Evde fizik tedavi için algılama özellikli kumaş

Sensörler sayesinde evde doğru ve sorunsuz bir şekilde egzersiz yapılabiliyor.
Sensörler sayesinde evde doğru ve sorunsuz bir şekilde egzersiz yapılabiliyor.
TT

Evde fizik tedavi için algılama özellikli kumaş

Sensörler sayesinde evde doğru ve sorunsuz bir şekilde egzersiz yapılabiliyor.
Sensörler sayesinde evde doğru ve sorunsuz bir şekilde egzersiz yapılabiliyor.

Canterbury Üniversitesi'nden, bilgisayar bilimleri ve yazılım mühendisliği alanında çalışmalar yürüten öğretim görevlisi Alona Everett liderliğindeki bir ekip, sensörlerle donatılmış etkileşimli, gerilebilir kumaş yüzeyler geliştirdi. Bu yüzeylerin ilk deneysel modeli, fizik tedavi ve sağlık hizmetleri alanlarındaki potansiyel uygulamalarda kullanılması amacıyla Kanada'nın Ottawa kentindeki Carleton Üniversitesi'ne yaptığı ziyaret sırasında oluşturuldu.

Söz konusu yeni inovasyonun vizyonu, giysilerle sorunsuz bir şekilde entegre olan, vücudun hareketini ve esnekliğini izleyerek kullanıcıya gerçek bir deneyim yaşatan giyilebilir bir cihaz geliştirilmesine dayanıyor. Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Everett konuya dair şu açıklamada bulundu:

“Fizik tedavi görenlerin uzmanla randevuları sırasında egzersizleri doğru bir şekilde yaptıklarını, ancak evde doğru şekilde uygulamaya devam etmelerinin zor olduğunu gördük. Ancak bu cihaz, kullanıcıların egzersizleri doğru bir şekilde ve bir fizyoterapistin gözetimine ihtiyaç duymadan yapmalarına yardımcı olabilir.”

Yarattığı dinamik malzeme, birbirine bağlı 3D baskılı çiplerden oluşuyor. Bu malzeme, iletken bir filamentle birbirine bağlanan elektronik bileşenleri içererek baskı işlemi sırasında kazanılan yeteneklere sahip ve bu bileşenler vücudun şekline ve hareketine tepki veriyor. Bireysel ihtiyaçları karşılamak üzere de özelleştirilebiliyor.

Söz konusu yeniliğin potansiyel uygulamaları, dijital kumaşların giysi ve aksesuarlara dahil edilmesinden, LED ışıklı dizlikler ve doğru açıyı ve cilt temasını algıladığında çalışan pillere kadar uzanıyor. Everett bir sonraki çalışmasında, malzemeyle kaplı hareketli disklerin yaydığı titreşimler aracılığıyla dokunsal etkileşimi de inovatif ürünlerine dahil etmeyi planlıyor.



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy