Z ve Y kuşakları kıyaslandı: Hastalık izni alıp konsere gitmeye iki kat daha yatkınlar

Araştırmanın, genç neslin önceki nesillere kıyasla müzikle daha fazla ilgilendiğine işaret ettiği anlaşılıyor

(Unsplash)
(Unsplash)
TT

Z ve Y kuşakları kıyaslandı: Hastalık izni alıp konsere gitmeye iki kat daha yatkınlar

(Unsplash)
(Unsplash)

Z kuşağının konsere gitmek için işten hastalık izni alma ihtimalinin Y kuşağından iki kat daha fazla olduğu yeni bir araştırmada ortaya kondu.

YouGov ve Viagogo'nun yürüttüğü araştırmada Birleşik Krallık (BK) genelinde 2 bin yetişkinle anket yapıldı.

Bu örneklem havuzunda Y kuşağının yüzde 8'i bir canlı performansa gitmek için hasta taklidi yapıp izin alabileceğini söylerken, Z kuşağının da yüzde 17'si aynı şeyi yapabileceğini belirtti.

Y kuşağı 1981'le 1996 arasında, Z kuşağı da 1997'yle 2012 arasında doğanları kapsıyor.

Araştırma, genç neslin kendinden öncekilere kıyasla müziğe daha fazla ilgi duyduğuna işaret ediyormuş gibi görünürken, Z kuşağı katılımcılarının yüzde 43'ü en sevdikleri sanatçının canlı performansında ön sırada yer alma şansı için 6 ay boyunca alkolü bırakabileceğini söyledi.

Bu oran, BK'de aynı şeyi yapacağını söyleyen yetişkinlerin genel ortalaması olan yüzde 28'den daha yüksekti.

Daha az şaşırtıcı olansa çalışmada, Z kuşağının canlı etkinliklerden sosyal medyada içerik paylaşma ihtimalinin Y kuşağından yüzde 10 daha yüksek çıkması.

Channel 4'un patronu Alex Mahon'un Z kuşağının işyerine "tartışma" ya da "bir fikre katılmama" yeteneğinden yoksun halde geldiğini söylemesinin ardından bu haber çıktı.

Sosyal medyayı suçlayan Mahon, 20 Eylül Çarşamba günü Cambridge'de düzenlenen Royal Television Society konferansında "Özellikle de pandemi sonrası dönemde kısa içerik biçimlerinin yoğunlaşmasıyla işyerine gelen gençlerin, Z kuşağının bir şeyleri tartışma becerisine sahip olmadığını görüyoruz" demişti.

Bir şeyleri tartışma becerisine sahip değiller, bir fikre katılmama becerisine sahip değiller.

Channel 4'un yaptırdığı bir araştırma, Britanya toplumunun televizyon canlı yayını yerine günde ortalama 5 saat video izlediğini göstermişti.

Bu araştırmaya göre kısa video biçimi (genellikle yaklaşık bir dakika veya daha kısa içerikler), 16 ile 34 yaş arasındakilerin izlediği içeriğin yüzde 45'ini oluştururken, daha yaşlıların izlediği şeylerin yüzde 25'ini oluşturuyor.

Dijital ilerlemenin hızlı yaşandığı bir dönemde doğan Z kuşağı, teknoloji meraklısı bir kuşak sayılıyor.

2018 Ağustos'ta Bloomberg'ün Birleşmiş Milletler verilerine dayanarak hazırladığı bir raporda, Y kuşağının yakın gelecekte sayıca Z kuşağının gerisinde kalabileceği bulunmuştu.

Independent Türkçe



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature