Biyolojide büyük atılım: Memeli hücresi içinde yeni bir organel bulundu

Tip 1 diyabet, MS, sedef hastalığı, lupus, romatoid artrit ve behçet hastalığı gibi otoimmün hastalıkları tetikliyor olabilir

Memeli hücresi içinde yeni bir organel bulundu
Memeli hücresi içinde yeni bir organel bulundu
TT

Biyolojide büyük atılım: Memeli hücresi içinde yeni bir organel bulundu

Memeli hücresi içinde yeni bir organel bulundu
Memeli hücresi içinde yeni bir organel bulundu

Yeni bir araştırmada bilim insanları, memeli hücrelerinde yeni bir organel keşfetti.

Daha önce varlığı hiç bilinmeyen ve plazmid diye bilinen DNA halkalarından oluşan bu organele "exclusome" adı verildi.

Keşfin ardındaki İsviçreli ekip, bu yapının otoimmün hastalıklarla ilişkili olabileceğine ve hücre çekirdeklerinin nasıl evrimleştiğini anlamamızı sağlayacağına inanıyor.

Organeller, hücre içinde yer alan, kendi içinde özelleşmiş yapılar. Vücut için organ neyse hücre için de organelin o görevi gördüğü düşünülüyor. Bu yüzden bilim insanları organ sözcüğüne Fransızcadaki küçültme eki olan -el'i ekleyerek bu terimi oluşturdu. Diğer bir deyişle organeller, aslında organcık anlamına geliyor.

Bu organeller hücrede çeşitli işlevlerden sorumlu. Örneğin, iyi bilinen organellerden biri olan sentrozom, hücrelerin bölünmesinde rol alırken ribozom da protein sentezinde görevli. Bir diğer iyi bilinen organel olan mitokondri ise hücrede enerji üretiminden sorumlu.

Bunlardan en yenisi niteliğindeki exclusome, hücre plazmasında yer alan bir bölme. Böyle bir birim, daha önce literatürde hiç görülmemişti.

Zira ökaryotik (çekirdekli) hücreler genellikle DNA'larının büyük kısmını hücre çekirdeğinde tutuyor. DNA'lar burada kromozomlar halinde organize ediliyor.

Otoimmün tepkileri tetikliyor mu?

Exclusome'un başka hangi işlevleri yerine getirdiği henüz belli değil. 

Ancak Zürih Federal Teknoloji Enstitüsü'nden araştırmacılar bu organelin hücresel immünolojik hafızada rol oynayabileceğine inanıyor. 

Dünyanın dört bir yanından biyolog, uzun yıllardır DNA halkalarına bağlanan özel bir protein üzerinde çalışıyor.

Söz konusu proteinin DNA'ya bağlanırken muhtemelen hücreleri de inflamatuar haberci maddeleri üretmeye ve salmaya teşvik eden bir sinyal dizisini tetikliyor. Bunlar vücuda, bağışıklık tepkisi gerektiren virüs gibi bir patojenle karşı karşıya olduğunu haber veriyor.

Araştırma ekibi, bahsi geçen proteinin exclusome'daki DNA halkalarına tutunmasının uzun süreli bir enfeksiyon yanılsamasına yol açabileceği görüşünde.

Vücudun herhangi bir patojen söz konusu olmadığı halde tehlike algılaması ve bağışıklık sisteminin olmayan bu tehdide tepki vermesine otoimmün rahatsızlıklar deniyor.

Bunlar arasında tip 1 diyabet, MS, sedef hastalığı, lupus, romatoid artrit ve behçet hastalığı gibi rahatsızlıklar yer alıyor.

Yeni organelin de bu şekilde otoimmün rahatsızlıkları tetikleyebileceği ifade ediliyor.

Araştırma ekibinden Ruth Kroschewski, "Vücudumuz sorunun hâlâ devam ettiğine dair sinyal alıyor" dedi.

Hakemli bilimsel dergi Molecular Biology of the Cell'de yayımlanan makalenin de ortak yazarı olan Kroschewski, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu da lupus gibi otoimmün tepkileri kolaylaştırabilir.

Independent Türkçe



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news