Aralıklı oruç kalp hastalığı riskini artırıyor mu?

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Aralıklı oruç kalp hastalığı riskini artırıyor mu?

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Hafta başında Amerikan Kalp Derneği'nin ABD'de düzenlediği konferansta ilk sonuçları açıklanan bir araştırma, aralıklı oruca yönelik soru işaretlerini artırdı. 

Zira çalışma, besin tüketimini günün 8 saatiyle kısıtlayan diyetleri uygulayan kişilerde kardiyovasküler hastalık sonucu ölüm riskinin yüzde 91 fazla olduğunu ortaya koydu. 

Kronik hastalıklara ya da kansere yakalanmış kişiler arasında da aralıklı oruç tutanların, kalp hastalığı ya da inmeden ölme riskinin yüzde 66 fazla olduğu görüldü. 

Bu risklerin neden kaynaklandığı konusundaysa net bir açıklama yapılmadı. 

"Beslenme düzenleri, kişilerin sağlık durumuyla uyumlu olmalı"

Makalenin başyazarı Victor Wenze Zhong, "Zaman sınırlamasına sahip, 8 saat içinde beslenmeye dayanan bir yeme düzenine sahip kişilerin kardiyovasküler rahatsızlıklardan ölme ihtimalinin daha fazla olduğunu bulunca şaşırdık" dedi. 

Çin'deki Şanghay Jiao Tong Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görev yapan Zhong, yaptığı açıklamada şu ifadeleri de kullandı:

Araştırmamızın sonuçları, diyet önerilerinde daha temkinli ve kişiye özel bir yaklaşım benimsenmesini telkin ediyor. Beslenme düzenleri, kişilerin sağlık durumu ve güncel bilimsel kanıtlarla uyumlu olmalı.

Yoğun eleştiri topladı

ABD'deki 20 bin kişinin takip edildiği yeni araştırmadan ölümlerin doğrudan beslenme düzeniyle alakalı olup olmadığına dair net bir çıkarım yapmak imkansız. Ayrıca çalışmanın henüz hakem onayından geçmediğini ve herhangi bir bilimsel dergide yayımlanmadığını da göz önünde bulundurmak lazım. 

Pek çok uzman araştırmanın muhtemel eksikliklerine işaret ediyor. Birleşik Krallık'taki Açık Üniversite'de uygulamalı istatistik dersleri veren Kevin McConway, "Konferans özetinde gördüklerimiz, araştırmanın bu iddiaları destekleyip desteklemediğine dair büyük şüpheler yaratıyor" diyor:

Araştırmacılar ne zaman ne yediğini yalnızca iki gün boyunca belirten kişileri farklı diyet örüntüleri içinde sınıflandırıyor ve araştırma süresi ortalama 8 yıl. Bu örüntüleri uzun dönemli zaman kısıtlamasına sahip bir yeme biçimiyle ilişkilendirerek, verilerin çok ötesine geçilmiş gibi görünüyor. 

Hesaba katılmayan etkenler 

King’s College London'dan beslenme uzmanı Tom Sanders da gece çalışan kişilerin, kamyon sürücülerinin ve sağlık profesyonellerinin aralıklı oruca benzer bir beslenme biçimine sahip olduğunu ve bu işlerde çalışanlarda kardiyovasküler hastalıklar ve Tip 2 diyabetin daha fazla görüldüğünü hatırlatıyor. 

İçki ve sigara kullanımı, fiziksel aktivite ve yoksulluk seviyesi gibi kalp hastalığıyla ilişkili etkenlerin araştırmada hesaba katılmadığı da öne sürülüyor. Birleşik Krallık'taki Aston Tıp Fakültesi'nden diyetisyen Duane Mellor şu ifadeleri kullanıyor:

Böylesine kısıtlı bilgilere dayanarak manşet ve haber üretmemeye çok dikkat etmeliyiz. Muhtemelen ne yediğiniz ve genel hayat biçiminiz, son 10 yıl kapsamındaki iki günde tüm gıdalarınızı 8 saat içinde tüketip tüketmediğinizden daha önemli.

Aralıklı oruç nedir?

Kilosunu kontrol etmek isteyenler arasında popüler olan aralıklı oruç, katı gıda tüketiminin günün 8 saatiyle sınırlandırılmasını öngörüyor. Geri kalan 16 saatte su, sade kahve, çay, et suyu gibi "berrak sıvılar" tüketilebiliyor. 

Önceki araştırmalardan bazıları, bu yöntemin kalori yakımı, kan şekeri, kolesterol ve tansiyon konusunda faydaları olduğunu ortaya koymuştu. Ancak o kadar da işe yaramadığını bildiren çalışmalar da var. 

Pek çok uzman neyin ne kadar yendiğinin, hangi zamanlarda yendiğinden daha önemli olduğunu söylüyor. 

Örneğin, CNN'e konuşan beslenme araştırmacısı Christopher Gardner, "İnsanların 'Bu süre zarfında dondurma da yerim, kurabiye de' demesinden korkuyorum" diyor. 

Tufts Üniversitesi'nden Alice Lichtenstein da şu ifadeleri kullanıyor:

Kilo vermeyi belirleyen şey, yiyecek ve içeceklerin gün içinde ne zaman yendiği değil, alınan kalori miktarını azaltmak.

Independent Türkçe, CNN, Washington Post



Oscar ödüllü oyuncu çocukken nasıl cinselleştirildiğini anlattı

Natalie Portman çocukken "son derece cinselleştirildiğini" söyledi (AFP)
Natalie Portman çocukken "son derece cinselleştirildiğini" söyledi (AFP)
TT

Oscar ödüllü oyuncu çocukken nasıl cinselleştirildiğini anlattı

Natalie Portman çocukken "son derece cinselleştirildiğini" söyledi (AFP)
Natalie Portman çocukken "son derece cinselleştirildiğini" söyledi (AFP)

Natalie Portman, çocuk oyuncuyken "son derece cinselleştirilerek" "uzun bir Lolita evresine" maruz kalması hakkında konuştu.

İlk performansını 13 yaşındayken Luc Besson'un 1994 yapımı gerilim filmi Sevginin Gücü'nde (Léon: The Professional) sergileyen Oscar ödüllü oyuncu, ailesinin ölümünden sonra bir tetikçinin yanına aldığı genç kız Mathilda'yı canlandırmıştı.

Interview dergisi için Wednesday'in yıldızı Jenna Ortega'yla konuşan Portman, çocukken cinselleştirildiğini ve bunun ekrandaki genç kızlar için endemik bir deneyim olduğunu düşündüğünü söyledi.

Oyuncu "Bu konu hakkında daha önce biraz konuşmuştum; çocukken son derece cinselleştirilmem hakkında, ki bence bu ekrandaki pek çok genç kızın başına geliyor. Bundan çok korkmuştum" dedi.

Portman şöyle devam etti:

Açıkçası cinsellik çocuk olmanın büyük bir parçası ama ben bunun bana yöneltilmesini değil, içimde olmasını istedim. Ve sanırım kendimi koruma yolum 'Ben çok ciddiyim. Çok çalışkanım. Zekiyim ve bu sizin saldıracağınız türden bir kız değil' diye davranmaktı.

İnsanların kendisini rahat bırakmasını sağlamak için bir savunma mekanizması olarak aşırı zeki olduğu imajını yaratmış.

Portman "Böyle bir şey olmamalıydı ama işe yaradı" dedi.

Ama bence bu, gerçek hayatta aptal ve şapşal olmam ve insanların beni gerçekten ciddi bir kitapsever sanması arasındaki kopuklukla ilgili. Gerçek hayatta çok gizli kapaklı biri değilim (her şeyi anlatırım) ama toplum içinde, ne kadar mahrem olduğunuzu söyleyince, mahremiyetinize çok daha fazla saygı duyulacağı apaçık ortadaydı.

cvfghyju
Jean Reno ve Natalie Portman, Sevginin Gücü'nde (Sony Pictures Home Entertainment)

"Çocuklarımla fotoğraf çekimi yapmayacağım' gibi küçük bir bariyer oluşturdum" diye ekledi.

Portman ergenlik döneminde Harika Kızlar (Beautiful Girls/1996), Çılgın Marslılar (Mars Attacks!/1996), Yıldız Savaşları: Bölüm I - Gizli Tehlike (Star Wars: Episode I - The Phantom Menace/1999), Buradan Çok Uzakta (Anywhere But Here/1999) ve Kalbin Olduğu Yer (Where the Heart Is/2000) gibi filmlerde rol aldı. Harvard Üniversitesi'nde psikoloji okumak için 1999'dan 2003'e kadar oyunculuğa ara verdi ancak 2001'de Anton Çehov'un Martı (The Seagull) oyununun Broadway yapımında rol almak üzere sahneye geri döndü.

Profesyonel bale dünyasını konu alan, 2010 yapımı psikolojik korku filmi Siyah Kuğu'daki (Black Swan) performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ını kazandı.

Sevginin Gücü'ndeki rolü hakkında daha önce konuşan Portman, 2023'te The Hollywood Reporter'a filmle ilişkisinin "karmaşık" olduğunu söylemişti.

"Hâlâ çok sevilen bir film ve bana, şimdiye kadar yaptığım neredeyse tüm filmlerden daha çok bununla ilgili soru soruluyor ve bu bana kariyerimi kazandırdı" diyen oyuncu şöyle eklemişti:

Ama bugün izlediğinizde, kesinlikle bu filmin en hafif tabiriyle bazı nahoş yönleri var. Yani evet, benim için karmaşık bir mesele.

2020'de Portman, "Lolita figürü" olarak resmedildikten sonra kendisini medyadan korumak için "kaleler" inşa ettiğini söylemişti.

Oyuncu, "Sanırım daha çocukken cinselleştirilmek kendi cinselliğimden bir şeyler götürdü çünkü beni korkuttu" demişti.

Güvende olabilmemin yolu 'Ben tutucuyum, ciddiyim, bana saygı duymalısınız, ben akıllıyım ve bana o gözle bakmayın' demekmiş gibi hissettirdi.

Independent Türkçe