5 bin yıl önce Avrasya'da yayılan vebanın arkasından koyunlar çıktı

Avrasya bozkırında bulunan 4 bin yıllık koyun kemiklerinde veba tespit edildi (Björn Reichhardt)
Avrasya bozkırında bulunan 4 bin yıllık koyun kemiklerinde veba tespit edildi (Björn Reichhardt)
TT

5 bin yıl önce Avrasya'da yayılan vebanın arkasından koyunlar çıktı

Avrasya bozkırında bulunan 4 bin yıllık koyun kemiklerinde veba tespit edildi (Björn Reichhardt)
Avrasya bozkırında bulunan 4 bin yıllık koyun kemiklerinde veba tespit edildi (Björn Reichhardt)

Tunç Çağı'nda Avrasya'da yaşanan veba salgının yayılmasında koyunların kritik bir rol oynamış olabileceği tespit edildi. 

İnsanlara bulaşan pek çok hastalık hayvansal kökenli. Hayvanlarda bulunan patojenler bir noktada insanlara geçerek onlar arasında yayılıyor. 

Tarihteki en ölümcül zoonotik hastalıklardan biri olan veba da sıçanların üzerinde yaşayan pireler yoluyla insanlara bulaşarak milyonlarca kişinin hayatını kaybetmesine yol açtı. 

Diğer yandan 14. yüzyıldaki Kara Ölüm diye bilinen salgından sorumlu patojen, yaklaşık 5 bin yıl önce yayılmaya başlayan patojenden genetik olarak farklı. İnsanlar arasında yayılan bu Yersinia pestis türünün yaklaşık 2 bin yıl önce ortadan kaybolduğu düşünülüyor.

Ancak uzmanlar bu patojenin insanlara nasıl sıçradığını bilmiyordu. Bilim insanları hayvanlardaki hastalıkların geçmişte insanlara nasıl bulaştığını öğrenerek gelecekte yaşanabilecek bu tür olaylara karşı hazırlıklı olabilir.

Aralarında Harvard Üniversitesi'nden isimlerin de yer aldığı bir araştırma ekibi, Tunç Çağı'ndaki Yersinia pestis'in kökenini saptamak için bugünkü Rusya'da bulunan Arkaim arkeolojik kazı alanındaki hayvanlarının kemiklerini ve dişlerini inceledi.

Araştırmacılar 4 bin yıllık bir koyunda, o dönemde insanlara bulaştığı bilinen Y. pestis türünü tespit etti.

Bilim insanları koyundan alınan Y. pestis genomunu diğer eski ve modern genomlarla karşılaştırdı. Koyundan alınan örnek, aynı zamanlarda yakın bir bölgede yaşayan bir insana bulaşan patojenin genomuna çok benziyordu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de dün (11 Ağustos) yayımlanan makalenin ortak yazarı Dr. Christina Warinner şöyle diyor:

Bir koyuna ait olduğunu bilmeseydik, herkes bunun başka bir insan enfeksiyonu olduğunu varsayardı; neredeyse ayırt edilemezler.

Ekip, patojenin henüz bilinmeyen bir yaban hayvanından koyunlara ve oradan da insanlara sıçradığını tahmin ediyor. Öte yandan hastalığın insanlardan koyunlara bulaşmış olması da muhtemel. 

Sözkonusu patojen, diğer veba salgınlarından farklı olarak pireler aracılığıyla bulaşmasını sağlayacak genetik materyalden yoksun. Araştırmacılar bu nedenle başka bir kaynaktan yayılmış olması gerektiğini söylüyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden makalenin bir diğer yazarı Dr. Felix Key "Elimizdeki bulgular eski koyun ve insan enfeksiyonlarının, hâlâ bilinmeyen bir kaynaktan muhtemelen münferit olaylarla yayıldığını gösteriyor" diyerek ekliyor:

Sıradaki adım, o kaynağı bulmak.

Araştırmacılar o dönemde bölgede yaşayan Sintaşta-Petrovka halkının sığır, koyun ve at yetiştiriciliğiyle ilgilendiğine de dikkat çekiyor.

Çalışmanın yazarlarından Dr. Taylor Hermes "Bu erken dönem çoban topluluklarının tahıl depoları, fareleri ve pireleri çekmezdi ve daha önce Sintaşta bireylerinde Y. pestis enfeksiyonları bulunmuştu" diyerek soruyor: 

Kayıp halka çiftlik hayvanları olabilir mi?

Bu toplulukların kullandığı hayvanların yabandaki canlılarla temasa geçmesi hastalığın yayılmasını sağlamış olabilir.

Bilim insanları bunu ve patojenin kısa sürede nasıl geniş bir alana yayıldığını anlamak için çalışmalarına devam etmeyi planlıyor.

Independent Türkçe, Popular Science, Cosmos Magazine, Cell



Etiyopya'da bulunan dişler yeni insan türünü ortaya çıkardı

Etiyopya'da fosilleşmiş dişler keşfedildi (Amy Rector/Virginia Commonwealth Üniversitesi)
Etiyopya'da fosilleşmiş dişler keşfedildi (Amy Rector/Virginia Commonwealth Üniversitesi)
TT

Etiyopya'da bulunan dişler yeni insan türünü ortaya çıkardı

Etiyopya'da fosilleşmiş dişler keşfedildi (Amy Rector/Virginia Commonwealth Üniversitesi)
Etiyopya'da fosilleşmiş dişler keşfedildi (Amy Rector/Virginia Commonwealth Üniversitesi)

Etiyopya'da keşfedilen diş fosilleri, insanların atası iki farklı türün 2,6 ila 2,8 milyon yıl önce bir arada yaşadığını göstererek evrimimiz hakkında bilinenleri yeniden şekillendiriyor.

13 diş, Etiyopya'nın Afar bölgesinde aynı dönemde yaşamış hominin atası Australopithecus ve bir Homo türünden geliyor.

Ledi-Geraru arkeolojik kazı alanında bulunan dişler, Homo cinsinin en eski üyelerinin Australopithecus'la bir arada yaşadığını ortaya koyuyor.

Araştırmacılar, "Bu örnekler, Australopithecus ve erken dönem Homo'nun 2,5 milyon yıl önce Afar bölgesinde iki zayıf soy olarak bir arada yaşadığını ve hominin fosil kayıtlarının daha önce bilinenlerden daha çeşitli olduğunu gösteriyor" diyor.

Çalışmanın ortak yazarı Kaye Reed'e göre bu keşif insan evrimine ilişkin algımızı değiştiriyor.

Dr. Reed "Karşımızda birlikte yaşamış iki hominin türü var. İnsan evrimi doğrusal değildir, dallı budaklı bir ağaçtır ve nesli tükenen yaşam formları vardır" diye açıklıyor.

Bu yeni araştırma, birçoğumuzun zihnindeki maymundan Neandertal'e, oradan da modern [insana] geçiş imgesinin doğru olmadığını gösteriyor. Evrim bu şekilde işlemez.

Dişlerin, hakemli dergi Nature'da yayımlanan analizi, bunların en son 2,95 milyon yıl önce görülen ve ünlü "Lucy" örneğiyle temsil edilen Australopithecus afarensis yerine yeni bir Australopithecus türüne ait olduğunu gösteriyor.

Araştırmanın başyazarı Brian Villmoare, "2,6 ila 2,8 milyon yıllık tortullarda bulunan yeni Homo dişleri, soyumuzun ne kadar eski olduğunu doğruluyor" diyor.

Soyun atası olan bu yeni keşfedilen türün henüz bir adı yok. Bunun gerçekleşmesi için daha fazla fosile ihtiyaç var.

Araştırmacılar numunenin yaşını, fosilin bulunduğu alanın volkanik ve tektonik aktivitesine dayanarak belirledi.

Bölgedeki çok sayıda yanardağ, feldspat adı verilen kristaller içeren kül püskürtüyor.

Çalışmanın bir başka yazarı Christopher Campisano, feldspatlar için "Bunların biriktiği tarihte bölgede meydana gelen patlamaları tarihlendirebiliyoruz" diyor. 

Bu fosillerin bu patlamalar arasında kaldığını biliyoruz ve bu sayede fosillerin üstündeki ve altındaki katmanları tarihlendirebiliyoruz. Fosillerin arazide bulunduğu dönemde meydana gelen volkanik patlamaların volkanik küllerini tarihlendiriyoruz.

dcfgth
Ledi-Geraru Araştırma Alanından toplanan diş fosilleri (Brian Villmoare, Nevada Üniversitesi Las Vegas kampüsü)

Araştırmacılar fosilleri ve araziyi birlikte inceleyerek milyonlarca yıl önceki ortamı yeniden canlandırmayı başardı.

Bu eski insan atalarının 2,6 ila 2,8 milyon yıl önce geçtiği araziyle, günümüzdeki arasında çarpıcı bir fark olduğunu saptadılar.

O zamanlar nehirler, bitki örtüsüyle kaplı bir araziden akarak zamanla genişleyip daralan sığ göllere dökülüyordu.

Çalışmanın bir diğer yazarı Ramon Arrowsmith “Jeoloji, fosilleri içeren tortul birikintilerin yaşını ve özelliklerini gösteriyor" ifadelerini kullanıyor. 

Bu, yaş kontrolü için çok önemli.

Lucy türüyle Australopithecus türünün aynı şeyleri yiyip yemediği ve yiyecek için birbirleriyle rekabet edip etmediği belirsizliğini koruyor.

Araştırmacılar, daha sonraki çalışmalarda bu türlerin diş minelerini inceleyerek ne yediklerini bulmayı umuyor.

Independent Türkçe