Mesleklerimizi icra edebilen insansı yapay zeka robotlarıyla tanışın

Robert Waugh, yapay zekadaki mevcut atılımların "insan" androidlerdeki devrimin anahtarı olduğunu anlatıyor. Bunlardan bazıları halihazırda meslek sahibi

Tesla'nın robotu 2023 Dünya Yapay Zeka Konferansı'nda sergilenmişti. Elon Musk daha önce yapay zekanın "potansiyel açıdan nükleer silahlardan daha tehlikeli" olduğunu söylemişti (AFP)
Tesla'nın robotu 2023 Dünya Yapay Zeka Konferansı'nda sergilenmişti. Elon Musk daha önce yapay zekanın "potansiyel açıdan nükleer silahlardan daha tehlikeli" olduğunu söylemişti (AFP)
TT

Mesleklerimizi icra edebilen insansı yapay zeka robotlarıyla tanışın

Tesla'nın robotu 2023 Dünya Yapay Zeka Konferansı'nda sergilenmişti. Elon Musk daha önce yapay zekanın "potansiyel açıdan nükleer silahlardan daha tehlikeli" olduğunu söylemişti (AFP)
Tesla'nın robotu 2023 Dünya Yapay Zeka Konferansı'nda sergilenmişti. Elon Musk daha önce yapay zekanın "potansiyel açıdan nükleer silahlardan daha tehlikeli" olduğunu söylemişti (AFP)

İnsanların işini yapabilen insansı bir robot fikri, neredeyse 3 bin yıl öncesine, tanrı Hefaistos'un kendi yarattığı metalik varlıklardan yardım aldığı İlyada'ya kadar dayanıyor. Ama bugün, 2023'te bu konsept gerçeğe dönüşüyor.

ChatGPT'nin arkasındaki OpenAI firmasının finanse ettiği bir robotik girişimi, Avrupa ve Amerika'da güvenlik görevlisi olarak EVE robot cihazlarını çalıştırıyor. Burada insan operatörler sanal gerçekliği kullanarak "gövdenin" içine "adım atabiliyor".

Elon Musk'ın Tesla'sı da kendi robotu Optimus üzerinde çalışıyor. Zira Musk uzun vadede bunun, şirketin otomobil işinden "daha önemli olabileceğine" inanıyor.

Goldman Sachs, insansı robotların 15 yıl içinde yılda 150 milyar dolarlık bir pazar haline gelebileceğini ve 2025'e dek fabrikalarda çalışıyor olabileceğini öngörüyor.

2030'a gelindiğindeyse Goldman Sachs, robotların ABD'de imalat alanındaki öngörülen işgücü kıtlığının yüzde 4'ünü doldurabileceğine, "en pembe" senaryoda ise insansı androidlerin işgücü açığının yüzde 126'sını tamamlayabileceğine inanıyor. Sachs, insansı robotların 2025'ten 2028'e kadar fabrikalarda, 2030'dan 2035'e kadar da tüketiciye yönelik işlerde ekonomik açıdan uygulanabilir olacağını tahmin ediyor.

Yapay zekanın nükleer silahlardan daha tehlikeli olduğunu söyleyen Musk ise Tesla robotunun nihayetinde insanların yapabileceği her şeyi yapabileceğini savunuyor ve bu yıl üretime geçeceğini iddia ediyor.

Bir başka robot Phoenix, halihazırda Kanada'daki bir lastik mağazasında çalışıyor ve ürünleri paketleme, etiketleme, işaretleme ve katlama dahil olmak üzere 110 "insan" görevini doğru biçimde yerine getiriyor. Robo-C gibi diğer robotlar da mağazalarda müşteri hizmetlerinde çalışmak üzere üretildi ve 1X, robotları bakıcı olarak kullanılması için test etti.

Teknolojinin arkasındaki şirketler, robotların "insan işlerini" üstlenmeyeceğini, bunun yerine dünyanın dört bir yanında işgücü piyasasındaki, özellikle de kas gücüne dayalı işgücündeki kıtlıkları ve uzun vadede azalan doğum oranlarını telafi edeceğini savunuyor.

Sanctuary AI'ın insansı robotunun videoları, cihazın nesneleri topladığını, sıraladığını ve istiflediğini gösteriyor. Phoenix, bir insan gibi çalışmak ve "düşünmek" üzere, ayrıca sesli komutlara yanıt verebilecek şekilde geliştirildi.

Sanctuary AI'ın insansı robotu, "insan benzeri el becerisini" sergiliyor (Sanctuary AI / YouTube)
Sanctuary AI'ın insansı robotu, "insan benzeri el becerisini" sergiliyor (Sanctuary AI / YouTube)

Endüstride yaygın kullanılan robotların aksine Phoenix, tek bir iş yerine, verilen herhangi bir görevi yerine getirmek üzere tasarlandı. Sanctuary AI'ın CEO'su ve kurucu ortağı Geordie Rose, tek bir amaca yönelik robotlar yapmanın robotik şirketleri için bir "tuzak" olduğu görüşünde.

CEO, "Birçok yapay zeka ve robotik şirketinin aksine, Sanctuary AI, kuruluşların dünya çapında karşılaştığı büyük işgücü kıtlığını ele almaya odaklanıyor" diyor.

Robotlarımız insanlar gibi davranmak, hareket etmek ve düşünmek üzere tasarlandığından, bu robotlar boş kalan pozisyonları doldurmak, tehlikeli görevleri yerine getirmek ve insan işgücünü artırmak için endüstrilerde ve bölgelerde kullanılabilir.

Yeni nesil androidleri mümkün kılan önemli atılımlardan biri, nesneleri hassas bir şekilde kavrayabilen eller. Rose, robotun ellerinin beceri ve yumuşak temas bakımından "insan ellerine rakip" olduğuna inanıyor. Bu da örneğin Phoenix'in yiyecekleri plastik bir torbaya doldurabileceği anlamına geliyor. Zira bir "dokunsal" (titreşim) teknolojisi Phoenix'e dokunma hissi veriyor.

Rose, "Tüm işlerin yüzde 98'inden fazlasının insan elinin becerisini gerektirdiği göz önüne alınırsa, insan benzeri eller olmadan gerçekten kullanışlı bir insansı robot üretilemez" ifadelerini kullanıyor.

Yüksekliği 1,70 metreye ulaşan robot, saatte 4,8 kilometre hızla hareket edebiliyor.

Dünya doğum oranlarındaki düşüş ve nüfustaki yaşlanmayla uğraşırken Rose, bunun büyük bir işgücü sıkıntısına yol açacağını ve Phoenix gibi insansı robotların giderek daha gerekli hale geleceğini savunuyor. Yalnızca ABD'de bugün 9,8 milyon pozisyon boş kalmış durumda ama sadece 5,9 milyon işsiz var.

Önceki nesil robotlar da epey etkiliydi, ancak yetenekleri sadece belirli bir işle sınırlıydı. Örneğin, bir üretim robotu, bir araç şasisini çok hassas ve özel bir model izleyerek hareket ettirmek üzere tasarlanabilir.

Öte yandan Rose, tek bir amaca yönelik robotların görevi son derece iyi yerine getirmesinden ziyade, geleceğin işletmelerinin verilen herhangi bir işi yapabilecek robotlara ihtiyaç duyacağına inanıyor.

CEO, "Bir kişinin makul seviyede yapması beklenen her işi yapabilen bir robot inşa ediyoruz" diyor.

Yapabileceğimiz için değil, yapmamız gerektiğine inandığımız için.

Phoenix'e Carbon adlı bir yapay zeka yazılım sistemi tarafından "insan benzeri" zeka sağlanıyor. Bu, robotun komutlara İngilizce yanıt vermesini ve görevleri kendi yeteneğiyle tamamlamasına olanak tanıyor.

Rose, şirketin robotla "son derece gurur duyduğunu" ama "gösterinin gerçek yıldızının" altta yatan yazılım olduğunu söylüyor.

İnsansı robotlara giden yolculuk uzun ve engebeli olageldi. Honda, 1986'da iki ayaklı bir yürüyüş robotu tasarlamaya başlamış ve bundan 10 yıl sonra Asimo robotunun P2 prototipini tanıtmıştı. Asimo teknoloji fuarlarında ve diğer etkinliklerde yer alarak küresel çapta ün kazandı.

Honda, robotun insanların evlerinde yaşayabilecek kişisel bir asistan olmasını umarken, Asimo üzerinde çalışan Satoshi Shigemi, robotun "ev işlerinde yardım etmeye başlayan bir ilkokul çocuğu" olmasını umduğunu belirtiyor.

Robot en son Mart 2022'de insanların karşısına çıkmıştı ama (bir keresinde Barack Obama'ya futbol topu atmış olmasına rağmen) hiç satışa sunulmadı.

Yapay zeka ses teknolojisi şirketi Voices.ai'ın kurucusu ve CEO'su David Ciccarelli, yapay zekadaki mevcut atılımların insansı androidlerdeki devrime güç veren önemli bir faktör olduğunu dile getiriyor. Aynı zamanda insanların, ChatGPT tarzı uygulamalarla etkileşime girdikleri gibi droidlere de doğal İngilizceyle komut verebildiğini hatırlatıyor.

Ciccarelli, gözlemlerini, "Bugünün androidleri önceki on yıllardan çok daha sofistike hale geldikçe manzara değişiyor" diye ifade ediyor:

Sadece fiziksel görevleri yerine getirmekle kalmıyorlar, aynı zamanda gelişmiş programlamayla, bir zamanlar ancak insanlara özgü olduğu düşünülen karmaşık görevlerin üstesinden geliyorlar.

Ciccarelli, doğal konuşmalar yapabilen ve mağazalarda müşteri hizmetlerinde kullanılabilecek başka bir insansı robota (Promobot'tan Robo-C2) işaret ediyor. EVE ve Phoenix'in aksine, Robo-C2'nin yüzü insana benzeyecek şekilde yapıldı. Şirket, "duygularını ifade edebildiği" ve gerçek ya da kurgusal herhangi bir kişi gibi görünebildiği için övünüyor.

Ciccarelli, "Yapay zeka patlaması ve insansı robotlar el ele gidiyor" diyor:

Voices.ai'da ses tanıma için bir yapay zeka modeli geliştirirken, sistemin insan konuşmasındaki nüansları yakaladığını görmek büyüleyiciydi ve yapay zekanın işyerlerimizi yeniden şekillendirmede insansı robotlara güç verme potansiyelini gösteriyordu.

Birmingham City Üniversitesi'nde yapay zeka profesörü Atıf Azad da yapay zekadaki hızlı ilerlemelerin, sensörlerden toplanan bilgilerle birlikte, robotların insanlarla veya diğer robotlarla ekipler halinde çalışmasını sağlayacağını belirtiyor.

Azad, "Derin öğrenme gibi yapay zeka teknikleri, nesneleri tanımak ve onların farklı örneklerini tanımlamak, konuşmayı ve doğal dili anlamak ve insan hareketlerini doğru yorumlamak gibi kritik görevlerde devrim yarattı" ifadelerini kullanıyor.

Profesör Azad, işyerinde robotların insan "meslektaşlarıyla" birlikte çalışmalarını sağlamak için yakındaki bilgisayar sistemlerinden ve sensörlerden bilgi toplayacağı görüşünde.

Yapay zeka alanındaki şirketler de robotiğe yatırım yapıyor. Norveçli 1X girişimi, ChatGPT'yi tasarlayan OpenAI'ın girişim fonu tarafından finanse edildi, bu da şirketin OpenAI teknolojisine erken erişime sahip olduğu anlamına geliyor.

Şirketin CEO'su Bernt Bornich, robotları "vücut bulmuş yapay zeka" diye nitelendirdi.

1X'in EVE robotu. Şirket, robotlarının güvenlikten bakım ve destek işlerine kadar çok çeşitli uygulama alanlarında kullanılmasını umuyor (1X / YouTube)
1X'in EVE robotu. Şirket, robotlarının güvenlikten bakım ve destek işlerine kadar çok çeşitli uygulama alanlarında kullanılmasını umuyor (1X / YouTube)

Android EVE, tümüyle insan vücudunun yaptığı gibi çalışacak şekilde tasarlandı. Robotun içindeki kas ve tendonları andıran sentetik halatlar kutuları insanla ürkütücü derecede benzer şekilde paketlemesini sağlıyor. Bu teknoloji, robotun kendi gücünü kontrol edebildiği ve bir şeyleri kırma veya çevredekileri öldürme olasılığının düşük olduğu anlamına geliyor. 1X'in iletişim başkanı Hege Nikolaisen, insansı robotların daha yaygın kullanılmasının önüne geçen kilit engellerden birinin bu olduğunu söylüyor.

Bir robot tarafından öldürülen ilk insan 1979'da Ford fabrikasında bir tonluk transfer aracının altında kalarak hayatını kaybetmişti. Nikolaisen'e göre, robot üretmenin önündeki önemli bir engel, fabrika ortamından çıkabilecek kadar güvenli bir teknoloji geliştirmek.

"Hepimiz yıllardır robotların yakında bizim için çalışmaya başlayacağını duyuyoruz ama bu şimdiye kadar hiç gerçekleşmedi" diyen Nikolaisen, şöyle devam ediyor:

Androidlerimiz güçlü ancak enerji açısından verimli motorlar kullanıyor. Böylece yüksek hız ve kuvvetin birleşimiyle çevreye zarar vermeksizin çevreleriyle güvenli biçimde etkileşime girebiliyorlar.

Nikolaisen, EVE robotunun nesneleri alıp onlarla etkileşime girebildiğini ve halihazırda biri Avrupa'da diğeri Amerika'da olmak üzere iki tesiste güvenlik görevlisi olarak çalıştığını söylüyor. Bu robot gerektiğinde (örneğin, bir güvenlik vukuatı varrsa) sanal gerçeklik aracılığıyla insan gözetmenler tarafından kontrol ediliyor.

Öte yandan çoğu zaman koruduğu tesisin etrafında kendi kendini kontrol ederek dolaşıyor: "Ellerini" kullanarak kapıları açabiliyor ve hatta asansörlere binerek düğmelere basabiliyor.

Ayrıca bir gözetmen birden fazla EVE robotunu kontrol edebiliyor.

Nikolaisen, "Kontrol merkezinde oturan bir güvenlik görevlisi, ticari bir binada otonom devriye gezen ve dolaşan bir EVE android filosunu işletir" diyor:

Kurallara aykırı bir olay varsa veya operatör bir görevi yerine getirme ihtiyacı duyarsa; robotun görüş yeteneğini ve vücudunu kontrol altına almak için gözlükleri ve kumandaları kullanarak androidi uzaktan çalıştırmak üzere senkronizasyon modunu açar. Daha sonra androidi kullanarak telebulunma (telepresence / sanal gerçeklik teknolojisini kullanarak makinelerin uzaktan yönetilmesi -çn.) sırasında bükme, kavrama, bakma veya iletişim kurma davranışlarında bulunabilir.

Şirket, robotların birçok farklı sektörde kullanılabileceğini umuyor.

Nikolaisen, "Androidler gözetim, lojistik, perakende ve/veya depolarda kullanılabilir" ifadelerini kullanıyor. Paketleme, sıralama, taşıma, baskı, temizleme veya gözetleme gibi tipik, sıkıcı ve tekrarlayan görevleri yerine getirebilirler.

Birkaç on yıl içinde androidleri kişisel asistan olarak kullanmanın mümkün olacağına inanıyoruz.

Ciccarelli'ye göre, ileri vadede, bugünkü hızlı yapay zeka büyümesinin insansı robotlardaki patlamayla paralel gerçekleşmesi muhtemel. Zira doğal dili işleyen robotlar, yapay zekayı da besleyen keşiflere güç veriyor.

Ciccarelli, "Yapay zekadaki ilerlemeler, bu robotların çevrelerini anlamalarını ve gezinmelerini, nesneleri tanımalarını ve karmaşık görevleri yerine getirmelerini mümkün kıldı" diye ekliyor:

Bu robotların devam eden gelişimi, yapay zeka araştırmalarını ve uygulamalarını daha da ilerletebilecek yeni veriler ve kullanım alanlarına dair senaryolar üreteceği için muhtemelen süregelen yapay zeka patlamasına katkıda bulunacak. Biri diğerini ileriye doğru iterek kendi kendini güçlendiren bir ilerleme döngüsü yaratıyor.

Independent Türkçe



Yapay zekanın geleceğinin anahtarları kimde?

Yapay zekanın geleceğinin anahtarları kimde?
TT

Yapay zekanın geleceğinin anahtarları kimde?

Yapay zekanın geleceğinin anahtarları kimde?

Marco Mossad

Teknoloji endüstrisi, sadece yapay zekayı (AI) geliştirmekle kalmayıp, onun anahtarlarını ele geçirmek için de kıyasıya bir rekabete tanık oluyor. Bu alanda uzmanlaşmış yeni kurulan şirketler stratejik hedefler haline gelirken büyük teknoloji şirketleri tarafından tıpkı profesyonel oyuncuların henüz keşfedilmemiş değerli bir hazineyi takip etmesi gibi büyük bir iştah ve açgözlülükle takip ediliyorlar.

Son birkaç aydır teknoloji devleri tarafından satın alma ve devralma işlemlerinde daha önce eşi ve benzeri görülmemiş bir artış yaşandı. Microsoft, OpenAI ve Inflection'a sağladığı finansmanı artırırken, Apple akıllı arama şirketi Perplexity AI ile ileri düzeyde görüşmelere başladı. META ise ses klonlama konusunda uzman Play AI şirketini satın almak için görüşmeler yapmakla kalmadı, aynı zamanda yapay zeka modellerini eğitmek için devasa veri merkezleri inşa etmek üzere 29 milyar dolarlık finansman sağlamaya çalışıyor.

Ancak yapay zeka yarışını sarsan en büyük sürpriz Mark Zuckerberg'den geldi. Cesur ve riskli bir adım atan META CEO'su Zuckerberg, Scale AI şirketinin yüzde 49'unu 14,3 milyar dolar karşılığında satın almaya karar verdi ve şirketin genç kurucusu Alexander Wang'ı META bünyesindeki yeni yapay zeka laboratuvarının başına getirdi. Bu geleneksel bir ticari anlaşma değil, META'nın rakiplerinin çok gerisinde kaldığını hissettiği bir anda yapılan stratejik bir hamleydi.

Yapay zeka sektörünü kasıp kavuran yoğun satın alma dalgası, sadece geçici soru işaretlerine değil aynı zamanda dijital çağda inovasyonun geleceği ve rekabetin doğasının özüne dokunan derin zorlukları da ortaya koyuyor. Startup şirketlerinin değişimin kıvılcımı ve yaratıcılığın itici gücü olması gerekirken, bu satın alma telaşı onları devlerin cephaneliğine eklenen varlıklara dönüştürme tehdidini beraberinde getiriyor. Bu da onların deneme özgürlüğünü kısıtlayabilir ve girişimcilik ruhunu boğabilir.

Peki, bu gelecek vaat eden küçük şirketler, büyük şirketlerin ticari çıkarlarınca yönlendirilen ve serbest araştırma ve geliştirme tutkusundan uzaklaşan ‘iç laboratuvarlar’ haline mi dönüşecek? Dahası, bu satın almalar teknoloji tekeli gibi ciddi bir tehlike oluşturuyor. Yapay zeka geliştirme alanındaki muazzam yetenekler – ham verilerden karmaşık algoritmalara kadar – az sayıda şirketin elinde yoğunlaştığında, çeşitlilikten yoksun ve yeni oyuncuların pazara giriş fırsatlarını kısıtlayan kapalı bir teknoloji ekosistemi yaratma riskiyle karşı karşıya kalırız.

Bu tekel, adil rekabeti tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda tüm küresel ekonomiyi yeniden şekillendirerek, sınırlı sayıda şirketin kararlarına ve gündemlerine bağımlı hale getirebilir. Bu durum, hayatımızın çeşitli yönleri için artık temel hale gelen bu teknolojilere erişim, adalet ve şeffaflık konusunda ciddi endişelere yol açıyor.

Yapay zeka devriminin gizli gücü Scale AI

Scale AI artık veri sektöründe sadece bir girişim şirketi değil, yapay zeka modellerini eğitmek için küresel sistemin dayandığı hayati altyapı sütunlarından biri haline geldi. ChatGPT, Llama ve Gemini gibi gelişmiş modeller güçlü algoritmalara dayanıyor olsa da bunların gerçek gücü yüksek kaliteli sınıflandırılmış verilerden kaynaklanıyor. Bu veriler şu an sadece bir avuç şirketin tekelinde olan dar bir pazar oluşturuyor ve Scale AI bu pazarda başı çekiyor.

Scale AI'nın önemi, salt ticari işlemlerin ötesinde. Öyle ki Şirketin kurucusu Alexander Wang, 2023 yılında Utah eyaletinde ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri ve yapay zeka sektörünün önde gelen isimlerini bir araya getiren kapalı bir etkinlik düzenledi.

Şirket, Kenya'dan Filipinler'e ve Venezuela'ya kadar uzanan küresel bir yüklenici ağına sahip. Bu ağ, verileri son derece hassas bir şekilde manuel olarak sınıflandırıyor. Çalışmaları, resimlerdeki nesneleri ayırt etmekten, videoların içeriğini boşaltmaya, metinleri ve form cevaplarını insan beslemeli güçlendirilmiş öğrenme teknolojisi çerçevesinde değerlendirmeye kadar çeşitlilik gösteriyor. ChatGPT'ye insan gibi anlama yeteneği kazandıran bu teknoloji, onu kullanıcılar için daha akıcı hale getirdi. Scale AI'yı değerli kılan da bu. Scale AI sadece bir veri sağlayıcı değil, aynı zamanda internetten kopyalanamayacak, hassas bir şekilde eğitilmiş içerik üretmek için bir operasyonel yapıdır.

Scale AI, manuel olarak yapılan sınıflandırmanın yanı sıra model test araçları, endüstriyel veri üretimi ve hassas kalite kontrol mekanizmaları içeren entegre bir sistem sunar. Bu da onu OpenAI, Google, Microsoft, Amazon ve hatta xAI gibi yapay zeka devlerinin başlıca ortağı haline getirdi. Business Insider’ın şirket içinden sızan bilgilere göre Google'ın tek başına Scale AI'nın yıllık gelirinin yaklaşık yüzde 20'sini oluşturduğu ve sadece bir yılda 150 milyon dolarlık bir bütçeyle yapay zeka alanında 38'den fazla aktif proje yürüttüğünü aktarması da bunun bir kanıtı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Scale AI'nın önemi, salt ticari işlemlerin ötesinde. Öyle ki Şirketin kurucusu Alexander Wang, 2023 yılında Utah eyaletinde ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri ve yapay zeka sektörünün önde gelen isimlerini bir araya getiren kapalı bir etkinlik düzenledi. Etkinlikte, yapay zeka güvenliği ve Çin ile teknoloji yarışı konuları ele alındı. Bu dönüşüm şirketin stratejik konumunun güçlendiğini yansıtıyor. Şirket, artık teknolojik inovasyon ile Washington'daki güvenlik yetkilileri arasında bir köprü görevi görüyor.

META'nın merkezinde farklı vizyonlar

Tüm bunlar çerçevesinde META'nın Scale AI'ya yaptığı 14,3 milyar dolarlık yatırım sadece ticari bir anlaşma değil, şirket içindeki güç yapısında köklü bir dönüşümdü. Zuckerberg sadece bir veri şirketi satın almadı, aynı zamanda teknik altyapı, küresel bir insan ağı ve Washington'daki karar alma çevrelerinde doğrudan etkili olan entegre bir yapay zeka işletim sistemi de elde etti. Bu anlamda Scale AI, bir startup şirketi olmanın ötesine geçerek, META'nın son yıllarda yaşadığı zayıflıkları telafi eden stratejik bir varlık haline geldi.

fgthy
Scale AI CEO'su Alexander Wang, ABD Temsilciler Meclisi Silahlı Kuvvetler Alt Komitesi'nde siber güvenlik, bilgi teknolojisi ve inovasyon konularında ifade verdi (Reuters)

Ancak bu anlaşmanın arkasında, sadece bir teknoloji projesinin yönetilmesinden daha derin bir çatışma yatıyor. Scale AI'nın genç kurucusu ve bugün META'nın yapay zeka projesinin başındaki isim olan Alexander Wang ile şirketin baş bilim adamı ve Turing Ödülü (bilgisayar bilimlerinde en prestijli ödül) sahibi Yann LeCun arasındaki çatışma, sadece iki nesil arasındaki rekabeti değil, iki farklı vizyonun çarpışmasını da yansıtıyor.

Modern sinir ağları (makine öğrenimi) modellerinin akademik babası olan Le, büyük dil modellerine karşı ihtiyatlı bir tutum sergiliyor ve bunları üstün zekaya ulaşmak için güvenilir bir yol olarak görmüyor. Bilgiyi uzun süre boyunca araştırmayı, bilimsel olarak doğrulamayı ve temel teoriler üzerine inşa etmeyi tercih ediyor. Wang ise Silikon Vadisi'ndeki yeni nesil yapay zeka öncülerini temsil ediyor. Pratik, hızlı ve genişlemeye hevesli bir nesil, piyasayı ve saha sonuçlarını değerlendirme kriteri olarak görüyor.

Metotlar arasındaki bu farklılık, Zuckerberg’i muhafazakar bir araştırma vizyonundan, hazır yetenekleri satın almaya ve sermayeyi bir hakimiyet aracı olarak kullanmaya dayanan saldırgan bir yaklaşıma geçmek arasında seçim yapmak zorunda bıraktı. Bu yüzden Zuckerberg, en önde gelen isimleri şirketine çekmek için 100 milyon dolara varan astronomik mali teklifler sunan ve onun her zaman şiddetle karşı çıktığı, gerçek bilimsel yolu bozduğunu düşündüğü bir strateji olan ‘Zuck Bucks’ olarak bilinen programı başlattı.

Apple ve Google arasındaki ortaklık anlaşması, Google arama motorunu Safari tarayıcısında varsayılan seçenek haline getirerek ek bir endişe kaynağı oldu.

Zuckerberg sadece araçlara veya verilere yönelmedi, aynı zmanda META içinde tamamen farklı bir yaklaşımı temsil eden birini seçti. Alexander Wang, pratik geçmişi ve akademik çevrelerin dışında kalan yetenekleri çekme becerisiyle, daha kararlı ve daha az tartışmalı yeni bir yönetim ruhu getirdi.

Wang, bugün META'da yapay zeka projesini yöneticisi konumunda. Bu proje Zuckerberg'in de odak noktası haline geldi. Bayan ise sembolik olarak baş bilim insanı pozisyonunda kalmaya devam ediyor, ancak karar alma çevrelerindeki etkisi giderek azalıyor. Şimdi sorulması gereken soru şu: Bu kadar farklı iki kanat, şirketi tek bir hedefe doğru uçurabilir mi? Yoksa bu entelektüel ve organizasyonel uçurum, META'nın yapay zeka yarışında liderlik hayallerini tehdit eden bir beka krizine dönüşür mü?

Apple alternatif arayışında

Apple da sektördeki bu yapay zeka yarışından çok uzak değil, ancak bu yarışta farklı, belki de nispeten daha zayıf bir konumda yer alıyor. Her zaman ‘geç ama mükemmel’ stratejisiyle övünen şirket, şimdi birikmiş birçok zorlukla karşı karşıya kaldığı için adımlarını hızlandırmak zorunda kalıyor. Apple’ın sesli asistanı Siri, rekabete ayak uyduramama durumunun sembolü haline geldi, çünkü ChatGPT ve Gemini gibi uygulamaların sunduğu akıllı ve sorunsuz etkileşim düzeyinden halen uzak kalıyor. Geliştiricilerin katıldığı bir konferansta Apple Intelligence hakkında yapılan son duyuru, yeni özelliklerin sınırlı ve rakiplerin kaydettiği niteliksel sıçramalara kıyasla geç kalmış olması nedeniyle birçok kişinin beklentilerini boşa çıkardı.

Bu çıkmazın ortasında, Apple ve Google arasındaki ortaklık anlaşması, Safari tarayıcısında Google arama motorunu varsayılan seçenek haline getiren ve Apple'a yıllık 18-20 milyar dolar gelir sağlayan anlaşma, ABD Adalet Bakanlığı'nın tekelcilik soruşturması nedeniyle çökme tehlikesiyle karşı karşıya. Apple bu bağlantıyı koparmak zorunda kalırsa, sadece teknik olarak hızlı ve etkili bir alternatif değil, aynı zamanda kapalı sistemine ve kullanıcılarının beklentilerine uygun entegre bir arama deneyimi sunabilen bir alternatif bulması gerekecek.

İşte burada Perplexity AI devreye giriyor. Akıllı arama alanında yükselen bir startup olan şirket, bilgi özetleme, kaynakları birbirine bağlama ve gelişmiş dil modelleriyle desteklenen doğru ve hızlı cevaplar sunma gibi özelliklere sahip platformunda bir arama motorundan daha fazlasını sunuyor. Bu özellikler, başta yeni sesli asistan sürümünün sürekli ertelenmesi nedeniyle, Siri'nin bariz eksikliklerini telafi etmek için ideal bir çözüm sunuyor. Bu durum, sadece teknik bir aksaklık olarak değil, Apple'ın kendi bünyesinde modern bir yapay zeka arayüzü geliştirme kabiliyetindeki yapısal bir krizin göstergesi olarak da yorumlanabilir.

8o90p*
Perplexity şirketinin logosunun yanı sıra klavye ve robot kolları (Reuters)

Apple, ideal anı beklemenin artık bir seçenek olmadığının farkında. Bu yüzden Perplexity ile yapılan görüşmeler, hazır bir ürün, deneyimli bir mühendislik ekibi ve Google ile olan ortaklığını kaybetmesi durumunda alternatif bir senaryo sunan bir satın alma yoluyla bu boşluğu doldurma girişimi olarak görünüyor. META radikal bir dönüşüm yoluna girip yapay zeka altyapısını satın alırken, Apple gecikmenin ona düşündüğünden daha pahalıya mal olmaması umuduyla kısa vadeli satın alma mantığıyla hareket ediyor.

Microsoft ve OpenAI ortaklığı liderliği yarattı

Tüm bu hareketlerin son derece önemli stratejik gelişmeler olduğu şüphe götürmez, ancak bunların en önemlisi ve belki de en etkili olanı, yazılım devi Microsoft ile OpenAI şirketi arasındaki yakın ilişki. Bu ittifak, sadece finansal bir yatırım veya teknik bir ortaklık değil, büyük şirketler ile yapay zeka laboratuvarları arasındaki çıkarların bütünleşmesinin yeni bir modelini temsil ediyor.

Bir yandan, Microsoft Azure platformu aracılığıyla devasa bir bulut altyapısı sunarken bir yandan da OpenAI'nin (başta GPT olmak üzere) devasa dil modellerini bir startup şirketinin tek başına sahip olması zor olan verimlilik ve hesaplama kapasiteleriyle eğitmesini mümkün kıldı. Ayrıca, birçok bağımsız araştırma laboratuvarının karşılaştığı operasyonel engelleri, özellikle kaynak yönetimi ve dağıtım ölçeğini genişletme konusunda aşmasına yardımcı oldu.

Para yetenek satın alabilir, ancak vizyon satın alamaz.

Öte yandan Microsoft en gelişmiş yapay zeka teknolojilerine erken erişimden yararlanarak ChatGPT'nin yeteneklerini Bing arama motoru, Office platformu ve Microsoft 365 hizmeti gibi ürünlerine entegre etti. Bu hamle Microsoft’a kurumsal ve ofis uygulamaları pazarında büyük bir rekabet avantajı sağladı.

Bu ittifak, her iki tarafa da çifte avantaj sağladı. Öyle ki OpenAI, dil modellerini geliştirmek için lojistik ve finansal destek elde ederken, Microsoft her şeyi sıfırdan inşa etmek zorunda kalmadan yeni teknoloji sahnesinde lider konuma yükseldi. Fakat bir yandan da bu model araştırmaların bağımsızlığı ve bilimsel inovasyonun tamamen ticari çerçevelere kayma olasılığı konusunda soru işaretleri uyandırdı. Bunun yanında bu ortaklığın yapay zeka yarışında önemli bir dönüm noktası olduğu ve inovasyon laboratuvarları ile büyük pazar şirketleri arasındaki ilişkinin özelliklerini yeniden şekillendirdiği konusunda hiçbir şüphe yok.

Tekelleşmenin getirdiği tehlikeler

Bu kıyasıya gelecek yarışında, en büyük isimler için bile hayatta kalmak artık garanti değil. Teknoloji devleri, muazzam kaynaklarına rağmen, yapay zeka çağının getirdiği köklü dönüşümlere ayak uyduramazlarsa gerileme, hatta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklar. Yapay zeka artık sadece algoritmalarda değil, verileri yönetme, sınıflandırma, temizleme ve yönlendirme becerisinde de var. Çünkü herhangi bir akıllı dil modelinin gerçek temelini bunlar oluşturuyor.

Dolayısıyla veri işleme sanatını ustaca kullanan startup şirketler değerli hedefler haline geldi. Büyük şirketler, sanki yeni nesil inovasyonun eğitim merkezleriymiş gibi bu şirketleri satın almak için birbirleriyle yarışıyor. Ancak bu olgu risksiz değil. Rekabetin yaratıcılığın önünü açması gerekirken, bilginin tekelleşmesi, sektörde yeni oyuncuların kendilerini gösterme fırsatlarının kısıtlanması ve teknolojiye erişimde şeffaflık ve adaleti gözetmeyen kapalı ticari modellerin dayatılmasıyla art arda gelen satın almalar bunun tam tersine yol açabilir.

Para yeteneği satın alabilir, ancak vizyonu satın alamaz. Ahlaki değerleri gözeten ve yapay zekanın adil ve güvenli kullanımını garanti eden net bir strateji olmadan, bu yatırımlar bir başarıdan ziyade bir yük haline gelir. Bugün yaşananlar, teknolojinin ruhu ve geleceğin anahtarlarının kimde olacağı konusunda verilen bir mücadeledir. Bu anahtarlar her şeyi kontrol eden azınlığın elinde mi olacak, yoksa dünyayı ortak ilerlemeye iten açık bir sistemde mi olacak?