Kara delikler yuttuğu yıldızların kalıntılarını "geğirerek" atıyor

"Kara delikler kesinlikle dağınık yiyiciler"

İllüstrasyonda bir gelgit kesintisi olayı, yani bir kara deliğin bir yıldızı parçalayıp yutması resmediliyor (Sophia Dagnello / Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi)
İllüstrasyonda bir gelgit kesintisi olayı, yani bir kara deliğin bir yıldızı parçalayıp yutması resmediliyor (Sophia Dagnello / Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi)
TT

Kara delikler yuttuğu yıldızların kalıntılarını "geğirerek" atıyor

İllüstrasyonda bir gelgit kesintisi olayı, yani bir kara deliğin bir yıldızı parçalayıp yutması resmediliyor (Sophia Dagnello / Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi)
İllüstrasyonda bir gelgit kesintisi olayı, yani bir kara deliğin bir yıldızı parçalayıp yutması resmediliyor (Sophia Dagnello / Ulusal Radyo Astronomi Gözlemevi)

Yıldızları yutan kara deliklerin neredeyse yarısı, yıllar sonra bunların kalıntılarını "geğirerek" dışarı atıyor.

Gökbilimciler bu keşfi, gelgit kesintisi olaylarına (tidal disruption events / TDE) karışan kara delikleri yıllarca gözlemledikten sonra yaptı.

TDE'ler, yıldızlar kara deliklere çok yaklaştığında meydana geliyor.

Bu kozmik canavarların muazzam kütle çekim kuvveti, yıldızları geren ve sıkıştıran muazzam gelgit kuvvetleri uyguluyor. Yıldızın bir iplik gibi yutulduğu bu sürece spagettileşme adı veriliyor.

TDE'lerde yer alan talihsiz yıldızlar, görünür ışıkta güçlü bir elektromanyetik radyasyon parlaması sinyali yayarak kısa süre içinde parçalanıyor.

Yok edilen yıldızın malzemesinin bir kısmı kara delikten uzağa fırlatılırken, geri kalanı da cismin etrafını saran ve onu yavaş yavaş besleyen yığılma diskini oluşturuyor.

Kara deliğin etrafındaki parlak, halka şeklinde yapıyı meydana getiren bu disk, ilk günlerinde epey dengesiz davranıyor. Madde etrafa savrulup kendi içine çarparak dışarı akışlara neden oluyor.

Gökbilimciler burada yayılan radyo dalgalarını izleyerek TDE'leri birkaç ay boyunca takip edebiliyor.

Yeni araştırmadaysa gökbilimciler, TDE'lere karışan kara delikleri çok daha uzun süre izledi.

Böylece vakaların yaklaşık 50'sinde kara deliklerin, TDE'den yıllar sonra yıldız maddesini "geri püskürttüğü" anlaşıldı.

Araştırmacı Yvette Cendes, "Yıllar sonra bakarsanız, erken zamanlarda radyo emisyonu yaymayan kara deliklerin çok ama çok büyük bir kısmı aniden 'açılıyor'" dedi.

Havard ve Smithsonian Astrofizik Merkezi'nde görev alan araştırmacı, Livescience'a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

Ben buna 'geğirme' diyorum çünkü bu malzemenin, insanların beklediğinden çok daha geç bir zamana kadar yığılma diskinden çıkmaması nedeniyle bir tür gecikme yaşanıyor.

Bu malzeme püskürmesi 24 kara deliğin 10'unda gözlemlendi.

Püskürmenin yıldızın yok olmasından iki ila altı yıl sonra meydana geldiği not edildi.

Henüz hakem onayından geçmeyen ve 25 Ağustos'ta bilimsel makale arşivi arXiv'de yayımlanan gözlemler, kara deliklerin işleyişine dair önemli ipuçları sağlayabilir.

Cendes ve ekibi, kara deliklerin yıllar sonra "açılmasına" neyin sebep olduğunu bilmiyor. Ancak bu malzeme akışının kara deliğin içinden gelmediğinden eminler.

Zira kara deliklerin olay ufkunun ötesinde, ışığın bile kaçamayacağı kadar güçlü kütle çekim kuvvetleri var. Bir kara deliğe artık ışığın bile kaçamayacağı kadar yakın olan bölgeye olay ufku adı veriliyor.

Cendes, "Kara delikler, siz olay ufkunu geçmeden önce bile çok aşırı kütle çekimsel ortamlar" diyor:

Radyo dalgalarında gözlemlenen malzemenin yığılma diskinden mi geldiğini yoksa kara deliğe daha yakın bir yerde mi depolandığını tam olarak anlamıyoruz. Ancak kara delikler kesinlikle dağınık yiyiciler.

Independent Türkçe



DNA analizi, insan yiyen aslanların menüsünü gözler önüne serdi

Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
TT

DNA analizi, insan yiyen aslanların menüsünü gözler önüne serdi

Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)

Genetik analizler, 19. yüzyılda insanları yiyerek nam salan Tsavo aslanlarının menüsünde başka ne olduğunu ortaya koydu.

1898'de Kenya'daki Tsavo Nehri üzerine bir demiryolu köprüsü inşa eden Britanya'nın projesinde çalışan işçiler, aylarca iki aslanın saldırısına uğramıştı. 

"Tsavo insan yiyicileri" diye bilinen yelesiz iki aslanın, 9 aylık bir süre boyunca en az 35 kişiyi yediği tahmin ediliyor. 

9 aylık dönem içinde bir süre ara verilen çalışmalar, demiryolu projesini yürüten Britanya Ordusu yarbayı John Henry Patterson'ın iki aslanı öldürmesiyle kaldığı yerden devam etmişti. 

Aslanların cesedinden kilim yapılmış ve nihayetinde bunlar ABD'deki Field Doğa Tarihi Müzesi tarafından alınmıştı. Kilimlerin yanı sıra iki kafatası da müzenin koleksiyonuna katılmıştı. 

Daha önce iki hayvan üzerinde yapılan çalışmalarda, dişlerinde sıkıntı yaşayan aslanların diğer avlara göre daha rahat çiğnendiği için insanlara saldırdığı öne sürülmüştü. 

Current Biology adlı hakemli dergide dün (11 Ekim) yayımlanan araştırmada, Tsavo aslanlarının başka neler yediği tespit edildi.

Hayvanların kırık dişlerinde kalan kıl örnekleri üzerinde genetik analizler yürüten ekibe liderlik eden Dr. Alida de Flamingh "Dişteki oyukları, jeologların toprağı incelemesi gibi inceledik" diyerek ekliyor:

Farklı katmanlardaki kılları analiz ederek bu aslanların yaşamları boyunca nasıl beslendiği hakkında fikir ediniyoruz.

Araştırmacılar kıllardaki mitokondriyal DNA'yı analiz ederek iki aslanın, insanların yanı sıra zürafa, oriks, zebra, Afrika antilobu ve Kobus ellipsiprymnus adlı bir antilop türünü yediğini kaydetti. 

Bilim insanları aslanların dişinde özellikle Afrika antilobunun kalıntılarına rastlayınca şoke oldu. O zamanlar Tsavo bölgesinde bu hayvanın pek görülmediğini söyleyen araştırmacılar, aslanların 90 kilometre kadar yol kat etmiş olması gerektiğini belirtiyor.

Illinois Üniversitesi'nden Dr. Alida de Flamingh ya aslanların sanılandan daha uzağa gittiğini ya da Afrika antilobunun bölgede daha yaygın olduğunu ifade ediyor. 

Araştırmacılar ayrıca aslanların Afrika mandası yediğine dair bir kanıt bulamadı. Bugün bölgede yaşayan aslanlar bu hayvanlarla beslendiği için beklenmedik olan bu durumun bulaşıcı bir hastalıkla açıklanabilir.

Aslanların yaşadığı dönemde bölgede yayılan sığır vebası, Afrika mandası popülasyonunda da ciddi düşüşe yol açmıştı.

İki hayvanın insanları avlamaya başlamasının bu salgından kaynaklandığını düşünen uzmanlar da var. 

Bilim insanları yeni çalışmada iki aslanın kardeş olduğu teorisini de doğruladı. 

Dişlerde bulunan insan örneklerini daha detaylı incelemeyi planlayan ekip, bu sayede aslanların onları ne zaman yemeye başladığını daha net saptamayı umuyor.

Independent Türkçe, New York Times, Live Science, Current Biology