James Webb Uzay Teleskobu, Samanyolu'nun merkezindeki "karanlık Tuğla'yı" görüntüledi

Önemli miktarda karbonmonoksit buzu keşfeden teleskop, gökbilimcileri şaşırttı

Görüntüdeki parlak bölgeler, hidrojenin büyük yıldızlardan gelen enerjiyle parladığı sıcak plazmaya ev sahipliği yapıyor. Tuğla ise parlayan plazmanın engellendiği karanlık bölge (Adam Ginsburg)
Görüntüdeki parlak bölgeler, hidrojenin büyük yıldızlardan gelen enerjiyle parladığı sıcak plazmaya ev sahipliği yapıyor. Tuğla ise parlayan plazmanın engellendiği karanlık bölge (Adam Ginsburg)
TT

James Webb Uzay Teleskobu, Samanyolu'nun merkezindeki "karanlık Tuğla'yı" görüntüledi

Görüntüdeki parlak bölgeler, hidrojenin büyük yıldızlardan gelen enerjiyle parladığı sıcak plazmaya ev sahipliği yapıyor. Tuğla ise parlayan plazmanın engellendiği karanlık bölge (Adam Ginsburg)
Görüntüdeki parlak bölgeler, hidrojenin büyük yıldızlardan gelen enerjiyle parladığı sıcak plazmaya ev sahipliği yapıyor. Tuğla ise parlayan plazmanın engellendiği karanlık bölge (Adam Ginsburg)

NASA'nın öncülüğünde işletilen yenilikçi James Webb Uzay Teleskobu, Samanyolu Galaksisi'nin merkezine yakın bir bölgede yer alan "Tuğla" (Brick) lakaplı nebulayı görüntüledi.

Bulutsu diye de bilinen nebulalar, uzaydaki dev toz ve gaz bulutları. Bazı bulutsular süpernovaya dönüşerek ölen yıldızların açığa çıkardığı gaz ve toz tarafından meydana getiriliyor. Diğer bulutsular da yeni yıldızların oluştuğu bölgelerde yer alıyor. Bu nedenle bazı bulutsulara “yıldız oluşum yerleri” adı veriliyor.

James Webb Uzay Teleskobu, Samanyolu'nun merkezinin yakınındaki karanlık nebulada önemli miktarda karbonmonoksit buzu da tespit etti.

Bilimsel adı G0.253+0.016 olan nebula, gökbilimcilerin Merkezi Moleküler Bölge diye adlandırdığı noktada yer alıyor. Bu bölgenin büyüklüğü, Güneş'in kütlesinin 60 milyon katına ulaşıyor.

Bölgedeki gaz ve toz bulutlarının çoğu yeni yıldızlar üretmekle meşgul. Ancak Tuğla nebulası, galaktik merkeze bakan karanlık bir levhaya benziyor. Bu bulutsunun neden yıldız oluşturmadığı halen gizemini koruyor.

Olası bir açıklamaya göre bu levha, henüz yıldız oluşturma şansı bulamamış genç bir bulutsu.

Bir diğer teoriyse Tuğla içindeki gazın çok türbülanslı olduğu yönünde. Bu hareketliliğinin gazların yıldız oluşturacak şekilde kendi içlerine çökmesini engellediğine inanılıyor.

James Webb'in yeni keşfi gizemi daha da derinleştiriyor. Gelmiş geçmiş en güçlü uzay teleskobu diye anılan cihaz, bulutsuda çok miktarda karbonmonotsit buzu tespit etti.

Galaktik merkezde daha önce toz parçacıkları üzerinde yoğunlaşan karbonmonoksit buzu saptanmıştı ama yıldızlararası ortamda böyle özelliklerin tespit edilmesi genellikle zor.

Bu yüzden kimse galaksinin merkezindeki nebulalarda ne kadar buz olduğunu bilmiyordu.

ABD'deki Florida Üniversitesi'nden Adam Ginsburg liderliğindeki gökbilimciler, uzay teleskobunun Yakın Kızılötesi Kamerası (NIRCam) bu kadar büyük miktarda buz tespit etmesine çok şaşırdı.

Ginsburg, "Gözlemlerimiz, buzun burada çok yaygın olduğunu gösteriyor. Öyle ki gelecekte yapılacak her gözlemin bunu hesaba katması gerekiyor" diye konuştu.

Ekibe göre bir sonraki adım, Tuğla'da ve galaktik merkezdeki diğer nebulalarda başka hangi buzların bulunabileceğini keşfetmek.

Ginsburg, "Örneğin, karbonmonoksit, su, karbondioksit ve karmaşık moleküllerin göreceli miktarlarını bilmiyoruz" dedi:

Spektroskopiyle bunları ölçebilir ve bu bulutlarda kimyasal süreçlerin zaman içinde nasıl ilerlediğine dair fikir sahibi olabiliriz.

Independent Türkçe



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy