Oscar adayı drama, ödülü kazanırsa sadece üç filmin elde ettiği başarıya imza atacak

10 Mart'ta sahiplerini bulacak Akademi Ödülleri, dramatik sürprizleriyle ünlü

Bir Düşüşün Anatomisi, Fransız Alpleri'nde bir kulübede eşi Samuel ve görme engelli oğluyla izole bir yaşam süren Alman yazar Sandra'yı merkeze alıyor (Le Pacte)
Bir Düşüşün Anatomisi, Fransız Alpleri'nde bir kulübede eşi Samuel ve görme engelli oğluyla izole bir yaşam süren Alman yazar Sandra'yı merkeze alıyor (Le Pacte)
TT

Oscar adayı drama, ödülü kazanırsa sadece üç filmin elde ettiği başarıya imza atacak

Bir Düşüşün Anatomisi, Fransız Alpleri'nde bir kulübede eşi Samuel ve görme engelli oğluyla izole bir yaşam süren Alman yazar Sandra'yı merkeze alıyor (Le Pacte)
Bir Düşüşün Anatomisi, Fransız Alpleri'nde bir kulübede eşi Samuel ve görme engelli oğluyla izole bir yaşam süren Alman yazar Sandra'yı merkeze alıyor (Le Pacte)

Barry Jenkins'in 2016 yapımı Ayışığı'nın (Moonlight) Aşıklar Şehri (La La Land) karşısında son anda elde ettiği çok konuşulan galibiyetten, Parazit'in (Parasite) tarih yazmasına kadar, Akademi Ödülleri dramatik dönüşleriyle ünlü.

Hâlâ sürprize yer var

Christopher Nolan'ın yönettiği Oppenheimer, Oscar ödüllerinde birçok önemli kategoriyi silip süpürecek gibi görünse de hiçbir şey kesin değil ve hâlâ bir sürpriz için yer var. 

Üstelik bu yıl En İyi Film dalında Oscar adaylarından biri, daha önce sadece üç filmin ulaşabildiği bir başarıyı elde etme şansına sahip. Ancak bunun için gecenin en büyük kategorisinden galibiyetle dönmesi gerekiyor. 

Film endüstrisinin en büyük etkinliklerinden biri, hiç kuşkusuz her yıl düzenlenen Cannes Film Festivali. Sadece davetlilerin katılabildiği ve 1946'dan beri devam eden festival, türler arası film prömiyerlerine ev sahipliği yapıyor. 

Festival, Venedik ve Berlin'le birlikte Avrupa'nın "üç büyük" sinema etkinliğinden biri olarak anılmakla kalmıyor aynı zamanda gıpta edilen Altın Palmiye'yi de dağıtıyor. 

Film endüstrisinin en prestijli ödüllerinden biri kabul edilen Altın Palmiye, kazananı başarılı bir yıla ve ödül sezonuna hazırlıyor.

2023 Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye'yi Justine Triet'nin etkileyici draması Bir Düşüşün Anatomisi (Anatomie d'une chute) kazandı. 

Tarihe geçen sadece üç film var

Sinema tarihinde sadece üç film hem Altın Palmiye'yi hem de En İyi Film Oscar'ını kazanabildi.

1946'da Billy Wilder'ın draması Yaratılan Adam (The Lost Weekend) Cannes'ın en büyük ödülünü aldı.

Yaklaşık 10 yıl sonra, Delbert Mann'ın 1955 yapımı romantik draması Marty, bu ödülü evine götürdü. 

Son olarak, Bong Joon-ho'nun Parazit'i 2019'da Altın Palmiye'yi kazanmayı başardı. Bu üç film arasında Parazit, ABD yapımı olmayan tek filmdi.

Üç kadın yönetmenden biri Triet

Cannes'ın en büyük ödülünü kazanan üç kadın yönetmenden biri olan Triet, Bir Düşüşün Anatomisi'yle En İyi Film Oscar'ını kazanması halinde son derece seçkin bir kulübe dahil olacak. 

Sayısız adaylık kazanan ve pek çok ödülün sahibi olan Bir Düşüşün Anatomisi'nde Sandra Hüller, Swann Arlaud, Milo Machado-Graner ve Antoine Reinartz başrollerde yer alıyor.

ABD'nin eski başkanı Barack Obama da geçen yılki favori filmleri arasında Bir Düşüşün Anatomisi'ni göstermişti.

Birbirinden dişli adayların yarıştığı 2024 Oscar Ödülleri, 10 Mart Pazar akşamı Los Angeles'ta düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. 

Independent Türkçe, ScreenRant, Collider



Idris Elba'dan The Wire itirafı

Fotoğraf: HBO
Fotoğraf: HBO
TT

Idris Elba'dan The Wire itirafı

Fotoğraf: HBO
Fotoğraf: HBO

Idris Elba, genelde tüm zamanların en iyi TV dizisi kabul edilen The Wire hakkında sürpriz bir itirafta bulundu.

Aktör, David Simon'ın HBO dizisinde çıkış yapmıştı. Luther'ın yıldızı herkesçe bilinir hale gelmeden önce, kurnaz uyuşturucu baronu Russell "Stringer" Bell rolünde o kadar iyi oynamıştı ki birçok izleyici onun Amerikalı olduğunu varsaymıştı.

Pek çok kişi The Wire'ı tüm zamanların en iyi dizilerinden biri olarak görüyor ancak aktör, tek bir bölümünü bile izlemediği ve asla izlemeyeceği için bu görüşe katılamıyor.

Elba, yeni aksiyon komedisi Heads of State'in gösterime girmesinden önce Good Hang podcast'inde Amy Poehler'a konuştu:

Dürüst olmak gerekirse, The Wire'ı izlemedim.

Bu itirafından dolayı "kötü hissettiğini" söyledi ve ekledi:

Hayranı olmadığımdan değil, ben de oradaydım. Farkında olmasak da çok yoğun, çok gerçek ve çok önemli bir dizide oynadım. Diziyi çekerken önemini fark etmemiştim.

Elba, "bir izleyici olarak keyif almadığı" için dizinin hayran kitlesinden dışlanmış hissettiğini belirterek şunları söyledi:

Kendimi biraz dışarıda kalmış hissediyorum.

Aktör daha sonra diziyi neden asla izlemeyeceğini açıkladı:

Daha çok, hayatımda yarattığı etki açısından The Wire'dan bu yana tüm bunların varlığını hissediyorum. Yani benim için neredeyse Stringer Bell gibiydim. Stringer Bell değilim ama Stringer Bell öldüğünde benim de bir parçamın o karakterle birlikte öldüğünü hissediyorum. Geri dönüp izlemek benim için çok tuhaf.

sdfrgtyh
Idris Elba, The Wire'da Stringer Bell karakterini canlandırıyordu (HBO)

*Haberin geri kalanı The Wire hakkındaki sürprizlerin tadını kaçırabilir* 

Dizinin yaratıcısı David Simon, daha önce karakteri öldürüldüğünde Elba'nın "üzüldüğünü" çünkü "insanların onun nasıl bir başrol oyuncusu olduğunu keşfetmeye başladığını" açıklamıştı.

Simon, Associated Press'e, "Senaryoyu okuduğunda, 'Dostum, diziden ayrıldığıma inanamıyorum' dedi" diye konuşmuştu.

Onunla senaryo üzerine konuştuğumu ve 'Idris, filmlerde rol alacaksın. Yıldız bir oyuncu olacaksın. İnsanlar bu ölümden çok etkilenecek, geçmişe baktıklarında bu hikaye örgüsünü görecekler. Bu senin kartvizitin dostum. Geleceğin parlak' dediğimi hatırlıyorum.

The Wire'dan sonra Elba, BBC draması Luther'ın başarısının da yardımıyla Britanya'nın en büyük yıldızlarından biri haline geldi. Oynadığı filmler arasında Thor, The Suicide Squad: İntihar Timi (The Suicide Squad), Prometheus ve Pasifik Savaşı (Pacific Rim) yer alıyor.

Independent Türkçe