Netflix izleyicileri Spielberg'ün UFO belgeselinin "müptelası" oldu

"Bu dizi kesinlikle büyüleyici"

Uzaylılarla Karşılaşmalar'ın yönetmen koltuğunda 45 yaşındaki sinemacı Yon Motskin oturuyor (Netflix)
Uzaylılarla Karşılaşmalar'ın yönetmen koltuğunda 45 yaşındaki sinemacı Yon Motskin oturuyor (Netflix)
TT

Netflix izleyicileri Spielberg'ün UFO belgeselinin "müptelası" oldu

Uzaylılarla Karşılaşmalar'ın yönetmen koltuğunda 45 yaşındaki sinemacı Yon Motskin oturuyor (Netflix)
Uzaylılarla Karşılaşmalar'ın yönetmen koltuğunda 45 yaşındaki sinemacı Yon Motskin oturuyor (Netflix)

Netflix'in yeni belgesel dizisi, izleyicileri ekrana bağladı. 

Steven Spielberg'ün yapımcılığını üstlendiği Uzaylılarla Karşılaşmalar (Encounters), her bölümde dünyanın dört bir yanından UFO veya uzaylı gördüğünü ileri sürenler, şüpheciler ve uzmanlarla görüşüyor ve yeni kanıtlara da ışık tutmaya çalışıyor.

Netflix, belgeselin konusunu kısaca şöyle özetliyor:

Son 50 yıldaki UFO görme olaylarının dünya çapında yarattığı gizemi konu alan bu belgesel dizisi görgü tanıklarının ifadelerini, uzmanlarla röportajları ve yeni kanıtları içeriyor.

Dizide incelenen vakalar arasında 2007 ve 2008'de 300'den fazla Teksaslının 5 aylık süre boyunca üçgen şeklinde bir UFO görmesi de yer alıyor.

Bir izleyici, dizinin müptelası olduğunu söylerken, bir diğeri de şu yorumu yaptı: 

Netflix'teki Uzaylılarla Karşılaşmalar programı kesinlikle mega çılgın ve resmen bayılıyorum.

Uzaylılarla Karşılaşmalar, Teksas'ta yaşanan akılalmaz olayın yanı sıra Galler'deki Broad Haven Üçgeni, 1994'te Zimbabwe'deki bir okulda 60'tan fazla çocuğun uzaylı görmesi ve 2011'deki nükleer felaketten sonra Fukuşima Enerji Santrali üzerinde görülen parlak ışıklar konularını da işliyor.

Bir Netflix kullanıcısı, "Eğer Uzaylılarla Karşılaşmalar'ı izlemiyorsanız mutlaka izlemelisiniz" yorumunu yaparken, bir başkası da dizinin "gerçekten iyi" olduğunu ekledi.

Bir başkasıysa "Netflix'teki Uzaylılarla Karşılaşmalar'ı izliyorum. Bu dizi kesinlikle büyüleyici ve çok iyi yapılmış" dedi.

Uzunlukları 45 ve 53 dakika arasında değişen her bölümün ilgili olayı derinlemesine incelemesine rağmen dizi, evrende yalnız olup olmadığımız sorusuna net bir cevap sunmuyor.

Hayatını uzaylılara adamış bir izleyici, belgeselle ilgili şu ifadeleri kullandı:

Çocukluğumdan beri UFO fanatiğiyim. Uzaylılarla karşılaşmalar üzerine kitaplar okurdum, bu yüzden konuyla ilgili bu yeni Netflix dizisini izlemek benim için büyüleyici.

Diziyi izleyen bir başkasıysa, Dünya dışında yaşamın varlığına dair daha kesin bir görüş ortaya koyarak, uzaylıların Fukuşima'daki gibi felaketlerde başarısız olduğumuz için bizi kendi gezegenimize bakmaya teşvik ettiklerini öne sürdü:

Netflix'teki Uzaylılarla Karşılaşmalar çok iyi. Uzaylıların bize mesajı dünyamızla ilgilenmemiz. Dünya'nın ölmekte olduğunu biliyorlar.

Independent Türkçe



Akıllı telefonlardaki sistem, ayda 300 deprem tespit etti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Akıllı telefonlardaki sistem, ayda 300 deprem tespit etti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, Android akıllı telefonları gerçek zamanlı deprem dedektörlerine dönüştüren yeni bir sistem geliştirerek büyük bir sarsıntıdan önce halkı daha hızlı uyarma potansiyeline sahip bir yol buldu.

Google, ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (US Geological Survey/USGS) ve diğer araştırmacıların geliştirdiği sistem, milyonlarca telefondan alınan verileri kullanarak bir depremden kaynaklanan en erken sarsıntı sinyallerini tespit ediyor.

Bir cihaz kümesi aynı yer hareketini kaydettiğinde, sistem bunu işaretleyerek yakın bölgelerdeki diğer cihazlara uyarı gönderiyor.

Science'ta yayımlanan çalışma, ağın ayda 300'den fazla deprem tespit ettiğini ortaya koydu. Uyarıların gönderildiği bölgelerde, daha sonra depremi hissettiğini bildiren kişilerin yüzde 85'i uyarıyı aldığını söyledi. Yüzde 36'sı sarsıntı başlamadan önce, yüzde 28'i sarsıntı sırasında ve yüzde 23'ü de sarsıntıdan sonra uyarı almış.

Çalışmada sistemin, geleneksel sismik sensörlerin yerini almasa da yoğun bilimsel ağlara sahip olmayan bölgelerde ölçeklenebilir, düşük maliyetli bir erken uyarı aracı sunabileceği belirtiliyor. Yazarlar bunun özellikle akıllı telefonların yaygın ancak sismometrelerin nadir bulunduğu, gelişmekte olan ülkeler için umut vaat ettiğini söylüyor.

Google yaptığı açıklamada, sistemin insanlara "uyarı vererek sarsıntı başlamadan önce birkaç değerli saniye" kazandırabileceğini ifade ediyor.

Bu saniyeler bir merdivenden inmek, tehlikeli nesnelerden uzaklaşmak ve korunmak için yeterli zamanı sağlayabilir.

Uyarılar, deprem sırasında daha yıkıcı olan S dalgalarından önce gelen ve hızlı hareket eden P dalgalarının saptanmasına dayanıyor. Yeterli sayıda telefon P-dalgalarını tespit ederse sistem, sarsıntıyı hissetmesine belki de birkaç saniye kalan kullanıcılara uyarılar gönderiyor. Bu saniyeler korunmak, bir ameliyatı durdurmak ya da kritik altyapıyı duraklatmak için yeterli olabilir.

2020'de çıkmaya başlayan Android Deprem Uyarı Sistemi halihazırda Birleşik Devletler, Japonya, Yunanistan, Türkiye ve Endonezya gibi çeşitli ülkelerde kullanılıyor. Doğrudan Android işletim sistemine yerleştirilen teknoloji, kullanıcıların ayrı bir uygulama indirmesini gerektirmiyor.

cdfgthy
Harita, Android'in deprem uyarı sisteminin aktif olduğu ülkeleri (açık yeşil) gösteriyor. Kırmızı ve sarı sırasıyla güçlü (MMI 5+) ve hafif (MMI 3-4) sarsıntıların yaşandığı alanlar. Gri noktalar uyarı verilmeyen algılamaları gösteriyor. Kaliforniya, Oregon ve Washington'daki uyarılar (koyu yeşil) ShakeAlert'ten geliyor (Google)

Araştırmacılar doğruluk oranı bilimsel sensörler kadar yüksek olmasa da akıllı telefonlardan gelen uyarıların en çok işe yaradığı yerlerin, telefon yoğunluğu ve güvenilir veri bağlantıları yüksek seviyedeki kentsel alanlar olduğunu tespit etti. 

Çalışma, MyShake uygulaması gibi daha önceki kitle kaynaklı deprem uygulamalarının üzerine inşa edilse de milyonlarca cihaza gömülü olması sisteme fayda sağlıyor.

Yazarlar, "Kitle kaynaklı sistemlerin giderek daha önemli hale geleceğine inanıyoruz" ifadelerini kullanıyor. 

Geleneksel sensörleri kişisel cihazlardan gelen verilerle birleştirerek daha dayanıklı, kapsayıcı erken uyarı sistemleri oluşturmak mümkün.

Independent Türkçe