Dışkı testiyle otizm tanısına doğru önemli bir adım atıldı

Ucuz ve basit bir testle otizm tanısı konması, milyonların hayatını değiştirebilir (Unsplash)
Ucuz ve basit bir testle otizm tanısı konması, milyonların hayatını değiştirebilir (Unsplash)
TT

Dışkı testiyle otizm tanısına doğru önemli bir adım atıldı

Ucuz ve basit bir testle otizm tanısı konması, milyonların hayatını değiştirebilir (Unsplash)
Ucuz ve basit bir testle otizm tanısı konması, milyonların hayatını değiştirebilir (Unsplash)

Çocuklara otizm tanısı koymanın yolu, çoğunlukla ebeveynlerinin aktardığı davranışlar ve akıl sağlığı uzmanlarının gözlemlerinden geçiyor. Ancak bunlar, hataya da pay bırakıyor. 

Zira endişeli aileler, soruları doğru cevaplandırmayabiliyor. Psikolog ve psikiyatrların da kör noktaları var. Çocukların gösterdiği semptomlar, kültür ve cinsiyet gibi faktörlerle değişirken uzmanların onları algılaması güçleşebiliyor. 

Pazartesi Nature Microbiology adlı bilimsel dergide yayımlanan araştırma makalesi, objektif bir şekilde otizm tanısı koymak için bir yol gösterdi: Bağırsak mikrobiyomu.

Yaşları birle 13 arasında değişen çocuklardan toplanan 1600'ü aşkın dışkı örneğini inceleyen bilim insanları, otizmlilerden alınan örneklerde belli başlı biyolojik işaretler bulunduğunu gördü.

Makine öğrenimine dayanan çalışmada otizmli çocuklarla diğerlerinin dışkılarındaki büyük biyolojik farklılıklar kıyaslandı.

Önceki çalışmalardan farklı olarak bakteriler dışında mantarlar, arkebakteriler ve virüsler de ilişkili metabolik süreçlerle birlikte ele alındı. Otizmlilerde biyolojik imza niteliğindeki 31 faktör saptandı. 

Sonrasında yeni bir grupta önce dışkılara bakıldı. Hangilerinin otizmlilere olduğu büyük bir başarıyla belirlendi. 

Hong Kong Çin Üniversitesi'nden Çi Su, baş yazarlarından olduğu makale hakkında konuşurken bağırsaktaki bakteri, mantar ve virüs gibi içeriklerin otizm tanısı konmasına faydalı olabileceğini vurguladı. Erken teşhisle daha küçük yaşlarda daha etkili olabilecek yöntemlerin uygulanabileceğine dikkat çekti:

Çoğunlukla otizm şüphesinde tam bir teşhisin konması 3-4 yıl sürüyor ve çoğu çocuk 6 yaşında bu tanıyı alıyor.

Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü'nde (Caltech) mikrobiyom üzerine araştırmalar yapan Sarkis Mazmanian da geleneksel yöntemlerdeki kısıtlamalara işaret ederek şu ifadeleri kullandı:

Çok fazla şey, anket formlarına kalıyor. Ölçebileceğimiz bir şey olabilirse bu büyük bir gelişme anlamına gelir.

Bilim insanları onlarca yıldır otizm spektrum bozukluğunu belirleyebilmek için insan genomunu, sağlık kayıtlarını ve beyin taramalarını incelese de büyük bir başarı yakalayamadı. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) göz hareketlerinin takibine dayanan iki yazılımı onayladı fakat bunlar da psikiyatristlerin büyük ölçüde müdahil olmasını gerektiriyor.

Daha önce de bağırsağa dair çalışmalar yapılsa da bunlar küçük gruplara dayanıyordu ve çoğunlukla net bir yanıt sunmamışlardı. 

Geçen yıl benzer bir makale yayımlayan Gaspar Taroncher-Oldenburg, dışkıdan otizm teşhisinin hâlâ tartışmalı görüldüğünü belirterek yeni çalışmayı "önemli bir kilometre taşı" diye niteledi ve şu ifadeleri kullandı:

Artık insanlar mikrobiyomun konuya dair bir unsur olduğunu kabul etmekle kalmayıp bu yapbozun temel parçalarından biri olabileceğini de düşünüyor.

Diğer yandan bazı bilim insanları, otizmli çocukların kendilerine özgü beslenme biçimlerinin mikrobiyomlarını değiştirebileceği ihtimalini öne sürüyor. 

Çi Su da örneklerinin çoğunun Hong Konglu çocuklara ait olduğunu belirterek "Mevcut çalışma, uzun bir yolculuğun başlangıcı" diyor. 

Bunun geçerli bir yöntem olduğunun kabulü için konuyla ilgili daha fazla araştırma yapılması bekleniyor. 
Independent Türkçe, New York Times, Guardian 



Akıllı telefonlardaki sistem, ayda 300 deprem tespit etti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Akıllı telefonlardaki sistem, ayda 300 deprem tespit etti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, Android akıllı telefonları gerçek zamanlı deprem dedektörlerine dönüştüren yeni bir sistem geliştirerek büyük bir sarsıntıdan önce halkı daha hızlı uyarma potansiyeline sahip bir yol buldu.

Google, ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (US Geological Survey/USGS) ve diğer araştırmacıların geliştirdiği sistem, milyonlarca telefondan alınan verileri kullanarak bir depremden kaynaklanan en erken sarsıntı sinyallerini tespit ediyor.

Bir cihaz kümesi aynı yer hareketini kaydettiğinde, sistem bunu işaretleyerek yakın bölgelerdeki diğer cihazlara uyarı gönderiyor.

Science'ta yayımlanan çalışma, ağın ayda 300'den fazla deprem tespit ettiğini ortaya koydu. Uyarıların gönderildiği bölgelerde, daha sonra depremi hissettiğini bildiren kişilerin yüzde 85'i uyarıyı aldığını söyledi. Yüzde 36'sı sarsıntı başlamadan önce, yüzde 28'i sarsıntı sırasında ve yüzde 23'ü de sarsıntıdan sonra uyarı almış.

Çalışmada sistemin, geleneksel sismik sensörlerin yerini almasa da yoğun bilimsel ağlara sahip olmayan bölgelerde ölçeklenebilir, düşük maliyetli bir erken uyarı aracı sunabileceği belirtiliyor. Yazarlar bunun özellikle akıllı telefonların yaygın ancak sismometrelerin nadir bulunduğu, gelişmekte olan ülkeler için umut vaat ettiğini söylüyor.

Google yaptığı açıklamada, sistemin insanlara "uyarı vererek sarsıntı başlamadan önce birkaç değerli saniye" kazandırabileceğini ifade ediyor.

Bu saniyeler bir merdivenden inmek, tehlikeli nesnelerden uzaklaşmak ve korunmak için yeterli zamanı sağlayabilir.

Uyarılar, deprem sırasında daha yıkıcı olan S dalgalarından önce gelen ve hızlı hareket eden P dalgalarının saptanmasına dayanıyor. Yeterli sayıda telefon P-dalgalarını tespit ederse sistem, sarsıntıyı hissetmesine belki de birkaç saniye kalan kullanıcılara uyarılar gönderiyor. Bu saniyeler korunmak, bir ameliyatı durdurmak ya da kritik altyapıyı duraklatmak için yeterli olabilir.

2020'de çıkmaya başlayan Android Deprem Uyarı Sistemi halihazırda Birleşik Devletler, Japonya, Yunanistan, Türkiye ve Endonezya gibi çeşitli ülkelerde kullanılıyor. Doğrudan Android işletim sistemine yerleştirilen teknoloji, kullanıcıların ayrı bir uygulama indirmesini gerektirmiyor.

cdfgthy
Harita, Android'in deprem uyarı sisteminin aktif olduğu ülkeleri (açık yeşil) gösteriyor. Kırmızı ve sarı sırasıyla güçlü (MMI 5+) ve hafif (MMI 3-4) sarsıntıların yaşandığı alanlar. Gri noktalar uyarı verilmeyen algılamaları gösteriyor. Kaliforniya, Oregon ve Washington'daki uyarılar (koyu yeşil) ShakeAlert'ten geliyor (Google)

Araştırmacılar doğruluk oranı bilimsel sensörler kadar yüksek olmasa da akıllı telefonlardan gelen uyarıların en çok işe yaradığı yerlerin, telefon yoğunluğu ve güvenilir veri bağlantıları yüksek seviyedeki kentsel alanlar olduğunu tespit etti. 

Çalışma, MyShake uygulaması gibi daha önceki kitle kaynaklı deprem uygulamalarının üzerine inşa edilse de milyonlarca cihaza gömülü olması sisteme fayda sağlıyor.

Yazarlar, "Kitle kaynaklı sistemlerin giderek daha önemli hale geleceğine inanıyoruz" ifadelerini kullanıyor. 

Geleneksel sensörleri kişisel cihazlardan gelen verilerle birleştirerek daha dayanıklı, kapsayıcı erken uyarı sistemleri oluşturmak mümkün.

Independent Türkçe