Beyin dalgaları, mucize kulaklıklar ile sağlık verilerine dönüşüyor

Yeni teknoloji, sporcuların performanslarını daha iyi takip etmelerine olanak tanıyor. (Fotoğraf)
Yeni teknoloji, sporcuların performanslarını daha iyi takip etmelerine olanak tanıyor. (Fotoğraf)
TT

Beyin dalgaları, mucize kulaklıklar ile sağlık verilerine dönüşüyor

Yeni teknoloji, sporcuların performanslarını daha iyi takip etmelerine olanak tanıyor. (Fotoğraf)
Yeni teknoloji, sporcuların performanslarını daha iyi takip etmelerine olanak tanıyor. (Fotoğraf)

California San Diego Üniversitesi’nden araştırmacılar, giyilebilir teknoloji alanında bir ilke imza atarak sıradan kulaklıkları, terdeki laktik asitle ilgili veri toplamanın yanı sıra beyin aktivitesini de kaydedebilen gelişmiş bir cihaza dönüştürdü.

Beyin sinyallerini algılama

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre 3D baskılı esnek sensörler sayesinde beyinden gelen elektrofizyolojik sinyaller tespit ediliyor ve vücudun normalde egzersiz ve metabolizma sırasında ürettiği terdeki laktik asidin analizi yapılıyor. Kulaklıklar, kulaktaki ter bezleri ile beyin arasındaki yakın mesafe nedeniyle bu tür verileri toplamak için ideal bir araç olma özelliği taşıyor.

Bu yenilikçi yaklaşımın arkasındaki temel motivasyon, farklı nöbet türlerinin teşhis edilebilmesi. Her biri beynin farklı bir bölgesini etkileyen 30'dan fazla nöbet türü ile elektrofizyolojik veriler, terdeki laktik asit ölçümleriyle birleştirildiğinde değerli bilgiler sağlıyor. Söz konusu hayati veriler elbette tıbbi uygulamalar kapsamında kullanılıyor. Ancak teknoloji, egzersiz sırasında performansın izlenmesini geliştirmeye yardımcı olmak ve sahibine stres ve konsantrasyon seviyeleri hakkında önemli bilgiler sağlamak için daha da ileri seviyeye taşınıyor.

Kulak içi biyo-algılama yeni bir keşif değil ancak son sensör teknolojisinin benzersizliği, beyin aktivitesini ve laktik asit seviyelerini aynı anda ölçebilmesinde yatıyor.

Sağlık verileri

Araştırmacılar gelecekte bu teknolojinin daha da gelişeceği ve günlük giyilebilir cihazların sağlık verilerini toplamak için nörogörüntüleme sensörleriyle desteklendiği bir çağa yol açacağı görüşünde. Kaliforniya Üniversitesi'nde biyomühendislik alanında çalışmalar yürüten Prof. Geert Koenbergs, kulağa yerleştirilen tek bir cihazla bilişsel beyin aktivitesinin ve metabolik koşulların ölçülebilmesinin birçok günlük sağlık izleme uygulamasına kapı araladığını vurguladı.

Ancak bu algılama teknolojisini geliştirmek için çeşitli teknik zorlukların üstesinden gelinmesi gerekiyordu. Araştırmacılar, doğru ter örnekleri toplayabilen son derece kompakt ve ince bir sensör tasarlamalıydı. Ayrıca sensörün kulağın düzensiz şekline uyum sağlaması ve aynı zamanda sürekli temas halinde olmasını sağlamak için bükülebilir bileşenler kullanmaları gerekiyordu. Son olarak araştırmacılar, kulaklıkların hareketine uyum sağlayabilen ve doğru okumalar yapabilen basılı, yaylı bir sensör tasarladılar. Bu biyosensörlere ayrıca terden veri toplaması için ince bir hidrojel tabakası yerleştirildi.

Söz konusu cihazların şu an oldukça değerli olan bu verilerin analizini yapabilmesi için büyük miktarda ter gerekiyor. Ancak imza atılan ilerlemeler, gelecekte yararlı ter analizi elde etmek için yoğun fiziksel hareketin gerekli olmayacağına işaret ediyor.



Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
TT

Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)

Bilim insanları, kuşların kutup bölgelerine en azından 73 milyon yıldır yuva yaptığını keşfetti. 

Günümüzde Arktika'da yuva yapan 200'den fazla kuş türü var. Bilim insanları bu hayvanların ekosistemin önemli üyeleri olduğunu, polenleşme ve tohum dağılımı gibi temel görevlere katkı sağladığını söylüyor.

Daha önce yapılan araştırmalarda bu davranışın yeni olmadığı görülmüştü. Princeton Üniversitesi'nden Lauren Wilson "Kutup bölgelerinde yuva yapmaya dair en eski kanıt, Antarktika'nın Eosen dönemine ait yaklaşık 46,5 milyon yıl önce yaşamış bir penguen kolonisiydi" diyor.

Wilson liderliğindeki ekibin yeni araştırmasıysa bu tarihi yaklaşık 25 milyon yıl daha geriye çekti. 

Bilim insanları Alaska'nın kuzeyindeki Prince Creek formasyonunda yaptıkları kazılarda aralarında embriyo ve yavru kalıntıları da olan 50'den fazla kuş fosili ortaya çıkardı. Çoğunun boyu 2 milimetreden daha kısa olan bu fosiller, kuşların kutup bölgelerinde yuva yaptığına dair en eski kanıtı sunuyor. 

Bulguları hakemli dergi Science'ta yayımlanan çalışmanın ortak yazarı Patrick Druckenmiller, "Bu yeni fosiller, kuşların evrimi hakkındaki bilgilerimizde önemli bir boşluğu dolduruyor" diyerek ekliyor:

Bu çalışmadan önce, birkaç ayak izi dışında Alaska'da kuş fosilleri bulunmamıştı.

Araştırmacılar yaklaşık 73 milyon yıl önce Arktika'da yuva yapan bu kuşların en azından üç ayrı gruptan geldiğini saptadı. Fosillerin bir kısmı martıya benzeyen Ichthyornithes ve dalgıç kuşuna benzeyen Hesperornithes gruplarına aitti. Artık soyu tükenen bu gruplar dişli kuşları içeriyordu.

Ancak kalıntıların çoğu ördeklere benzeyen dişsiz kuşlara aitti. Araştırmacılar dişsizliğin, bugün yaşayan bütün kuşları içeren grubun belirleyici özelliği olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle bulgular, milyonlarca yıl önce Arktika'da yuva yapan kuşların, modern kuşların yakın akrabaları olduğuna işaret ediyor.

Ekip, bölgenin o dönemde bugüne kıyasla daha sıcak olduğunu ve muhtemelen 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığı aldığını söylüyor. Ancak bu durum kuşların dondurucu soğuklara maruz kalmadıkları anlamına gelmiyor.

Druckenmiller "Kışlar bugünkü kadar sert olmasa da yıl boyunca burada yaşayan hayvanlar dondurucu soğuklara, ara sıra yağan kara ve yaklaşık 4 ay süren kış karanlığına katlanmak zorundaydı" diye açıklıyor.

Ancak bölgede o zaman yuva yapan kuşların tek sorunu sıcaklıklar değildi. Araştırmacılar bazılarının uzunluğu 5 metreye ve ağırlığı 2 tona çıkan yaklaşık 12-13 dinozor türüyle beraber yaşadıklarını söylüyor. 

Druckenmiller, Troodon gibi etçil dinozorların, "bu sevimli küçük kuşları akşam yemeğinde seve seve yiyeceğini" söylüyor. 

Edinburgh Üniversitesi'nden paleontolog Steve Brusatte, yer almadığı çalışmanın bulgularını şöyle değerlendiriyor:

Bu fosiller, kuşların onlarca milyon yıl önce bu yüksek enlemlerdeki toplulukların ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bu toplulukların modern zamanlardaki ekolojik bir yenilik değil, Dünya tarihinin uzun vadeli bir normu olduğunu gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, Live Science, Science