Meşhur serinin Oscarlı yıldızı, oyunculuğa verdiği 6 yıllık arayı anlattı

Michael Morris'in yönettiği Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor'da, Netflix dizisi One Day'le yıldızı daha da parlayan Leo Woodall (sağda) da rol alıyor (Universal Pictures)
Michael Morris'in yönettiği Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor'da, Netflix dizisi One Day'le yıldızı daha da parlayan Leo Woodall (sağda) da rol alıyor (Universal Pictures)
TT

Meşhur serinin Oscarlı yıldızı, oyunculuğa verdiği 6 yıllık arayı anlattı

Michael Morris'in yönettiği Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor'da, Netflix dizisi One Day'le yıldızı daha da parlayan Leo Woodall (sağda) da rol alıyor (Universal Pictures)
Michael Morris'in yönettiği Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor'da, Netflix dizisi One Day'le yıldızı daha da parlayan Leo Woodall (sağda) da rol alıyor (Universal Pictures)

Renée Zellweger, oyunculuğa neden ara verdiğini açıkladı.

Bridget Jones'un Günlüğü'nün (Bridget Jones's Diary) yıldızı, çarşamba günü (15 Ocak) köklü moda ve kadın dergisi Vogue'da yayımlanan röportajında, rol arkadaşı Hugh Grant'in sorularını yanıtladı.

"Buna ihtiyacım vardı"

Zellweger, 2010-2016'da oyunculuğa verdiği arayı değerlendirdi.

Bunu neden yaptığı sorulduğunda Zellweger, "Çünkü buna ihtiyacım vardı. Kendi sesimden bıkmıştım" diyerek ekledi:  

Çalışırken, şöyle diyordum: 'Aman Tanrım, seni dinliyorum. Yine mi üzgünsün, Renée? Aynı duygusal deneyimlerin yeniden canlandırılmasıydı.

"Sağlığıma kavuştum"

Amerikalı aktris, ara verdiği süre boyunca epey meşgul olduğunu söyledi: 

Beste yaptım ve uluslararası hukuk okudum. Bir ev inşa ettim, bir çift yaşlı köpeği kurtardım, bir yapım şirketine dönüşen bir ortaklık kurdum, hasta bir arkadaşım kampanya düzenleyerek bağış topladım, ailemle ve vaftiz çocuklarımla çok zaman geçirdim ve köpeklerle ülkeyi dolaştım. Sağlığıma kavuştum.

Zellweger, 2010'da Olivier Dahan yönetmenliğindeki Aşk Şarkım (My Own Love Song) filmini çektikten sonra oyunculuk kariyerine ara vermişti.

Bridget Jones'un Bebeği'nde (Bridget Jones's Baby) meşhur Bridget Jones rolünü yeniden canlandırmak üzere 2016'da beyazperdeye geri dönmüştü. Serinin üçüncü halkası olan romantik komedide ona Colin Firth, Patrick Dempsey ve Emma Thompson eşlik etmişti. 

Oscarlı oyuncu, 2016'daki dönüşü sırasında yine Vogue'a konuşarak neden ara verdiğini açıklamıştı.

"Yaratıcı bir insan olarak, hayatta bir kez karşılaşılabilecek o harika projeye hayır demek çok zor" diyen aktris, sözlerine şöyle devam etmişti: 

Ama yorulmuştum ve projeler arasında toparlanmak için gereken zamanı ayırmıyordum.

Zellweger, Bridget Jones rolünü bir ay sonra vizyona girecek yeni filminde bir kez daha canlandırıyor.

"Onu seviyorum"

55 yaşındaki yıldız, karakteri canlandırmak için geri dönmesiyle ilgili "Onu seviyorum" dedi: 

Ve onun hikayesi henüz bitmedi.

Popüler serinin 4. halkası Bridget Jones Onun İçin Çıldırıyor (Bridget Jones: Mad About The Boy), Sevgililer Günü'nde izleyiciyle buluşacak.

2013'te çıkan aynı isimli kitaptan uyarlanan filmde Zellweger, modern flört dünyasında yolunu bulmaya çalışan yeni bekar kalmış iki çocuklu bir anneyi canlandırıyor.    

Independent Türkçe, Vogue, Hollywood Reporter, IndieWire



DNA analizi, Avrupa'nın geçmişindeki ilk kadın merkezli toplumu ortaya çıkardı

Demir Çağı'ndaki mezarlar, kadın odaklı bir toplum yapısına işaret ediyor (Bournemouth Üniversitesi/AP)
Demir Çağı'ndaki mezarlar, kadın odaklı bir toplum yapısına işaret ediyor (Bournemouth Üniversitesi/AP)
TT

DNA analizi, Avrupa'nın geçmişindeki ilk kadın merkezli toplumu ortaya çıkardı

Demir Çağı'ndaki mezarlar, kadın odaklı bir toplum yapısına işaret ediyor (Bournemouth Üniversitesi/AP)
Demir Çağı'ndaki mezarlar, kadın odaklı bir toplum yapısına işaret ediyor (Bournemouth Üniversitesi/AP)

Genetik analizler, Demir Çağı'nda Britanya'da yaşayan Keltlerin kadın merkezli bir topluluğu olduğunu ortaya koydu. Bilim insanları, Avrupa'nın eski dönemlerinde anayerli denen bu toplum biçimine daha önce rastlanmadığını söylüyor.

Roma İmparatorluğu MS 43'te Britanya'yı istila ettiğinde, Jül Sezar ve diğer Romalıların bu yabancı topraklardaki savaşçı kadınlardan söz ettiği yazıları var. Boudica gibi savaşçıların öne çıktığı kayıtlarda, bu toplumlarda kadınların önemli bir yere sahip olduğuna işaret ediliyordu.

Birleşik Krallık'ın Dorset bölgesindeki Keltik mezarlarındaysa, kadınların erkeklere kıyasla çok daha fazla değerli eşyalarla gömüldüğü görülmüştü. Bu mezarlar, MÖ 100'den MS 100'e kadar bölgede yaşayan Durotriges kabilesiyle ilişkilendiriliyor. 

Trinity College Dublin'nden Dr. Lara Cassidy ve ekip arkadaşları bu mezarları tekrar ziyaret ederek 57 kişinin DNA'sını inceledi.

Bulgularını önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (15 Ocak) yayımlayan ekip, kadın merkezli bir toplulukla karşılaştı. 

Araştırmacılar toplumun yapısını anlamak adında, sadece anneden geçen mitokondriyal DNA ve babadan oğula aktarılan Y kromozomuna odaklandı. 

Mitokondriyal DNA analizi, mezarlardaki kişilerin üçte ikisinin tek bir anne soyundan geldiğini ortaya koydu. Diğer yandan erkeklerdeki Y kromozomu çeşitlilik gösteriyordu. 

Bulgular, kadınlar yaşadıkları yerde kalırken, erkeklerin eşleri için farklı yerlere gittiğine, yani anayerli bir toplum yapısına işaret ediyor.

Dr. Cassidy, "Bu tür bir sistem Avrupa'nın tarih öncesi döneminde ilk kez belgeleniyor" diyor. 

Yeni araştırma, eski dönemlerdeki toplumlarda kadınların söz sahibi olmadığı ve daha domestik görevler üstlendiği düşüncesine meydan okuyor. Kadınların yaşadığı yerde kalması, toprakları kontrol etme, miras alma, ekonomide rol oynama ve nüfuz sahibi olma ihtimalinin daha yüksek olduğu anlamına geliyor. 

Diğer yandan bulgular, kadınların toplumda siyasi güce sahip olduğu veya bu dönemde anaerkil bir toplum yapısı olduğu anlamına gelmek zorunda değil.

Anayerli toplumların ne kadar yaygın olduğunu merak eden ekip, daha sonra Britanya'daki Neolitik Çağ'dan Demir Çağı'na kadar yayılan 156 mezarlıkta yatan kişilerin genetiğini inceleledi. 6 ayrı bölgede benzer bir toplum yapısına işaret eden kanıtlar buldular.

Makalenin ortak yazarı Prof. Dan Bradley, "Britanya genelinde, çoğu kişinin anne tarafından, küçük bir gruptan geldiği mezarlıklar gördük" diyerek ekliyor: 

Örneğin Yorkshire'da, MÖ 400'den önce baskın bir anasoy oluşmuştu. Şaşırtıcı bir şekilde bu, adada derin kökleri olan yaygın bir olguydu.

Dr. Cassidy yeni çalışmanın bulguları hakkında "Muhtemelen anayerliliğin çok daha yaygın olduğu dönemler var ve bunun geçmişte kadınları, rollerini ve toplumdaki etkilerini nasıl gördüğümüzle ilgili gerçekten önemli zincirleme etkileri sözkonusu" diyerek ekliyor:

Geçmişteki kadınlara baktığımızda onları yalnızca ev içi alanda ve çok az etkinliğe sahip olarak görmek gibi korkunç bir alışkanlığımız var ve bu gibi çalışmalar durumun hiç de böyle olmadığını vurguluyor. Bugün ve geçmişte pek çok toplumda kadınlar büyük bir etkiye ve güce sahipti ve bunu hatırlamakta fayda var.

Independent Türkçe, IFLScience, Guardian, AP, Nature