Facebook ana temasını haberde eğlence ile değiştiriyorhttps://turkish.aawsat.com/ya%C5%9Fam/4449516-facebook-ana-temas%C4%B1n%C4%B1-haberde-e%C4%9Flence-ile-de%C4%9Fi%C5%9Ftiriyor
Facebook ana temasını haberde eğlence ile değiştiriyor
Video düzenleme yöntemi de yeni özellikler arasında (Meta)
Meta şirketi, Facebook’u sosyal bir platformdan eğlence platformuna dönüştürme politikası kapsamında, geçtiğimiz günlerde platformundaki yeni video güncellemelerini kamuoyuna tanıttı.
Gözlemciler, bu adımın YouTube ve Tik Tok platformlarıyla yaşanan yoğun rekabet çerçevesinde geldiğini ve giderek eğlence içeriklerine odaklanan, medya ve habercilikten giderek uzaklaşan şirketin yeni yaklaşımlarıyla uyumlu olduğunu belirtti.
17 Temmuz’da Meta tarafından duyurulan yeni güncellemeler, Facebook’ta sunulan içeriğin daha iyi yansıtılması için ‘izle’ sekmesinin adının ‘video’ olarak değiştirilmesini de içeriyordu. Şirket, ‘video’ sekmesinin artık Reels, uzun biçimli içerik ve canlı yayınlar dahil olmak üzere tüm Facebook videoları için tek adres olduğunu bildirdi.
Ayrıca güncellemeler arasında, Reels video düzenleme araçlarına erişimi genişletme de yer alıyordu. Bu, kullanıcının videoyu yayınlamasını ve düzenlemesini kolaylaştırırken, gözlemciler bunun profesyonel video üretme araçlarına olan ihtiyacı azalttığını da belirtti.
Sosyal medya verilerini yönetme ve analiz etme konusunda uzman olan Mahran Kayali, Şarku’l Avsat’a yeni güncellemeler hakkında “Videonun bu platformlarda tüketilen en önemli içerik türlerinden biri olduğu sosyal medya ile uğraşan herkes tarafından biliniyor” dedi. Ayrıca “Facebook, önce YouTube, ardından Snapchat ve son olarak da TikTok ile erken bir rekabete girerek bu konuda avantajlı bir başlangıç yaptı” ifadelerini sözlerine ekledi.
Kayali “Meta’nın, kullanıcıların platformunda olabildiğince uzun süre kalmalarını sağlamak üzere, özellikle videolara erişim şekliyle ilgili olarak kullanıcı deneyimine yönelik sürekli güncellemeler yapması doğal bir durum” ifadelerini kullandı. Nitekim Kayali’ye göre Meta güncellemeleri, video alanında farklı platformlar arasındaki rekabet bağlamında geliyor. Kayali Instagram ve Tik Tok’taki Reels, Youtube’daki YouTube Shorts ve Instagram ve Snapchat ve hatta bu rekabetin bir parçası haline gelen WhatsApp’taki Story’ler de dahil olmak üzere, tüm platformların bu alanda rekabet ettiğini belirtti. Ayrıca Facebook ve YouTube arasındaki en büyük rekabetin, sosyal medya şirketlerinin ana reklam kaynağı oldukları için 3 dakikadan uzun uzun videolar olduğunu da vurguladı.
Ardından Kayali, “Meta ile medya arasında son yıllarda artan husumet gölgesinde Meta’nın eğlence içeriğine odaklandığını ve habere olan ilginin azaldığını” belirtti. Bu bağlamda “Artık asıl sorun içerik üreticilerin pazara girmesi. Zira takipçi artık sabit ve biçimsel formatlarda sunulan haberlere güvenmiyor, bunun yerine aynı bilgilendirme veya haber içeriklerini kolay bir şekilde sunmayı tercih ediyor. İnsanların tavırları ve ilgi alanları değişti ve buna bağlı olarak sosyal medya şirketleri stratejilerini bu gelişmelere göre ayarlıyor” dedi.
Medya endüstrisi üzerindeki etkisi
Yeni güncellemelerin medya endüstrisi üzerindeki etkisi hakkında, Mahran Kayali, “Mevcut medya kuruluşlarının videoları içerik üreticilerine yük oluyor. Çünkü bu şirketlerin video sektöründeki prodüksiyon, kurgu, denetim ve telif bürokrasileri varken çoğu içerik üreticisi bu konuları önemsemiyor” dedi.
Ekonomik danışmanlık firması Nira’nın Nisan ayında Meta şirketi için hazırladığı bir rapor, Facebook’taki içeriğin yalnızca yüzde 3’ünü temsil eden haberlerde düşüş olduğunu gösterdi. Meta, haberlerin zamanla azalması beklenen sınırlı bir ekonomik rol oynadığına ve haber için ödeme yapma niyetinin azalmasıyla birlikte haber yayınlamanın yararsız hale geldiğine inanıyor. Geçen yıl Meta, ABD’deki bir dizi haber yayıncısına, içeriklerini Facebook’taki haber bölümünde yayınlamaları için artık onlara ödeme yapmayacağını bildirdi. Axios yaptığı açıklamada, bir Meta sözcüsünün çoğu insanın Facebook’a haber almak için gelmediğini, bu nedenle, bir işletme olarak, kullanıcı tercihleriyle uyuşmayan alanlara aşırı yatırım yapmak mantıklı olmadığını söylediğini aktardı.
Bu bağlamda, video ve mobil gazetecilikte uzmanlaşmış bir gazeteci olan Usame el-Dib, Şarku’l Avsat ile yaptığı bir röportajda ‘Meta’nın, kullanıcıların eğilimlerini ve isteklerini gözeten içerikler üreterken, geleneksel rakibi YouTube ve en iyi ürünlerini sergilemeyi başaran modern rakibi TikTok ile rekabet edebilmek için artık kamu ve kurumlardan daha fazla eğlence içeriği hedefliyor ve araştırıyor” dedi.
Dib “Meta’nın haber sektöründe öncü olma eğilimi vardı ve hatta bir dönem Facebook Gazeteciliği fikri ortaya atıldı ve bazı uzmanlar şirketin birkaç ülkede basın ekibine sahip olma isteğine dikkat çekti. Ancak kullanıcıların iç karartıcı içeriğin varlığına ilişkin şikayetlerinin artması ve kullanıcıların YouTube ve Tik Tok gibi diğer platformlara geçmesinin yanı sıra bazı durumlarda aklı başında ifadelere saldıran kullanıcıların ortasında, şirketin acilen eğlence içeriğine geçmesi yönündeki istek arttı” ifadelerini de sözlerine ekledi.
Dib’e göre, Facebook önce Reels’lerin üretimine izin verecek şekilde genişledi. Daha sonra Instagram üzerinde video güncellemeleri yaparak ziyaretçilerin daha fazla görüntülenmesini ve hayatını belgelemesini sağladı, son olarak da geleneksel habercilik anlayışından uzaklaşmak için eğlenceli bir haber platformu yaratmak amacıyla ‘Threads’i hayata geçirdi.
Dib, ‘yeni güncellemelerin, geleneksel kurumlara platformlara uygun içerik üretmeleri için baskı yaparak medya üzerinde güçlü bir etkisi olacağını, aksi takdirde Meta’nın ne ürettiğine dair baskın bir görüş olmayacağını’ öne sürdü. Ayrıca “Bu güncellemeler, halkın öncelikle Meta gibi dev şirketler aracılığıyla arzu ettiği yeni format hakkında güçlü bir alarm zili işlevi görüyor” dedi.
Adolescence, 7-13 Nisan haftasında 9,7 milyon izlenme alarak İngilizce diziler arasında tüm zamanların en çok izlenen üçüncü yapımı oldu (Netflix)
Britanya yapımı Adolescence, şu sıralar herkesin dilinde. Dizinin bu kadar büyük bir başarıya ulaşmasının birçok nedeni var: Toksik erkeklik ve sorunlu aile ilişkileri gibi konulara cesurca yaklaşması, Stephen Graham'la Erin Doherty gibi oyuncuların olağanüstü performansları ve her bölümde kullanılan tek plan çekim tekniğiyle izleyiciyi adeta hipnotize etmesi bunlardan sadece birkaçı. Ama aslında dizinin cazibesi sadece bunlarla sınırlı değil. Adolescence, gerçekten de televizyon tarihinde eşine az rastlanır türden bir iş olduğu için bu kadar sevildi.
Bu yazıya denk geldiyseniz büyük ihtimalle Adolescence'ı çoktan izlemişsinizdir. Yine de bilmeyenler için özetleyelim: Dizi, 13 yaşındaki Jamie Miller'ın okuldan bir arkadaşını öldürmekle suçlanarak gözaltına alınmasıyla başlıyor. 4 bölüm boyunca bu olayın okuldaki, dedektiflerdeki ve en çok da ailesindeki yansımalarını izliyoruz. Jamie'nin babasını canlandıran Graham, aynı zamanda dizinin ortak yaratıcılarından biri.
Birleşik Krallık'ın dünyaya sunduğu en harika oyuncularından Graham'ın adını oyuncu kadrosunda görmek bile dizinin güçlü bir drama olduğunu garanti eder gibi. Adolescence'ın diğer yaratıcısı Jack Thorne da bir o kadar tecrübeli ve başarılı bir yazar. İkilinin birlikte ortaya koyduğı iş gerçekten etkileyici.
2025'e şimdiden damga vuran Adolescence, gençliğin kırılganlığını, aile içi gerilimi ve adalet sisteminin sert yüzünü sadece 4 bölümde çarpıcı biçimde ortaya koydu. Eğer Jamie'nin hikayesi sizde derin bir iz bıraktıysa ve aynı yoğunlukta dramalar arıyorsanız, bu liste tam size göre. Hazırsanız karanlığın kalbine doğru bir yolculuğa çıkalım...
Criminal: Birleşik Krallık (Netflix / 2019)
Criminal: Birleşik Krallık (Criminal: UK), yalnızca bir sorgu odasında geçmesine rağmen seyirciyi koltuğuna çivileyen, minimalist yapısıyla gerilimi iliklere kadar hissettiren etkileyici bir dizi. 4 duvar, bir masa ve iki taraf... Dedektiflerle şüpheliler arasındaki psikolojik savaş, her bölümde farklı bir hikaye üzerinden ilerliyor. Bu sade atmosfer izleyiciyi, en küçük jesti, bakışı ya da sessizliği bile dikkatle izlemeye zorluyor. Gerilim, alışıldık aksiyon kalıplarından çok uzak; burada tansiyonu yükselten şey, insan davranışlarının belirsizliği ve sözcüklerin altındaki anlamlar.
Sadece dört duvar, ama yüreğe işleyen bir gerilim (Netflix)
Criminal: Birleşik Krallık de Adolescence gibi suçu aydınlatmaktan çok, gerçeğin ne kadar belirsiz ve kırılgan olabileceğini gösteriyor. David Tennant, Kit Harington ve Hayley Atwell gibi oyuncular, oynadıkları karakterlere öyle bir derinlik katıyor ki, suçluyla empati kurmakla ondan tiksinmek arasında gidip geliyorsunuz. Dizi, sadece bir suçun çözümünü değil, aynı zamanda adaletin, inancın ve manipülasyonun sınırlarını sorgulatıyor. Tek mekana rağmen özenle çekilmiş her bölüm, tiyatral bir yoğunluk taşıyor. İzleyiciye nefes alacak alan bırakmayan bu yapım, aynı zamanda dedektifler arasındaki kişisel çatışmaları da ustalıkla işliyor.
Görkemli setler ya da karmaşık kurgular olmadan da güçlü bir anlatı kurulabileceğini kanıtlayan Criminal: Birleşik Krallık için zihin açıcı demek yanlış olmaz. Gerçekle yalanın birbirine karıştığı bu sorgu odasında, her saniye gerçeğe biraz daha yaklaşıyor ama asla tam emin olamıyorsunuz.
Polisiye tutkunları ve karakter odaklı psikolojik dramaları sevenler için kaçırılmaması gereken bir deneyim.
Glue (2014)
Glue, gençlik dramasını bir suç öyküsüyle harmanlayarak sıradan görünen hayatların altındaki karanlığı gözler önüne seriyor. Adolescence gibi Glue da pastoral ya da sıradan mekanların, aslında ne kadar çürümüş sırlarla dolu olabileceğini çarpıcı biçimde anlatıyor.
Glue'nun senaryosu, Adolescence’ın yaratıcılarından Jack Thorne’un imzasını taşıyor (Channel 4)
Glue'da Britanya taşrasının dinginliği, bir gencin ölümüyle paramparça olurken Adolescence, banliyö konforunun ardına gizlenmiş derin bir psikolojik çöküşü işliyor. Bu dizilerde gençlik neşeyle değil, bastırılmış travmalar, kayıplar ve suskunluklarla resmediliyor. İki yapımda da ana karakterlerin etrafındaki arkadaşlık ilişkileri, güvenle değil şüpheyle örülmüş. Suç, sıradan hayatların tam ortasına sızıyor ve izleyiciyi "Gerçek kötülük nerede saklı?" sorusuyla baş başa bırakıyor.
Adolescence'ın ortak yazarı Jack Thorne'un Glue'da yaratmayı başardığı tedirgin edici atmosfer, Adolescence'taki psikolojik gerilimle epey benzeşiyor. Sonuç olarak her iki dizi de gençliğin kırılgan yüzünü aydınlatırken, izleyicisini boğazında bir yumru ve midesinde bir yumrukla başbaşa bırakıyor.
Ölmek İçin On Üç Sebep (Netflix / 2017-2020)
Netflix'in gençlik dizileri arasında çığır açan yapımlarından biri olan Ölmek İçin On Üç Sebep (13 Reasons Why), tabu kabul edilen konuları doğrudan ve sert bir dille ele alarak izleyiciyi sarsmayı başarmıştı. Ergenlik, akran zorbalığı, intihar ve cinsel istismar gibi ağır temaları merkezine alan dizi, gençliğin karanlık yüzünü tüm çıplaklığıyla sunarken aynı zamanda toplumsal sorumluluğa da ayna tutmuştu.
Ölmek İçin On Üç Sebep, liseli Hannah Baker’ın intiharının ardından geride bıraktığı kasetlerle, onu bu karara sürükleyen olayları masaya yatırıyor (Netflix)
Ölmek İçin On Üç Sebep de Adolescence gibi lise çağındaki karakterlerin içsel çatışmalarını, çevreleriyle olan çetrefilli ilişkilerini ve travmanın izlerini derinlemesine işliyor. Ölmek İçin On Üç Sebep, anlatısını bir intiharın ardından geriye kalan kasetlerle su yüzüne çıkan sırlar aracılığıyla kuruyor. Her iki yapımın da güçlü oyunculukları, karanlık atmosferi ve duygusal yoğunluğu, izleyici üzerinde kalıcı bir etki bırakıyor. Ölmek İçin On Üç Sebep nasıl bir dönemin sesi olduysa, Adolescence da bugünün gençliğinin ruhsal labirentlerine ışık tutan yeni nesil bir ağıt olarak öne çıkıyor.
Defending Jacob (Apple TV+ / 2020)
Defending Jacob tıpkı Adolescence gibi, bir çocuğun cinayetle suçlanmasının ardından ailesinin içine düştüğü psikolojik çöküşü ve adalet sistemiyle mücadelesini merkeze alan çarpıcı bir drama. William Landay'in aynı adlı romanından uyarlanan dizi, Chris Evans ve Michelle Dockery'nin güçlü oyunculuklarıyla duygusal yükünü başarıyla taşırken, izleyiciyi sürekli şu soruyla baş başa bırakıyor: Gerçekten yaptı mı?
Defending Jacob'da saygın bir savcının oğlu cinayetle suçlanınca ailesi parçalanma noktasına geliyor (Apple TV)
Her bölüm, gerilimi katman katman inşa ederken, ailenin yaşadığı vicdan hesaplaşmalarını ve parçalanma sürecini gözler önüne seriyor.
Adolescence gibi Defending Jacob da adaletin arka yüzünü, şüpheyle sarsılan ebeveynliğin sınırlarını ve toplumun önyargılarını ustalıkla işliyor. Defending Jacob, sadece bir suç draması değil, aynı zamanda bir ailenin dağılma eşiğindeki hikayesi. Dava sürecini ağır adımlarla işleyen dizinin temposu zaman zaman düşse de bu yavaşlık, atmosferin karanlığına katkı sağlıyor. 2020'de pandeminin gölgesinde yayına girdiği için fazla dikkat çekmemiş ve gümbürtüye gitmiş olabilir ama Adolescence sonrası aynı hissiyatı sürdürmek isteyenler için Defending Jacob, kesinlikle izlenmeye değer.
Unbelievable (Netflix / 2019)
Unbelievable, son yılların en sarsıcı ve etkileyici suç dizilerinden biri olarak öne çıkıyor. Üstelik de Adolescence'ın aksine gerçek olaylara dayanıyor. Netflix yapımı dizi, yalnız bırakılmış bir mağdurun sessiz çığlığını ve adalet sisteminin acımasız yüzünü gözler önüne seriyor. Kaitlyn Dever, Toni Collette ve Merritt Wever'ın olağanüstü oyunculukları sayesinde hikaye yürek burkarken, izleyicisi için umut kırıntıları da serpiyor. İlk bölümde seyirciyi neredeyse boğan adaletsizlik duygusu, ilerleyen bölümlerde iki kararlı dedektifin ortaya çıkışıyla yavaş yavaş çözülüyor.
Netflix'in gerçek bir hikayeden yola çıkan dizisi Unbelievable, yalan söylemekle suçlanan bir genç kızın ve onu aklayan iki dedektifin adalet arayışını çarpıcı biçimde anlatıyor (Netflix)
Susannah Grant, Ayelet Waldman ve Michael Chabon tarafından yaratılan Unbelievable, sadece bir suç dizisi değil, aynı zamanda kadınların sistematik olarak nasıl görünmez kılındığını anlatan güçlü bir eleştiri. Adaletsizlik, travma ve dayanışma temalarını incelikli bir dille işleyen dizi, izleyicisini hem öfkelendiriyor hem de harekete geçmeye teşvik ediyor. Adolescence'ın bıraktığı derin duygusal izleri taşıyanlar için Unbelievable, izlenmesi gereken bir yapım, unutulmayacak bir olay örgüsü ve ustalıkla anlatılmış bir adalet arayışı...
Mare of Easttown (Bein Connect / 2021)
Son yılların en çarpıcı suç dizilerinden biri olarak adını televizyon tarihine yazdıran Mare of Easttown'u izlemek için tek bir sebep yeterli aslında: Kate Winslet... Oscarlı oyuncunun kariyerinin en iyi performanslarından birini sergilediği dizi, küçük bir kasabada yaşanan cinayeti ve olayın yarattığı sarsıntıyı konu alıyor.
Kate Winslet’ın muhteşem performansıyla taçlanan bir taşra polisiyesi (HBO)
Winslet'ın canlandırdığı dedektif Mare, tıpkı Adolescence'taki gibi kendi kişisel travmaları ve ailevi sorunlarıyla da yüzleşmek zorunda kalıyor. Dizi, sadece bir suçun çözümünü değil, bir topluluğun yasla, suçla ve utançla nasıl başa çıktığını da derinlemesine işliyor.
Kadın karakterlerin çok katmanlı temsili ve güçlü oyunculuklar diziyi klasik suç anlatılarının ötesine taşımayı başarıyor. Adolescence toplumsal baskıyı ve aile içi dinamikleri nasıl incelediyse, Mare of Easttown da benzer şekilde bir cinayetin ardındaki toplumsal çözülmeyi gözler önüne seriyor.
Brad Ingelsby'nin yarattığı dizinin yavaş yavaş örülen temposu, izleyiciyi karakterlerle birlikte düşünmeye ve hissetmeye davet ediyor. Jean Smart ve Evan Peters gibi isimlerin performansları da Mare of Easttown'ın duygusal gücünü artırıyor. 7 bölümlük mini dizi suça değil insana odaklanarak türüne yeni bir soluk getiriyor. Adolescence'ı sevdiyseniz Mare of Easttown'a da aynı tutkuyla bağlanmanız kaçınılmaz.
Broadchurch (Netflix / 2013-2017)
Broadchurch, diziye adını veren küçük kurgusal kasabanın sessizliğini bozan bir çocuk cinayetini merkezine alarak, suçun toplumsal ve duygusal etkilerini derinlemesine inceleyen güçlü bir Britanya polisiyesi. İlk sezonunda iki efsanevi yeteneğin, David Tennant ve Olivia Colman'ın canlandırdığı zıt karakterli dedektifler, Broadchurch kasabasında yaşanan bu trajedinin peşine düşerken seyirciyi de insan doğasının karanlık köşelerine götürüyor.
Broadchurch, küçük bir kasabada bir çocuğun ölümünün ardından sırların ortaya saçıldığı ve herkesin şüpheli haline geldiği çarpıcı bir suç draması (ITV)
Chris Chibnall tarafından yaratılan dizinin sinematografisi, kasabanın pastoral güzelliğini sert gerçeklerle çarpıştırarak suçun yıkıcılığını görsel olarak da hissettiriyor. Tıpkı Adolescence gibi Broadchurch de cinayetin yalnızca failini değil, geride kalanların iç dünyasını da sorguluyor. Her iki yapım da adaletin sınırlarını ve toplumun olaylara verdiği tepkileri etkileyici bir biçimde yansıtıyor.
Broadchurch, daha geleneksel bir dedektif anlatısına sahip olsa da karakter derinliği ve atmosfer yaratımı açısından Adolescence'la aynı çarpıcılığa ulaşıyor. İlk sezonu, özellikle suç ve travmanın yankılarını izlemeyi sevenler için başlı başına bir deneyim. Kasaba halkının birbirine görünmez bağlarla bağlı oluşu, suçun etkisini daha da kişisel hale getiriyor. Adolescence'ı sevenler için Broadchurch, farklı bir perspektiften ama benzer bir yoğunlukla etkileyici bir alternatif.
The Night Of (Max / 2016)
The Night Of, sıradan bir gencin hayatının bir gecede kabusa dönmesini konu alan çarpıcı bir suç draması. Riz Ahmed'in hayat verdiği Nasir Khan, bir geceyi birlikte geçirdiği genç kadının cesediyle uyanınca kendini cinayet zanlısı olarak buluyor. Tıpkı Adolescence'ta olduğu gibi, suçun faili belli gibi görünse de gerçekler katman katman açılıyor. Dizi, izleyiciyi sürekli Nasir'in suçlu olup olmadığını sorgulamaya iterken, adalet sisteminin aksaklıklarını da gözler önüne seriyor. Polis sorgularındaki psikolojik baskılar, Adolescence'taki benzer sahneler gibi izleyicide tedirgin edici bir gerilim yaratıyor. Hapishane ortamı ve suçun birey üzerindeki dönüşüm etkisi de güçlü şekilde hissediliyor.
The Night Of, New York’ta işlenen bir cinayet sonrası, genç bir adamın adalet sistemiyle sürükleyici ve karanlık yüzleşmesini konu alıyor (HBO)
The Night Of, atmosferi ve anlatımıyla daha sade görünse de duygusal yoğunluğu ve toplumsal eleştirisiyle iz bırakan bir yapım. Usta aktör John Turturro'nun oynadığı avukat karakteri, umutsuzluğun içinde bir ışık gibi parlıyor. Dizi boyunca artan gerilim, izleyiciyi hem ekran başına kilitliyor hem de kara kara düşündürüyor. Adolescence'ı etkileyici bulanlar için The Night Of, aynı ölçüde sarsıcı ve unutulmaz bir alternatif.
When They See Us (Netflix / 2019)
When They See Us'tan bahsederken, yalnızca bir dizi değil Amerika'nın adalet sistemiyle yüzleşmesi desek yanlış olmaz. Ava DuVernay'nin yazdığı bu çarpıcı mini dizi, 1989'da Central Park'ta yaşanan korkunç bir olay nedeniyle haksız yere suçlanan 5 gencin hikayesini anlatıyor.
1989’da işlenen bir suçla haksız yere ilişkilendirilen gençlerin adalet arayışını konu alan When They See Us, sistematik ırkçılığın ve önyargının acımasız etkilerini gözler önüne seriyor (Netflix)
Gerçek olaylara dayanan yapım, tıpkı Adolescence gibi çocukların suçla ilişkilendirilme biçimini sorgulatıyor. Ancak When They See Us, kurgudan çok daha ağır bir yük taşıyor: Sistematik ırkçılık, medyanın linç gücü ve devletin ihmali.
Adolescence bireysel bir trajediye odaklanırken, When They See Us toplumsal bir adaletsizlik portresi çiziyor. İki yapım da izleyicisini rahatsız edici sorularla baş başa bırakıyor:
Suçlu kim? Kurban kim? Ve sistem ne kadar tarafsız?
Jharrel Jerome'un Emmy ödüllü performansı, When They See Us'ı unutulmaz kılan unsurlardan sadece biri. Aynı Adolescence'ın yaptığı gibi, insanın suratında tokat misali patlayan When They See Us, izleyicisini sadece düşündürmekle kalmıyor, epey de öfkelendiriyor. Hazırlıklı olun.
Neredeyse Sıradan Bir Aile (Netflix / 2023)
Adolescence'a epey benzeyen bir diğer yapımsa 2023'te yayımlanan İsveç yapımı Neredeyse Sıradan Bir Aile (En helt vanlig familj). Dizi, dışarıdan bakıldığında son derece sıradan bir yaşam süren Sandell ailesini konu alıyor. Ancak 15 yaşındaki kızlarının bir cinayetin baş şüphelisi haline gelmesiyle aile fertlerinin hayatı altüst oluyor. 6 bölüm boyunca izleyiciler, Sandell ailesinin kızlarını korumak için gerçeği gizlemeyi bile göze alarak verdiği mücadeleye tanık oluyor.
Neredeyse Sıradan Bir Aile, ergen kızlarının cinayetle suçlanmasıyla parçalanma noktasına gelen bir ailenin, sırlar ve inançlar arasında sınanan bağlılığını konu alıyor (Netflix)
Sıradan Bir Aile de Adolescence gibi bir gencin korkunç bir suça karışma ihtimalini ve bunun ardından gelen gerçek arayışını ele alıyor. Sıradan Bir Aile suçu çözmekten çok kızlarını kurtarmaya odaklanan bir aile portresi çizerken Adolescence, daha gerçekçi ve adalet odaklı bir anlatım sunuyor.
İsveç dizisi, Adolescence kadar övgü dolu eleştiriler almasa da akabinde izlenecek yapımlar arasında sıraya eklenebilir.