Ölü örümceklerden yapılan robotlar ve "akıllı tuvaletler" Ig Nobel Ödülleri'ne damgasını vurdu

Kazanan takımlar Zimbabve'den 10 trilyon dolarlık bir banknot ve kupa aldı

Seung-min Park, Stanford Üniversitesi'nde Akıllı Sağlık Hizmeti tuvaletini kullanıyor (Ig Nobel/Seung-min Park/Stanford Üniversitesi)
Seung-min Park, Stanford Üniversitesi'nde Akıllı Sağlık Hizmeti tuvaletini kullanıyor (Ig Nobel/Seung-min Park/Stanford Üniversitesi)
TT

Ölü örümceklerden yapılan robotlar ve "akıllı tuvaletler" Ig Nobel Ödülleri'ne damgasını vurdu

Seung-min Park, Stanford Üniversitesi'nde Akıllı Sağlık Hizmeti tuvaletini kullanıyor (Ig Nobel/Seung-min Park/Stanford Üniversitesi)
Seung-min Park, Stanford Üniversitesi'nde Akıllı Sağlık Hizmeti tuvaletini kullanıyor (Ig Nobel/Seung-min Park/Stanford Üniversitesi)

Ölü örümceklerin "nekrobot" adı verilen robot pençelere dönüştürülmesi üzerine yapılan araştırma ve kişiyi "anal izinden" tanıyan "akıllı" tuvalet buluşu, bu yılın Ig Nobel Ödülü'nün sahipleri arasında yer alıyor.

Ig Nobel Ödülleri her yıl eylülde, "önce güldüren, sonra düşündüren" enteresan bilimsel çalışmalara ve başarılara veriliyor. Ödül törenini her yıl bilimsel mizah dergisi Annals of Improbable Research düzenliyor.

Geçen yıl içinde yürütülen ve 2023 Ig Nobel Ödülü'nü alan araştırmalardan bazıları arasında bilim insanlarının mekanik kavrama araçları olarak kullanmak üzere ölü örümcekleri yeniden canlandırdığı bir araştırma ve birçok jeoloğun üzerinde çalıştığı kayaları yalamak gibi tuhaf bir davranış sergilemesinin nedenini açıklayan bir çalışma yer alıyordu.

Bu yıl halk sağlığı kategorisinin ödülü, çeşitli teknolojiler kullanarak kullanıcının dışkıladığı maddeleri izleyip hızlıca analiz eden bir "akıllı" tuvalet icat eden araştırmacılara verildi.

Stanford Üniversitesi'nden bilim insanlarının bu ilginç buluşunda idrar analiz stribi ve dışkılama analizi için bilgisayarlı görü sistemi gibi parçaların yanı sıra diğer cihazların olduğu bir arayüz bulunuyor.

"Akıllı" tuvalet diye adlandırılan bu icat aynı zamanda parmak izi gibi bir "anal iz" üretmek için kişinin anüsünün iç dokusundaki kırışıklıkları inceleyen bir tanımlama kamerasıyla eşleştirilmiş sensöre de sahip.

Tuvaleti yapan ekipte yer alan Stanford'dan Seung-min Park, Associated Press'e şöyle dedi:

Genelde en mahrem alanlar olarak görülen tuvaletlerimiz, sağlığımızın sessiz koruyucuları olma potansiyeline sahip.

Leicester Üniversitesi'nde jeolog olan Jan Zalasiewicz, bilim insanlarının kayaları neden yaladığını açıklayan çalışmasıyla bu yılki kimya ve jeoloji kategorisinin ödülünü kazandı.

Jeolog, 2017'de Paleontoloji Derneği'nin bültenine yazdığı makalesinde, kayaların içindeki minerallerin, ıslak yüzeylerde kuru yüzeylere göre daha iyi öne plana çıkma eğilimi gösterdiğini ve taşları yalamanın bunları sahada daha kolay tanımlamayı sağlayan bir yol sunduğunu açıklamıştı.

Rice Üniversitesi'nden makine mühendisleri, ölmüş örümceklerin vücutlarını nekrobotik kıskaçlara dönüştürmenin yolunu buldu (Rice Üniversitesi)​​​​​​​
Rice Üniversitesi'nden makine mühendisleri, ölmüş örümceklerin vücutlarını nekrobotik kıskaçlara dönüştürmenin yolunu buldu (Rice Üniversitesi)

Yoldan geçenler arasında kaç kişinin, yukarı bakan yabancıları görünce durup yukarı baktığını inceleyen tuhaf bir sokak deneyi de psikoloji kategorisi ödülünü kazandı.

Bilim insanlarına göre bu araştırma, "farklı büyüklükteki kalabalıkların çekim gücünü" tahmin etmeye yönelik bir girişimdi.

Çalışmada, "uyarıcı kalabalığın boyutu arttıkça yoldan geçenlerin daha büyük bir kısmının kalabalığın davranışını benimsediği" tespit edildi.

Beslenme kategorisi ödülüyse, "yiyeceklerin tadını değiştirme" potansiyeline sahip "elektrikli" yemek çubukları ve pipet buluşunu sunan araştırmacılara gitti.

Tıp ödülünü kadavraları kullanarak bir kişinin iki burun deliğinin her birinde eşit sayıda kıl olup olmadığını araştıran bilim insanları kazanırken, eğitim bölümündeki ödül öğretmenlerin ve öğrencilerin can sıkıntısını inceleyen ekibe verildi.

Eğitim kategorisindeki deneyi yürüten Essex Üniversitesi'nden Sosyolog Wijnand Van Tilburg, bu çalışmanın "derslerin sıkıcı olacağı beklentisinin, öğrencilerin sıkılmasına tek başına yettiğini" gösterdiğini söyledi.

Tersten konuşma becerisine sahip kişilerin beynini inceleyen uluslararası ekipse iletişim ödülünü kazandı.

Araştırmada incelenen deneklerden bazıları uzunluğu 12 kelimeye kadar varan cümleleri hızla tersine çevirebiliyordu.

Advanced Science adlı bilimsel dergide yayımlanan ve ölü örümceklerin bedenleri kullanılarak yapılan robotların, örümceğimsilerin ağırlığından daha büyük nesneleri kavramayı sağlayabileceğini gösteren araştırma da makine mühendisliği ödülünü kazandı.

Bilim insanları "nekrobotların", robotikte yeni bir çağın kapılarını açabileceğini söylüyor.

Her yıl olduğu gibi bütün kategorilerdeki kazanan takımlara kupanın yanı sıra Zimbabve'nin 10 trilyon dolarlık banknotu verildi.

Independent Türkçe



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy