Tatlandırıcılar kalp krizi ve felce neden olabilir mi?

Stevia bitkisinde bulunan eritritol kalp krizine neden olabilir (Reuters)
Stevia bitkisinde bulunan eritritol kalp krizine neden olabilir (Reuters)
TT

Tatlandırıcılar kalp krizi ve felce neden olabilir mi?

Stevia bitkisinde bulunan eritritol kalp krizine neden olabilir (Reuters)
Stevia bitkisinde bulunan eritritol kalp krizine neden olabilir (Reuters)

Yeni bir çalışma, şekerin en popüler doğal alternatiflerinden biri olan stevia bitkisinin, insanlarda en önemlisi kalp krizi olmak üzere ciddi sağlık sorunları yaşamasına neden olabileceğini ortaya çıkardı.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı habere göre, yürütülen çalışmada, stevia bitkisinde bulunan ve yapay tatlandırıcı olarak bilinen eritritol ile kanın pıhtılaşması, kalp krizi ve felç arasında bir ilişki olduğu kanıtlandı.

Eritritol, birçok meyve ve sebzede doğal olarak bulunan, şeker tatlılığının yüzde 70’ine sahip bir tadı bulunan ve kalorisiz olarak kabul edilen şeker alkolü olarak biliniyor.

Araştırma ekibi, kandaki bilinmeyen kimyasallar arasında kalp krizi, felç ve ölüme neden olabilecek risk enzimlerini bulmak için 2004 ile 2011 yılları arasında toplanan kalp hastalığı risk faktörleri olan bin 157 ABD’linin kanını analiz etti.

Araştırmacılar, eritritolün bu bağlamda önemli bir rol oynadığını buldu.

Araştırma ekibi, bunu doğrulamak için ayrıca ABD’deki 2 bin 100’den fazla kişiden alınan başka kan örneklerini ve 2018 yılına kadar Avrupa’daki meslektaşları tarafından alınan 833 örneği daha test etti.

Katılımcıların yaklaşık dörtte üçünde koroner arter hastalığı veya yüksek tansiyon, yaklaşık beşte birinde ise diyabet olduğu görüldü.

Bunların yarıdan fazlası 60’lı ve 70’li yaşlarındaki erkeklerdi.

Araştırmacılar, daha yüksek eritritol düzeylerinin, 3 yıl içinde kalp krizi, felç veya ölüm riskinin artmasıyla ilişkili olduğunu da tespit etti.

Araştırmacılar, diyabet gibi kalp hastalığı için risk faktörleri olan kişilerin, kanlarında yüksek düzeyde eritritol olması durumunda kalp krizi veya felç geçirme olasılığının iki kat daha fazla olduğunu belirttiler.

Nature dergisinde yayınlanan çalışma makalesinde, “Kandaki eritritol düzeyindeki her yüzde 25’lik artış, kalp krizi ve felç riskinde iki kat artışla ilişkilidir” ifadeleri kullanıldı.

scdfrg
Stevia bitkisi (Reuters)

Cleveland Clinic Hastanesi’ne bağlı Lerner Araştırma Enstitüsü Kardiyovasküler ve Metabolik Bilimler Bölümü Başkanı Dr. Stanley Hazen şunları söyledi;

“Çalışmada büyük bir rol oynuyormuş gibi görünen bu maddeyi bulduk, ama ne olduğunu bilmiyorduk. Sonra bunun bir tatlandırıcı olan eritritol olduğunu keşfettik. İnsan vücudu doğal olarak eritritol üretiyor, ancak düşük miktarlarda. Bu ölçülen seviyeleri açıklamıyor.”

Eritritolün ‘trombozu artırdığını’ veya kanda pıhtılaşmayı tetiklediğini söyleyen Dr. Hazen açıklamasını şöyle sürdürdü;

“Pıhtılaşma, kalp krizi ve felç riski taşıyan kişiler için (mevcut kalp hastalığı olan kişiler veya diyabetli kişiler gibi) daha fazla çalışma yapılana kadar ‘eritritolden uzak durun’ demek için yeterli veri bulunduğunu düşünüyorum.”

Çalışma ekibi, eritritolün sağlık üzerindeki potansiyel etkisi konusunda daha geniş ve derinlemesine çalışmalar yapılması gerektiğine dikkat çekti.

Bu madde şu anda yaygın olarak mevcut ve Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) ve ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından genel olarak güvenli bir madde olarak sınıflandırılıyor.



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature