ABD'nin ilk karbon yakalama tesisi açıldı

Heirloom, Doğrudan Hava Yakalama teknolojisini kullanarak 2035'e gelindiğinde 1 milyar ton CO2'yi atmosferden çıkarmayı hedefliyor

(Heirloom Carbon)
(Heirloom Carbon)
TT

ABD'nin ilk karbon yakalama tesisi açıldı

(Heirloom Carbon)
(Heirloom Carbon)

ABD'nin ticari ölçekteki ilk karbon yakalama tesisi faaliyete geçerek daha temiz iklim hedeflerine ulaşma yolunda kayda değer bir kilometre taşının geride bırakılmasını sağladı.

San Francisco merkezli Heirloom Carbon Technologies adlı girişim, perşembe günü Kaliforniya'nın Tracy kentinde açtığı karbon giderme tesisinin yılda 1000 ton CO2 yakalayabileceğini iddia ediyor.

Yenilenebilir enerjiyle çalışan tesis, CO2'yi atmosferden uzaklaştırmak için kireçtaşının doğal gücünden yararlanıyor.

Heirloom'un internet sitesinde "Kayalar, gezegenin en vazgeçilmez karbon yutaklarından bazıları. Jeolojik zaman cetveli boyunca karbon mineralizasyonu diye bilinen bir süreçle atmosferden gelen CO2, minerallere bağlanarak kalıcı olarak kayaya dönüşüyor" diye belirtiliyor.

Gezegende en fazla bulunan kayalardan biri olan kireçtaşı, yıllar içinde havadan muazzam miktarlarda CO2 yakalarken Heirloom'un teknolojisi bu doğal süreci hızlandırarak sadece birkaç güne kadar düşürüyor.

Yüzlerce tepsi kalsiyum oksit tozunun 12 metre yüksekliğindeki raflara yerleştirilmesiyle işleyen süreçte, bu tozlar atmosferdeki CO2'yle temas ederek kireçtaşına dönüşüyor.

İşçilerin daha sonra kireçtaşını ısıtması sonucu karbondioksitin salınmasıyla madde tekrar kalsiyum okside dönüşüyor ve daha fazla CO2 yakalamak için yeniden kullanılabiliyor. 

Tesisin yakaladığı atmosferik CO2, Heirloom ve CarbonCure Technologies arasındaki ortaklık çerçevesinde kalıcı olarak betonda tutuluyor.

Heirloom, kendi emisyonlarını dengelemek için karbon giderme kredileri satın alan şirketlerden gelen finansmanla Doğrudan Hava Yakalama teknolojisini kullanarak 2035'e gelindiğinde 1 milyar ton CO2'yi atmosferden çıkarmayı hedefliyor.

Atmosferden doğrudan karbon yakalamayı başaran ilk şirket olmasa da Heirloom, ABD'de ilk olduğunu iddia ediyor.

İsviçre merkezli Climeworks AG adlı girişimin İsviçre ve İzlanda'daki ticari tesisleri, yılda 4 bin ton CO2 çıkarma kapasitesine sahip.

İşletmek için büyük miktarda enerji ve kaynağa ihtiyaç duymaları nedeniyle karbon yakalama teknolojileri eleştirilere maruz kalsa da bazı bilim insanları bu işletmelerin, 2050'ye gelindiğinde küresel çaptaki net emisyonları sıfırın altında tutmanın vazgeçilmez bir parçası olacağını iddia ediyor.

Edinburgh Üniversitesi'nden Profesör Stuart Haszeldine 2021'de, bu tür projelerin maliyetli bir oyalama olduğunu iddia eden yeşil grupların eleştirilerine "Karbon yakalama ve depolama; çelik endüstrimizin, çimento üretimimizin ve diğer birçok işlemin atmosfere yüksek oranlarda salım yapmayı sürdürmesini önlemek için kısa vadede sahip olduğumuz tek etkili yol olacak" diye yanıt vermişti.

Küresel sıcaklık [artışlarını] 2 santigrat derecenin altında tutmaya yönelik en ufak bir umudumuz varsa, karbondioksiti yakalayıp depolayacak yöntemleri can havliyle geliştirmemiz gerekiyor.

ABD yönetimi ağustosta, karbon yakalama teknolojilerinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması çalışmalarına 1,2 milyar dolarlık finansman sağlayacağını duyururken Heirloom da alıcılar arasında yer alıyordu.

Aralarında Microsoft'un da bulunduğu büyük şirketler, Heirloom'dan karbon giderme kredileri satın almak üzere anlaşma imzalamaya çoktan başladı.

Independent Türkçe



Bilim insanlarından küresel ısınma uyarısı: Uyku apnesi vakaları iki katına çıkacak

 (Pexels)
(Pexels)
TT

Bilim insanlarından küresel ısınma uyarısı: Uyku apnesi vakaları iki katına çıkacak

 (Pexels)
(Pexels)

Stuti Mishra Asya İklim Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, iklim krizinin yol açtığı daha sıcak geceler, yüzyılın sonuna gelindiğinde uyku apnesini çok daha yaygın ve tehlikeli hale getirebilir.

Araştırmacılar artan sıcaklıkların, dünya çapında yaklaşık 1 milyar kişiyi etkileyen ve kalp hastalığı, demans ve erken ölümle bağlantılı bir uyku bozukluğu olan obstrüktif uyku apnesini (OUA) kötüleştirebileceğini söylüyor.

Flinders Üniversitesi araştırmacılarının yürüttüğü ve hakemli dergi Nature Communications'ta yayımlanan çalışma, iklim değişikliğinin OUA'nın şiddetini ve sağlık üzerindeki etkisini nasıl artırabileceğini modelleyen ilk araştırma.

Flinders Üniversitesi FHMRI Uyku Sağlığı'ndan çalışmanın başyazarı Dr. Bastien Lechat, "Bu çalışma, ortam sıcaklıklarının OUA'nın şiddetini etkileyip etkilemediğini araştırarak iklim gibi çevresel faktörlerin sağlığı nasıl etkileyebileceğini anlamamıza katkı sağlıyor" diyor.

Araştırmacılar uyku sırasında solunum düzensizliklerini izleyen bir yatak altı sensörü aracılığıyla, 29 ülkeden en az 116 bin kişiden elde edilen 58 milyondan fazla gece uykusu verisini kaydetti.

Birkaç yılda toplanan veriler, küresel iklim modellerinden elde edilen saatlik iklim verileriyle eşleştirilerek farklı ısınma senaryoları altında OUA şiddetindeki değişikliklerinin simülasyonu oluşturuldu.

Dr. Lechat, "Genel olarak ortam sıcaklığıyla OUA şiddeti arasındaki ilişkinin büyüklüğü bizi şaşırttı" diyor.

Yüksek sıcaklıklar, kişinin belirli bir gece OUA yaşama olasılığının yüzde 45 artmasıyla ilişkiliydi.

Görsel kaldırıldı.Grafik, çeşitli uluslararası kuruluşlar tarafından ölçülen, endüstri çağından itibaren küresel ortalama sıcaklık artışını gösteriyor (WMO)


Çalışma, OUA şiddetindeki sıcaklıkla ilişkili artışın, Avustralya veya ABD'ye kıyasla Avrupa ülkelerinde bilhassa belirgin olduğunu ortaya koydu. Araştırmacılar bunun, klimaya erişimdeki farklılıklardan kaynaklanabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar engelliliğe ayarlanmış yaşam yılı (disability-adjusted life years / DALY) kullanarak iklimin şiddetlendirdiği uyku apnesinin sağlık ve ekonomi üzerindeki yükünü tahmin etti. Sadece 2023'te, sıcaklık artışının araştırmadaki 29 ülkede yaklaşık 800 bin sağlıklı yaşam yılının kaybıyla bağlantılı olduğunu saptadılar.

Dr. Lechat, "Bu rakam, bipolar bozukluk, Parkinson hastalığı veya kronik böbrek hastalıkları gibi diğer tıbbi durumlardakine yakın" ifadelerini kullanıyor.

Toplam ekonomik kayıp yaklaşık 98 milyar dolar olarak tahmin edilirken bunun 68 milyar doları sağlığın bozulmasından, 30 milyar dolarıysa işyerindeki verimlilik düşüşünden kaynaklanıyor.

Kıdemli araştırmacı Profesör Danny Eckert, veriler çoğunlukla soğutma ve sağlık hizmetlerine erişimi daha iyi olan yüksek gelirli bölgelerdeki bireylerden elde edildiğinden, örneklemin düşük gelirli ülkelerde OUA'nın gerçek dünyadaki yükünü yeterince yansıtmayabileceğini söylüyor.

Profesör Eckert "Bu, tahminlerimizi yanıltarak sağlık ve ekonomi üzerindeki gerçek maliyetin düşük tahmin edilmesine yol açmış olabilir" diyor.

Sadece Avustralya'da, OUA dahil uykuyla ilgili sağlık sorunlarının maliyeti daha önce yılda 66 milyar Avustralya doları (yaklaşık 1 trilyon 700 milyar TL) olarak tahmin edilmişti.

Ekip halihazırda soğutmaya erişimin veya davranışsal değişikliklerin, ısınan hava koşullarında uyku apnesinin şiddetini nasıl azaltabileceği gibi olası müdahaleleri araştırmayı planlıyor.

Profesör Eckert, "İleride, ortam sıcaklığının uyku apnesinin şiddetine etkisini azaltacak stratejiler araştıran ve altta yatan fizyolojik mekanizmaları inceleyen müdahale çalışmaları tasarlamak istiyoruz" diye belirtiyor.

Çalışma, daha güçlü küresel iklim eylemleri olmadan uyku apnesinin yükünün muhtemelen keskin bir şekilde artacağı ve bunun da halk sağlığı sorunlarını şiddetlendirerek ekonomileri zorlayacağı uyarısında bulunuyor.


Independent Türkçe, independent.co.uk/climate-change