Antik Mısır'ın mumyalanmış babunlarının gizemi nihayet çözüldü

Bu primatları antik Mısırlılar için özel kılan şeyin ne olduğu hâlâ belirsizliğini koruyor

(British Museum Mütevelli Heyeti)
(British Museum Mütevelli Heyeti)
TT

Antik Mısır'ın mumyalanmış babunlarının gizemi nihayet çözüldü

(British Museum Mütevelli Heyeti)
(British Museum Mütevelli Heyeti)

Primatların nasıl doğal yaşam alanlarından uzakta bulunduğuna dair uzun süredir devam eden gizemi çözen yeni bir araştırmaya göre, antik Mısır'da mumyalanmış babunlar muhtemelen uzak bölgelerden ithal edilerek esaret altına alınmış.

Mısır'da mumyalanmış babunlara ait daha önceki arkeolojik bulgular, bu primatın Mısır'a özgü olmaması nedeniyle araştırmacıları şaşırtmıştı. Hayvanın geçmişte bu bölgede yaşadığını gösteren herhangi bir kanıt da bulunmuyor.

Mumyalanmış babunların halk tarafından muhtemelen adak olarak kullanıldığı tahmin ediliyor. Bu primat, antik Mısır'da hayvan olarak tasvir edilen çeşitli tanrılar arasından öğrenme ve bilgelik tanrısı Thoth'u temsil etme rolüne de yükseltilmiş.

Yakın zamanda eLife adlı bilimsel dergide yayımlanan yeni araştırmaya göre, babunlar muhtemelen uzak bölgelerden ithal edilmiş ve mumyalanmadan önce antik Mısır'da esir tutulmuş.

Ayrıca son bulgular primatların tehlikeli köpek dişlerinin de çıkarıldığını gösteriyor.

Bu primatları antik Mısırlılar için özel kılan şeyin ne olduğu hâlâ belirsizliğini korusa da bilim insanları, antik Mısırlıların egzotik hayvanlarla ne ölçüde bağlantıları olduğunu da ortaya koydu.

Araştırmacılar, hayvan mumyalarının hücre enerji santralindeki (mitokondri) genomu analiz ederek babunların hangi bölgeden geldiklerinin izini sürdüler.

Yeni çalışmada analiz edilen mumyalardan biri 1905'te "Maymunlar Vadisi"ndeki kazılar sonucunda bulunmuştu. Mumya halen Lyon'daki Confluence Müzesi'nde sergileniyor.

Arkeologlar babun mumyası örneğinin MÖ 800 ila 500 yıllarındaki Antik Mısır'ın Geç Dönemine ait olduğunu tespit etti.

Araştırmacılar genomu, genetik çeşitliliği kapsamlı araştırılmış olan Afrika kıtasındaki babunlarla karşılaştırdı.

Çalışmanın ortak yazarı Gisela Kopp, "Bugün babunların yaşadığı neredeyse tüm bölgelerden karşılaştırmalı örneklerimiz var" dedi.

Tarihi metinlerde babunların köken yeri olarak "Punt"tan (Mısır'ın yüzyıllar boyunca lüks mallar ithal ettiği antik bölge) bahsedilse de, bu yerin tam olarak neresi olduğu bilinmiyor.

Dr. Kopp, "Bazı akademisyenler burayı ilk küresel deniz ticaret ağlarından bir yer ve dolayısıyla ekonomik küreselleşmenin başlangıç noktası olarak gördüğünden, Mısırbilimciler Punt'la ilgili uzun süredir kafa yoruyor" dedi.

Yeni çalışmadaki genetik analizler, mumya örneğinin kökeni için antik zamanlarda Adulis denen kuzeydoğu Afrika ülkesi Eritre'deki bir bölgeye işaret ediyor. Burası hayvanlar ve lüks mallar için bir ticaret merkezi işlevi görmüş.

Araştırmacılar, son bulgulara dayanarak Punt ve Adulis'in aynı yer için farklı zamanlarda kullanılan iki farklı isim olduğunu savundu.

Dr. Kopp, "Fakat biyolojik bulgularımızı tarihsel araştırma bağlamında ortaya koyduktan sonra hikaye gerçekten toparlandı" dedi.

Independent Türkçe



DNA analizi, insan yiyen aslanların menüsünü gözler önüne serdi

Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
TT

DNA analizi, insan yiyen aslanların menüsünü gözler önüne serdi

Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)
Kırık dişlerde aslan kılları da bulundu (Field Doğa Tarihi Müzesi)

Genetik analizler, 19. yüzyılda insanları yiyerek nam salan Tsavo aslanlarının menüsünde başka ne olduğunu ortaya koydu.

1898'de Kenya'daki Tsavo Nehri üzerine bir demiryolu köprüsü inşa eden Britanya'nın projesinde çalışan işçiler, aylarca iki aslanın saldırısına uğramıştı. 

"Tsavo insan yiyicileri" diye bilinen yelesiz iki aslanın, 9 aylık bir süre boyunca en az 35 kişiyi yediği tahmin ediliyor. 

9 aylık dönem içinde bir süre ara verilen çalışmalar, demiryolu projesini yürüten Britanya Ordusu yarbayı John Henry Patterson'ın iki aslanı öldürmesiyle kaldığı yerden devam etmişti. 

Aslanların cesedinden kilim yapılmış ve nihayetinde bunlar ABD'deki Field Doğa Tarihi Müzesi tarafından alınmıştı. Kilimlerin yanı sıra iki kafatası da müzenin koleksiyonuna katılmıştı. 

Daha önce iki hayvan üzerinde yapılan çalışmalarda, dişlerinde sıkıntı yaşayan aslanların diğer avlara göre daha rahat çiğnendiği için insanlara saldırdığı öne sürülmüştü. 

Current Biology adlı hakemli dergide dün (11 Ekim) yayımlanan araştırmada, Tsavo aslanlarının başka neler yediği tespit edildi.

Hayvanların kırık dişlerinde kalan kıl örnekleri üzerinde genetik analizler yürüten ekibe liderlik eden Dr. Alida de Flamingh "Dişteki oyukları, jeologların toprağı incelemesi gibi inceledik" diyerek ekliyor:

Farklı katmanlardaki kılları analiz ederek bu aslanların yaşamları boyunca nasıl beslendiği hakkında fikir ediniyoruz.

Araştırmacılar kıllardaki mitokondriyal DNA'yı analiz ederek iki aslanın, insanların yanı sıra zürafa, oriks, zebra, Afrika antilobu ve Kobus ellipsiprymnus adlı bir antilop türünü yediğini kaydetti. 

Bilim insanları aslanların dişinde özellikle Afrika antilobunun kalıntılarına rastlayınca şoke oldu. O zamanlar Tsavo bölgesinde bu hayvanın pek görülmediğini söyleyen araştırmacılar, aslanların 90 kilometre kadar yol kat etmiş olması gerektiğini belirtiyor.

Illinois Üniversitesi'nden Dr. Alida de Flamingh ya aslanların sanılandan daha uzağa gittiğini ya da Afrika antilobunun bölgede daha yaygın olduğunu ifade ediyor. 

Araştırmacılar ayrıca aslanların Afrika mandası yediğine dair bir kanıt bulamadı. Bugün bölgede yaşayan aslanlar bu hayvanlarla beslendiği için beklenmedik olan bu durumun bulaşıcı bir hastalıkla açıklanabilir.

Aslanların yaşadığı dönemde bölgede yayılan sığır vebası, Afrika mandası popülasyonunda da ciddi düşüşe yol açmıştı.

İki hayvanın insanları avlamaya başlamasının bu salgından kaynaklandığını düşünen uzmanlar da var. 

Bilim insanları yeni çalışmada iki aslanın kardeş olduğu teorisini de doğruladı. 

Dişlerde bulunan insan örneklerini daha detaylı incelemeyi planlayan ekip, bu sayede aslanların onları ne zaman yemeye başladığını daha net saptamayı umuyor.

Independent Türkçe, New York Times, Live Science, Current Biology