Yeni kanser testi yanlış pozitif sonuçları önlüyor

KAUST araştırmacıları, risk noktalarını gözlemlemek için istatistiksel yöntemler kullanıyor

Araştırmacıların yöntemi, DNA bağlayıcı protein cd00083’teki bir mutasyonu kanserle ilişkili bir ‘tümör alanı’ olarak doğru bir şekilde tanımlayabildi.
Araştırmacıların yöntemi, DNA bağlayıcı protein cd00083’teki bir mutasyonu kanserle ilişkili bir ‘tümör alanı’ olarak doğru bir şekilde tanımlayabildi.
TT

Yeni kanser testi yanlış pozitif sonuçları önlüyor

Araştırmacıların yöntemi, DNA bağlayıcı protein cd00083’teki bir mutasyonu kanserle ilişkili bir ‘tümör alanı’ olarak doğru bir şekilde tanımlayabildi.
Araştırmacıların yöntemi, DNA bağlayıcı protein cd00083’teki bir mutasyonu kanserle ilişkili bir ‘tümör alanı’ olarak doğru bir şekilde tanımlayabildi.

Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (KAUST) araştırmacıları, kanser taraması araştırması yaparken yanlış sonuç oranını kontrol altına almak amacıyla, kanser taramalarını moleküler düzeyde hızlandırabilecek yeni bir istatistiksel yaklaşım geliştirdi. Araştırmacılar bunu, yanlış ve yanıltıcı belirteçleri azaltarak ve tümör aralıklarını doğru bir şekilde belirlenmesine yardımcı olarak yaptı.

Kanser testleri

Kanser tarama testleri, pahalı olabilmeleri ve sonuç vermeme ihtimalleri nedeniyle onkolojinin karşılaştığı en büyük zorluklardan birini temsil ediyor.

Yanlış pozitif sonuç, kanserli bir tümörün varlığını gösterebilen ancak aslında kanser hücrelerinin mevcut olmadığı sonuçlara deniliyor.

KAUST bilim insanlarının yaklaşımı, proteinlerdeki potansiyel kanserli mutasyonları daha güvenilir bir şekilde tespit etmek için yanlış pozitif sonuçları hesaba katan titiz bir teste dayanıyor.

Üniversitede post doktora araştırmacısı Dr. Iris Ivy Gauran, “Mutasyonları moleküler düzeyde veya protein alanı düzeyinde incelemek, işlevsel olarak kanserle bağlantılı mutasyonları saptamak için büyük bir önem teşkil ediyor.

Tümör numunelerinin geleneksel istatistiksel analizlerinde genellikle gen seviyesinde mutasyonlar aranıyor, ancak araştırmalar, proteinleri oluşturan fonksiyonel, yapısal ve gelişimsel birimler olan protein alanları içindeki mutasyonları da taradı. Bu, fonksiyonel olarak kanserle ilgili olan mutasyonları tespit etme açısından yeni yöntemin büyük potansiyelini gösterdi” ifadelerini kullandı.

Bu tür edinilmiş veya ‘somatik’ mutasyonları bulmanın ilk adımı, gerçek tümörlerin moleküler analizinden üretilen çok miktarda protein alanı verisi üzerinde istatistiksel testler gerçekleştirmektir. Bu istatistiksel testlerin sonuçları, önemli sayıda moleküler mutasyonun bulunduğu protein alanlarında bulunan ‘risk noktalarının’ bir listesini oluşturur. Ancak, güvenilir sonuçlara ulaşmak için yeterli veri olmadığında, riskli noktaları belirleme sürecine güvenilemez. Zira bu tehlikeli noktaların yüksek oranda yanlış tespit edilmesine yol açar.

Tehlikeli noktaları gözlemleme

Gauran, Seul Ulusal Üniversitesi, Maryland Üniversitesi ve Kaliforniya Üniversitesi’nden meslektaşları ile iş birliği içinde, yanlış pozitif sonuç oranını daha güçlü bir şekilde hesaba katan deneysel bir prosedür önerdi.

Gauran “Bir protein alanında önemli ölçüde bir numune kümesinde ortaya çıktıklarında risk noktalarının tanınması, aynı anda yüzlerce hipotezin test edilmesini içeren büyük ölçekli bir eş zamanlı çıkarım problemidir. Bu nedenle çalışmamız, sayım verilerinin azlığı durumunda yanlış tespit için sözde ‘Bayes yerel oranı’ temelinde çoklu testler gerçekleştirmeye dayalı bir prosedür önerdi. Bu yöntemle, yanlış sonuç oranını kontrol ederken protein alanı modellerini kullanarak tüm gen ailelerinde somatik mutasyon gruplarını seçebiliriz” ifadelerini kullandı.

Bayes Teoremi, bilim insanı Thomas Bayes’in bulduğu bir istatistik çıkarım türü. Bayes çıkarım yöntemleri, bu durumda mevcut ve zaten bilinen bir protein alanı modelinde temsil edilen, parametreleri hakkındaki mevcut bilgilerden yararlanan istatistiksel modeller sağlar. Bu, örneğin, yanlış pozitif olarak sınıflandırılacak tutarsız moleküler mutasyonların saptanmasına dayalı olarak bir protein alanındaki risk odaklarının saptanmasına izin verir.

Yöntemi doğrulamak için araştırma ekibi, protein alanındaki bir mutasyonla ilişkili olduğu bilinen prostat kanseri için protein alanı verilerini analiz etti. Araştırmacıların yöntemleri, DNA bağlayıcı protein cd00083’teki bir mutasyonu kanserle ilişkili bir ‘tümör alanı’ olarak doğru bir şekilde tanımladı.

Gauran “Yöntemimiz, kanserle yüksek bir ilişkisi olduğu varsayılan tümör alanlarını tanımlarken gereksiz risk odaklarını dışarıda bırakmayı başardı. Ayrıca Bayes çıkarım yöntemlerinin, tümör uzantılarını doğru bir şekilde belirleme alanındaki temel bir istatistiksel sorunu çözme yeteneğini de gösterdi” ifadelerini kullandı.



Çin’de bunama vakaları neden daha hızlı artıyor?

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Çin’de bunama vakaları neden daha hızlı artıyor?

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, Çin'de Alzheimer hastalığıyla diğer demans türlerinin orantısız bir sağlık yükü oluşturduğu ve vaka oranlarının küresel ortalamadan daha hızlı arttığı uyarısını yaptı.

Çarşamba günü PLOS One adlı akademik dergide yayımlanan yeni araştırma, ülkede demansı mümkün olduğunca erken önlemek için acil ve etkili müdahalelerin uygulanması çağrısında bulunuyor.

Alzheimer ve diğer demans türleri, (ADD; Alzheimer Dissease and Demantia / Alzheimer Hastalığı ve Demans), dünya çapında artan oranlarla giderek daha ciddi bir nörolojik sağlık sorunu haline geliyor.

Ancak bilim insanları, özellikle Çin'deki bunamaların gerçek hastalık yükü ve risk faktörlerinin yeterince anlaşılmadığını söylüyor.

Mevcut çalışmada araştırmacılar, Dünya Bankası ve Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumlar tarafından başlatılan halka açık veri tabanı Küresel Hastalık Yükü'nden (GBD) alınan, 30 yıldan uzun süreye yayılan küresel sağlık verilerini analiz etti.

Veri tabanı, 204 ülke ve bölgede 370’in üzerinde hastalık ve sağlık sorunuyla bunlara karşılık gelen 88 risk faktörü hakkında veri içeriyor.

1990'la 2021 arasındaki son analizlere dayanarak bilim insanları, Çin'de demans vakalarının üç katına, küresel vakalarınsa iki katına çıktığını tespit etti.

"ADD, küresel hastalık yükü en ağır hastalıklardan biri. Çin'de ve küresel olarak ADD'nin hastalık yükü 1990'dan 2021'e kadar yıldan yıla arttı" diye yazdılar.

Çalışmada, "2021'e gelindiğinde, Çin'in hastalık yükü üç kat artarken, küresel hastalık yükü iki katına çıktı" dendi.

y6u78ı9
ADD'nin 1990-2021 küresel hastalık yükü haritası. İki cinsiyet ve tüm yaşlar için 100 bin kişi başına düşen ölümlerdeki yıllık değişim (Liu, Geng., 2025, PLOS One)

Kısmen daha uzun yaşam süreleri nedeniyle kadınların erkeklere kıyasla demansın genel yükünü daha fazla taşıdığı tespit edildi.

Ancak araştırmacılar, erkeklerin bu hastalıktan ölüm oranlarının biraz daha yüksek olduğunu söylüyor.

Gelecek 15 yıl için eğilimleri tahmin eden bilim insanları, daha etkili müdahaleler yapılmadığı takdirde demans oranlarının özellikle Çin'de artmaya devam edeceği uyarısını yapıyor.

Araştırmacılar, diyabet gibi hastalıklardan kaynaklanan yüksek kan şekerinin Çin de dahil dünya genelinde demans için önde gelen risk faktörü olduğunu, bunu sigara ve yüksek vücut ağırlığının izlediğini söylüyor.

"Sigara, yüksek açlık kan şekeri düzeyleri ve yüksek vücut kitle indeksi, aralarında yüksek açlık plazma glukozunun baskın konuma sahip olduğu üç ana risk faktörü" diye yazdılar.

Bilim insanları Çin'de demans vakalarındaki artışın büyük ölçüde nüfus artışı ve değişen yaş demografisine bağlı olabileceğinden şüpheleniyor.

"Gelişen bir ülke olarak Çin, ekonomik dönüşüm ve yaşam tarzındaki büyük değişiklikler nedeniyle diyabet hastalarının sayısında önemli bir artış yaşadı" diye yazdılar.

Araştırmacılar, demans vakalarındaki artışı yavaşlatmak adına özellikle yaşlı yetişkinler arasında yüksek kan şekeri ve sigara kullanımının azaltılması için çaba gösterilmesi çağrısında bulunuyor.

Erken müdahalenin klinik hedeflerine ulaşmak için cinsiyete özgü risk faktörlerini hedef alan müdahalelere ihtiyaç duyulacağını belirtiyorlar.

Independent Türkçe