Dişi kurbağalar, çiftleşmek istemedikleri erkeklerden kurtulmak için ölü taklidi yapıyor

“Dişilerin erkek baskısına karşı seçim yapamayacakları ve kendini savunamayacakları düşünülüyordu”

Senede 3-4 dönem yumurtlayan dişi kurbağalar, her dönemde 5 bin ila 10 bin yumurta veriyor
Senede 3-4 dönem yumurtlayan dişi kurbağalar, her dönemde 5 bin ila 10 bin yumurta veriyor
TT

Dişi kurbağalar, çiftleşmek istemedikleri erkeklerden kurtulmak için ölü taklidi yapıyor

Senede 3-4 dönem yumurtlayan dişi kurbağalar, her dönemde 5 bin ila 10 bin yumurta veriyor
Senede 3-4 dönem yumurtlayan dişi kurbağalar, her dönemde 5 bin ila 10 bin yumurta veriyor

Alman bilim insanlarının yaptığı son araştırma, dişi kurbağaların, çiftleşmek istemedikleri erkek kurbağalardan kurtulmak için ''ölü taklidi” yaptığını ortaya koydu.

Gerçek bir çiftleşmenin olmadığı kurbağalarda üreme faaliyeti kucaklaşma (amplexus) denen bir süreçle gerçekleşiyor. Çiftleşme dişinin suya bıraktığı yumurtaları erkeğin de spermlerini suya bırakarak döllemesiyle tamamlanıyor. Çiftleşme için erkeklerin dişilere erişmeye yönelik çabaları (taciz, gözünü korkutma, zorla çiftleşme vb.) üremeden kaçan canlıların hayatını tehlikeye atabiliyor.

Bu çiftleşme çabaları sırasında görülen birden fazla erkeğin tek dişiye tutunması, dişi kurbağanın ölümüyle de sonuçlanabilir.

Ancak Avrupa bayağı kurbağaları üzerinde yapılan bir araştırmada dişilerin, erkek kurbağaların saldırganlığına karşı sanılanın aksine daha aktif bir şekilde kendilerini korumaya çalıştığı ortaya kondu.

Hakemli dergi Royal Society Open Science'da yayımlanan araştırmanın yazarlarından Dr. Carolin Dittrich, ''Bundan önce dişi kurbağaların erkek baskısına karşı kendini savunamayacakları düşünülüyordu” dedi.

Dişilerde üç davranış gözlemlendi

Araştırma sürecinde yapılan deneylerde farklı büyüklüklerdeki iki dişi, bir erkek kurbağa, su dolu kovalara yerleştirildi ve bir saat boyunca serbest hareket etmeleri sağlandı.

Çiftleşmeleri ya da çiftleşme çabalarını videoyla kayıt altına alan bilim insanları, incelemelerinin ardından dişi kurbağalarda, "dönme", "kurtulma çağrısı", "tonik hareketsizlik" gibi üç davranış gözlemlediklerini söyledi.

Erkek kurbağanın kucakladığı 54 dişiden yüzde 84’ünün vücutlarını döndürmeye çalıştığı görüldü.

Kucaklaşma sırasında dişilerin yüzde 48’i hırıldama benzeri seslerle kurtulma çağrıları yaparken aynı zamanda da vücutlarını döndürdü.

Erkek kurbağa tarafından kucaklanan dişilerin yüzde 33'ünde de "tonik hareketsizlik" yani hayvanların tehlike ve korku karşısında hiç hareket etmeden ölü taklidi yaptığı durum görüldü.

Araştırmada, kaçmak için taktikler uygulayan 25 dişi kurbağanın erkeklerden kurtulmayı başardığı görüldü.

Bilim insanları, daha küçük dişilerin, üç taktiği de büyük olanlara kıyasla daha sık kullandıklarını belirtti.

Tonik hareketsizliğin strese karşı tepki olarak ortaya çıktığı söyleyen ekip, daha az üreme deneyimi nedeniyle bu davranışın genç dişilerde daha çok görüldüğünü belirtti.

Öte yandan çalışmanın dişi kurbağalar hakkında yeni bilgiler verdiğini belirten araştırmacılar, davranışların başka amaçlara sahip olabileceği ihtimalini de dışlamıyor. 

Dittrich, "Bu türü sıradan bir kurbağa olarak görsek ve onu iyi bildiğimizi sansak bile hala bilmediğimiz yönleri olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.

Independent Türkçe



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy