonunun yağmalandığı’ yönündeki iddiaları kınanırken bu iddialar ‘yanlış ve asılsız’ olarak nitelendirdi.

Açıklamada, CENTCOM’un iddialarının, zaten sınırlı olan insani yardımın azaltılmasını meşrulaştırmak ve uluslararası toplumun Gazze Şeridi’ndeki sivillerin kuşatılması ve açlık çekmesini sona erdirememesini örtbas etmek amacıyla ortaya atıldığı belirtildi.

Hamas, uluslararası veya yerel kurumların ve yardım konvoylarında çalışan sürücülerin hiçbirinin bu tür bir olayı rapor etmediğini yahut herhangi bir şikâyette bulunmadığını vurguladı.

CENTCOM dün öğleden sonra, Gazze Şeridi üzerinde uçan bir ABD insansız hava aracı (İHA) tarafından çekilen görüntüleri yayınladı. CENTCOM’un iddiasına göre görüntülerde Hamas üyeleri bir yardım kamyonuna saldırıyor, şoförüne saldırıyor ve içeriğini yağmalıyor, ardından bilinmeyen bir yere kaçıyor.

Öte yandan bunlar, CENTCOM’un Gazze’deki ateşkesi izlemek için Gazze Şeridi semalarında gerçekleştirdiği uçuşlardan yayınlanan ilk görüntüler oldu.

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'un Ynet adlı internet sitesine göre CENTCOM, videonun 31 Ekim'de çekildiğini ve Hamas üyelerinin Han Yunus'un kuzeyine yardım götüren insani yardım konvoyuna ait bir kamyonu yağmaladığını gösterdiğini açıkladı.

CENTCOM’un açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Kiryat Gat'taki koordinasyon merkezi, Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes anlaşmasının uygulanmasını izlemek için konvoyun üzerinde uçan bir ABD MQ-9 uçağından hava gözetimi yoluyla bir rapor aldı. Raporda, silahlı adamların sürücüyü saldırıya uğrattığı ve yardım malzemelerini ve kamyonu çaldığı belirtildi.”

Sürücünün yolun ortasına sürüklendiği ve yerde yatırıldığı belirtilen açıklamada, sürücünün durumunun halen bilinmediği ifade edildi.


Binlerce Sudanlı tehlikede: Faşir ve Bara'da yargısız infazlar yapılıyor

TT

Binlerce Sudanlı tehlikede: Faşir ve Bara'da yargısız infazlar yapılıyor

Binlerce Sudanlı tehlikede: Faşir ve Bara'da yargısız infazlar yapılıyor

Bileşmiş Milletler (BM) ve insan hakları raporları ile uydu görüntülerinin, geçtiğimiz pazar günü Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen Kuzey Darfur'un başkenti Faşir şehrinde ayrım gözetmeksizin cinayetlerin devam ettiğini göstermesinin ardından, binlerce Sudanlı şu anda risk altında. Kuzey Kordofan eyaletindeki stratejik öneme sahip Bara’da korkunç istismarlar ve cinayetlerin bildirilmesinin ardından Kordofan eyaletinin en büyük şehri Ubeyd’e doğru büyük çaplı bir göç yaşanıyor.

Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü (MSF) dün, HDK'nın iktidarı ele geçirmesinin ardından binlerce sivilin Sudan'ın Faşir kentinde mahsur kaldığı ve yakın tehlike altında olduğu konusunda endişelerini dile getirirken, yeni uydu görüntüleri Kuzey Darfur eyaletinin yönetim şehrinde katliamların devam ettiğini gösteriyor.

HDK geçtiğimiz pazar günü, 18 aylık bir kuşatmanın ardından, Sudan topraklarının üçte birini oluşturan Darfur bölgesindeki ordunun son kalesi olan Faşir'in kontrolünü ele geçirdi. Şehrin düşmesinden bu yana, sahada infazlar, cinsel şiddet, yardım görevlilerine saldırılar, yağma ve kaçırma olayları bildirilirken, iletişim büyük ölçüde sağlanamıyor.

Faşir yakınlarındaki Tavile beldesine ulaşan kurtulanlar, toplu katliamların yaşandığını, çocukların ebeveynlerinin gözleri önünde vurulduğunu ve kaçmaya çalışan sivillerin dövülüp soyulduğunu anlattı. BM, pazar gününden bu yana 65 binden fazla kişinin Faşir'den kaçtığını, ancak on binlerce kişinin halen orada mahsur kaldığını söyledi. Şehir, son HDK saldırısından önce yaklaşık 260 bin nüfusa sahipti.

zaxsdf
Faşir yakınlarında cesetler ve yanmış araçlar arasında yürüyen HDK üyeleri (Reuters)

MSF, çok sayıda sivilin halen büyük risk altında olduğunu ve HDK ve müttefikleri tarafından daha güvenli bölgelere ulaşmalarının engellendiğini açıkladı.

MSF, sadece yaklaşık 5 bin kişinin şehrin yaklaşık 70 kilometre batısında bulunan Tavile beldesine ulaşabildiğini bildiri. MSF Acil Durum Operasyonları Başkanı Michel Olivier Lacharite, “Tavile'ye gelenlerin sayısı, yaygın zulüm haberlerinin arttığı bir dönemde, felaketin boyutuyla uyuşmuyor” dedi. ‘Faşir'de aylarca süren açlık ve şiddetten kurtulan tüm kayıp insanlar nerede?’ diye soran Lacharite, “En olası ve aynı zamanda en korkunç ihtimal, kaçmaya çalışırken öldürülüyor veya avlanıyor olmalılar” diye ekledi.

Toplu katliamlar devam ediyor

MSF’ye konuşan görgü tanıkları, pazar günü ordudan ve müttefik kuvvetlerden askerler de dahil olmak üzere yaklaşık 500 sivilin kaçmaya çalıştığını, ancak çoğunun HDK ve ona bağlı gruplar tarafından öldürüldüğünü veya yakalandığını söyledi. Hayatta kalanlar, kaçanların cinsiyet, yaş ve etnik kökenlerine göre ayrıldığını ve birçoğunun halen 5 milyon ila 30 milyon Sudan sterlini (bin ila 6 bin dolar) arasında değişen fidye için alıkonulduğunu söyledi.

Faşir’den kaçan beş çocuk annesi Hayat, Fransız Haber Ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada, kendileriyle birlikte seyahat eden gençlerin yolda silahlı kişiler tarafından durdurulduğunu, daha sonra onlara ne olduğunu bilmediklerini söyledi. BM tarafından cuma günü yapılan açıklamada, HDK’nın Faşir'e düzenlediği saldırıda ölenlerin sayısının yüzlerle ifade edilebileceği belirtilirken Sudan ordusuyla ittifak halindeki güçler HDK'yı ‘2 binden fazla sivili öldürmekle’ suçladı.

Uydu görüntüleri

Yale Üniversitesi’nden araştırmacılara göre yeni uydu görüntüleri Sudan'ın batısındaki Faşir şehri ve çevresinde kitlesel katliamların devam ettiğine işaret ediyor.

Üniversitenin İnsani Yardım Araştırma Laboratuvarı yeni bir raporda, yeni görüntülerde şehir nüfusunun büyük bir kısmının ‘öldürüldüğü, esir alındığı veya saklandığına’ dair işaretler olduğunu belirtti.

cd
Yıkımın sonrasını ve devam eden çatışmayı gösteren bir uydu görüntüsü (AFP)

Araştırmacılar, pazartesi ile cuma günleri arasında yerleşim bölgelerinde, üniversite kampüslerinde ve askeri tesislerde insan kalıntıları olduğu düşünülen en az 31 grup nesne gözlemlediler.

Raporda, “Sürekli kitlesel katliamların devam ettiğine dair işaretler açıkça görülüyor” ifadesi de yer aldı.

Kaçanların anlattıkları

Reuters'ın haberine göre hafta başında Sudan'ın Faşir kenti yakınlarında deve sırtında yaklaşık 200 adamıtoplayan milisler, onları belirli bir yere götürdükten ve ırkçı sloganlar attıktan sonra üzerlerine ateş açtılar. Kaçırılan kişiler arasında olduğunu söyleyen el-Hayr Ismail adındaki adam, Sudan'ın batısındaki Darfur bölgesindeki Tavile beldesinde yerel bir gazeteciye, kaçıranlardan birinin onu okul günlerinden tanıdığını ve kaçmasına izin verdiğini anlattı.

İsmail, “’Onlara onu öldürmeyin’ dedi, ancak onlar kendi arkadaşları da dahil olmak üzere onunla birlikte olan herkesi öldürdüler” ifadelerini kullandı. İsmail, HDK pazar günü şehri ele geçirdiğinde, halen şehirde bulunan yakınlarına yiyecek götürdüğünü ve diğer tutuklular gibi kendisinin de silahsız olduğunu kaydetti.

dfrgt
HDK’nın Faşir’i ele geçirmesinin ardından şehirden kaçan yaralı bir kişi (AP)

İsmail, Reuters'ın röportaj yaptığı dört tanık ve altı yardım görevlisinden biriydi ve Faşir’den kaçanların yakın köylerde toplandığını, cinsiyete göre ayrıldığını ve ardından sınır dışı edildiğini söyledi. Başka bir tanık daha önce yaptığı açıklamada, olaydan sonra silah sesleri duyulduğunu söylemişti.

Reuters tarafından doğrulanan başka bir habere göre eski bir hastane temizlikçisi olan Tehani Hasan, kız kardeşinin kocası ve amcasının serseri kurşunlarla öldürüldükten sonra pazar sabahı Tavile'ye kaçtığını söyledi. Yolda, HDK üniformalı üç adamın kendisini ve ailesini alıkoyduğunu, üstlerini aradığını, dövdüğünü ve hakaret ettiğini belirten Hasan, “Bizi çok kötü dövdüler. Giysilerimizi yere attılar. Kadın olmama rağmen benim üstüm de arandı. Yiyeceklerimizi ve sularımızı yere döktüler” ifadelerini kullandı.

Sonunda başka bir bölgeye vardılar ve burada savaşçılar kadınları ve çocukları erkeklerden ayırdılar. Erkek kardeşi ve ikinci kız kardeşinin eşini bir daha görmediklerini söyleyen Hasan, “Bize yaptıkları muameleden dolayı hayatta olduklarını söyleyemeyiz. Eğer onlar öldürmezse, açlık ve susuzluk öldürüyor” şeklinde konuştu.

HDK’dan yalanlama

Faşir’deki ‘zaferi’ Sudan'ın iki buçuk yıllık iç savaşında bir dönüm noktası olan HDK, söz konusu ihlalleri işlediğini reddetti, bu iddiaların düşmanları tarafından uydurulduğunu öne sürdü. HDK da karşı suçlamalarda bulundu. HDK’nın üst düzey liderlerinden biri bu iddiaları ordunun ve müttefik savaşçılarının ‘Faşir’deki yenilgilerini ve kayıplarını örtbas etmek için’ yaptıkları ‘medya propagandası’ olarak nitelendirdi.

HDK Komutanlığı çoğunun tutuklandığını öne sürdüğü üyelerinin işlediği ihlallere ilişkin soruşturma başlatıldığını, HDK'nın insanların şehri terk etmesine yardım ettiğini ve yardım kuruluşlarını kalanlara yardım etmeye çağırdığını da ekledi.

Sudan ordusundan askerler ve sivil kılığına girmiş HDK üyelerinin sorgulanmak üzere ‘yakalandığını’ belirten HDK Komutanlığı, Reuters'ın yorum talebine yanıt olarak, ‘Bazılarının iddia ettiği gibi cinayet işlenmedi’ dedi. Reuters, sosyal medyada yayınlanan ve HDK üniformalı adamların silahsız tutuklulara ateş açtığını gösteren en az üç videoyu ve silahlı çatışma sonrası cesetlerin bulunduğu 12 videoyu doğruladığını bildirdi.

Yerinden edilen insanların sayısı artıyor

Öte yandan Sudan Doktorlar Sendikası dün, 642 yerinden edilmiş kişinin Faşir’den kuzey eyaletindeki Daba bölgesine geldiğini duyurdu. Yayınladığı basın açıklamasında, Faşir’den gelen yerinden edilmiş kişilerin sayısındaki artışı büyük endişeyle takip ettiğini belirten Sudan Doktorlar Sendikası, “Faşir’de HDK tarafından işlenen katliamlar nedeniyle zorlu ve tehlikeli bir yolculuğun ardından son birkaç saat içinde 642 yerinden edilmiş kişi Kuzey Eyaleti'ne ulaştı” ifadelerini kullandı.

Sendika, başta çocuklar, kadınlar ve yaşlılar olmak üzere yerinden edilmiş kişilerin, barınak, gıda ve içme suyu eksikliği ve temel sağlık hizmetlerinin yetersizliği gibi zorlu insani koşullarda yaşadıklarını da kaydetti.

Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Savaşın yıkımından kaçan bu aileler, güvenlik arayışıyla kuzey eyaletine sığındılar, ancak şu anda ev sahibi toplulukların karşılayamayacağı ciddi geçim sorunlarıyla karşı karşıyalar. Darfur'daki durumun kötüleşmeye devam etmesi nedeniyle önümüzdeki günlerde gelenlerin sayısının önemli ölçüde artması bekleniyor.”

MSF, insani yardım durumunun tamamen çökmesini önlemek için, Sudan içindeki ve dışındaki yerel yetkililere ve insani yardım ve yardım kuruluşlarına, yerinden edilmiş insanlara acil tıbbi ve gıda yardımı, barınak ve psikososyal destek sağlamak için acil önlemler almaları çağrısında bulundu. MSF, bu kritik anda hızlı bir müdahalenin, yerinden edilme, açlık ve korkudan bitkin düşen binlerce kişinin hayatını kurtarabileceğini vurguladı.