Bilim insanları karanlık maddeyi "hapsedecek" vakum geliştirdi

Evrenin yüzde 95'inin karanlık madde ve karanlık enerjiden oluştuğu öne sürülüyor (Pexels)
Evrenin yüzde 95'inin karanlık madde ve karanlık enerjiden oluştuğu öne sürülüyor (Pexels)
TT

Bilim insanları karanlık maddeyi "hapsedecek" vakum geliştirdi

Evrenin yüzde 95'inin karanlık madde ve karanlık enerjiden oluştuğu öne sürülüyor (Pexels)
Evrenin yüzde 95'inin karanlık madde ve karanlık enerjiden oluştuğu öne sürülüyor (Pexels)

Bilim insanları karanlık maddeyi hapsetmek için bir vakum sistemi geliştirdi. 

Standart teoride evrenin yaklaşık yüzde 27'sini oluşturduğu varsayılan karanlık madde henüz gözlemlenmedi. Işığı emmediği, yaymadığı ve yansıtmadığı söylenen karanlık madde, yarattığı kütleçekim etkisiyle saptanmaya çalışılıyor. 

Birleşik Krallık'taki Nottingham Üniversitesi'nden araştırmacılar skaler alan teorisini test edecek ve karanlık maddeyi "hapsedecek" bir vakum sistemi geliştirdi. 

Skaler alan teorisi karanlık maddenin, uzaya yayılmış çok düşük kütleli parçacıklara sahip varsayımsal alanlarla bağlantılı olabileceğini öne sürüyor. Bu teori doğruysa skaler alanın özellikleri karanlık maddenin nasıl davrandığını ve kütleçekimle nasıl etkileşime girdiğini açıklayabilir.

Physical Review D adlı hakemli dergide yayımlanan çalışmadaki yöntem, doğrudan karanlık maddeyi değil, bu teoride öne sürülen "karanlık duvarları" yakalamayı amaçlıyor. Karanlık duvarlar, skaler alandaki yoğunluğun azalmasıyla ortaya çıkan bozulmaları ifade ediyor.

Çalışmanın başyazarı bunu "Yoğunluk azaldıkça bozukluklar oluşur; bu, suyun donarak buz haline gelmesine benziyor. Su molekülleri rasgele bir halde durur ve dondukları zaman moleküllerin rasgele ve farklı yönlerde dizildiği kristal bir yapı ortaya çıkar ve bu da fay hatları oluşturur" diye açıklıyor:

Yoğunluk azaldıkça skaler alanlarda da benzer bir şey gerçekleşir. Bu fay hatları gözle görülmez ama bunların arasından geçen parçacıkların yönü değişebilir. Bu bozukluklar karanlık duvarlardır ve skaler alanlar teorisini kanıtlayabilir.

Araştırmacılar deney için uzaydaki yoğun bir ortamdan yoğunluğu düşük bir ortama geçişi laboratuvar ortamında yaratacak özel bir vakum geliştirdi.

Bilim insanları neredeyse mutlak sıfıra kadar soğutacakları lityum atomlarını bu özel vakuma yerleştirecek. Bu sıcaklıklarda daha net sonuçlar elde edildiğinden atomlar soğutuluyor.

Bilim insanları eğer skaler alan teorisi doğruysa ve deney düzgün işlerse "fay hatlarının" saptanıp karanlık duvarların yakalanacağını öne sürüyor. 

Deneyi tasarlayan Lucia Hackermueller, "Vakum odası olarak kullandığımız, üç boyutlu yazıcıyla basılmış araçlar, karanlık duvarlara dair teorik hesaplamalar üzerinden inşa edildi. Bu sayede karanlık maddeyi hapsedecek ideal şekil, yapı ve dokuyu oluşturduğumuzu düşünüyoruz" diyor:

Karanlık duvarların hapsedildiğini başarıyla göstermek için soğuk bir atom bulutunu bu duvarlardan geçireceğiz.

Araştırmacılar geliştirilmesi üç yıl süren deneyin sonuçlarını bir yıl içinde almayı umuyor. 

Deney sonucunda karanlık duvarların saptanmaması yüksek bir ihtimal. Yine de deneyin önemini vurgulayan Hackermueller şöyle diyor:

Karanlık duvarların var olduğunu kanıtlasak da kanıtlamasak da bu deney, karanlık enerji ve karanlık maddeye dair anlayışımızın geliştirilmesinde önemli bir adım olacak.

Independent Türkçe, Popular Mechanics, Interesting Engineering, Phys.org, Physical Review D



Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı

35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)
35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)
TT

Karıncaların 66 milyon yıldır tarım yaptığı ortaya çıktı

35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)
35 yıldır karıncaların mantarla ilişkisini inceleyen Schultz, ekibiyle birlikte binlerce genetik örnek topladı (Unsplash)

Yeni bir araştırma, karıncaların milyonlarca yıldır kendi gıdalarını yetiştirdiğini ortaya koydu.

Bilim insanları, 66 milyon yıl önce bir göktaşının Dünya'ya çarparak 5. kitlesel yok oluşu tetiklediği sıralarda karıncaların mantar yetiştiriciliğine başladığını bildiriyor. 

Kretase-Paleojen yok oluşu, dinozorları yeryüzünden silerken mantarların büyümesini sağlamış. Göktaşının fotosentezi engellemesiyle çürüyen bitkiler, karıncalarla mantarların halihazırda sürdürdüğü ortaklığı başlatmış. 

Zamanla güçlenen ilişki, insanların bitkileri evcilleştirmesine benzeyen bir süreçle, karıncaların 27 milyon yıl önce ileri tarım teknikleri geliştirmesini sağlamış. Böylece bazı karınca türleri daha kurak iklimlerde mantar yetiştirebilmiş.

Dün Science adlı bilimsel dergide bulguları yayımlanan araştırma, yüzlerce karınca ve mantar cinsinden alınan genetik verilere dayanıyor. Çıkarılan evrim ağaçları, karıncaların mantarla ilişkisinin detaylarını aydınlattı. 

Baş yazarlardan Ted Schultz şöyle diyor:

Karıncalar, tarım ve mantar yetiştiriciliğine insanlığın var oluşundan çok daha önce başladı. Karıncaların son 66 milyon yılda tarımda gösterdiği başarıdan öğrenebileceğimiz şeyler vardır.

Amerika kıtalarında ve Karayipler'de yaşayan 250'ye yakın cinsin mantar yetiştirdiği ortaya kondu. Karıncalar, tarım stratejilerine göre 4'e ayrıldı. 

En gelişmiş örnekleri sergileyen türler arasında yaprak kesen karıncalar var. Taze bitkilerle mantarları besledikleri belirlendi. Mantarlar da gongylidia adı verilen yapıları üreterek milyonlarca karıncalık kolonilere besin sağlıyor. 

Karıncaların istenmeyen bakteri ve mantarları temizleyip sağlıklı miselyumlarla onları beslediği de saptandı. İlginç bir diğer unsur da karıncaların mantarlarına saldıran hastalıklarla mücadele edebilecek antibiyotikleri üreten bakterilere sahip olması. 

Meseleyi açıklayan Schultz şu ifadeleri kullanıyor:

66 milyon yıl içerisinde mahsullerindeki hastalıkları kontrol etmeyi ve etkisini sürdüren antibiyotikler geliştirmeyi bir şekilde başarmışlar. Biz herbisit ve antibiyotikleri kullanmaya başlayalı 100 yıldan az oldu ki direnç ve yeni antibiyotik geliştirmeye dair büyük problemler yaşıyoruz.

Independent Türkçe, Newsweek, Science Daily