Modern insan, uzun burunları Neandertallerden almış

"Burnumuzun şeklinin doğal seçilim tarafından belirlendiği uzun süredir tartışılıyor"

Neandertallerin soyu, Homo sapiens'in 60 bin yıl önce Avrasya'ya yerleşmeye başlamasıyla tükendi (AFP)
Neandertallerin soyu, Homo sapiens'in 60 bin yıl önce Avrasya'ya yerleşmeye başlamasıyla tükendi (AFP)
TT

Modern insan, uzun burunları Neandertallerden almış

Neandertallerin soyu, Homo sapiens'in 60 bin yıl önce Avrasya'ya yerleşmeye başlamasıyla tükendi (AFP)
Neandertallerin soyu, Homo sapiens'in 60 bin yıl önce Avrasya'ya yerleşmeye başlamasıyla tükendi (AFP)

Yeni bilimsel araştırma, genellikle "modern insan" diye nitelenen Homo sapiens'in daha uzun burunların arkasındaki genleri Neandertallerden devraldığını ortaya koydu.

Dr. Kaustubh Adhikari liderliğindeki araştırma ekibinin elde ettiği bulgulara göre, Neandertaller, soğuk Avrasya iklimiyle başa çıkmalarına yardımcı olacak uzun burunlar geliştirdi.

Daha sonra Homo sapiens'le karşılaşıp çiftleştiklerinde bu burunların ortaya çıkmasını sağlayan genleri de onlara aktardılar.

Britanya'nın saygın eğitim kurumlarından University of College London'da görev alan Adhikari, "Son 15 yılda, Neandertal genomunun dizilenmesinden bu yana, kendi atalarımızın Neandertallerle iç içe geçtiğini ve bize onların DNA'sının küçük parçalarını bıraktığını öğrendik" diye konuştu.

Bilim insanı, "Bu çalışmada, Neandertallerden miras kalan bazı DNA'ların yüzümüzün şeklini etkilediğini bulduk" ifadelerini kullandı:

Bunlar, binlerce nesilden nesile aktarıldı.

Neandertal kafataslarının şekli, burnun tepesinin kaşla birleştiği yer olan burun kökü (nasion) ve burunla üst dudağı birleştiren dikey biçimdeki iki ince çizgi olan "philtrum" arasındaki mesafenin daha fazla olduğunu gösteriyor.

Bu da Neandertallerin daha uzun burunlara sahip olduğu anlamına geliyor.

Araştırma ekibi aktarılan genlerin burun uzunluğunu nasıl etkilediğini anlamak için Latin Amerika'daki 6 binden fazla kişinin DNA'sını inceledi.

Bunun sonucunda yüz şekliyle ilişkili 33 genom bölümü tanımlanadı. Takip analizleri, bu bölümlerden 26'sına Avrupa, Afrika ve Asya'daki ayrı topluluklarda da rastladı.

Neandertallerden geldiği tespit edilen ve burnun uzunluğunu artırdığı anlaşılan "1q32.3" adlı genetik bölüm özellikle ilgi çekiciydi. 

Bu bölümde ATF3 adlı spesifik bir genin doğal seçilimle ortaya çıktığı anlaşıldı. Bu da söz konusu genin, Neandertallerin hayatta kalma şansını artırmış olması gerektiği anlamına geliyor.

Başka bir deyişle, daha büyük burunlara sahip Neandertallerin DNA'larını aktarma şansları daha fazla olabilir.

Hakemli bilimsel dergi Communications Biology'de yayımlanan çalışmanın yazarlarından Dr. Qing Li, "Burnumuzun şeklinin doğal seçilim tarafından belirlendiği uzun süredir tartışılıyor. Burunlarımız soluduğumuz havanın sıcaklığını ve nemini düzenlememizi sağladığından farklı burun şekilleri, atalarımızın yaşadığı farklı iklimlere daha uygun olabilir" dedi:

Burada tanımladığımız gen, atalarımız Afrika'dan göç ederken, daha soğuk iklimlere uyum sağlamak adına Neandertallerden miras alınmış olabilir.

Independent Türkçe, IFL Science, Eurek Alert



Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
TT

Örümcekler okyanuslardan çıkmış olabilir

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)
Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

Erin Keller Son dakika haberleri ve gündem muhabiri 

Arizona Üniversitesi araştırmacıları, daha önce at nalı yengeçlerinin atası olduğuna inanılan ve soyu tükenmiş bir Kambriyen türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini inceledi (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)

500 milyon yıllık bir fosilin analizine dayanan yeni araştırma, örümcekler ve diğer araknidlerin denizden gelmiş olabileceğini öne sürüyor.

Bilim dergisi Current Biology'de salı günü yayımlanan araştırmaya göre, "mükemmel şekilde korunmuş" örnek, bu canlıların kara hayatına uyum sağlamadan önce yüzdüğü fikrini destekliyor.

Arizona Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, bir zamanlar at nalı yengeçlerinin atası olduğu düşünülen ve nesli tükenmiş bir Kambriyen dönemi türü olan Mollisonia symmetrica'nın fosilleşmiş beynini analiz etti. Bununla birlikte çalışma, bu canlının sinir yapısının modern örümcekler ve akrabalarına daha çok benzediğini ortaya koydu ki bu da araknidlerle daha önce düşünülenden daha yakın bir evrimsel bağa sahip olduğunu işaret ediyor.

Mollisonia'nın vücudunun prosoma adı verilen ön kısmı, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri örüntüsüne sahip. İlaveten örümceklerde ve diğer araknidlerde bulunan dişlere benzeyen bir çift kıskaç benzeri "pençelere", bölünmemiş beyninden kısa sinirler uzanır.

Araştırmacılar, fosilin bir ilk araknid olarak tanımlanmasını sağlayan en önemli özelliğin, beyninin benzersiz organizasyonu olduğunu söyledi: Modern kabuklular, böcekler, çıyanlar ve at nalı yengeçlerinde görülen önden arkaya düzenlemenin tersi, bu fosilin beyninde var.  

Arizona Üniversitesi'nde ders veren Nick Strausfeld başyazarı olduğu araştırma hakkında yaptığı açıklamada, fosilin beyninin modern örümceklere benzer şekilde "geriye doğru çevrilmiş" gibi göründüğünü söyledi.

Bu arkadan öne beyin düzenlemesi, hareket kontrolünü artıran sinir kısayolları sağlayan, çok önemli bir evrimsel adaptasyon olabilir.

Araştırmaya göre bu keşif, çeşitlenmenin yalnızca ortak bir atanın karaya geçişinden sonra gerçekleştiğine dair yaygın inancı sorgulanmasına neden oluyor. Daha önceki fosil kanıtları, araknidlerin yalnızca karada yaşayıp evrimleştiğini öne sürüyordu.

Görsel kaldırıldı.Mollisonia'nın vücudunun ön kısmı ya da prosoma, beş çift uzantıyı kontrol etmek üzere yayılan bir sinir demetleri düzenine sahip (Nick Strausfeld/Arizona Üniversitesi Sinirbilim Bölümü)


Strausfeld, "Araknidlerin ilk ne zaman ve nerede ortaya çıktığı, atalarının ne tür keliserliler olduğu ve bunların at nalı yengeçleri gibi deniz türü veya yarı sucul olup olmadığı hala şiddetle tartışılıyor" dedi.

Mollisonia benzeri araknidler karadaki yaşama adapte olurken, muhtemelen ilk böcekler ve kırkayaklarla beslendi. Bu ilk araknidler, önemli bir savunma mekanizması olan böcek kanatlarının evrimini de etkilemiş olabilir.

Araştırmacılar, Mollisonia'nın soyunun muhtemelen örümceklere, akreplere, böğlere, kırbaç akreplerine ve kamçılı akreplere yol açtığını söylüyor.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news