Kovid-19'un kız çocuklarının eğitimini daha kötü etkilediği bulundu

Fotoğraf:Unsplash
Fotoğraf:Unsplash
TT

Kovid-19'un kız çocuklarının eğitimini daha kötü etkilediği bulundu

Fotoğraf:Unsplash
Fotoğraf:Unsplash

Yeni bir analize göre, Amerikalı kız çocuklarının okuldaki performansı Kovid-19 pandemisi nedeniyle erkek akranlarına göre daha büyük darbe aldı.

The Wall Street Journal'ın pazartesi günü yayımladığı habere göre, 2019'dan bu yana incelenen 15 sınav veri setinin tamamında kızların ortalama test puanları erkeklerin altına düştü.

Her iki cinsiyet de bir miktar "öğrenme kaybına" uğramış olsa da kızların (bazen küçük bir miktar, bazen de önemli ölçüde) daha fazla etkilendiği görülüyor.

Daha da endişe verici olansa Arkansas Üniversitesi tarafından yapılan son araştırmanın, her bir nüfus arasındaki demografik farklılıklar ayarlansa bile, bu modelin diğer 70 ülke için de geçerli olduğunu göstermesi.

Düşüşün nedenleri net değil ancak uzmanlar sorunlu erkek çocukların daha fazla hareket etme eğiliminde olduğu için öğretmenlerin daha fazla ilgisini çekmiş olabileceğini ya da kızların Kovid döneminde daha fazla bakım ya da ev sorumluluğu üstlenerek enerjilerini ve dikkatlerini derslerinden başka tarafa yöneltmiş olabileceğini öne sürdü.

Çalışmanın yazarlarından Harry Patrinos, Journal'a, "Bu sadece kız çocuklarına zarar vermekle kalmayacak; üniversiteye kayıtları ve sahip olduğumuz yetenek havuzunu da değiştirecek" diye konuştu.

Gazeteye göre, her iki cinsiyet de 2024'te 2019'a göre daha kötü test sonuçları aldı ve incelenen her veri setinde kızların farkı daha büyüktü.

Matematik, okuma ve fen bilimleri özellikle etkilendi ve kızların test sonuçlarında erkeklerle aynı seviyede ya da daha ileride olduğu önceki eğilimi tersine çevirdi.

Maryland'de üç erkek ve bir kız çocuk annesi olan Erica Thomas, kızının pandemi sırasında oğullarının gerisinde kaldığını, belki de iyi davranışlarının devam etmesinin öğretmenlerin onun sorunlarını görmezden gelmesine yol açtığını söyledi.

Thomas, Journal'a, "Eğer çocuğum çılgınca davranıp odada sıraları fırlatsaydı, birileri ona ilgi gösterirdi" diye konuştu.

Independent Türkçe

 



2 bin yıllık köpek penisi kemiği, doğurganlık ritüelinden kalmış

Roma dönemine ait taş ocağı kuyusunda keşfedilen köpek penisi kemiğinin alt yüzeyinde kırmızı aşıboyası var (Ellen Green)
Roma dönemine ait taş ocağı kuyusunda keşfedilen köpek penisi kemiğinin alt yüzeyinde kırmızı aşıboyası var (Ellen Green)
TT

2 bin yıllık köpek penisi kemiği, doğurganlık ritüelinden kalmış

Roma dönemine ait taş ocağı kuyusunda keşfedilen köpek penisi kemiğinin alt yüzeyinde kırmızı aşıboyası var (Ellen Green)
Roma dönemine ait taş ocağı kuyusunda keşfedilen köpek penisi kemiğinin alt yüzeyinde kırmızı aşıboyası var (Ellen Green)

Birleşik Krallık'ın Surrey bölgesindeki Roma dönemine ait bir taş ocağı kuyusunda türünün ilk örneği olan, bir köpeğe ait boyanmış penis kemiği keşfedildi. Arkeologlar bu tarihi eserin, uzun zaman önce kaybolup giden bir doğurganlık ritüelinde kullanıldığından şüpheleniyor.

Surrey'nin Ewell bölgesindeki yaklaşık 4 metre derinliğindeki kireçtaşı kuyusu 2015'te bulunmuş ve MS 1. yüzyıldan kalma alanda o zamandan beri yapılan kazılarda, insan ve hayvanlara ait çok sayıda eski kemik ortaya çıkarılmıştı

Roma-Britanya dönemine ait kuyudan çıkarılan kalıntılar arasında domuz, at, inek, koyun ve köpek gibi 300 civarında evcilleştirilmiş hayvan var ve çoğunda herhangi bir kesme, yakma ya da hastalık izine rastlanmadı.

Araştırmacılar, Nescot kuyusu adı verilen kazı alanında bulunan köpeklerin avcılık veya çiftçilikte kullanılanların aksine çoğunlukla korgi gibi daha küçük evcil hayvan cinsleri olduğunu söylüyor.

Oxford Journal of Archaeology'de yayımlanan yeni bir çalışmada, kazı alanında bulunan ve "potansiyel olarak ayinsel önem" taşıdığından şüphelenilen boyalı bir köpek baculumu veya penis kemiği incelendi.

Çalışmanın tek yazarı olan arkeolog Ellen Green, köpek kemiğini boyamak için kırmızı aşıboyası kullanıldığını ancak bu rengi veren demir oksit mineralinin Nescot bölgesinde doğal bir şekilde bulunmadığını tespit etti.

Bu durum Dr. Green'i, kırmızı aşıboyasının özellikle seçildiğinden ve kemiğin boyandıktan sonra muhtemelen şans tılsımı olarak kuyunun içine atıldığından şüphelenmeye itti.

Arkeolog kuyuya atılan pek çok hayvanın çok genç olması nedeniyle ritüelin doğurganlıkla bağlantılı olabileceğinden de şüpheleniyor.

Kuyudaki insan ve hayvan kalıntılarından oluşan "eşsiz derleme" (ve Roma-Britanya dönemine ait bir kemik üzerinde kırmızı aşıboyası kullandığına dair kayıtlardaki ilk örnek) Dr. Green'in, bölgenin eski sakinlerinin ritüel aracılığıyla "doğurganlıkla kozmolojik bağlantılar" kurma arayışında olduğu sonucuna varmasına yol açtı.

Dr. Green, "Ritüel kuyularının doğurganlıkla ilişkili olduğu fikri yeni olmasa da bu araştırma, çok sayıda kanıttan yararlanarak bu fikri destekleyen ilk çalışmalardan biri" diyor.

Mevsimsellik ve kullanılan hayvanların doğum zamanları nedeniyle ritüel, yeni yaşam ve tarımsal döngü fikirleriyle bağlantılı olabilir.

Araştırmada "Bu durumda ölülerle dolu bir unsur, yeni yaşam ve yenilenmenin potansiyel bir sembolü haline geliyor ve Roma-Britanya inancının sürekli büyüyen dokusuna katkı sağlıyor" ifadeleri yer alıyor.

İnsan ve hayvanların, kullanılmayan taş ocağı kuyusunda yaklaşık yarım yüzyıl boyunca birikmesinin ardındaki nedenleri kesin bir şekilde bilmek imkansız olsa da kanıtlar; bereket, yeni yaşam ve tarımsal döngü fikirleriyle bağlantılı olduğunu destekliyor.

Independent Türkçe